Hayat siyasetçilerin kurduğu gibi yürümüyor
Son albümünün adı ‘Herire’ydi.
Son albümünün adı ‘Herire’ydi. Kumaşları en yumuşağı, en içinde olunmak isteneni, yani ipek. İpeğin içine sarıp sarmalayan da Nilüfer Akbal’dı. ‘Miro’yla, ‘Rewingi’yle ‘Ray’é’yle ve ‘Şewa’yla da zaten yıllardır Kürtçe ve Zazacayla sarıp sarmalamıştı, bir de elbette insanın içine işleyen sesiyle. Şimdi ise hem biraz kendi hem de Kürtçe müziğin mazisine bakıyor ve ‘Klasiken Kurdi’de geçen yılları bir araya topluyor. 12 şarkının içinde Şivan Perwer’den de var, Davut Sulari’den de, Mazhar Xaleqi’den de... Tanıdık müzikler, Nilüfer Akbal’la klasikleşmiş! E, kadın ve Akbal eli işte.
Doğrusu ‘Klasiken Kurdi’ diye bir albüm beklemiyorduk. Hayırdır?
95’te ‘Miro’yu çıkardıktan sonra, yurtdışına açılayım, dünya müziği sahnelerinde yer alayım diye, etnik dünya müziği türünde çalışmalar yaptım. Sonra ‘Rewingi’ tamamen pop-caz bir albüm oldu ve öyle devam etti. Bu arada dinleyiciler bana “Yahu biz senin sesini seviyoruz, sesini çıplak duymak istiyoruz, lütfen sesini duyur, çok fazla müzikle, gürültüyle, davulla filan boğma” dediler. Birden geçiş yapmak da mümkün olmuyor, bu yüzden son albüm ‘Herire’de hafiften klasik şarkılara da yer verdim. Ve şimdi işte tamamen klasik oldu yani ‘Klasiken Kürdi’.
Neye göre ‘klasik’ bu şarkılar?
Bundan 30 sene önce, ben bu işe yeni başladığımda etkinliklerimizde hep birlikte söylediğimiz, ağladığımız, güldüğümüz şarkılardı. Seyircilerin de bu şarkıları ezbere bildiğini biliyorum, konserlerde bir ağızdan söyleyebileceğiz. Aslında biraz da mazimin özeti.
Şarkıların seçimini neye göre yaptınız?
TRT 6’te program yapmaya başlayınca Kürt siyasi çevreleri beni “ihanetçi” olarak ilan etti. Buna çok üzülüyorum. Profesyonel bir müzisyenim ve işimi yaptım. Mesela albümdeki ‘Malan Barkir’de “Ben keklik değilim ki beni kafese koydunuz, ben kurt değilim ki beni evcilleştirdiniz” diyor. Bunlar benim ruh halimi en iyi şekilde ifade eden şarkılar yani.
Nedir o ruh hali?
‘Malan Barkir’, tam olarak beni anlatıyor işte! Sonra mesela Şivan Perwer’in ‘Le Dotmam/ Amca Kızı’ da var. Şivan sürgündeyken bu şarkıyı yapmış ve karısı Gülistan’a “Bu ikimizin aşk şarkısı olsun” demiş. Bir aşk, bu kadar güzel anlatılabilir! Her ikisi de benim iyi dostlarım, ayrıldılar ama onlara benden armağan olsun diye okudum. Albüm yaparken beni çok etkileyen bir şey daha oldu. Davut Sulari’nin Kürt olduğunu öğrendim.
Davut Sulari Kürt müymüş?
