DSG ile Rusya arasında Rojava’nın Türkiye’nin operasyon tehditi altındaki bölgelere yönelik müzakereleri devam ediyor.
BasNews’e konuşan bir kaynak Rusya’nın DSG’nin kontrolündeki bölgeleri Suriye rejim güçlerine teslim etmesi yönünde baskılarını yoğunlaştırdığını bildiriyor. PKK'nin de DSG yönetimine kontrolündeki bölgeleri Suriye rejimine teslim etmesi yönünde baskı uyguladığı kaydedildi.
Bir süredir Türkiye’nin Rojava’nın Tel Refat, Kobanê ve Ayn Îsa bölgelerine operasyon düzenlemesi gündemde.
Yine Rojava’dan bir kaynak, DSG’nin Türkiye’nin operasyon ihtimaline karşı Rusya’nın kontrollerindeki bölgeleri Suriye rejim güçlerine teslim edilmesi yönünde baskılarını arttırdığını söyledi.
Adının açıklamasını istemeyen kaynak, “DSG ile Rusya arasında Türkiye’nin olası operasyonun önüne geçmek amacıyla ABD’nin bilgisi dahilinde ciddi görüşmeler yürütülüyor” dedi.
Kaynağa göre, DSG PKK, Rusya, Türkiye ve ABD’nin baskıları altında Suriye rejimine teslim olmaya zorlanıyor.
Edinilen bilgilere göre; ABD sadece IŞİD ile mücadele kapsamında DSG’yi desteklediğini Türkiye’nin olası saldırısında karşı Fırat’ın doğusunun Rusya’ya teslim edilmesini, DSG ile Suriye rejimi ile anlaşmasını onayladığını ve bölgeden çekileceğini kaydeden kaynak, “Amerika, dünya kamuoyuna bu şekilde yansıtırken Suriye rejimi ile DSG’nin anlaşmasına onay veriyor” dedi.
Öte yandan Demokratik Suriye Güçleri’ne (DSG) yakın bir kaynaklar yapılan görüşmelerde;
Suriye rejimi ile DSG anlaşmaya yaklaştı. Anlaşmada; DSG güçleri ile asayiş güçlerinin birleşerek, Suriye rejim ordusunun Fırat’ın doğusundaki bir parçası halinde hareket edecek.
BasNews’e konuşan kaynağa göre 10 yıl önce Suriye krizi başladığında rejimin PYD ile anlaşmalı olarak Rojava ve Suriye’nin kuzeyini PYD’ye teslim ettiğini, rejimin artık emanetini geri istediğini sözlerine ekledi.
Öte yandan Kürt Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eşbaşkanlık Konseyi üyesi Aldar Xalîl, Kürdistan İşçi Partisi'ne (PKK) bağlı bir haber kuruluşuna verdiği röportajda, Şam'da iktidardaki hükümetin Suriye'yi temsil ettiğini söylemişti.
Xalîl, Suriye rejimi ile muhalif gruplar arasında Cenevre'de devam eden görüşmeleri de eleştirirerek, ve Suriye başkentinin ülkenin geleceğine ilişkin müzakerelerin yapılması gereken yer olduğuna işaret etmişti.
Aldar Xelîl, Rojava TV'ye verdiği röportajda, "Şam'daki mevcut hükümet, uluslararası arenada Suriye'nin temsilciliğini yapıyor ve Suriye'nin bazı bölgeleri hala onun kontrolünde. Çözüme varmamız için Şam hükümetiyle bir anlaşmaya varılması gerekiyor" dedi.
“Çözüm Cenevre’de değil Şam’da”
BM Güvenlik Konseyi'nin Suriye krizinin çözümüne ilişkin 2254 sayılı kararına işaret eden Aldar Xelîl, "Cenevre'de bu karar üzerinde çalışmalar devam ediyor. Ancak bu girişimler başarılı olamayacak ve sonuç almayacak olsa da rejimle görüşmeye devam ediyor.”
Xelîl “Başka bir formül düşünüyoruz. Çözüm rejimle olmalı, Cenevre’de değil Şam’da olmalı. Suriyeliler olarak oturup diyalog kurmamız, çözüm seçenekleri sunarak çözüm formülünü tartışmamızda bir sakınca yok” dedi.
Aldar Xelil, Rojava Özerk Yönetimi ve PYD’nin Cenevre'ye veya başka yerlere gitmeden Şam hükümetiyle doğrudan diyaloga girmeye hazır olduğunu ve Özerk Yönetim projesinin Suriye için önemli bir demokratik proje olduğunu kaydetti.
Aldar Xelil, Şam hükümetinin Suriye'de mevcut kriz ve savaşların demokratik sistemin olmadığından kaynaklandığını bildiğini belirterek, "Çözüme ulaşmak için tüm Suriye’ye hizmet eden demokratik bir proje üzerinde anlaşmalıyız” dedi.
Açıklama, üst düzey bir PKK lideri olan Cemil Bayık'ın geçen hafta partisinin Suriye rejimiyle çatışma ve ilişkileri kesme peşinde olmadığını söylemesinin ardından geldi.
Al Arabiya Al Jadeed'e konuşan Bayık, tutuklu PKK lideri Abdullah Öcalan ile Esad ailesi arasındaki ilişkileri "tarihi ve güçlü" olarak nitelendirmişti.
Bayık, Suriye rejiminin son birkaç yılda birçok kez PKK'ye karşı aldığı olumsuz tavırları yorumlayarak, PKK'nin bu konuda karşılık vermeyeceğini söylemişti.
PKK'nin kuruluşundan yıllar sonra Şam, parti lideri Abdullah Öcalan ve adamlarına ev sahipliği yaptı, buradan PKK'nın temellerini güçlendirdiler ve Suriye, Türkiye ve Irak arasındaki üçgen sınır bölgelerinde gelecekteki manevraları düzenlediler.