Rojava’daydım geçen Nisan ayı sonlarında.
Serekani Kürtçedir.
Arapçası Resulayn, Türkçesi Ceylanpınar’dır.
Bir yıl önce kıyamet burada kopmuş, çok kan dökülmüştü.
Betondan ve kumdan duvarların arkasında saklı ve bir yıldan beri kapalı olan Ceylanpınar sınır kapısında bir Türkmen anlatmıştı:
“Esas çatışma, acımasız olanı Serekani’de yaşandı. Stratejik bir yerdir. Bu şehri ele geçirip bizi moralman da yıkmak istiyorlardı. Yapamadılar.”
Sınır kapısının Rojava tarafında savaşın bütün izleri daha tazeydi. Duvarlar delik deşikti, birçok bina yakılıp yıkılmıştı.
Şunları dinlemiştim:
Serekani bir küçük Suriye’dir.
Araplar, Kürtler, Süryaniler, Asuriler, Keldaniler, Ermeniler...
Bir de dört yüz yıl önce Osmanlı döneminde buraya göç ettirilmiş benim gibi Türkmenler ve Çeçenler, Çerkesler...
DAİŞ, (IŞİD-Irak Şam İslam Devleti) ve radikal İslamcı çeteler burayı ele geçirseler, Rojava devrimine büyük bir darbe indireceklerdi.
Olmadı, yapamadılar.
YPG’yi (Halk Savunma Birlikleri ya da ‘Rojava devrimi’nin askeri gücü), halkı yenemediler.
Serekani’de savaş sekiz on ay sürdü.
Bir seferinde 14 gün gece gündüz çarpıştık.
Altı ay öncesine kadar şehrin içindeydiler.
2013’ün Eylül ayında Serekani’nin tamamını aldık, hepsini temizledik, 30 şehidimiz oldu.
‘Gövde bir yana, baş bir yana’
Beni uyarmıştı:
“Sakın Kobane’ye geçmeye kalkmayın. Cizre Kantonu\'yla Kobane Kantonu arasındaki koridorda, Til Ebyad’da, özellikle Tel Xenzir veTel Boğa’da şiddetli çatışmalar yaşanıyor.
Ve eklemişti:
“Aman ha, gövde bir yana, baş bir yana atılabiliyor.”
Serekani’den ayrıldıktan bir hafta sonra, bir IŞİD çetesi şehre sızmış, sekiz kişiyi öldürmüş, bir kişiyi de çarmıha gerip fotoğrafını yaymıştı…
IŞİD son katliamını da aynı bölgede, Serekani’nin 20 kilometre yakınına düşen Tileliye köyünde yaptı.
Bölgede fedakârca, kelle koltukta gazetecilik yapan Kürt meslektaşlarımdan biriyle dün sabah konuştum.
Bana şunları anlattı:
Bu bölge, bu dar koridor IŞİD için hayati sayılıyor.
Til Ebyad’ın karşısında Türkiye sınır geçişi ya da kapısı Akçakale var.
Buradan yapıyor bütün ikmalini. Türkiye’den gelen desteği bu kapıdan alıyor IŞİD.
Bu bölgeyi tümüyle kaybetti mi, can damarıkesilmiş olacak.
O yüzden Kobane’yle Cizire kantonları arasındaki bu koridorda IŞİD’le YPG arasında şiddetli çatışmalar devam ediyor uzun süredir.
Tileliye, daha çok Ezidi Kürtlerin yaşadığı bir köy.
Halep cehenneminden kaçan Araplar bu köyde, Kürtlerin yanında, bahçelerde çalışıyorlar.
IŞİD çetesi daha çok Arapları hedef aldı.
Toplamışlar insanları bir yere, Doçka’lardan açtıkları yaylım ateşiyle çoluk çocuk demeden korkunç bir katliam…
15-16 cenaze tespit edebildik, daha fazla olabilir.Ne mi hedefleriBu sınır kapısını açık tutmak… İnsanları korkutup kaçırmak…
Kürtlerin de, Arapların da, özellikle Hıristiyanların da gözünü korkutup göçe zorlamak… Bu arada Rojava’da Kürtlere fazla yaslandıkları için de Arapları yıldırmak istiyorlar.
‘Katliamcılar arasında 6 Türk var’
IŞİD hangi gücün, belki daha doğru deyişle hangi güçlerin aleti?
Kürt meslektaşımın özetle dedi ki:
“Elbette Türkiye’nin… Rojava Kürtlerine gözdağı vermek ve onları Barzani’yle birlikte kendi istedikleri çizgiye getirebilmek için… Ayrıca, şu sıralar seçim dönemi. Rejim de (Şam’daki Esad rejimi) kullanıyor olabilir IŞİD’i… Etrafa korku salıp kendini ‘kurtarıcı’ gibi göstermek yani…”
Dün öğle vakti bir ara PYD lideri Salih Müslim’le de kısa bir telefon sohbeti yaptım.
