DSG Genel Komutanı Mazlum Kobane (Abdi), ABD’nin Kürtleri petrol bölgelerine süreceği iddiasının doğru olmadığını, Kürtlerin de böyle bir şeyi kabul edemeyeceğini belirten Kobani, zaten petrol bölgelerinin 8 yıldır Kürtlerin denetiminde olduğunu hatırlattı. ABD ve İran arasındaki gerginliğin derinleşmesinin Suriye’ye etkilerine dikkat çeken Kobani ”Bu çelişkiler içerisinde genel olarak hiçbir gücün tarafı değiliz, hiçbir güce taraf olmayacağız.”
ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey ve üst düzey askeri yetkililerle görüşmelerde askeri, siyasi ve idari çalışma programlarına destek sunmalarını istediklerini belirten DSG Genel Komutanı Mazlum Kobane, ABD’nin yanlış kararlarının sonuçları gidermeye çalıştığını söyledi.
Hem askeri hem de ABD ile DSG güçlerinin bölgedeki ilişkileri temelinde yeni bir planlama yapıldığını ve ortak çalışıldığını kaydeden Mazlum Kobani, şöyle dedi:
Yeni Özgür Politika’nın sorularını yanıtlayan Kobane, şunları söyledi:
"Amerikan güçlerinin Rojava’dan çekilme kararı ve Türk devletinin Serêkaniyê ve Girê Spî işgali ardından bölgede değişen çok şey oldu. Amerikan güçlerinin varlığının pozisyonunda ve Suriye’de bulunan diğer güçlerde değişim yaşandı. Amerika bir kez daha bölgede askeri ve siyasi varlığını göstererek, bölgede yeni bir siyaset belirlemeye çalıştı. Jeffrey’in Suriye’yle ilgili ülkelere yönelik ziyareti gerçekleşti. Bu çerçevede bizim de James Jeffrey ve Amerikan üst düzey askeri yetkililerle görüşmelerimiz oldu. Biz de onların bölgedeki siyasetini anlamaya çalıştık. Aynı zamanda onlara taleplerimizi ve çalışma programımızı ilettik. Askeri, siyasi ve idari çalışma programlarımıza destek sunmalarını istedik. Şüphesiz her güç bölgedeki çıkarlarını gözeterek hareket ediyor. Bizim de bu dönemde Rojava ve tüm Kuzey-Doğu Suriye halklarının çıkarlarını korumak için Amerika ve Jeffrey ile yaptığımız görüşmeler oldu."
O röportajın bir bölümü şöyle:
DSG hem güvenliğini üstlendiği coğrafya hem de bileşenleri bakımında önemli bir Arap nüfusun da askeri gücü. Özerk Yönetim hakeza öyle. Araplar ile Kürtleri birbirlerine karşı kışkırtmaya yönelik faaliyetler de var. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?
Başta Türk devleti olmak üzere birçok güç Arap halkıyla kurduğumuz birliği bozmaya çalıştı. DSG içerisinde büyük bir parçalanma yaratmaya çalıştılar fakat Türk devletinin işgal saldırıları karşısında Arap halkıyla olan birlik daha da güçlendi. Arap halkının sergilediği bu tavır nedeniyle onur duyuyoruz, çünkü Türk devletinin işgali karşısındaki tutumları netti. Türk devletinin işgaline karşı onlar da Kürt halkı gibi ön saflarda savaştı. Suriye’nin geleceği için Kürt halkıyla birlikte mücadele etme istemleri daha da artmış bulunuyor. Halkların birliği ve demokratik ulus projesinin, Kürt ve Arap halklarının birliği temelinde başarıya ulaşacağına inanıyoruz.
Türk devleti ve Suriye rejimi, Kürt ve Arap halkını birbirinden uzaklaştırmak, parçalamak istedi. Rahatlıkla bu çabalarının başarıya ulaşmadığını belirtebiliriz. Özellikle Kuzey-Doğu Suriye’deki Arap halkı, kurtuluşu demokratik özerklik projesi ve demokratik ulus paradigmasında görüyor. Bununla birlikte ancak DSG güçlerinin onları savunacağına inanıyor. Dolayısıyla Kürt ve Arap halkını parçalamaya çalışan güçlerin planları boşa çıkacak. Aksine parçalama girişimlerine karşı Kürt ve Arap halkı birliğini daha da güçlendirecek. Kuzey-Doğu Suriye’de Kürt ve Arap halklarının kaderi artık ortak ve birdir.
