Uluslararası Kriz Grubu Ortadoğu ve Kuzey Afrika Programı Direktörü Joost Hiltermann, sorunların çözümü için Kürdistan Bölgesi ile PKK'nin anlaşması gerektiğini ifade ederek, “PKK Şengal'deki güçlerini çekmeli” dedi.
Rojava'da (Suriye Kürdistanı) da PYD'nin anlaşmaktan başka seçeneği olmadığını anlaması gerektiğini dile getiren Joost Hiltermann, YPG'nin bir güvenlik şirketi olarak kullanıldığını ifade ederek, “Suriye Kürdistanı'nın coğrafi yapısı gerilla savaşı için uygun değil. YPG, Suriye rejimi ile çalışmak zorunda kalacak” diye konuştu.
ABD'li uzman, İran’ın asıl hedefinin Akdeniz'e doğru bir koridor olduğunu söyleyerek “Türkiye, İran’ın bu hedefe ulaşmasında PKK’nin yardım etmesinden endişe ediyor” dedi.
Hiltermann, IŞİD geldikten sonra Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ile Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) arasında bir yakınlaşmanın gerçekleşmediğini belirterek, “Bunun sebebi Türkiye ile İran'ın doğrudan müdahalesiydi. Bu ülkeler ihtilafı fırsata çevirerek Kürdistan Bölgesi'ndeki gerginlikleri daha da derinleştirdiler” ifadelerini kullandı.
PKK güçlerinin Kandil’in ardından Şengal, Mahmur ve Kerkük'te de bulunduğuna dikkat çeken Hiltermann, “Artık durum farklı. PKK’nin buradaki varlığı KDP ve KYB için tehdit olacak” diyerek uyarıda bulundu.
Ortadoğu’yu yakından takip eden Joost Hiltermann, Kürdistan Bölgesi, Irak ve Suriye’deki gelişmelerle ilgili Rûdaw'ın sorularını yanıtladı.
Kısa bir süre önce Rojava'da bulundunuz. Rojava’nın geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Bu Rojava'ya yaptığım ikinci ziyaret oldu. Orada durumlar buranın 1990’ları gibi. Halk göreceli bir istikrarda ama temel hizmetlerden yoksun ve PYD’nin tek parti yönetimi altında yaşıyor. Ama Irak Kürdistanı'nda o dönemde iki parti vardı: KYB ile KDP. Uzun süre göz ardı edilen bölgenin şu an daha iyi bir geleceği beklediği ortada. Bölgede petrol ve tarım var. Suriye'de durumların iyi olmasını ümit ediyorum. Bu, Rojava halkının yaşamını da iyileştirir.
Rojava ziyaretiniz sırasında bazı partilerin binaları kundaklandı ve ENKS'nin bazı üyeleri gözaltına alındı. Bu durum nereye varacak?
Rojava'da siyasi olarak birçok konuda değişiklikler yapılmalı. Orada askeri olarak bölgenin denetimini elinde tutanlar yönetimi diğer partilerle paylaşmıyor. Orada KDP-S ve diğer partilerle biraraya geldim. Onlar şu an çok zor bir dönemden geçiyorlar. PYD ile diğer partiler arasındaki sorunların çözümü için Kürdistan Bölgesi ile PKK arasında karşılıklı bir anlayışın olması gerektiğini düşünüyorum.
PYD'ye diğer partilerle neden ortaklık yapmak istemediğini sorma imkanınız oldu mu?
Onlar güvenlik olarak 4-5 yıldır bölgenin denetimini elinde tutuyor. Onlar güvenliği sağlayan tek taraf. Hiçbir partinin Irak veya başka bir ülkeden Suriye'nin o bölgesini kontrol etmesini istemiyorlar. PYD ile diğer tarafların askeri ve siyasi yönetime katılmasının önemi üzerine durduk. Çünkü onlar Türkiye'ye karşı gerilla savaşı deneyimine sahipler ancak halkı yönetme konusunda iyi değiller. Bu yüzden halk ve yerel uzmanlarla işbirliği yapmalılar. Ama maalesef siyasi olarak kontrolü elinde tutan PYD herkesi kabul etmeyen bir ideolojiye sahip. Yönetimde deneyim sahibi birçok kişiyi ideolojisinden dolayı kabul etmiyorlar. Bunu değiştirmeleri lazım.