Brüksel’deydi.
IŞİD’ın Tileliye katliamı için “Tek kelimeyle korkunç!” diye söze girdi, “İşte bunlarla mücadele ediyoruz” dedikten sonra ekledi:
“Ölü ele geçen IŞİD’liler arasında 6 kişinin Türk olduğu, evet yanlış duymuyorsun, 6’sının Türk olduğunu tespit ettik.”
Doğruysa…
Erdoğan iktidarının inadı
Evet soru şu:
Türkiye, IŞİD çetelerini Rojava’da kullanıyor mu?
Bunun için de IŞİD’e - veya el Kaide’nin Suriye kolu olarak bilinenel Nusra’ya - destek veriyor mu?
Geçen Nisan ayı sonlarında Rojava’da dolaşırken edindiğim izlenimlerle bu soruya evet yanıtını vermiştim.
Ayrıca, Amerikan ve Avrupa basınındaki hava da farklı değildir bugüne kadar...
Bir yıl önceki Beyaz Saray buluşmasında Başkan Obama’ylaBaşbakan Erdoğan’ın arasını geren konu da buydu.
Ankara son zamanlarda bu çetelerle bağlarını reddeden açıklamalar yapmış olsa bile, pek fazla inandırıcı olamadı.
‘Tileliye katliamı’nı gerçekleştiren IŞİD çetesinin 6 üyesi, eğer PYD lideri Salih Müslim’in bana dediği gibi, Türk çıktıysa, durum son derece vahimdir.
Ya da vahamet devam etmektedir.
Öyledir, çünkü iflas etmiş bir ‘Suriye politikası’ndan gerekli dersleri çıkarmamış olan Erdoğan iktidarı, anlaşılan o ki, yanlışta inat etmeye devam ediyor.
Bu inat, Türkiye’yi yalnız bölgede batağa değil, kendi içinde deistikrarsızlık çukuruna itebilir.
Rojava’nın çözüm sürecindeki yeri ne?
Rojava’ın Cizire Kantonu’nda, Kamışlı’da o geceyi anımsıyorum.
Etrafı yüksek duvarlarla çevrili büyük bir evdi. Ellerinde silahları ve gerilla giysileriyle YPG’li askerler tarafından karşılanmıştık. Türkçesi, Halk Savunma Birlikleri olan YPG, bir başka deyişle,“Rojava Devrimi’nin ordusu...”
Komutan, fotoğrafının çekilmesini, adının yazılmasını istemiyor.
Suriyeli bir Kürt.
Bir ara bana doğru eğilip soruyor:
“Türkiye’nin Rojava Kürtlerine karşı olmasında, biz Kürtlere karşı olmasında ne menfaati olabilir ki?”
Sözü Türkiye’deki ‘çözüm süreci’ne de getirmişti:
“Türkiye bizi ne kadar baskı altına almak ister ve askeri olarak da üstümüze gelirse, çözüm süreci de o kadar olumsuz etkilenir. Tersi de geçerlidir. Rojava Kürdistanı’yla iyi ilişkiler, çözüm sürecini olumlu etkiler.”
Türkiye’nin 2. Suriye yanlışı
Nisan sonu T24’teki Rojava yazılarımı şöyle bağlamıştım:
“Erdoğan’la Barzani, Rojava’yı istikrarsızlaştırabilir mi?
Kol bükeyim derken Rojava’da kendilerine de sirayet edebilecek bir yangın çıkarabilirler mi?
Evet, altını çiziyorum, kendilerine de sirayet edebilecek bir yangın...
Bölgeyi barıştan daha da uzaklaştıracak, Suriye ve Irak Kürdistanı’nı karıştırırken, Türkiye’deki ‘çözüm süreci’ni de torpilleyecek bir büyük yangın...
Ankara eğer özellikle Kuzey Irak’la ilgili yakın tarihten gerekli dersleri çıkaramazsa, yani aklını ekmek peynirle yerse ya da ‘devlet aklı’nda çok derinlere gitmiş olan ‘Kürt fobisi’nden kendini kurtaramazsa, yine sancılı acılı bir dönem önümüzde açılabilir.
Kan ve gözyaşından sonraysa, gün gelir hayatın gerçekleri yine herkesi ‘barış masası’na oturtur, ama olan acı çeken, hayatını kaybedenlere olur ve çok yazık olur.
Ve son bir soru:
Suriye iç savaşını yanlış okuyan Ankara, bu kez de Rojava’yı, ‘Kuzey Suriye’yi mi değerlendiremeyecek?..”