Kürdistan Bölgesel Yönetimi Parlamento Başkanı Dr.
Taksim’de bir otelin lobisinde buluşmuştuk ve Bağdat’ta 9 Eylül’de güvenoyu alan yeni merkezi hükümetin bölgeye ve Kürtlere neyi getireceği üzerine sohbet ediyorduk.
Saddam Hüseyin sonrası Bağdat’ta kurulan bütün kabinelerde Dışişleri Bakanlığı Kürtlere verilirken bu kez koltuk Şiilere verilmişti. Geçen hükümette Dışişleri Bakanlığı yapan Kürt Hoşyar Zebari ise Başbakan yardımcısı olarak atanmıştı.
Sadık’ın altını çizdiği ve ‘olmazsa hükümetten ayrılırız’ sinyalini verdiği şartlar, Federal Kürdistan Bölgesi Yönetimi Irak merkez hükümetle öteden beri devam eden sorunları: Sekiz aydır ödenmeyen bütçeden alacakları pay, peşmerge güçlerine sağlanmasını istedikleri destek ve petrol ihracatını düzenleyecek bir yasa.
Bu sorunlar, bir önceki Başbakan Nuri Maliki döneminde iyice keskinleşti. Maliki’nin dışlayıcı politikalarının ülkeyi kaosa sürüklediği konusunda hemen hemen herkes hem fikir. Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani de bunu en net ifade edenler arasında.
Ama Kürdistan Parlamento Başkanı Muhammed Sadık’a göre, mesele yalnızca Maliki değil:
“Irak’ı kimin yöneteceği değil sorun, yönetim biçimi. Devletin mantığı sorunlu”
Sorunlar yumağı
Federal Kürdistan açısından en önemli sorun petrol ihracatı. Kürtler, kendi bölgelerinde çıkan petrolleri satabilmek istiyorlar, hatta statüsü tartışmalı olarak kabul edilen Kerkük petrollerini de.
Kürdistan Yönetimi Türkiye üzerinden yeni yapılan bir boru hattıyla 22 Mayıs 2014’te petrol ihraç etmeye başlamış, o zamanlar Maliki’nin başkanlığında olan merkezi hükümet bu hamleye şiddetle karşı çıkmıştı. Petrolü alacak tüm taraflar hakkında yasal işlem yapma tehdidinde de bulunmuştu.
Kürdistan Yönetimi, Hewler, anayasada özerk bölgelere tanınan hakka atfen kendi petrolünü Bağdat\'tan bağımsız işleyip satmanın hakkı olduğunu savunurken, Maliki hükümeti, anayasadaki \'Irak petrolleri tüm Irak halkına aittir\' maddesini gerekçe gösterip, Kürtlere itiraz etmişti. Hewler ve Bağdat pazarlığa oturmuş ama anlaşamayınca Bağdat, merkezi bütçeden Kürtlere verilen payı göndermeyi sekiz ay önce kesti.
IŞİD’in Haziran’da Musul’u ele geçirmesiyle, Irak merkezi hükümeti ve Kürdistan yönetimi arasındaki kara sınırı da bir anda azalınca, Mesud Barzani, bağımsızlığın vaktinin geldiğini duyurdu, bu konuda hazırlık yapılmasını istedi. ABD’den yeşil ışık alamasa da, kesin bir ret yanıtı da almadı.
Ama başta ABD olmak üzere bölge aktörlerinden duydukları, tonları farklı da olsa, şu mesajdı:
“IŞİD ile mücadele daha önemli ve öncelikli. Bunu sağlamak için bir an önce güçlü bir merkezi hükümet gerekiyor. Siz de bu hükümete katılın.
Kürdistan Yönetimi\'de bunun üzerine Bağdat’ta son bir şans vereceklerini, eğer Bağdat ile olmazsa bağımsızlık yolunu seçeceklerini en yetkili ağızlardan duyurdular. Böylece gönülsüz de olsa hükümet kurma çalışmalarının bir parçası oldular.
Beklenmedik gelişme
Kürtler, IŞİD’in kendilerini de hedef alabileceği olasılığını gözardı etmiyorlardı ama beklemiyorlardı da. En azından ilk saldıran olmama konusunda kararlıydılar ama IŞİD, ağırlıklı olarak Kürtlerin yaşadığı bölgelere karşı saldırı başlattı.
Temmuz ayında, Barzani’nin yönetimindeki KDP’nin dış ilişkiler bölümü başkanı Hemin Hawrami Al Jazeera’ya verdiği söyleşi de, IŞİD için şunları söylemişti:
“Biz de IŞİD ile Musul içinde savaşmayacağız çünkü Sünnilerle savaşmayız, özellikle Bağdat’taki bir Şii başbakan için. Eğer Sünniler IŞİD ile savaşmaya karar verirse onları desteklemek için elimizden gelen her şeyi yaparız. Onları terörizmle mücadelelerinde destekleriz.”
