Sanatçı Günay ve Fırat Erdoğan çiftinin öncülüğünde yapılan dünyanın en büyük cam Şahmeran tablosu Diyarbakır’da sergileniyor.
Tablo iki ayda tamamlandı.
Şahmeran Farsça yılanların şahı anlamına geliyor. Doğu bölgelerindeki masallarda ve hikâyelerde anlatılan, insan başlı yılan vücutlu tasvir edilen Şahmeran’ın en büyük tablosu Diyarbakır’da yapıldı.
Günay ve Fırat Erdoğan’ın başlarında bulunduğu bir ekip tarafından yapılan tablo iki ay sürdü. Cam ve cam füzyon boyama yöntemi ile gerçekleştirilen tablo 5 metreye 2,30 metre ebatlarında. Bu özelliğiyle, şimdiye kadar yapılmış en büyük Şahmeran tablosu olması özelliği taşıyor, cam üzerine işlenmiş olması da projeji eşsiz kılıyor.
sahmeran
Günay ve Fırat Erdoğan tablo için iki ay uğraştı.
Günay Erdoğan, cam tablo yapmanın zahmetli ve kırılgan bir iş olduğunu anlatıyor. Tablonun son parçası üç kez kırılmış ve her seferinde yeniden yapmak zorunda kalmışlar. Çizimleri kendisinin, pişirimin ise eşi tarafından yapıldığını belirten Erdoğan, projeyi on bin liraya mal ettiklerini söylüyor.
\"Çocukların kırmasından korktuk\"
Şahmeran tablosu, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Sümerpark Ortak Yaşam Alanı\'nda sergileniyor. Fırat Erdoğan, tabloyu çocukların kırabileceği endişesiyle iç mekana astıklarını söylüyor. Bu tabloyu dış mekana asmaya cesaret edemediler ancak gelecekte kentin bir meydanında sergilenecek yine camdan eser yapmayı planlıyorlar.
sahmeran
Camın işlenmesi zahmetli bir iş.
Bölgede hemen her evde Şahmeran resimlerinin bulunduğunu belirten Fırat Erdoğan, Şahmeran’ın nazar ve sağlık sorunlarına iyi geldiği ayrıca eve bereket getirdiğine inanıldığını hatırlatıyor.
Şahmeran ve Cemşab efsanesi
Doğu bölgelerinde Şahmeran ile ilgili anlatılan en bilindik efsane ise şöyle;
“Binlerce yıl önce yedi katlı yeraltında Tarsus\'ta yaşayan yılanlar vardı. Meran adı verilen bu yılanlar, gerçekten akıllı ve şefkatli idi. Onlar barış içinde yaşarlardı. Meranların kraliçesine Şahmeran denirdi. O genç ve güzel bir kadındı. Efsaneye göre, Şahmeranı gören ilk insan Cemşab oldu. O, geçimi için odun satan fakir bir ailenin oğluydu. Bir gün Cemşab ve arkadaşları bal dolu bir mağara keşfederler. Balı çıkarmak için Cemşab\'ı aşağıya indiren arkadaşları, paylarına daha çok bal düşmesi için onu orada bırakıp kaçarlar. Cemşab mağarada bir delik görür ve buradan ışık sızdığını farkeder. Cebindeki bıçak ile deliği büyütünce, ömründe görmediği kadar güzel bir bahçeye girer. Bu bahçede eşi benzeri olmayan çiçekler ve bir havuz ile pek çok yılan görür. Havuzun başındaki tahtta süt beyaz vücutlu bir yılan oturmaktadır. Şahmeran\'ın güvenini kazanan Cemşab uzun yıllar bu bahçede yaşar. Yıllar sonra, ailesini çok özlediğini söyleyip gitmek için yalvarır. Bunun üzerine Şahmeran da kendisini salıvereceğini, ancak yerini kimseye söylemeyeceğine dair söz vermesini ister. Şahmeran\'a söz verip ailesine kavuşan Cemşab uzun yıllar verdiği sözde durarak Şahmeran\'ın yerini kimseye söylememiş. Bir gün ülkenin padişahı hastalanmış. Vezir, hastalığın çaresinin Şahmeran\'ın etini yemek olduğunu söylemiş ve her yere haber salınmış. Cemşab kuyunun yerini gösterince Şahmeran bulunup dışarı çıkarılmış. Şahmeran Cemşab\'a; \"Beni toprak çanakta kaynatıp suyumu Vezire içir, etimi de Padişaha yedir\" demiş. Böylece Vezir ölmüş Padişah da iyileşip Cemşab\'ı veziri yapmış. Efsaneye göre Şahmeran\'ın öldürüldüğünü yılanlar o günden beri bilmemektedirler. Tarsus\'un, Şahmeran\'ın öldürüldüğünü öğrenen yılanlar tarafından bir gün istila edileceği rivayet edilir.”