PYD'nin bu gözlemlerinize yanıtı ne oldu?
PYD, Kürdistan Bölgesi ve Irak hattında KDP, kuzeyden de Türkiye tarafından kuşatıldığını düşünüyor. Bu korkusundan dolayı yönetimi başkalarıyla paylaşmaktan endişe ediyor. PYD, çözüm için diğer taraflarla anlaşmaktan başka seçeneği olmadığını anlamalı. Ama PYD’nin Kürdistan Bölgesi yerine Suriye rejimi ve Rusya ile anlaşabileceğini düşünüyorum. O yüzden yönetim paylaşımı olmayabilir. Bence bu yönde askeri baskının yanı sıra olumlu faktörler aracılığıyla baskılar yapılmalıdır.
ABD'li üst düzey yetkililerle PYD ve Kürdistan Bölgesi hakkında görüşmüştünüz. Bu konuda onlar ne diyor?
ABD bir karmaşaya sokmuş kendisini. Onun Ortadoğu'daki birinci amacı IŞİD'e karşı savaşmak. ABD bütün imkan ve kaynaklarını bu amaç için kullanıyor. Bu yüzden bazen tuhaf ittifaklara giriyor. Örneğin ABD, YPG ile müttefik olmuş. Ama YPG, PKK’ye bağlı ve ABD Hükümeti’ne göre PKK bir terör örgütü. Aynı zamanda ABD’nin Kürdistan Bölgesi ve buradaki partilerle uzun ve güçlü ilişkileri var. İki taraf arasında denge gözetiyor. ABD bu bölgede zor bir durumda. Bütün tarafları memnun etmeye çalışıyor. Rakka, Menbic ve Deyr ez-Zor’u IŞİD’den temizlemek için YPG’ye askeri destek veriyor. Bu, dengelerin gözardı edildiğini gösteriyor ama savaş bitince ABD çekilecek. Bu durumda Kürtler sorunlarını artık kendileri çözmek durumunda kalacak.
Sizin dediğiniz gibi bu durum Amerika ile YPG arasındaki bir savaş kontratı. Acaba bu mevcut durumun arkasında bizim bilmediğimiz başka şeyler var mı?
PYD ile YPG' nin siyasi hırsları olduğunu görüyorum. Kendilerine bir güvenlik şirketi gibi davranılmasına izin verdiklerini düşünüyorum. Çıkarları bulunmadığı halde Amerika'nın talep ettiği bazı işleri yapıyorlar. Rakka ve Deyr ez Zor savaşı gibi. Bu bölgeler Kürtlere ait değil. Ancak ABD silah verdiği için bunu yapıyorlar. Askeri desteğin yanı sıra siyasi desteği de kazanmayı ümit ediyorlar. PYD'nin önceliği Kobani, Cezire ve Afrin kantonlarını birleştirmek ama ABD bu konuda yardım etmek istemiyor. Daha önce dediğim gibi ABD, IŞİD'e karşı savaşın bitmesiyle bölgeyi terk edecek. PYD'nin buna inandığını sanmıyorum. En azından bundan emin olmadığımı söylemek istiyorum.
PYD'nin KDP ile ilişkileri iyi değil. Söylediğiniz üzere PYD, etrafında bazı tehlikelerin olduğunu düşünüyor. PYD, hem Amerika ile ilişkilerini devam ettirmek hem de Kürdistan Bölgesi ile iyi bir ilişki elde ederek dışarıya açılmak için neler yapmalı?
