14 Mayıs 2023 günü Kuzey Kürdistan ve Türkiye’de, Türkiye Devleti Parlamentosu ve Cumhurbaşkanlığı için seçimler gerçekleştirilecek.
14 Mayıs 2023 günü Kuzey Kürdistan ve Türkiye’de, Türkiye Devleti Parlamentosu ve Cumhurbaşkanlığı için seçimler gerçekleştirilecek.
14 Mayıs seçimleri, 6 Şubat 2023 günü meydana gelen depremin yaraları henüz sarılamamışken, gerçekleştiriliyor. Türkiye Devleti tüm kurumlarıyla bu depremin enkazı altında kaldı.6 Şubat depreminin yol açtığı sonuçlar, salında Türkiye Devlet sisteminin içi boş yapısının dışa vurumudur, ürünüdür. 6 Şubat depremi, tüm kurumlarıyla Türkiye Devleti’nin, AK Parti Hükümeti’nin sorumlusu oldukları bir katliamdır. Ama, Cumhurbaşkanıyla, hükümetiyle, Türkiye Devleti’nin, tüm kurumları, hiçbir şey olmamış, bu katliamda hiçbir sorumlulukları yokmuş gibi davranmaktadırlar.
Türkiye Devleti’nin yönetim organlarının bu denli korkusuz ve gamsız ve pervazsız bir şekilde davranmalarını iki temel sebeple açıklamak mümkündür. Birinci sebep, Türk halkı içinde, kendi hak ve özgürlüklerine, demokrasi, adalet ve eşitlik değerlerine sahip çıkacak, insanca bir yaşam talebinde bulunacak, kitlesel, örgütlü, güçlü bir gücün olmayışıdır. İkinci sebep de, milli, demokratik, Kürdistani bir anlayışa dayalı güçlü bir örgütlülüğün olmayışı ve Kürtlerin milli bir ittifak oluşturamamalarıdır. Verilen tüm bu ağır bedellere rağmen, ne yazık ki, Kuzey Kürdistan milli, demokratik, ulusal kurtuluş hareketi, hem siyasi ve örgütsel bir birlikten, hem de milli, Kürdistani bir işbirliğinden yoksundur. Hatta, Kürt milletinin, Kürdistan halkının acil talepleri etrafında bile, geniş bir potansiyeli kapsayan bir işbirliği, ittifak, platform, cepheden yoksun durumdayız.
İşte bu iki temel sebep, Ortadoğu ve dünyadaki ekonomik ve siyasi konjonktürle bütünleşince; Türkiye Devleti yöneticilerinin depremdeki büyük yıkım karşısında da; ekonomik kriz, özgürlük, demokrasi, adalet, eşitlik değerlerinin yaşam bulması hususunda da; Kürt milletinin milli, demokratik, kültürel talepleri karşısında da, bu denli gamsız ve pervazsız davranmalarına, bu sorunların çözümü ve değişim doğrultusunda hiçbir adım atmamalarına yol açmaktadır.
Türk halkının örgütlü, kitlesel bir şekilde kendi hak ve özgürlüklerine sahip çıkmayışı; Kürtlerin milli, demokratik bir ittifaktan yoksun oluşları, Türkiye Devleti’nin muhalif partilerinin de, minnetsiz bir şekilde davranmalarında belirleyici bir rol oynamaktadır. Muhalefet partileri de, Kürt milletinin kültürel, milli, demokratik hak ve özgürlüklerinden, Kürtçe ana dille eğitim hakkından bile bahs etmemektedirler.
Kısacası, hem AKP iktidarı, hem de muhalefet, Türkiye halklarının en temel hak ve özgürlüklerini de, Kürtlerin ve diğer halkların evrensel hukuktan kaynaklanan hak ve özgürlüklerini, insan haklarını da kapsamalı bir şekilde içeren bir programdan yoksundurlar.