Oysa şimdi Kürdistan Bölgesel Yönetimi merkezi hükümetten IŞİD’e karşı savaşan peşmergeleri için destek istiyor. Hatta Dr. Sadık’a göre, hükümette kalmak için öne sürdükleri şartlardan biri de bu.
İran ve Türkiye dengesi
Temmuz ayında, IŞİD Kürdistan bölgelerine saldırmadan önce, Hewler ve Süleymaniye’de en çok tartışılan konulardan biri de, bağımsız bir Kürdistan’ın İran ve Türkiye arasında denge sağlaması gerektiğiydi. Muhalifleri KDP’yi, ‘fazlasıyla Türkiye’ye yaslanarak yumurtaları aynı sepete koymakla’ eleştiriyordu.
IŞİD, Kürdistan Bölgesine yaşadığı bölgelere saldırınca, Kürdistan yönetiminin ihtiyaç duyduğu silahları ilk veren ülke İran oldu.
Dr. Sadık, Türkiye’nin de ilk insani yardım gönderen ülke olduğunu söyledi. Üstelik bunu etkin bir biçimde yaptığını.
IŞİD’in elindeki rehineler nedeniyle Türkiye’nin pozisyonunu anladıklarını da.
Türkiye’nin endişesi
Sadık, Türkiye’nin başka bir endişesini de anladığını söyledi: IŞİD ile savaşılması için verilen silahların başkalarının eline geçme olasılığı konusundaki endişeyi.
Kürdistan Parlamentosu Başkanı, kendilerine verilecek silahlardan emin. Dr. Sadık’a göre, silahlar peşmergeden yanlış ellere geçmez ama aynı şeyi Irak ordusu için söylemek zor:
“Silahlar resmi orduya veriliyor ama Irak ordusunun yapısı ortada. Irak ordusu, Musul’dan kaçarken de silahlarını arkada bıraktı. Silahlarını koruyamama konusunda sabıkaları var. Ayrıca, Şii silahlı gruplar da var bölgede. Silahların onları eline geçme olasılığı da var. Fakat yine de, bu silahlara ihtiyaç var ve bekleyip görmek gerekecek.\"
Bu kadar silaha gerek var mı?
Hewler’deki Parlamento’da Türkmen Cephesi milletvekili olarak görev yapan ve sohbetimize katılan Aydın Maruf da benzer bir endişeyi dile getiriyor ve soruyor:
Türkmen Milletvekili Aydın Maruf Selim
“Bu kadar silah niye lazım? Silah dağıtımının organize bir biçimde yapılması lazım, denetim altında olması lazım.\"
Maruf da, Bağdat’taki yeni hükümetten umutlu değil. Türkmenlere verilen insan hakları bakanlığının da yeterli olmadığını düşünüyor. Merkezi parlamentoda bulunan 11 Türkmen’in farklı partilerden olması ve birlik içinde hareket edememeleri de başka bir sorun Maruf’a göre.
Sohbetimize katılan başka bir milletvekili\'de Federal Kürdistan’ındaki beşinci parti olan İslami Komal’dan ve Parlamento insan hakları komisyonu başkanı Soran Ömer. O da, IŞİD saldırılarından önce, Bölgesel Yönetim’in sınırları içinde 1.2 milyon yerinden edilmiş insan olduğunu, IŞİD’İn Musul’u ele geçirmesiyle bir gecede yarım milyon insanın daha evinden olduğunu anlatıyor.
IŞİD’in Kürtlerin yaşadığı yerlere saldırmasıyla evini terk edenlerin sayısı üç yüz bin daha artmış. Ömer, Kürdistan Bölgesi’nin nüfusunun beş milyon olduğunu ama artık iki milyon kişinin de bu nüfusa eklendiğini söylüyor.
Hewler Parlamentosu üyelerinin farklı partilerden olsa da hem fikir olduğu başka bir nokta daha var; kendi topraklarına, IŞİD ile mücadele için bile olsa, yabancı askerin ayak basmaması gerektiği.
Genç Başkan
HewlervParlamentosu Başkanı Dr. Yusuf’un yaşı dikkatimizi çekiyor, 36. Bu kadar genç bir yaşta bu kadar önemli bir görevi üstlenmesi üzerine konuşuyoruz biraz da. Zor olduğunu kabul ediyor ama, milletvekillerinin desteğini hep hissettiğini anlatıyor. Bir de Federal Kürdistanın\'da artık genç bir neslin olduğunu, bu neslin siyasette temsilinin önemli olduğunu.
Bu neslin önemli isteklerinden biri de bir gün gerçekten de bağımsız olmak. Bu hatırlatılınca da Dr. Sadık, bağımsızlık için yapılan referandum hazırlıklarının Meclis’te devam ettiğini aktarıyor:
Kaynak:Al jazeera Türk