PYD ile Kürdistan Bölgesi arasındaki diyalog devam ediyor ancak henüz devamını getirecek bir anlaşmaya varmadılar. Birinci ve İkinci Erbil Anlaşmalarının yanı sıra Duhok Anlaşması yapıldı. Bunlar başarısız oldu. Uzun vadeli anlaşmalara ihtiyacımız var. Maalesef şu an durum Şengal'deki gerginlikten dolayı karışıklığa doğru ilerliyor. PYD komşuları ile yumuşak ilişkiler geliştirmelidir. Bu, PYD'yi daha iyi bir siyasi sürece doğru götürür. PYD ve Suriye Kürdistanı aynı zamanda Suriye'de yapılacak barış sürecini desteklemeli. Çünkü sonuçta her şey Suriye'nin yeni anayasasında yazılacaklara bağlıdır.
Suriye’de, Rojava'nın Kürdistan Bölgesi gibi anayasal bir bölge olacağını düşünüyor musunuz?
Bu güce sahipler ve böyle de olabilir ama farklı bir şekilde. Dört ülkedeki her bir Kürdistan parçası farklı özelliklere sahip. Karşılaştırmak kolay değil. Suriye Kürdistanı'nın topoğrafyası dağlık olmadığı için gerilla savaşı yapılamaz. Bence PYD, etrafındaki büyük güçlerle çalışmak durumda kalacak. Özellikle Suriye rejimi veya onun yerini alacak herhangi bir yönetim ile anlaşmak durumunda kalacak.
Peşmerge ile Şengal Direniş Birlikleri (YBŞ) arasındaki gerginlikler konusunda ne düşünüyorsunuz?
26 yıldır buraya gidip geliyorum. Olumlu veya olumsuz değişikliklere şahit oldum. 1990'larda KDP ile KYB arasında yaşanan iç savaş yılları kötü bir dönemdi. Şu an öyle bir dönemdeyiz ki eğer dikkatli davranılmazsa savaş yeniden ortaya çıkabilir. Şu an sorun eskisinden daha zor. Şengal'deki gerginlikler Iraklı olmayan PKK, Türkiye, İran ve Rojava Peşmergeleri gibi bazı tarafların gerginliği haline geldi. Bu, çekişmelerin bölgesel bir boyuta girdiğini gösterir. Tüm bunların yanında Amerika da konuya müdahil oldu. Rusya ve Çin'in henüz katılmaması ise sevindirici. Çözüm için Amerika'nın arabuluculuğu şart. Çünkü ABD’nin PKK, YPG, KDP ve KYB ile iyi ilişkileri var. Tabi her şeyden önce durumun sakinleşmesi için bir yol bulunmalı. YPG, güçlerini Şengal'den çekmesi için ikna edilmeli. Onun yerine Şengal güçlerinin YPG'ye ya da Haydar Şeşo'ya bağlı olduğuna bakılmaksızın bölgede kalmasına dikkat edilmeli. Bu güçler Peşmerge Bakanlığı ve Irak Savunma Bakanlığı bünyesi altında alınmalı. Çünkü Şengal halen tartışılan bir bölgedir.
Amerika da katılmalı mı? Kürdistan Bölgesi Hükümeti nasıl bir adım atmalı?
Amerika’nın olaya müdahil olduğunu söyledim. YPG ile KDP arasında arabuluculuk yapmaya başladı. ABD, Türkiye'nin Irak'a özellikle Şengal'e daha fazla güç getirmesini istemiyor. ABD bu konuda şu ana kadar başarılı oldu. Durum çok hassas olduğu için Türkiye iki konuda uyarıda bulundu. Birincisi, PKK'nin Şengal'de, Türkiye ve Suriye sınırları yakınlarında bulunması. İkincisi ise PKK'nin, Akdeniz'e doğru bir koridor açması konusunda İran'a yardım etmesinden endişe ediyor. PKK'nin önemli bir rol üstlenmesinden endişe ediyor. Bu Türkiye için kırmızı çizgi ve askeri yollarla engellemeye çalışıyor. Bu yüzden Amerika'nın Şengal için bir çözüm bulması önemli. Amerika'nın bu sorunu güç göndererek çözeceğine inanmıyorum. Bu yüzden yerel Ezidi milisler burada çalışmalı.
Türkiye bu konuda ne yapmalı?
