Uğur Kaymaz’ın 13 kurşunla katledilmesinin üzerinden 18 yıl geçti. Ailenin avukatı Erdal Kuzu, Kaymaz davasındaki cezasızlık politikasını “devletin Kürde bakış açısı” olarak nitelendirdi ve her şeye rağmen mücadelenin sürdüğünü söyledi.
Uğur Kaymaz’ın babası Ahmet Kaymaz ile birlikte evlerinin kapısı önünde 21 Kasım 2004’te henüz 12 yaşındayken 13 kurşunla katledilmesinin üzerinden 18 yıl geçti.
Geçen bunca yıla rağmen failler cezalandırılmadı, Uğur’dan sonra Enes Ata, Ceylan Önkol, Cemile Çağırga, Nihat Kazanhan, Tebriz Dora, Mazlum Turan, Fatma Elarslan, Orhan Aslan, Muhammet Aydemir ve Ali El Hemdan gibi yüzlerce çocuk benzer bir şekilde katledildi. Onların failleri de cezasız bırakıldı.
Mesleğe başladığı ilk günlerinden bu yana Uğur Kaymaz cinayeti dosyasını takip eden avukat Erdal Kuzu, “Uğur Kaymaz Türkiye’de öldürülen ya da kamu görevlileri tarafından öldürülen çocukların en bilineni. Aslında 100 yıllık devlet geçmişinde Uğur’un yaşıtları birden fazla zaman diliminde yaşamlarını yitirmişlerdi. Uğur sanki bu çocukların sembolü haline geldi. Bu 17 yıl içinde değişen bir şey olmadı. Benim bildiğim Mardin’de yine öldürülen çocuklar oldu. Yine faillerin yargılandıkları davalar cezasızlıkla sonuçlandırıldı, yine beraat ettirildi” dedi.
M.A’ya konuşan Kuzu, Uğur Kaymaz davasında yaşananları “devletin Kürde bakışı” olarak nitelendirdi.
‘’Türkiye’de Kürdün hakkının, hukukunun hiçbir zaman tanınmadığının en açık göstergeleridir bunlar. Nasıl Kürtler adına siyaset yapanlar bugün çok hukuksuz bir şekilde içerde tutuluyorsa ya da Kürtlerin seçmiş oldukları belediye başkanlarının yanına nasıl kayyım atanıyorsa, nasıl hukuksuz şekilde yapılıyorsa, esasen çocukların öldürülmelerine de öyle bakmak gerekiyor. Aslında temelinde ayrımcı politikalar var. Kürdün hiçbir hakkının tanınmaması politikalarından kaynaklıdır. Bu 100 yıllık bir devlet geleneğidir.’’
‘Cezasızlık devlet politikası’
Kuzu, Uğur’un faillerinin somut delillere rağmen devlet tarafından cezasız bırakıldığını, AİHM’de bu konuda bir ihlal kararı çıkmasına rağmen devletin ilgili makamlarınca gerekenin yapılmadığını söyledi.
Uğur’dan sonra öldürülen çocuklar da olduğunu ve faillerinin Uğur’un davasındaki gibi beraat ettirildiğini belirten Kuzu, sözlerini şöyle sürdürdü:
‘’Dolayısıyla bu cezasızlık politikası ama bu devlet politikasıdır. Bu politikanın devletten bağımsız, devletin siyasetinden bağımsız, devletin bakış açısından bağımsız olduğunu söylemek mümkün değil. Bu da en baştan, bu devletin kuruluşundan bu yana Kürdün hiçbir hakkını görmek istemeyen, tanımak istemeyen zihniyetin sonucudur. Uğur Kaymaz’ı bu şekilde değerlendirmek gerekir. Bir şairin dediği gibi devlet dersinde öldürülen çocukların en bilinenidir. Daha sonra Fatma Erkan’ın dosyası çıktı, Mazlum Turan yine devletin yasal mermisiyle yaşamını yitirdi. Diyarbakır’da yaşandı, Batman’da Şırnak’ta yaşandı. Bu da bu uygulananın devlet zihniyeti olduğunu gösteriyor. Kürdün ne çocuğunun ne büyüğünün ne kadının yaşam hakkının çok fazla tanınmadığının açık göstergesi olduğunu düşünüyoruz.’’
‘Mücadele son bulmayacak’
Adalet arayışının son bulmayacağını, Uğur’un ailesi ve kardeşlerinin adalet arayışının devam ettiğini belirten Kuzu, küçük yaşta bir çocuğun öldürülmesi ve yanına silah bırakılmasının insanlığa karşı bir suç olduğunu ifade etti. Bunun için umut etmek ve mücadele etmek gerektiğini söyleyen Kuzu, 90’lı yılarda katledilenlerin yakınlarının faillerin peşinde nasıl koştuğunu hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
Faillerin hak ettikleri cezayı almaları için verilen mücadele son bulmayacaktır. Bunun en tipik örneği Cumartesi Annelerinin mücadelesidir. Bunun en tipik örneği küçük çocukların yaşamlarını yitirmiş olduğu dava dosyalarında verilen hukuki mücadeledir. Dolayısıyla bu devamlı sürecek. Bu devamlı peşinde koşulacak bir hakikat arayışıdır. Aileler de bu mücadeleyi veriyor.