BDP Neden Tasfiye Ediliyor- Hüseyin Turhallı

BDP’nin tasfiye edilmesinden rahatsız olmayan tek bir Kürd yok.

01.05.2014, Per - 09:00

BDP Neden Tasfiye Ediliyor- Hüseyin Turhallı
Haberi Paylaş
BDP’nin tasfiye edilmesinden rahatsız olmayan tek bir Kürd yok. Hatta HDP’de rahatsız. Buna rağmen Kürd dünyasında bu sorun neredeyse hiç tartışılmadı. Çok az cılız sesler yükseldi. İmralı’dan Öcalan, Kandil’den de Cemil Bayık “Hışşt” çekince o sesler de kesildi.

Artık kabul edelim. Kuzey Kürdistan aydını bitmiştir. Ölmüş, öldürülmüştür.

Bundan 25 yıl öncesinde İsmail Beşikçi söylemişti. “Kürd aydını, Türk aydınının kötü bir kopyasıdır” Artık o “kötü kopya” da yok.

Asıl meseleye dönelim.

BDP’nin tasfiyesi hangi ihtiyaçtan kaynaklandı? Kimler veya hangi güçler böyle bir operasyona karar verdi?

BDP’nin tasfiye edilmesi, KCK ve KCK sistemiyle bağlantılı bir olay olduğuna ilişkin bizi kesin kanaatlere götürecek kadar verilerimiz var.

Yeni PKK veya KCK

Her şeyden önce ve bilinmesi gereken temel şey, PKK\'nin bir kadro hareketi olduğudur. Kadrolarla kurulmuş, kadrolarla varlığını idame ettirmiştir. Kadro hareketleri tartışan, sorgulayan üreten kişileri değil, emir talimat dinleyen kişilikleri esas alır. İşini bunlarla yapar.

PKK, 1997’den itibaren (1993 değil) değişim arzusunu edinmiştir. Bir değişim projesi de 2005 yılında İmralı yönetimi tarafından Öcalan’a verilen Murray Bookchin’in kitaplarından alıntılarla oluşturulan ve adına “Ekolojik Demokratik Modernite” denilen projedir.

Doğrusu, bir ara KCK sözleşmesini inceleme araştırma yazı dizisiyle ele almayı düşünmüştüm. Ancak sözleşmenin başlangıç kısmı dâhil hiçbir cümlesi, doğrulanmış veya doğrulanabilir tezler içermiyordu. Bu nedenle yazacak ciddi bir şey de bulamadım. (http://tr.wikisource.org/wiki/KCK_Sözleşmesi)

İmralı Cezaevi İdaresi tarafından dışarıya taşınmasına izin verilen bu alıntılar birleştirilerek parti programı haline getirildi. Aslında bu çalışma, PKK’nin sivilleşmesini öngören bir projeydi. Projeyi hayata geçirme görevi de MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la Sabri Ok’a verilmişti.

Sabri Ok, legal bir partinin kuruluş çalışmalarını yürütüyormuş gibi çekincesiz ve sınırsız ilişkiler ağı oluşturdu. Bu arada MİT, İmralı’da Öcalan, yurtdışında da (Oslo veya Hewler) PKK ile görüşmeler yürütüyordu. Her ne olduysa devlet 2009 da hem PKK yönetimi hem de İmralı ile ilişkileri kesti, yada kesmiş gibi yaptı ve KCK operasyonları başladı.

BDP Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş’a göre KCK operasyonları sonucunda 7.748 kişi tutuklandı. Bu operasyon ve tutuklamaların tek delili Sabri Ok’un telefon görüşmeleriydi.

İhmali sonucu asker eline geçen bir çuval un için savaşçısını idam eden PKK, bu kadar kişinin tutuklanmasına ve zindana atılmasına neden olan Sabri Ok hakkında soruşturma açmak yerine, parti meclisi yönetiminden PKK Başkanlık Konseyi görevine terfi ettirdi. Bu operasyonun garip yönlerinden biri de budur.

BDP’nin tasfiye edilerek HDP’ye katılması kararının alındığı bu süreçte, zindanda “Demokratik Ekolojik Modernite” eğitimlerini tamamlayan KCK tutukluları da serbest bırakıldı. Kadro uygulamasının birinci aşaması budur.

Abdullah Öcalan’da son görüşmede “Bunlar hiçbir şey anlamamış. HDP’ye karşı çıkanlar, benim demokratik ulus çözümlemelerimi okusunlar” diyordu.

Sahi, Demokratik Ulus veya Ekolojik Demokratik Modernite nedir?

Toplumsal Ekoloji Enstitüsünün kurucusu olan Murray Bookchin “Ekolojik Topluma Doğru” adlı eserinde “Sorunlarımızın temel nedenleri toplumsal -kapitalizmde, ulus devlette- ilişkilerde, her şeyin ve tüm ilişkilerin metalaştırılmasında yatıyor. Rekabet, sınıfsal ve hiyerarşik ilişkiler toplumu çürütüyor. Bunun için çözüm, kentlerin eko topluluklara ayrılmasındadır” diyor.