Türkiye, Erdoğan'ın istediği anayasa değişikliği için yapılacak referandumu bekliyor. O zamana kadar durum hassasiyetini koruyacak. Çünkü Erdoğan, PKK ile diyalog için hiçbir girişimde bulunmaz. Geçmişte aralarında barış müzakereleri olduğunu gördük. Bu yine olabilir. Sonuçta çözüm ya da barış görüşmeleri Türkiye ve PKK'nin anlaşmasıdır.
2010'da Irak'ta nüfus sayımı ertelendiği için “Tanrı’ya şükürler olsun” ifadelerini kullanmıştınız. Kürtler bu açıklamanızı sorununun çözülmesini istemediğinize yorumladı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Sorunlu bölgeler konusunda görünüşte bazı değişimler meydana gelmiş ama aslında değişen bir şey yok. IŞİD saldırılarından sonra peşmerge tartışmalı bölgelere yerleşti. IŞİD, Kürdistan Bölgesi'ne gelemedi. Peşmerge büyük fedakarlıklar yaparak başarılı oldu. Sorun şu ki söz konusu bölgelerin tamamı Kürtlerden oluşmuyor. Bölge nüfusu karışık. Burada siyasi bir çözüm olmalı. Bölgedeki Arap ve Türkmenlerle Kürtler arasında başka çekişmelerin ortaya çıkması muhtemel. Bölge halkı, Arapların IŞİD'i desteklediğini görmeden Kürtlerin onların topraklarını işgal ettiğini düşünüyor. O bölgelerin Saddam döneminde Araplaştırıldığını biliyorum. Tarihi iyi biliyorum. Kürtlerin o bölgelerden uzaklaştırıldığını da biliyorum. Ayrıca Kürt toprağı olmayan bazı bölgeler de Kürtlerin elinde bulunuyor. Bu bölgelerdeki sorunlar uzun zaman devam edecek. Onun için siyasi çözümler bulunmalı. Tek taraflı veya askeri yöntemlerle sorun çözülemez.
O dönemde nüfus sayımının Irak'ın bölünmesine yol açacağını ve ülkenin bir bütün olarak kalması gerektiğini düşünüyordunuz. Bu halen geçerli mi?
Sorun çok hassas. Çünkü sorunlu bölgeler ancak iki şekilde çözülebilir. Birincisi, askeri güç. İkincisi, siyasi anlaşmayla. Anayasanın 140'ıncı maddesine göre önce durumlar sakinleştirilmeli. Daha sonra nüfus sayımı ardından da referandum yapılmalı. Ancak süreç ile ilgili olarak herhangi bir detay yok. Nüfus sayımının yapılması halinde Kürtler yüzde 60 oluşturulursa bölge Kürdistan Bölgesi’ne, yüzde 40 oluştururlarsa belki ortak bir yönetim şekli veya yüzde 5 oluşturulursa o bölgeler Bağdat'a bağlanır. Bunlar tahmindir. Ama bu tehlikeli. Çünkü eğer sadece demografi ele alınırsa halk sürekli ihtilaf içinde olacak ve iç savaş çıkabilir. Bu esasa göre yapılan referandum aynı sorunu doğurur. BM'nin 2007'de önerdiği ve bizim de krizi grubu olarak hemfikir olduğumuz başka yöntemler var. Yöntemimiz, Bağdat ve Kürdistan Bölgesi'nin Kerkük ve sorunlu bölgeler konusunda anlaşmaya varmaları. O bölgelerde halkın yapılan anlaşmayı kabul edip etmediği konusunda referandum yapılsın. Eğer anlaşma iyi olursa halk “evet” diyecektir. O zaman bölgede barışçıl bir çözüm meydana gelir.
