Azadi örgütü ve Halit Beg ve Yusuf Ziya'nın idamları

Dün 14 Nisan\'dı.

15.04.2014, Sal - 09:11

Azadi örgütü ve Halit Beg ve Yusuf Ziya'nın idamları
Haberi Paylaş
Dün 14 Nisan\'dı...

Azadî liderlerinden Yusuf Ziya ile Xalid Beg’in Katledilmelerinin 89. Yıldönümü

***

Cıbranlı Halit Bey :”Karşınızda yalnız değilim.Arkamda Mezopotamya muazzam bir Kürt Ulusu bulunmaktadır.Bugün beni asıyorsunuz, fakat hiç şüphemiz yoktur ki yarın torunlarımız da sizleri yok edeceklerdir.”

Yusuf Ziya Bey :”Bize mevki ve rütbe bahşetmek suretiyle bizi aldatabilirsiniz endişesi içindeyim.Şükür Allah’a ki bizi mermi ve iple karşılıyorsunuz ve bundan dolayı biz hiç pişman değiliz.Verdiğiniz ders sayesinde torunlarımız öcümüzü alacaklardır.”

Azadi (KÜRDİSTAN İSTİKLAL CEMİYETİ) lideri Cıbranlı Miralay Halit Bey ve arkadaşı Yusuf Ziya Bey 14 Nisan 1925 yılında Bitlis ‘te idam edildiler.

Resmi tarih Azadi örgütünü hep atlamıştır. Zira 1925 Kürt Ulusal Direnme Hareketinin merkezinde Azadi örgütü vardır. Olayı bu şekliyle koymak resmi ideolojinin bütün tezlerinin dumuru uğratılması,olguların doğru okunması taşların yerine oturması demektir. Aradan seksen yıllık bir zaman geçmesine rağmen hareketle ilgili tartışmalar son derece canlıdır. Ağırlıkla olaya bakışın devletin genel bakış perspektifini aşmadığını da belirtmek gerekir.

Mehmet Bayrak, 1925 Kürt Ulusal Direnme Hareketini değerlendirirken “Neden”Şeyh Sait İsyanı “değil ?” diye sorar ve devam eder: “Sahiden hiç düşündünüz mü?Neden resmi görüş , bir Koçgiri Hareketi’ne Alişan Bey Hareketi veya Alişer Hareketi ;bir Dersim Hareketi’ne Seyit Rıza Hareketi demez de 1925 Kürt Ulusal Direnme Hareketi’ne “Şeyh Sait İsyanı”der ?

Kimi kavramları ve terimleri , çoğu kez irdelemeden , sorgulamadan egemen düşüncenin dayattığı ve bizlere kanıksattığı şekliyle söyleriz.Farkına varmadan egemen değer yargılarının söylemini kullanırız.Bunun tipik örneklerinden biri de kuşkusuz Cumhuriyet döneminin en büyük Kürt Ulusal Hareketlerinden biri olan 1925 Kürt Ulusal Direnme Hareketi’dir.”(1)

1925 Kürt Ulusal Direnme Hareketi, tarihte eşine az rastlanır bir örnekle adı ve niteliği bakanlar kurulu kararı ile belirlenmiştir.Hareket devam ederken ,Genelkurmay Başkanlığı , Bakanlar Kurulu’na 30 Nisan 1925 bir yazı yazarak ;isyanın iç ve dış basında bir milli hareket olarak yansıtılmasının ulusal çıkarlara uygun olmadığını ,bu nedenle hareketin bir Kürt milli hareketi olarak değil, bir irtica ve iğfal hareketi olarak yansıtılması doğrultusunda önlem alınmasını istiyor.

Genelkurmay Başkanlığının teklifi üzerine toplanan Bakanlar Kurulu 3 Mayıs 1925 ‘teki toplantısında ,teklif doğrultusunda karar alınıyor ve kararın uygulanması ve gerekli önlemlerin alınması konusunda Dışişleri Bakanlığı görevlendiriliyor.

Sayın Bayrak bu konuya değiniyor ve şöyle değerlendiriyor:“Kısaca anlayacağınız, bir hareketin niteliği de bilim yöntemiyle değil, asker emirleriyle belirleniyor.Tarihler buna göre yazılıyor, eserler buna göre kotarılıyor, politikacılar buna göre biçimleniyor. Acı değil mi? İşte bundan dolayı diyoruz ki Cumhuriyet dönemi olmak üzere Anadolu halklarının tarihi yeniden yazılmalıdır...(1)