İşgalden sonra Rusya, Efrîn ve Dêrazor bölgelerinin dışındaki Kuzey-Doğu Suriye alanlarına da geçti. Rusya ile ilişkiniz nasıl, Rusya’nın Kuzey-Doğu Suriye ile ilgili gelecek planlaması nedir, nereye evrilebilir?
Rusya, Suriye’nin çözümü konusunda temel aktör, hatta başlıca aktördür, diyebiliriz. Suriye’nin çözüm dosyası Rusya’nın elinde. Dolayısıyla Rusya’nın bölgedeki varlığının olumlu bir etkide bulunacağını umuyoruz. Rusya ile Türk devleti arasında imzalanan Soçi Anlaşması var. Anlaşmanın ateşkesle ilgili maddelerini kabul etmiş durumdayız. Soçi Anlaşması’na göre Rusya, Türk devletinin işgali karşısında tavır almak zorunda. Fakat Rusya’nın temel rolü bizim ve Suriye hükümeti arasında güçlü bir garantör ve arabuluculuktur. Siyasi diyalog ve olumlu yönde siyasi bir anlaşmanın gelişmesini sağlamalıdır. Rusya’dan beklentimiz bu yönde.
ABD hala sahada ve ortak çalışmanız sürüyor. Türkiye’nin saldırısını durdurmadı, zorluk çıkarmadı, üstelik mevcut işgali kabullendi. ABD ile ilişki biçiminizi, siyasal projeksiyonu ve statüyü dahil etme, yani askeri alanla sınırlandırmama evresine çekebildiniz mi, ABD ile mevcut halinizi paylaşabilir misiniz?
Amerika geçmiş süreçte büyük hata ve eksiklikler yaptı. Türk devletinin bu bölgeye saldırmaya cesaret etmesinde Amerika’nın sürdürdüğü siyaset temel nedenlerden biri oldu. Bugün ise Amerika yürüttüğü siyasetten kaynaklı ortaya çıkan olumsuzlukları gidermeye çalışıyor. Bu temelde bölgedeki güçlerini çekme kararını geri alarak, Suriye’de yeni bir siyaset ve strateji geliştirme arayışında. Amerika’nın görünür, netleşmiş bir siyasetinin olduğunu belirtemeyiz fakat bir strateji oluşturma çerçevesinde hareket ettiği görülüyor. Kısaca Amerika bu süreçte hem kendileri, hem de Rojava için yanlış kararlarından kaynaklı ortaya çıkan sonuçları gidermeye çalışıyor, diyebiliriz. Şartlarımıza göre hem askeri hem de Amerika ile QSD güçlerinin bölgedeki ilişkileri temelinde yeni bir planlama yapıldı. Bu planlama çerçevesinde teröre karşı ve bu bölgenin savunulmasına yönelik ortak bir çalışma yürütülüyor. Amerika ve bizim güçlerimiz arasında yeniden ortak bir çalışma başladı. Siyasi alanda, siyasi çözüm konusunda ise halen Amerika’nın görünür net bir tutumu yok. Halen Suriye sorununu Türkiye’ye yakın Koalisyon Güçleri yoluyla çözmek istiyor. Bu da mümkün değil. Amerika Kuzey-Doğu Suriye’deki güçlerle, DSG, MSD ve buradaki güçlerle bu Suriye sorununu çözmek zorunda. Bu çerçevede Amerika ile ilişkilerimiz sürüyor. Bazı gelişmeler var fakat henüz istediğimiz sonuca ulaşmış değiliz.
Son bir haftadır yine olası Türk saldırılarının olabileceği, hatta ABD’nin Kürtlerin petrol sahalarına doğru sürülmesine rıza göstereceği iddia ediliyor. Sizce yeni ve kapsamlı saldırılar olabilir mi?
Her şeyden önce şunu belirtelim; Amerika’nın Kürtleri petrol bölgelerine süreceği hikayesi doğru değil. Bu bilinçli olarak kamuoyunun gündemine konuluyor. Ne Amerika’nın bizi petrol bölgelerine götürecek bir siyaseti var, ne Kürtler bunu kabul ediyor ne de kimse bunu yaptırabilir. Petrol konusu, Amerika’nın güçlerini geri çekme yönündeki kararını durdurmak için dile getirdiği bir gerekçe. Yoksa bunun bölgede hiçbir gerçekliği yok. Petrol bölgeleri daha önce de Kürtlerin elindeydi. Yani 8 yıldır Kürtlerin denetiminde ve Amerika’nın varlığıyla ilgili bir durum değil.