Sorunlu bölgelerde referandum yapılmasının zorlukları çıkabileceğini söylemek istiyorum. Yine biliyorsunuz başka bir referandum gündemi var. Kürdistan Bölgesi Hükümeti yakın zamanda bağımsızlık referandumu yapacak. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Bu farklı bir konu. Referandumun yapılacağı bölgeler belirlenmeli. Özgürce bir referandum yapılmalı. Uluslararası gözetmenler bu işi takip etmeli. Ayrıca uluslararası çevrede meşru olmalı. Bu zamanda BM'nin buna hazır olduğundan emin değilim. Ancak referandumun yapılması ve halkın oy vermesi halinde bağımsızlık konusunda sembolik ve moral olarak etkisi olacağını düşünüyorum. Sonuçta önemli olan dünya ülkelerinin Kürtlerin bağımsızlığını onaylamasıdır. Anahtarı da Türkiye ve İran'ın rızasını kazanmaktır. Maalesef Türkiye ile İran bağımsızlığı kabul edecek gibi görünüyor.
2015'ın Mayıs ayında yaptınız bir konuşmada Kürdistan için gerçek bağımsızlığın uzak olduğunu ifade etmiştiniz. Ayrıca Başkan Mesud Barzani'nin referandum talebinin daha çok bir taktik olduğunu söylemiştiniz. Gerçekten bir taktik mi?
Sayın Barzani'nin çok zor durumda olduğunu düşünüyorum. Çünkü halkın bağımsızlık ümidi ve arzusu var. Açıkça Kürtlerin bağımsızlığına neden müsaade edilmemesi gerektiğini söylüyorum. Dünyada her millet kendi kaderini tayın etme hakkına sahip. Ancak burada sorun hak sorunu değil. Asıl sorun o hakkın uygulanmasıdır. Bölgenin şimdiki gerçeği buna izin vermez. Sayın Barzani bölgenin gerçeğini anlayan zeki bir siyasetçi. Kendi kaderini tayın etme hakkına sahip olduğu halde şartların buna el vermediğini biliyor. Bağımsızlığı talep etse de sadece Kürtlerin bu hakka sahip olduğunu uluslararası topluma iletmek için bunu yapıyor. Barzani'nin bağımsızlığın elde edilmesinin kolay olduğunu düşündüğünü zannetmiyorum.
Daha önce Kerkük'ün bir barut fıçısı olduğunu söylüyordunuz. Kerkük'ün halen de özellikle bağımsızlık konusunda bu durumda olduğunu düşünüyor musunuz?
Hayır, öyle olduğunu düşünmüyorum. Her şeyden önce bu dönemde bağımsızlığın ilan edileceğini sanmıyorum. Keşke böyle olmasaydı ama bunun gerçekleşeceğini görmüyorum. Kerkük’ün durumu tehlikeli. Şimdi ayrıca Şengal için de endişe duyuyorum. Çünkü eğer dikkatlice hareket edilmezse PKK ile KDP arasında çok büyük çekişmelere yol açabilir. Bu daha sonra diğer partileri de sarar.
Bu konuda Kürdistan Bölgesi'ndeki güçler ne yapmalı?
Her zaman şunu derler; ortak düşman gelince içerdeki çekişmeler geçici olarak çözülüyor ve taraflar yakınlaşıyor. 2003'ten sonra ortak düşman Bağdat'tı. Tabi kelime anlamıyla düşman değildi. Çünkü Kürt taraflar Bağdat'ta giderek hükümette yer aldılar. O dönem Kürt siyasi partiler birleşerek Kürdistan için bir fırsat olan otonomiyi elde ettiler. Açıkçası bu konuda başarılı olduklarını düşünüyorum. Ancak IŞİD geldikten sonra KDP ile KYB arasında bir yakınlaşma gerçekleşmedi. Bunun sebebi Türkiye ile İran'ın doğrudan müdahalesiydi. Bu ihtilafı fırsata çevirerek Kürdistan Bölgesi'ndeki gerginlikleri daha da derinleştirdiler. Bu çok tehlikeli. IŞİD tehdidinin azalmasıyla, PKK yeni tehdit olacak. Şengal, Mahmur ve Kerkük'te PKK güçleri bulunuyor. Aynı zamanda Kandil'de de varlar. Kandil’de eskiden beri bulunuyorlar ama artık durum farklı. PKK’nin buradaki varlığı artık KDP ve KYB için bir tehdit.
rudaw