Sayın Bayrak, belirttiği gibi Cumhuriyet dönemi yeniden araştırılmalı ve yeniden yazılmalıdır.1925 Hareketi ile ilgili ilk ciddi çalışmalardan biri Martin van Bruinessen tarafından yapılmıştır. Azadi’nin önemini vurgulayan ilk akademisyende Bruinessen’dir. Bruinessen Azadi’nin kuruluşunu şöyle aktarmaktadır: “Türkiye’de ise 1923’te Azadi örgütü kuruldu. Daha önceki örgütlenmelere göre epey farklı bir örgüt olarak kurulmuştu. Bu örgütün kadrosunu kent soylular değil (birkaç kişisel etki dışında), deneyimli askerler oluşturuyordu. Merkez İstanbul’da ya da Ankara’da değil, 8.Kolordunun bulunduğu Erzurum’daydı. Merkez yöneticileri :Xalit Bey, II.Abdülhamit’in Hamidiye orduları için kurulduğu okula devam etmişti. Millis kuvvetleri içinde büyük bir saygınlığa sahipti ve düzenli orduda albay rütbesindeydi. Gördüğü şehir eğitimden olacak, diğerlerine göre daha ulusalcıydı. Yusuf Ziya Bey Bitlis milletvekiliydi; bu nedenle şüphe çekmeden gezip temaslar kurabiliyordu.”(2)

Bruinessen, Azadi’nin kuruluşunu 1923 olarak veriyorsa da, mevcut veriler değerlendirildiğinde, örgüttün kuruluş tarihinin 1921 olduğu ortaya çıkmaktadır. Ancak örgüttün çalışmalarını yoğunlaştırması 1923 sonrasına rastlar. Bu konudaki ciddi çalışmalarından birine sahip olan Robert Olson 1921 tarihine dikkat çeker. ”Ancak isyan, milliyetçi Kürt cemiyetleri, aşiret reisleri ve şeyhler arasında işbirliğinin mümkün olduğunu da göstermiştir. Dahası Kürt milliyetçiği ve hatta muhtariyet için 1925 Hareketi ve Azadi verilen mücadele vilayetlere kaymıştır ve buradan devam edecekti. Yabancı bir şehirde veya İstanbul’da kurulmuş olmayan ilk milliyetçi Kürt cemiyeti, faaliyetlerine 1921 yılında Erzurum’da başladı.”(3)

Garo Sasuni ‘de 1920’li yılları işaret ederek Azadi’nin kuruluşunu şöyle anlatmaktadır: “Kürtler artık yeni Türkiye devleti karşısında yapayalnız kalmış olduklarını gördüklerinde, İslam olmalarının ve daha önce Türklere yapmış oldukları yardımların artık hiç dikkate alınmadığını ve bilakis tam aksine “Türk” tehlikesinin yalnız kendilerine karşı yönelmiş olduğunu anlayarak,1920 yılının Kasım ayında Cibranlı aşiret reisi Albay Halid , Bitlis mebusu Ali Rıza(*) ve Kemal Fevzi Beyler ile Şeyh Said Nakşibendi’nin yönetiminde bir iç örgüt kurmaya yöneldiler. Bu örgüt Kürt Ulusu içine yavaş yavaş kök salarak , birkaç yıllık çalışmalardan sonra mükemmel bir ağ halinde bütün Kürdistan’ı sardı.”(4)

Olaya resmi ideolojinin çerçevesinde bakan Prof. Dr. Ergün Aybars, Yakın Tarihimizde Anadolu Ayaklanmaları adlı kitabında Azadi kadrolarının faaliyetlerinin 1.Dünya Savaşı sonrasında başladığını belirtiyor ve şöyle aktarıyor.

“Birinci Dünya Savaşı içinde Kürtler çeşitli etkiler altında kaldılar. Cıbranlı Albay Halit Bey bölücülük çalışmalarına başladı. 1919’da Şerif Paşa Paris’te Kürt delegesi olarak çalıştı. 1 Mart 1920’de Barış Konferansı’na sözde bir Kürdistan haritası sundu. Bu konuda Ermeni delegeleri ile maalesef anlaştı. Sevr Anlaşması Kürtler’e bazı imkanlar tanıyınca Halit Bey “Kürt Teali Cemiyeti başkanı Abdulkadir ve Bitlis Mebusu olarak TBMM’nde bulunan Yusuf Ziya Bey ilişki kurarak Milletler Cemiyeti’ne gitmek istediler.”(5)

Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılış süreci ile beraber Kürt hareketliliği ve örgütlenmesi İstanbul merkezli olmaktan çıkmıştır. Dönemin tanıklarından ve Azadi örgütünün en faal yöneticilerinden olan İsmail Hakkı Şaweys’in “Troşnak”’ın 1925 Aralık sayısında yayınlanan ve Garo Sasuni tarafından aktarılan raporundan bir bölümünü aktaralım.

