Analistler: IŞİD ve Türkiye dışında üçüncü bir cephe açılmayacak.
Deyrezzor'un doğu kırsalındaki el-Ömer petrol sahasında bulunan bir eğitim akademisinin İran destekli gruplar tarafından insansız hava aracı (İHA) ile hedef alınması sonucunda altı özel Demokratik Suriye Güçleri (DSG) komando birliği milisi öldürüldü. Irak İslami Direnişi daha sonra yaptığı bir açıklamayla saldırıyı üstlendi.
En şiddetli tepki
DSG lideri Mazlum Abdi’nin yaptığı açıklamaya göre DSG'ye ait bir mühimmat deposunun hedef alındığı bu saldırı, türünün ikinci örneği olarak karşımıza çıkıyor. Abdi, topraklarının ABD ve İran destekli milisler arasında bir savaş alanına dönüşmesini istemediklerini söyledi. Ancak Pazartesi günü yaşananlar DSG'ye yönelik doğrudan bir saldırıydı ve türünün ilk örneğiydi. ABD'nin İran milislerinin mevzilerini hedef alan saldırısı çerçevesinde bu son saldırı olmayabilir. Ayrıca yapılan bu saldırı Fırat'ın doğusunda konuşlanmış uluslararası koalisyon mevzilerinin bombalanmasına da verilen bir yanıttı.
DSG, üyelerinin öldürülmesine karşılık verme hakkını saklı tuttuğunu açıkladı. Öldürülen askerler akademide terörle mücadele eğitimi alıyorlardı. Bu akademi, Mart 2019'da IŞİD’e karşı zafer elde etmek için kurulmuş bir yapıydı.
Geçtiğimiz Ekim ayından bu yana hem Suriye hem de Irak'taki ABD üslerini hedef alan saldırıların sayısı 170'i aştı. Bunlardan en dikkat çekeni 28 Ocak'ta Ürdün'ün kuzeydoğusundaki Kule 22 üssünde üç Amerikan askerinin öldürülmesi ve en az 30 askerin de yaralandığı saldırıydı. Söz konusu üslere yönelik en büyük saldırı olarak kabul edilen bu saldırıya 2 Şubat'ta hem Suriye hem de Irak'ta İran destekli militanlara ait 85 mevzinin bombalanması suretiyle ABD ordusundan yanıt geldi. Bu yanıt, Gazze savaşının patlak vermesinden bu yana üslerini hedef alan tüm saldırılara karşı ABD'nin verdiği en sert yanıt olarak gerçekleşti.
İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşının bir sonucu olarak bölgedeki çatışma çemberini genişletmek istemedikleri yönünde resmî açıklamalar yapan ABD’li yetkililer, İran yanlısı tarafların Suriye ve Irak'taki Amerikan üslerini hedef aldıklarını bildirdi. ABD’li yetkililer, Kızıldeniz'de Husilerin gemilere saldırılmaması yönünde uyarılar yaparken, Hizbullah ile İsrail arasında Güney Lübnan'da çatışmalar şiddetleniyor. Tahran yönetimi ABD’lileri hedef alan saldırıların arkasında İran’ın olduğunu reddeden açıklamalarda bulundu. Her ne kadar açıklamalar atmosferi sakinleştirmeye amacı taşısa da çatışma döngüsü yayılmacı bir hâl alıyor. Bu döngüde özellikle DSG gibi yerel taraflar kullanılmaya çalışılıyor.
Tüm bunlar bölgede devam eden şiddetin kapsamını genişletmek için bir teşvik gibi görünüyor. Bu konuda yerel North Press Ajansı’nın Genel Yayın Yönetmeni Hoşenk Hasan şu ifadeleri kullandı:
DSG'nin askeri akademisinin hedef alınması, Suriye ve Irak'taki milis mevzilerini hedef alan Amerikan saldırılarına yanıt olarak artan mevcut gerilim bağlamında gerçekleşti. Saflarındaki kayıplara rağmen DSG bu çatışmaya girme konusunda temkinli davranacaktır. Çünkü DSG, bir yandan IŞİD’le savaşmakla meşgulken diğer yandan da sürekli olarak Türkiye'nin saldırılarına maruz kalıyor. Dolayısıyla bu güçlerin İran destekli milislerle yeni bir savaşa ihtiyacı yok. Zaten bu milisler güney sınırındaki Deyrezzor kırsalında DSG’nin kontrolünden uzakta geniş bir alana yayılmış durumdalar.
Olası geniş cephe
Ancak görünen o ki DSG bu tehlikelerin farkında ve DSG'nin ABD ile mücadeleye girebilmesi için yerine getirilmesi gereken geniş şartlar var. Bölgesel meseleler konusunda uzman gazeteci Zana Ömer şu ifadeleri kullandı:
DSG ile İranlı milisler arasında farklı bir çatışma yaşanıyor. Ancak DSG, iki ana meseleyle meşgul olduğu için bu çatışmanın temposunu artırmıyor. Bu iki meseleden biri hazırlık ve karşılık vermesini gerektiren Türkiye'nin saldırılarına maruz kalması, diğeriyse IŞİD’le mücadele. Şayet üçüncü bir cephe açarsa odak noktası bu iki koldan uzaklaşacak ve güçleri farklı yerlere konuşlanacak.
Ömer, eğer ABD Türkiye'nin DSG’ye yönelik saldırılarını durduracağına dair garanti vermezse ve belki bunun da ötesinde Kürtler ile Türkiye arasındaki barış sürecinde arabuluculuk rolü oynayarak sorunları çözmezse, DSG'nin İranlı milislerle ve bir dereceye kadar da rejim güçleriyle çatışma senaryosuna girmesini ihtimal dışı görüyor. Bu aynı zamanda siyasi çözüm için PKK’nin da müzakere masasında bulunmasını gerektiriyor. Zira bu olmazsa DSG'nin konumu milis saldırılarına sınırlı tepki düzeyinde kalacak. ( Kaynak)