Yıllardır Türk halk müziği ozanı diye bilirdik değil mi? Tamam sanatçının kimliği yoktur ama meğer Davut Sulari korktuğu için yıllarca Türkçe türkü okumuş, Zazacalarını ise hep arşivlemiş ve torununa vermiş. TRT 6’te Berrin Sulari’yi konuk ettiğimde öğrenmiştim, sonra ‘Ha Wayiro’yu aldım ben de o arşivlerden. Diyor ki şarkıda, “Sen benim ceddimi soruyorsan, zemheri kışında bağ bostan ekenlerdir.” Nasıl deli bir tarif değil mi? ‘Bazi Berian’ da nefis bir kadın şarkısı, beriye giden kadınları tarif ediyor. ‘Bazi Berian’, Celal Talabani’nin bacanağı Mazhar Xaleqi’nin şarkısı. Xaleqi şu anda Irak Kürdistanı’nda Kürt Enstitüsü Başkanı ve “Kürdistan’ın bülbülü” diye de biliniyor. Xaleqi, Saddam döneminde, Bağdat Radyosu’nda çalışıyor, albümler, kayıtlar yapıyor. TRT 6’te ikilemde kalıp ona danışmıştım. Dedi ki, “Bana da aynı tepkiyi vermişlerdi, özerk Kürdistan kurulduktan sonra televizyonlar ve radyolar, bizim Bağdat Radyosu’nda biriktirdiğimiz arşivlerden yararlandılar, onlar olmasaydı, bu şarkılar kalmayacaktı”. Sen işini iyi yap dedi yani.
Şivan Perwer Barzani’yle Diyarbakır’a geldiğinde Kürtlerden epey tepki aldı. Albüme üç şarkısını koyarken tedirgin olmadınız mı?
Olmadım, ben cesur bir kadınım. Hep kendi ayaklarım üzerinde durdum, hiçbir siyasi örgütten de destek almadım. ‘Miro’yu çıkardığımda siyasi örgüt filan bilmiyordum. Bu anadilim ve şarkı söylüyorum, o kadardı. ‘Miro’ çok satınca, siyasi örgütler beni etkinliklerine çağırdılar. Etkinliklere gidince, devlet beni “Sen de teröristsin, çünkü Kürtçe söylüyorsun” noktasına getirdi. E oraya gitme, buraya gitme, işini nerede yapacaksın? Ayrıca bu bir pişmanlık da değil. Sol örgütlerin yoğun olduğu yerlerde müziğimi yaptım ve yıllar geçti. Sonra TRT 6’e girdiğimde ‘döndü’ oldum. Ama siyasetçilerin bilmesi gereken bir şey var.
Nedir o?
Hayat onların kurduğu gibi yürümüyor. Her insanın bir hayatı, sorumlulukları, sorunları da vardır, sen nasıl olur da bir insana “Kürt meselesi budur, sen de burada konumlanmalısın, böyle düşünmeli ve hareket etmelisin” diyebilirsin? At gözlüğü bu. Şivan’ın Diyarbakır’a gelmesi onu bağlar. Biz Şivan’ın yıllardır o sürgünde neler yaşadığını, ne acılar çektiğini, nasıl bir ruh halinde olduğunu bilmiyoruz ki! Mesela ben de şimdi bazen paniğe kapılıyorum, kaç yaşına geldim, bu savaş, bu siyaset yüzünden her şeyi erteledik, ertele ertele nereye kadar? Beş sene daha türkü söyleyerek yaşayabilirim. Sonra? Kürt örgütleri çok iyi biliyorlar, Ayşe Şan öldüğünde kaç kişi mezarına gitti, kaç kişi değerini bildi? Ya da Meryem Xan İran’da, Irak’ta üç beş kuruşa ev hizmetçiliği yaptı, hangi siyasi örgüt ona sahip çıktı, hiçbiri! Siyaset sanatçıları yedek güç olarak gördü, kullandı, mitinglerde söylettirdi, sen yürü, sen bekle, biz bir kurtulalım, sonra bakarız dediler. Eskiden sol örgütlerin Kürt meselesini ertelediği gibi. Evet birlikte hareket edelim ama bizler bireyiz ve herkesin bir yolu ve kaderi var. Yani Şivan’a yapılanı da doğru bulmuyorum, bana yapılanı da.
Size tam olarak ne yapıldı, yani ‘ihanetçi’ demek dışında?
AK Parti iktidarında açıldı TRT 6, sen o projenin içinde oldun ve AK Parti’yi güçlendirdin, bu yüzden ‘ihanetçisin’ dediler. Ben üç yıl önce bıraktım. Savaşın kazananı yok, biliyorum. Bu duyarlılıkla, barışa hizmet ediyorsa ben orada varım dedim TRT 6 için. E, ayrıca kendi dilimde şarkılar söyleyeceğim, kendi dilime ve kültürüme hizmet edeceğim. AK Partili olmadım ki! Ya da BDP ’li ya da CHP ’li.
Maddi olarak kaybınız oldu mu?