Cumhur İttifakı da, Millet İttifakı da, Kürtlerin varlığını ve millet olmaktan kaynaklanan haklarını kendi programlarına koymamışlar
İktidar ve muhalefetin mevcut program ve deklarasyonları, 14 Mayıs seçimlerinden sonra da Kürtler ve diğer halklar için köklü, ciddi bir değişimin olmayacağının da habercisidir. Cumhurbaşkanıyla, hükümetiyle, muhalefet partileriyle mevcut sistem partileri ve yöneticileri; Türkiye Devleti’nin varlığını, bugüne kadar olduğu gibi, inkar, asimilasyon, işgal, ırkçılık üzerinden sürdüren bir anlayış ve siyasetle hareket etmektedirler.
İktidarıyla, muhalefetiyle Türkiye Devleti’nin tüm sistem partileri, ‘’Tek devlet, tek millet, tek vatan, tek bayrak’’ paradigmasından taviz vermemekte ve bunu savunmaktadırlar. İktidar partileri de, muhalefet partileri de, Kürtlerin varlığını, dilini, milli, demokratik haklarını yok sayan, yasaklayan anayasanın ilk dört maddesinin değişememezliği hususunda hemfikirdirler.
Cumhur İttifakı da, Millet İttifakı da, seçim deklarasyonlarında, Kürt kimliğinin tanınması, ana dille eğitim, Kürdistan ismiyle parti ve örgütlerin serbestçe kurulabilmesi vb. en temel hak ve özgürlüklere bile yer vermemişler. Millet ittifakı, her seferinde ‘’Kürt sorununu mecliste çözeceğiz’’ demesine rağmen, bugüne kadar Kürt ve Kürdistan sorununun ne anlama geldiğine ve bu sorunu nasıl çözeceğine dair, birkaç belirsiz, yuvarlak söylem dışında, hiçbir somut programı kamuoyuna sunmamıştır. Elbette ki, Millet İttifakı’nın kendi programında dillendirdiği ve iktidara geldiğinde atmayı hedeflediği bazı adımlar, şu anda topluma uygulanan baskıların bir nebze hafiflemesine yol açabilir. Ama, Millet İttifakı’nın kamuoyuna sunmuş olduğu program ve deklarasyonlarda varolan bir çok amalı, fakatlı değerlendirmeler, özgürlük ve demokrasinin evrensel değerler temelinde yaşam bulmasını engelleyen bir anlayışı ifade etmektedir.
Mevcut program ve tutumlarıyla, Cumhur İttifakı da, Millet İttifakı da, Kürt, Kürdistan sorununun çözümü konusunda temelde aynı anlayışa sahiptirler; mevcut işgalci, statükocu sistem ve anlayışın devamından yanadırlar.
Emek ve Özgürlük İttifakı ile Yeşil Sol Parti, kendi deklarasyonlarında ‘’Kürt sorununu demokratik yollardan çözeceğiz’’ demektedirler. Ama ne yazık ki, her iki oluşum da, birkaç yuvarlak ve belirsiz söylem dışında, kendi program ve deklarasyonlarında, Kürt ve Kürdistan sorunun tarifi ve bu sorunun çözümü konusunda hiçbir somut değerlendirme sunmamışlar; Kürtlerin en temel, acil taleplerine bile yer vermemişler. Türkiyelilik temelinde bir siyasal yaklaşım sergilemektedirler.
Kürt ulusal sorunu ve Kürdistan sorununun çözümü
Kürt ulusal sorunu ve Kürdistan sorunu, milli bir sorundur, ülkesel bir sorundur. Temelde de Kürt milletinin kendi geleceğini belirleme hakkıdır; demokratik, adilane bir yönetim ve toplum inşa etme sorunudur, özgürlük sorunudur. Elbette ki Kürt milleti ve Kürdistan halkının kendisini nasıl yöneteceğine dair söz ve karar sahibi, özgür iradesiyle Kürt milleti ve Kürdistan halkıdır.
Bu sorun, Kürdistan halkının temsilcileri ile Türkiye Devleti temsilcilerinin etkili bazı devletlerin gözetiminde ‘’yuvarlak masa’’da gerçekleştirecekleri görüşmelerle çözülecektir.