Türk devleti ise sürekli saldırmak istiyor fakat bu saldırıların şartları zorlaştı. Artık burada uluslararası güçler, Rusya, Amerika, çok sayıda güç var. Türk devletinin saldırmak istediği bölgeler de Kürtlerin bulunduğu bölgeler. Böylesi bir saldırıda burada büyük ve tarihi bir direniş sergilenecek, Türk devleti siyasi ve askeri olarak bu bölgelerde kaybedecektir. Türk devleti böyle bir saldırıda bulunmak istese de sonuçlarının ne olacağını kestiremiyor.
Bir süre önce Suriye rejimi ile diyalog konusunda olumlu gelişmelerin olabileceğini belirtmiştiniz. Bu girişimlerinizden sonuç aldınız mı, Suriye rejimiyle ilişkileriniz hangi aşamada?
Suriye rejimiyle ilişkilerimiz devam ediyor. Önümüzdeki süreçte de diyalogumuz olacak. Hem görüşmeler hem de diyalog süreci ağır yürüyor, çünkü BAAS zihniyeti halen çözümden uzak. Bizim taleplerimiz ve onların bize sundukları birbirinden oldukça uzak. Aramızdaki mesafe halen geniş. Karşılıklı görüşmeler devam edecek fakat anlaşmaya varmak zaman alacak. Tüm tarafların çıkarlarına uygun bir anlaşmanın sağlanması için Rusya’nın güçlü bir rol oynaması gerekiyor. Ayrıca Suriye sorunuyla ilgili Koalisyon Güçleri’nin de güçlü bir rol oynamaları gerekiyor. Tabii ki öncelikle bölgedeki pozisyonumuzun güçlü olması esastır. Bölgede askeri ve siyasi olarak güçlenmemiz, Suriye rejiminin anlaşmaya daha yakın olmasını beraberinde getirecektir.
Sizce Suriye ile diyalogun demokratik bir çözüme doğru ilerlemesi önündeki temel engeller nelerdir, neden yol alınamıyor?
Görüşmelerin ağır ilerlemesi ve şu ana kadar anlaşma sağlanamamış olmasının temel nedeni Suriye devletinin tutumudur. Belirttiğimiz gibi, Suriye devleti çözüm zihniyetine uzak. Suriye devletinin artık 2011’e geri dönemeyeceğimizi bilmesi gerekiyor. Kürt sorunu iki taraf arasındaki bir barışma sorunu değildir. Siyasi bir sorundur ve kabul etmek zorunda. Kuzey-Doğu Suriye ve Kürt halkı ile anlaşmazsa yeniden güçlü bir Suriye’nin oluşması mümkün değil. Anlaşma sağlanması için Suriye devletinin bu bilince ulaşması gerekiyor. Bunun gerçekleşmesi için ayrıca bu konuyla ilgili tüm güçlerin de rolünü oynaması lazım.
MİT Başkanı Hakan Fidan ile Suriyeli mevkidaşı Ali Memluk, Moskova’da bir görüşme gerçekleştirdi. Bir Türk yetkili, ”YPG’ye karşı mücadele konusunda olası bir işbirliğini” ele aldıklarını söyledi. Türk ve Suriye rejimlerinin bu görüşmelerinin yansıyan sonuçları var mı veya olası sonuçları ne olur?
Türk devleti, Adana Mutabakatı’na geri dönmek istiyor. Bu çerçevede kendi çıkarları doğrultusunda Suriye’de bir çözüm geliştirmek istiyor. Bu anlaşmanın, tamamen Kürt halkının varlığına karşı olduğunu biliyoruz. Moskova’daki Hakan Fidan ve Ali Memluk arasındaki görüşme de bu çerçevede gerçekleşti. Hakan Fidan’ın talebi Kürt karşıtlığının sürdürülmesi ve Kuzey-Doğu Suriye’de bize karşı savaşılmasıydı. Bildiğimiz kadarıyla Suriye rejimi buna hazır değil. İdlib ve diğer bölgelerde farklı sorunları var. Diğer yandan atmosfer değişti. Artık sorun tek yanlı değil. Suriye rejiminin de Türk devletiyle yaşadığı sorunlar var. Türk devleti, Suriye rejimine karşı çeteleri destekliyor. Bu nedenle Adana Mutabakatı’nın gerçekleşmesinin kolay olmayacağı kanaatindeyiz. Türk devleti, İhvan-ı Müslim’e olan desteğini sonlandırmaya hazır değil. Bu nedenle bu ittifakın şartlarının yerine getirilmesi zor.