Suriye Demokratik Güçleri (DSG) Basın Sözcüsü Mustafa Bali, İdlib’de Rusya ve Suriye ordusu ile Türkiye destekli muhalif gruplar arasında yaşanan çatışmaya ilişkin, “İdlib’de yaşanan savaş iki işgalci güç arasında yaşanıyor. Sonuçta Suriye toplumu zarar görüyor ve biz asla meşru ve ahlaki bir savaş olarak görmüyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
Rûdaw TV’de yayınlanan Rojava bültenine katılan Demokratik Suriye Güçleri (DSG) Basın Sözcüsü Mustafa Bali, Suriye Kürt Ulusal Konseyi’nin (ENKS) Rojava’da ofislerini tekrardan açma kararını memnuniyetle karşıladıklarını söyledi.
“Biz DSG olarak Kürt taraflar arasındaki çekişkilerde hiçbir zaman taraf olmadık. Aksine Kürtleri bir araya getirmek için garantör rolü üstlendik, üstlenmeye devam edeceğiz” diyen Bali, ENKS’nin atacağı adımın Kürtler arasında güçlü bri güven zemini oluşturacağına inandığını belirtti.
“Düşmanlarımıza değil kardeşlerimize tavizkar olalılım”
Bali, “Kürtlerin birliğini istemeyen çok sayıda güç var, bunlar Kürtlerin hayrını istemezler. Bir olmalarına karşı çıkarlar. Biz DSG olarak şöyle diyoruz; düşmanlarımızın yerine kardeşlerimize karşı tenezül edelim, kardeşlerimize taviz verelim. Bu bizim için en iyisidir” dedi.
Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu’nda (SMDK) yer alan ENKS’den de beklentileri olduğunu vurgulayan Bali, şöyle devam etti:
“ENKS ile Suriye muhalif güçleri arasında anlaşma var. Sadece ENKS değil, kim olursa olsun, sadece tek bir Kürt aileyi işgal edilen Gire Spi veya Sere Kaniye’ye yerleştirmeyi başarırsa DSG de mutlaka bu girişime destek verir. Çünkü Kürt ailelerin Efrin’e, Sere Kaniye ve Gire Spi’ye geri dönmesi demografik değişimi önleme olur. Fakat burada muhalefetle işbirliği içinde olan ENKS’li kardeşlerimize soruyoruz; onlar Gire Spi’de veya Sere Kaniye’de ofis açabilirler mi? Bunun garantisi var mı? Böyle olursa Kürtler kendi evlerine dönmek için onlardan destek alırlar. Ancak Efrin operasyonu döneminde de, bizim Suriye muhalif güçleri içerisinde 6 taburumuz var diyorlardı. Bu Kürtlerde bir umut yarattı. Kürt askeri güçler varsa bu demografik değişimi önler diye ama sonra öyle çıkmadı. Şimdi Efrin’de olan silahlı gruplar çok açık bir biçimde Kürt karşıtlığı yapıyor. Bu yüzden ne kadar anlaşmamız var deseler desinler pratikte bir karşılığı yoksa anlamsızdır. Dolayısıyla biz Kürtler alternative sahibi olmalıyız.”
“Rusya, Türkiye ile olan anlaşmaların gereğini yerine getiriyor”
“İdlib’de Suriye ordusu ile muhalif güçler arasındaki çatışmalar kontrolünüz altındaki bölgeleri nasıl etkiliyor?” şeklindeki soruya da yanıt veren Mustafa Bali, “İdlib’deki durumun iki yönlü izahı var. Birincisi 9 yıldır hiçbir insani durumu gözönünde bulundurmayan, kadın, çocuk, yaşlı, sivillerin can güvenliğine ve insani haklarına saygı duymayan iki tarafın çatışıyor olmasıdır. Bir taraftan rejim güçleri ki çoğu zaman şehirleri ve yerleşim yerlerini rastgele bombalyor, diğer taraftan muhalefet grupları sivilleri canlı kalkan olarak kullanıyor, insanları ırkları nedeniyle öldürüyor. Böyle bir savaşta sivillerin can güvenliği diye bir ölcü yoktur” dedi.
Suriye ordusunun İdlib'de Türk Silahlı Kuvvetleri'ne (TSK) ait mevzileri bombalamasına ve ardında yaşanan gelişmelere de değinen Bali, sözlerine şunları ekledi:
“İkincisi ise Rusya ile Türkiye arasında 2017-2018’de Astana ve Soçi’de varılan anlaşmalardır. Rusya bu anlaşmaların gereklerini yerine getiriyor. Türkiye çok bağırıp çağırıyor ama belli ki Moskova ile Ankara arasında bazı anlaşmalar imzalanmış. Çünkü Rusya çok açık bir şekilde taraflar arasında imzalanan anlaşmaları hayata geçirdiklerini söylüyor. Bu savaş bu nedenle oluyor.
Bu savaş sadece bölgemizi değil, bütün Suriye’yi etkiler. Suriye tamamıyla bir iç savaş halindedir. İdlin için geçerli olan durum Kobani için de, Şam, Deraa ve diğer bölgeler için de geçerlidir. Suriye krizi için savaş ve şiddet hiçbir zaman çözüm olmadı, olmayacaktır. Bir taraf zafer ilan etse bile, bu Suriye sorununun çözümü anlamına gelmeyecek. Suriye’de siyasi bir sorun var, bu demokratikleşme sorunudur, Kürt sorunudur, Kürtlerden başka diğer etnik kimlikler de var. Bu sorunlara siyasi bri çözüm bulunmalı. Bu nedenle bugün İdlib’de yaşanan savaş iki işgalci güç arasında yaşanıyor. Sonuçta Suriye toplumu zarar görüyor ve biz asla meşru ve ahlaki bir savaş olarak görmüyoruz.”
“Türkiye’nin Suriyeliler üzerinden ticaret yapmasını önlemek istiyoruz"
DSG Sözcüsü, “İdlib’den kontrolünüz altındaki bölgelere göç var mı? sorusuna ise şöyle yanıt verdi:
“Türkiye birkaç yıldır uluslararası topluma karşı mülteci kartını bir koz olarak kullanıyor. İster Kürt, ister Arap olsun biz Suriye’nin bir parçasıyız, Kürt siyasi taraflar da Suriye’den kopmak istediğini dile getirmedi. Madem Suriye’nin bri parçasıyız, tüm mültecilere ve savaştan zarar gören sivillere karşı ahlaki ve insani bir görevimiz var. Şimdiye kadar binlerce sivil İdlib’den bizim kontrolümüz altındaki bölgelere geçti. Kapılarımız kendilerine açıktır. Suriye’de savaştan kaçan sivillere kapılarımızı açarak onları korumak bizim ahlaki ve insani bir görevimizdir. İnsani bir boyutu da bu durumu Türkiye’nin bir koz olarak kullanmasını ve Suriyeliler üzerinden ticaret yapmasını önlemektir.”