Jonathan Foreman: ABD, Kürdistan’ın bağımsızlığını güvence altına almalı

Nuri El-Maliki’nin hükümeti, Irak’ın kuzeydeki önemli şehirleri, Irak ve Şam İslam Devleti’ne (IŞİD) kaptırmasından sersemlemiş durumda.

18.07.2014, Cum - 06:56

Jonathan Foreman: ABD, Kürdistan’ın bağımsızlığını güvence altına almalı
Haberi Paylaş
Nuri El-Maliki’nin hükümeti, Irak’ın kuzeydeki önemli şehirleri, Irak ve Şam İslam Devleti’ne (IŞİD) kaptırmasından sersemlemiş durumda. Bağdat askeri destek için İran ve Rusya’nın yardımını bekliyor. Bunun üzerine Washington’daki bazı dış politika guruları, ABD’nin Irak’taki özerk Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile daha yakın ilişkiler kurması yönünde çağrı yaptı. Bu iyi bir fikir olsa da, yeterli değil.

Amerika ve Batı’nın Kürdistan’ın bağımsızlığını destekleme ve bununla birlikte Amerika’nın Kürdistanı Bölgesi’nde bölgedeki askeri merkezi olacak üssünü oluşturmasının zamanı geldi.

Her şeyin ötesinde bağımsızlığa hazırlanan bu ülke, Saddam’ın devrilmesinden bu yana istikrar, göreceli güvenlik limanı ve Amerika ve batı yanlısı olduğunu kanıtladı. Kürdistan’da büyük bir Amerikan üssünü inşa edilmesi bir yandan Kürdlerin bağımsızlığını güvence altına alırken, diğer yandan ABD’nin Ortadoğu’da zayıflayan stratejik pozisyonunu güçlendirecektir.

Yakın zamana kadar böyle bir ittifak siyasi olarak imkansızdı. Bölgesel güçler, birçok nedenle Kürdistan’ın bağımsızlığına destek verme konusunda isteksizdi.

Washington da Irak’ın 1. Dünya Savaşı’nda sonra sömürge güçlerce belirlenen sınırlar için tek bir ülke olmasından yanaydı.

ABD’nin 2003’te Irak’ı işgal etmesinden bu yana ABD, Kürdistan’ın kendi bölgesindeki petrol kaynaklarını geliştirme ve kâr elde etme istek ve çabalarını görmezden gelme eğiliminde oldu. Amerika’nın önceliği Washington kan ve para döktüğü Bağdat hükümetini güçlendirmek ve Türkiye ile iyi ilişkilerini korumak oldu.

Ankara, uzun zaman bölgede Kürdlerin bağımsızlık adına atacağı her adıma çok sert tepki verecek bir askeri vesayetin baskın olmuş olduğu bir NATO üyesi. Türk ordusu bugünlerde ise siyasi etkisini kaybetmiş durumda ve Türk işadamları da Kürdistan Bölgesi’ne en çok yatırım yapanlar arasında yer alıyor.

Diğer yanda Maliki’nin hükümeti, Obama yönetimininin, ABD askerlerini ülkeden hızlı bir şekilde çekmesinin ardından İran’dan akıl almaya başladı. Bağdat’taki İran etkisi, Tahran’ın yardımlarının Bağdat’ın IŞİD’in ilerlemesini durdurmasını ve kaybettiği yerleri geri almasını sağlayıp sağlamadığına bakmaksızın, yakın vadede değişecek gibi görünmüyor.

Kürdistan’ın ekonomik başarısı ve Peşmergelerin direnci, Kürdistan Bölge Yönetimi’nin gücünün, Bağdat’taki Maliki’ye kıyasla daha çok arttığı anlamına geliyor. Kürdistan Bölge Yönetimi, 2003’den bu yana Bağdat’tan belli oranda bağımsız ve Körfez Savaşı döneminde uçuşa yasak bölge için önemli oranda özerkliğe sahip. Belki de bölgenin tamamı arasında en Amerikan yanlısı olan etnik grup olan Kürdleri, sekiz yıl süren savaş boyunca Koalisyon’un en sadık ve yararlı müttefiği oldu.

