Şanlıurfa'nın Harran ilçesindeki restorasyonu tamamlanan Eyyubiler dönemine ait 800 yıllık Han el-Barur, dünyadaki bütün biber tohumlarının yer alacağı isot müzesine dönüştürülecek.
Harran'a 28 kilometre uzaklıkta, turizm yolu üzerindeki Göktaş Mahallesi'nde bulunan Anadolu sınırları içerisinde kalmış tek Eyyubi hanı olarak bilinen Han el-Barur'da, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yatırım Programı kapsamında 2018 yılında başlatılan restorasyon çalışmaları tamamlandı.
Hanın işlevsellik kazandırılması için Şanlıurfa Valiliği, Harran Kaymakamlığı ile İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından çeşitli projeler üzerinde çalışmalar devam ediyor.
- Dünyadan baharatlar sergilenecek
Harran Kaymakamı Cihat Koç, AA muhabirine, Han el-Barur'da çok güzel bir restorasyon çalışmalarının tamamlandığını belirtti.
Tarihi mekana kalıcı bir işlevsellik kazandırılması ve burayı isot müzesi, açık hava oteli ile konaklama merkezine dönüştürmek için çalışmalarını sürdürdüklerini anlatan Koç, "Han el-Barur sadece kendisiyle değil, bölgenin tamamıyla birlikte işlevsel bir hale getirmek için çalışma yürütüyoruz." dedi.
12. yüzyıldaki haline dönüyor
Hanın proje müellifi ve bilimsel restorasyon danışmanı da olan Harran Üniversitesi (HRÜ) Mimarlık Fakültesi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Mustafa Güler ise burayla ilgili 1991 yılından itibaren akademik çalışmalara başladıklarını, hanın kitabesine göre buranın Eyyubiler döneminde Hüsameddin Ali tarafından 1219-1220 tarihlerinde yaptırıldığını anlattı.
Güler, "Anadolu sınırları içerisinde günümüze kalmış tek Eyyubi hanıdır. Mimari olarak yapıyı incelediğimizde tipik bir Eyyubi hanıdır. Ortada yaklaşık 40 metreye 40 metre bir avlusu, avluya açılan kapılar ve kapıların arka tarafında koridor ile bu mekanlara da açılan insanların konaklamak için kullandıkları nişler bulunmaktadır. Ayrıca yapının her köşesinde birer köşe mekanı bulunur" dedi.
Güler, yapının uzun süre metruk olarak kalması yüzünden büyük bir kısmının yıkıldığını ve restorasyon çalışmalarının yaklaşık 2 yıl sürdüğünü aktararak, hanın restorasyonunun 12. yüzyıldaki özgün haline göre gerçekleştirildiklerini belirtti.
Tarihi mekanın hemen ön kısmında elle kazılmış 118 metre derinliğinde bir kuyunun bulunduğunu ifade eden Güler, şu anda içerisinde su bulunmayan kuyunun yapılacak çalışmalarla yeniden işlevsellik kazandırılabileceğini söyledi.