Her şeyi kaybettirdi. Konserler, dinleyiciler her şey. Aleviler çağırmıyor, solcular çağırmıyor, Kürtler zaten çağırmıyor! Önerildiğim zaman da “Hayır o gelemez” diye tartışmalar çıkmış. Konser ajansı benim Batman, Diyarbakır vs. konserlerimi yapmak istedi, oradaki yerel yöneticiler ve STK’lar “Yüreği varsa gelsin de görsün” demişler. Ben bu ülkede hiç konser yapamadım. İki arada ezilip kalmışım yani. Zaten sektör batmış. Yasaklı dönemlerde satıyordu, çünkü çekiciydi, serbest olunca iyice kötüleşti durum. E bu eleştiriler ve duyduklarım, şevkimi kırıyor tabii. Bırakmak istiyorum. Şu aralar düşünüyorum ikinci bir meslek edinmeyi.
Ne var aklınızda?
Kişisel gelişim meselelerinde iyiyim. Hocalarım beğeniyor. Böyle bir iş yapabilirsem, o zaman keyfime göre, param oldukça, albüm yaparım, ister dinlenir ister dinlenmez.
TRT 6’i neden bıraktınız?
Zaten siyasi Kürtler gelmek istemediler, yurtdışından ve yurtiçinden konuklar aldım. Konuk kalitesi düşüyordu, ben de bıraktım.
Konser yapamıyorum diyorsunuz ama şimdi barış sürecinde yapabilirsiniz herhalde. Barış sürecinde hiçbir şey olmadı, hepsi yalan! Hiçbir şey değişmedi. Sadece belki İstanbul’da Kürtler yolda, otobüste filan biraz daha rahatça Kürtçe konuşuyorlar, hepsi o. Ya da ben bir taksiye bindiğimde ne iş yapıyorsun dediklerinde eskiden Türk halk müziği derdim, şimdi Kürtçe müzik yapıyorum diyorum. Bu da barışmışız anlamına gelmiyor.
Bunca yıl içinde size Türk müzisyenlerden destek geldi mi?
Hiç görmedik! Ben olsam, yahu bunlar meslektaşlarım, artık yaşlandılar, yazık günah derdim, dayanışma gösterirdim. Aynur ünlü olunca, onu keşfettiler. Sertab Erener, Ajda Pekkan, Aynur’la düet yaptı. Bence Aynur’u desteklemek için değil, kendileri için yaptılar. Samimi olsaydılar, zor dönemlerde, yanında dururdun, Kürt müzisyenlerin. Ama Kürtler de birbirine destek olmuyor.
O neden?
Çünkü her şeyi ertelemiş. Kürtler zorluklar, baskılar, dertler çekmişler, durdurulmuşlar. Anlaşılabilir bir şey.
Sivas davasının kararı için Başbakan “vatana millete hayırlı olsun” dedi. Sizin en yakın arkadaşlarınızdan Hasret Gültekin orada öldürülmüştü. Ne hissettiniz?
Derin bir üzüntü ve korku. Korku, bunun devamı gelecek diye korktum. Çünkü bir şeyin devamını istemiyorsan, o şeyi devamı gelmeyecek şekilde düzeltir ve önlemler alırsın. Ama hayırlı uğurlu olsun dersen, eyvah yeni katliamlar gelecek demektir! E, sonrasında Alevilerin evlerine çarpılar konuldu bir sürü yerde. Bu cesaret nerden alınıyor sizce?
Sizin de işiniz zor, hem Alevi hem de Zazasınız.
Başlangıç iki sıfır yani! Uzağa gitmeye gerek yok, babam yahu, Varto’dan Muş’a giderken, yolda yakalıyorlar, birtakım insanlar. Alevi olduğunu öğrenince kafanı keseceğiz, besmele çek diyorlar, babam duaları da bilirdi, Kuran da bilirdi. Okuyunca vazgeçmişler. Anlamak çok güç ama ne zaman Türkiye’nin temelsiz temelleri sallansa, hemen Aleviler öne çıkarılır. Bence Alevilik bir yoldur. Ve doğru ve düzgün anlatılsa Alevilik, eminim dünyanın yüzde 80’i Alevi olmak isteyecektir. Çünkü sevgidir Alevilik.
Nerina Azad
Bu haber toplam: 2653 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:17:39:25