Irak savaşının başlarında Kürdistan Bölge Yönetimi, ABD’yi bölgedeki istikrar ve güvenlikten yararlanmaya teşvik etti. Kürdistan Bölge Yönetimi, ABD askerlerinin mevzi almasını kolaylaştırması için ABD ordusunun bölgedeki dağları askeri üs ve kamp alanı olarak kullanmasını teklif etti; ancak ABD bu teklifi geri çevirdi.

Artık üniformalı binlerce Amerikan askeri Irak’a savaşmaya gönderilmiyor; dinlenme izinlerine de gerek yok. Ancak bölgede işlerin ne kadar hızlı değiştiği ve Washington’ın Arapların despot yönetim anlayışını kavradığı düşünülürse, Amerika Kürdistan’da bir hava üssünün olmasından yararlanabilir.

ABD’nin askeri planlamacıları, Türkiye ile ilişkilerin daha kötüye gidemeyeceğini de varsayamayacağı gibi, Türkiye’nin Suriye ve İran’daki gibi NATO’yla işbirliği yapacağını da farz etmemeli.

Amerikalı politika yapıcıların, ABD askerlerinin, Kuveyt, Katar ve Bahreyn’deki üsleri her zaman kullanabileceğini düşünmesi de aptallık olacaktır. Bu üç ülkenin hepsi ayaklanma ihtimali olan dikatörlükler. Bu zamana kadar bu ülkelerin, servetlerini maharetli bir biçimde kullanması, yöneticileri, halkın diğer hassaslıklarından korudu; ancak bu her zaman böyle gitmeyebilir.

Ayrıca Kuveyt ve Katar, ABD’nin gerçek dostları olmaktan çok, dost gibi görünen düşmanları. Bu ülkeleri yöneten elitlerin, Suudi prenslerin yaptığı gibi cihatçı terörizmi ve kökten dinciliği destekleyip, teşvik ettiği de bir sır değil. Sünni elitlerin, Şii çoğunluğa zulmettiği Bahreyn de aparteid rejimine yakın bir ülke. Yazar Ralph Peters’ın bir zamanlar yazdığı gibi, \'Şah her zaman düşer.\'

ABD Hava Kuvvetleri’nin, havaalanları ve uzun uçak pistlerine sahip olan Süleymaniye ve Erbil gibi Kürd şehirlerinin yakınlarında inşa edeceği bir askeri üs, Amerikalıları, başta İran ve Suriye olmak üzere, bölge ülkeleri üzerindeki gücünü artıracak. Hem Süleymaniye hem de Erbil, Tahran’a yaklaşık 1000 km uzağında.

Böyle bir üssün varlığı, İran’daki mollaların daha kolay caydırılmasını sağlayacak çünkü ABD’nin İran’ın nükleer faaliyetlerindeki kısıtlamaları daha başarılı ve etkili olacak. Böyle bir hamle ayrıca Kürdlerin bağımsızlığını da daha somut bir şekilde güvence altına alacak.

Obama yönetimi cesur davranarak, eski politikaları ve Dışişleri Bakanlığı’nın sömürgecilik sonrasındaki tercihlerine karşı gelmeli. ABD’nin Kürdistan Bölge Yönetimi ile askeri ilişkilerini güçlendirmesinin, karayla çevrili Kürdistan ve ABD için de risk arz edeceğine şüphe yok. Ancak her ikisi de uzun vadede, bu karışık bölgenin belirsizliğiyle yüzleşmek için daha güçlü olacak. (r.z)

Jonathan Foreman, New York Post’ta Irak savaşının haberlerini yaptı.

Nerina Azad
Bu haber toplam: 21932 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:03:00:45
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x