“Türklerin devamlı hücumlarına maruz kalmış olan ve onların yok etme siyaseti altında inlemekte olan Kürt Ulusu önderlerinin etrafında toplandı. Cibran aşiret reisi Albay Halit bey’e Kürt halkının haklarını isteme ve elde etme görevi güvenle ve oybirliği ile verildi. Halit Bey ilk kez 1920 Ekiminde gizli olarak merkezi Erzurum’da bulunan bir “Kürdistan Bağımsızlık Komitesi” kurdu.Komite Türklerin boyunduruğundan kurtulmayı ve bağımsızlığa kavuşmayı amaç edinmişti.

Komite birkaç ay içinde Kürdistan’ın birçok şehrinde şubeler açarak Kürdistan’ın en ücra köşelerine kadar yayıldı. Dersimlilerle irtibat tahsis edildi ve komitenin ilk işi Kürkçe yayınlar yapmak oldu. Bu suretle birçok sayıda Kürtçe kitaplar yayınlandı ve sözlü edebiyat toplanılma işine girişildi. Komite ayrıca, aşiret reisleri ,ulemalar ve şeyhlerle irtibat temin etmekle kalmayıp, özellikle Türk okullarındaki Kürt öğrencilerle,Türk ordusundaki Kürt subaylar ve devlet dairesindeki Kürt memurlarla da ilişkiler kurdu.(4)

Bu yazının boyutları içerisinde dönemim bir bütün olarak değerlendirilmesinin imkanı şüphesiz ki yoktur. Bugüne kadar çeşitli çevreler tarafından yazılmış, bilgi ve belgenin ötesinde yoruma dayalı çalışmalardaki bariz yanlışlıkların bir kısmına dikkat çekmek istedik. Bu çalışmaların bir kısmında referans olarak gösterilen, devletin talimatıyla yazıldığı bilinen M.Şerif Fırat’ın Doğu İleri Varto Tarihi kitabındaki harekete ve hareketin lideri Cıbranlı Halit Bey’e yönelik tahrifatlarıdır. Gerek Fırat ve M.Şerif Fırat’ı referans alan Uğur Mumcu, Kürt-İslam Ayaklanması adlı kitabında Cıbranlı Halit Bey’i aşiret çatışmalarının odağındaki isim olarak lanse etmektedirler. Bu dönemin koşuları dikkate alındığında Kürtler’de aşiret yapılanmasının güçlü olduğunu ayrıca belirtmeye gerek yoktur.Uluslaşma öncesi geri bir toplumsal yapının ürünü olan aşiretlerin doğal olarak kendi egemenlik alanlarını korumak gibi bir eğilimi taşımaları ve bunun sonucunda diğer aşiretlerle çatışmaların oluştuğu bilinen olaylardır. Bu açıdan bakıldığında komşu olan ve aralarında mezhep farklılıkları bulunan Cıbran ve Hormek aşiretleri arasında zaman zaman çeşitli tahriklerin etkisiyle de çatışmalar olduğu doğrudur. Devletin talimatıyla yazılan kimi kitaplarda öne sürüldüğü gibi, Cıbranlı Halit Bey bu çatışmaların içinde değildir.1891 yılları da Hamidiye Alayları kurulduğu zaman Halit Bey dokuz yaşındadır. Okuyucunun bilgisi açısından yaşamıyla ilgili kısa bilgi verelim.

Cıbranlı Halit Bey; 1882 yılında Varto’da doğdu.Cıbran aşiret reisi Mahmut Beyin oğludur.1892 yılında İstanbul’da açılan Aşiret mektebine başladı. Aşiret mektebinden sonra harp okuluna, akabinde harp akademisini bitirerek kurmay yüzbaşı olarak Osmanlı ordusuna subay olarak katıldı. Önceleri Filistin, Urfa ve İran cephelerinde çalıştı. Daha sonra Cıbran Aşireti Hafif Suvari Alayları komutanlığına getirildi. Halit Bey kendi bölgesine geldikten sonra Kürtleri bir araya getirme çabaları içine girdi. İstanbul’da öğrenci iken Kürt yurtsever çevreleriyle ilişkileri vardı. Kürdistan Teali Cemiyetine üye oldu. Kürdistan Teali Cemiyeti yöneticilerinin Osmanlı himayesinde otonomi ile bağımsızlık arasında bocalamaları Halit Bey ve arkadaşlarının ayrılıp 1921 yılında Erzurum’da AZADİ örgütünü kurmalarıyla sonuçlanır. Bağımsızlık hedefiyle yola çıkan AZADİ örgütü kısa zamanda çok geniş askeri ve siyasi örgütlenme yaratı.