Bir Rus Yahudisi olan Bookchin’in incelediği toplum, çeşitli göçmen topluluklardan oluşan ve entegrasyon sorunu yaşayan Amerikan toplumudur. Görüldüğü üzere, Bookchin’in tartıştığı sorun, sorunun yaşandığı toplum ve coğrafyanın, Kürd ve Kürdistan sorunu arasında en ufak bir bağlantı yoktur.

Buna karşılık Abdullah Öclan’ın öngördüğü Demokratik Modernite ile Bookchin’in eserlerinde anlattığı Demokratik Modernite kelimesi kelimesine aynıdır. Hal böyle olunca Amerikan toplumu için öngörülen bir projenin Kürdistan ve Ortadoğu sorunlarını çözmesi beklenemez, beklenmemelidir. Diğer bir ifadeyle Demokratik Ekolojik Modernite, Kürd ve Kürdistan sorununun çözüm anahtarı değil, çözümsüz ve sürüncemede kalmasının asıl nedenidir.

Bu düşünsel karmaşa içinde yerel seçimler sürecine giren Kuzey Kürdistan egemen siyaseti, tahayyül bile edilmeyen bir kadrolaşma süreci başlattı. Bu uygulama merkezden atanan komisyonlar aracılığı ile hayata geçirildi.

ANF “Belediye başkan ve encümen aday adaylarının “Demokratik Ekolojik Modernite” konusunda sınava tabi tutulduklarını” söylüyordu. Kuşkusuz böyle bir uygulamanın demokrasi, demokratik seçimle bir alâkası yoktur. Açık ki bu, merkezi idareye bağlı bir kuruma kadro yerleştirme sınavıdır.

Komisyonlar tarafından gerçekleştirilen bu uygulama sonucunda geçmişte mücadeleye katkı sunan kişi ve aileler neredeyse tasfiye edilerek BDP’nin dışına atıldı. Kadrolaşmanın ikinci uygulaması bu. Ancak bu uygulamaya tepki olarak başta Hakkâri ve Diyarbakır olmak üzere BDP’nin oylarında 0’lara kadar varan bir gerileme yaşandı. Bu istisnanın dışına çıkabilen Cizre, Diyarbakır-Bağlar ve Lice’de ise BDP oylarında ’leri aşan bir artış yaşandı.

Peki HDP hangi amaçlarla kuruldu, nasıl bir sürece evirildi?

Kuruluş sürecinde HDP’nin, Türkiye halkları ile ilişki sağlamanın aracı ve BDP’nin de içinde olduğu 20’yi aşkın oluşum ve partinin üst yapılanması olduğu/olacağı ifade ediliyordu. Birey olarak şahsen bu hedefe kilitlenen bir Türkiye partisini olumlu buldum, buluyorum. Ancak birden bire dümen kırıldı ve Kürdistani bir kurum niteliği kazınmış olan BDP tasfiye sürecine alınarak HDP’ye eklemlendi. Bu da kadro tasfiyesinin ve kadrolaşmanın üçüncü aşamasını oluşturuyor.

Buna göre, BDP içinde sivrilmiş kadrolar işlevsiz bırakılarak pasif ve etkisiz bir konuma düşürülecek, PKK’nin geleneksel çizgisine bağlı ve zaman zaman direniş gösteren daha alt kadrolar da HDP yönetiminin dışında bırakılacak, bağlı ve bağımlı bir kadro ile yeni bir süreç başlatılacak.

BDP’yi tasfiye operasyonuna karşı çıkanlar için Cemil Bayık da “Derin devletin” elemanları diyordu.

Şimdi sormak gerekiyor. Derin devletin elamanları olarak nitelendirdiğiniz kişilerin, devletin herhangi bir kurumuyla ilişkileri bir yana, “emeklilik” düzeyinde bile devletle bir ilişkileri var mı?

Sahi derin devlet, kimdir? MİT’ten daha derin bir devlet de mi var? MİT ile kimler toplantı yapıyor, kararlar alıyor ve uyguluyor?

Açık ki AKP hükümeti ile ortaklaşa yürütülen bir proje var ve bu proje HDP vasıtasıyla hayata geçirilecek.

Çatışan tarafların çatışma kadar diyalog ve anlaşma gibi işlevleri de var. Dolayısıyla burada tartışılması gereken, neden görüşüyorlar meselesi değil, üzerinde uzlaşma sağlanan projenin ne olduğudur.

Proje, Kürtlerin Türkiye Cumhuriyeti devletine entegrasyonunu hedefleyen “Demokratik Ulus” projesidir. Ve bu proje Şark Islahat Planı’nın güncellenmiş halidir. Kürd hareketinin geldiği aşama ve konjönktürel durum, öngörülenin gerçekleşmesini imkânsız kılmaktadır. Kaldı ki bu proje gizli bir mukavemet ile de karşılaşacaktır.

Sonuç itibarıyla, BDP’nin tasfiyesi, direniş gösterebilecek eski kadroların tasfiyesi ve yeni kadroların yerleştirilmesine yönelik geniş çaplı bir operasyondur. Bu uygulama ile bir entegrasyon projesi olan Demokratik Ulus projesinin hayata geçirilmesi hedeflenmektedir.

Nerina Azad
Bu haber toplam: 20608 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:11:23:45
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x