Kuzey Kürdistan’da Kürt milleti, Kürdistan halkının devletleşme hakkının( federal, konfederal, bağımsız) özgürlük, demokrasi, adalet, eşitlik değer ve prensipleri üzerinde inşa edilecek demokratik bir yönetim tarzıyla yaşam bulması gerektiği inancındayız. Amacımız Kürdistan toplumun tüm bileşenlerinin iradesini temsil eden ve tüm bu bileşenlerin özgür, mutlu, huzurlu ve adil bir şekilde, birlikte yaşayabilecekleri bir yaşam ve yönetim biçimi inşa etmektir.
14 Mayıs seçimlerinde Kürdistani prensipleri ve halkımızın çıkarlarını esas alan bir tutum içinde olacağız
14 Mayıs 2023 seçimlerinde, Kürt milletinin kendi geleceğini belirleme hakkıyla birlikte, Kürt ve Kürdistan sorununun çözüm yolunu kolaylaştırabilecek olan Kürt milletinin acil taleplerini gündemleştirmeliyiz.
İçinden geçtiğimiz koşullarda Kürt milletinin acil taleplerini şu şekilde tanımlamak mümkündür: Kürt milletinin kimliği, Kürtçe(Kürtçenin Kurmanci ve Zazaki lehçeleri) ana dille eğitim hakkı tanınmalı, Türkçe ile birlikte, Kürtçe de ikinci resmi dil olmalı. Kürdistan ismi üzerindeki ve Kürdistan isimli parti, kurum ve örgütlerin önündeki tüm yasak ve engeller kaldırılmalıdır. İsmi değiştirilen Kürtçe şehir, ilçe, köy ve diğer yerleşim yerlerinin isimleri, eski isimlerine kavuşturulmalıdırlar. Düşünce, ifade, örgütlenme özgürlüğü evrensel prensipler esas alınarak yaşam bulmalıdır. Türkiye Devleti imzalamış olduğu tüm uluslar arası anlaşmaların gereklerini yerine getirmelidir.
Kürt milletinin tüm bu acil talepleri Türkiye Devleti Anayasası ve ilgili yasalarında garantiye alınmalıdır. Bu taleplerin gerçekleşmesi için çok boyutlu, Kürdistan toplumunun olabilecek en geniş kesimlerini kucaklayacak bir çalışma yürütmeliyiz.
Kürt milletinin acil talepleri için Türkiye’deki olabilecek en geniş kesimlerle, siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları, örgütlerle diyalog içine girmeli ve olabilecek en geniş kesimlerin desteğini almak için kapsamlı bir çalışma içinde olmalıyız. Yapacağımız çalışmalarla Kürt ve Kürdistan sorunun çözüm yolu açılmadıkça, Türkiye’de de gerçek anlamda özgürlük ve demokrasinin inşa zemininin de oluşamayacağı konusunda Türkiye kamuoyuna, görüş ve önerilerimizi sunabilmeliyiz.
Hiçbir parti ile seçim işbirliğine girmeyeceğiz, ama HAK-PAR’a oy vereceğiz
PAK ve TDK-TEVGER olarak yasal prosedürün tol açtığı engellerden dolayı seçimlere katılamamaktayız. Ayrıca, bu dar zaman dilimi içinde bağımsız adaylarla da seçimlere katılmanın gerekli koşulları yoktur.
Hiçbir parti ya da ittifak ile seçim işbirliğine girmeyeceğiz.
Seçimlere katılma hakkı kazanan partiler içinde, programı ve seçim deklarasyonu itibariyle HAK-PAR’ı kendimize yakın görüyoruz.