Uğur Mumcu’nun M. Şerif Fırat’a dayanak söylediği “Halit Bey komutasındaki Cibran Alayı, sırtını padişah 2. Abdülhamid’e dayamıştı. Dayadığı için bölgede tam bir egemenlik kurmuştu. Hormek köyleri Cıbranlı Halit Bey komutasındaki Alay tarafından sık sık basılıyor ve Hormekliler öldürülüyordu. Bu düşmanlık kan davası biçimine bürünerek 2. Meşrutiyet’ten sonra da sürmüştü.”(6)

Burada ileri sürülenlerin tümü uydurmadır. 1891 yılında Hamidiye Alayları kurulurken Halit Bey çocuk yaştadır ve İstanbul’da öğrencidir. Harp akademisin bitirdiğinde, Varto’daki Cıbran Aşiret Alayına değil, Filistin cephesine kurmay yüzbaşı olarak atanmştır. Bu dönemde merkezi Karlıova’ da bulunan 1.Cıbran Alay komutanı Maksut Halit Bey’dir, Cıbranlı Maksut Halit Bey, Azadi Lideri Cıbranlı Miralay Halit Bey farklıdır. M.Şerif Fırat buları çok iyi bilmesine rağmen bilinçli olarak çarpıtarak, Cıbranlı Miralay Halit Bey’i aşiret çatışmaları içinde göstermeye çalışmaktadır. Öğrenciliği döneminde İstanbul’daki Kürt yurtsever çevreleriyle ilişkisi olan, kendi bölgesine döndükten sonrada bütün Kürt aşiretlerini ulusal program etrafında bir araya getirme çabası içindedir. Bu amaçla 15 Haziran 1920’de Varto’daki bütün alevi aşiretleri Keraç köyünde toplayarak;”Kürtler Nemrut soyundandır. Bu soy asırlardır dünyayı elinde tutmuşlardır. Ancak, aramızda birlik olmadığı için Türklerin boyunduruğuna girmişlerdir.”(7) diyen suni ve alevi Kürt aşiretlerini bir araya getirme çabası içinde olan birinin, Hormek ve Lolan aşiretlerine zülüm eden ,öldürten biri olması mümkün müdür?

Yusuf Ziya Bey, Bitlis doğumludur. Daha önceleri Kürdistan Teali Cemiyetinde faaliyetler gösteren Yusuf Ziya Bey, Halit Bey ile beraber AZADİ örgütünü kurarlar. Daha sonra mecliste Bitlis milletvekili olur.1924 Beytüşşebap Ayaklanması ile ilişkilendirilerek Ekim 1924 yılında tutuklanarak Bitlis cezaevine gönderildi. Peşinden 20 Aralık 1924 ‘te Cıbranlı Halit Bey Erzurum’da tutuklanarak Bitlis cezaevine gönderildi.

Azadi örgütünün geniş çaplı bir ulusal ayaklanma çabası içinde olduğunu fark eden devlet, hareketi lidersiz ve kadrosuz bırakmak amacıyla, tutuklayarak Bitlis cezaevine gönderdiği Cıbranlı Halit Bey ve Yusuf Ziya Beyi Bitlis Harp Divanında yargılayarak 14 Nisan 1925’te Halit Beyi kurşuna dizerek, Yusuf Ziya Beyi asarak idam etti. Aradan 80 yıllık bir zaman geçmesine rağmen Bitlis Harp Divanının ifade ve tutanakları açılmadı.

Yazımı Cıbranlı Halit Bey ve Yusuf Ziya Bey’in idam edilirken söyledikleri son sözleriyle bitirmek istiyorum.

Cıbranlı Halit Bey :”Karşınızda yalnız değilim.Arkamda Mezopotamya muazzam bir Kürt Ulusu bulunmaktadır.Bugün beni asıyorsunuz, fakat hiç şüphemiz yoktur ki yarın torunlarımız da sizleri yok edeceklerdir.”

Yusuf Ziya Bey :”Bize mevki ve rütbe bahşetmek suretiyle bizi aldatabilirsiniz endişesi içindeyim.Şükür Allah’a ki bizi mermi ve iple karşılıyorsunuz ve bundan dolayı biz hiç pişman değiliz.Verdiğiniz ders sayesinde torunlarımız öcümüzü alacaklardır.”

Yararlanılan Kaynaklar: (1)-Mehmet Bayrak –Kürt Sorunu ve Demokratik Çözüm

(2)-Martin Van Bruninessen-Ağa ,Şeyh ve Devlet

(3)-Robert Olson-Kürt Milliyetçiliğinin Kaynakları ve Şeyh Said İsyanı

(4)-Garo Sasuni-Kürt Ulusal Hareketleri ve Kürt-Ermeni ilişkileri

(5)-Prof.Dr.Ergun Aybars-Yakın Tarihimizde Anadolu Ayaklanmaları

(6)-Uğur Mumcu-Kürt-İslam Ayaklanması

(7)-M.Şerif Fırat –Doğu İleri ve Varto Tarihi

kaynak:peyamaazadi.com

Nerina Azad
Bu haber toplam: 14723 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:15:38:04
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x