Ne yazık ki HAK-PAR son 8 yılda, birkaç istisna hariç, Kürdistani parti ve örgütlerin işbirliği önerilerinden uzak durmuş, ortak çalışmalara katılmamıştır. TDK-TEVGER ve PAK’ın 21 Ocak 2023 günü HAK-PAR’a sunmuş oldukları ‘’Öncelikle milli, demokratik bir işbirliğini oluşturalım, seçim işbirliğini de bunun bir parçası olarak ele alalım’’ içerikli öneri, ne yazık ki HAK-PAR tarafından cevapsız bırakılmıştır. 1 Nisan 2023 tarihinde toplanan HAK-PAR Parti Meclisi’nin sonuç bildirisinde de, Kürdistani partilerle herhangi bir işbirliği konusunda hiç değinilmemiştir.
Dile getirmiş olduğumuz bu temel sebeplerden dolayı, HAK-PAR ile bir seçim ittifakına girmeyeceğiz. Ama HAK-PAR Genel Başkanı Sayın Düzgün Kaplan, 4 Nisan 2023 günü PAK’a ve TDK-TEVGER’e ayrı ayrı göndermiş olduğu mektuplarda, ‘’ HAK-PAR olarak, seçimlerden hemen sonra, milli, demokratik bir işbirliğinin inşası için görüşmelere ve bu konuda üzerimize düşecek olanları yerine getirmeye hazırız’’ demektedir. TDK-TEVGER ve PAK olarak mektupta dile getirilen bu görüşleri ve tutumu olumlu bir girişim olarak değerlendiriyoruz. Bu olumlu mektubu da dikkate alarak ve HAK-PAR’ın program ve taleplerini milli, Kürdistani hattın içinde gördüğümüzden dolayı; 14 Mayıs 2023 parlamento seçimlerinde HAK-PAR’a oy vereceğiz. Sayın Düzgün Kaplan’ın 4 Nisan günü TDK-TEVGER ve PAK’a göndermiş olduğu mektupta dile getirmiş olduğu tutum ile seçimlerde HAK-PAR’a vereceğimiz desteğin, seçim sonrası Kuzey Kürdistan’da milli, demokratik bir işbirliğinin oluşmasına bir zemin ve başlangıç olmasını umut ediyoruz.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de, Kürt milletinin acil talepleri ve çıkarlarını esas alarak tutum alacağız. Kürt milletinin acil taleplerini Türkiye devleti Anayasası ve ilgili yasalarında garantiye alacağını kamuoyu önünde açık ve şeffaf bir şekilde taahhüt eden cumhurbaşkanı adayını destekleyeceğiz.
Bugüne kadarki tecrübeler ispatlamıştır ki, Kürtler kendi milli, demokratik talep ve prensiplerine sahip çıkmadıkları ve bu temelde ittifaklarını kurmadıkları, güçlerini birleştirmedikleri sürece, hiçbir hak ve özgürlüklerine kavuşamayacaklardır, elde ettikleri kazanımlarını koruyamayacaklardır. Millî, demokratik ittifakımızı oluşturmadığımız sürece, var olan parti ve ittifaklara da herhangi bir etkide bulunamayacağız, anayasa değişikliği tartışmalarında da bir taraf olarak dikkate alınmayacağız, herhangi bir etkide bulunamayacağız. Türkiye Devleti’nin işgalci, asimilasyonist siyasetinin değişimini de sağlayamayacağız.
Bu nedenle de, bir yandan Kuzey Kürdistan’da kalıcı, stratejik Kürdistani bir ittifakın ve bu yolda milli, demokratik bir işbirliğinin oluşturulması için çalışmaları yürütürken; diğer yandan da bu çalışmayla birlikte ve onu güçlendirecek bir anlayışla, olabilecek en geniş Kürt, Kürdistan potansiyelini, Türkiye metropollerinde yaşayan Kürtleri, Kürt milletinin acil talepleri etrafında kenetlemek için yoğun bir çaba içinde olmalıyız.
Kürt, Kürdistani parti, hareket ve örgütlerin birliği, işbirliği ve ittifakları, ortak amaçlar için kenetlenmeleri, Kürt ve Kürdistan sorunun çözüm adresini de işaret etmektedir.
13.04.2023
Kürdistan Demokratik Hareketi(TDK-TEVGER)
Kürdistan Özgürlük Partisi(PAK)