Dursun Ali Küçük, Kürdistan’ın Aktüel Gelişmelerini Değerlendiriyor!!

Nerinaazad.com yazarlarından Sayın Dursun Ali Küçük, Kürdistan’ın Aktüel Gelişmelerini Alayekiti.com\'dan Aso Zagrosi\'ye Değerlendirdi. Röportajı alayekiti.com\'da yayınlandığı şekliyle veriyoruz..

09.08.2015, Paz - 07:06

Dursun Ali Küçük, Kürdistan’ın Aktüel Gelişmelerini Değerlendiriyor!!
Haberi Paylaş

Aso Zagrosi: İşid’ın ortaya çıkmasından sonra Sykes-Picot antlaşması de facto işlevsiz kaldı. Kürdler için kendi bağımsız devletlerini kurmak için tarihsel bir aşamada geçiyoruz. Sizce Kürd siyasal güçleri var olan süreci doğru okuyormu? Eğer doğru okumuyorlarsa ne yapmalılar?

Dursun Ali Küçük: Evet, Kürtlerin bağımsız devletlerini kurmaları için tarihsel bir süreç yaşanıyor. Kaçınılmaz olarak, er veya geç Güney Kürdistan bağımsız devlete kavuşacaktır. Irak’ın Şii ve Sünni Arapları bile birlik kuramazlar. IŞİD bir bakıma Irak’ın kendi iç birliğini yıktı. Güney Kürdistan fiilen bir devlet gibidir. Ama Güney Kürdistan’da bazıları hala bunun farkında değildir. Farkında olsalar bile siyasal çapları buna yetmiyor, bir bakıma sürüklenerek gidiyorlar.

Devletleşme ve bağımsızlık konusunda Kürdistan siyasi güçlerinin çoğunluğu süreci doğru okumuyorlar.

Güney Kürdistan da bu süreci en yakından yaşıyor. KDP ve Kürdistan federasyonu başkanı Mesut Barzani Kürdistan devletini kurmaya ve ilan etmeye daha yatkındır.
Ulusal ordu kurmak için pêşmergeyi tek bakanlık altında toplamaları önemli bir adımdır. Partilerin stratejik anlaşma yapmaları da olumludur. Ama YNK ve Goran ne kadar bağımsızlık deseler de bu konularda yalpalıyorlar. Diğer bazı partilerin de benzer yaklaşımları vardır.

Hala bağımsız Kürdistan’dan çok kendilerini öne çıkarma gayretleri görünüyor, geçmişin alışkanlıklarını terketmeyenler bulunuyor.dursun_ali_kucuk_45

Ama öyle bir noktaya gelinmiş ki IŞİD ile yapılan savaştan sonra bağımsızlık ve devlet kurma görüşlerinde biraz daha ilerleme görünüyor.

Kürdistan federasyonunda bazı hatalara değinmek mümkündür. Irak ile birleşmeleri zordur. Bu süreç konfederal ve bir nevi devlet yetkileri ile devam eder. Kısalması ABD ve AB vb devletlerin tutumuna bağlıdır. Dış destek bence hala kısmen var, bu durum biraz onların çıkarlarından kaynaklansa da Kürt siyasal güçleri de süreci sürüncemede bırakıyor.

Bağımsızlık ve devletleşme sürecinin kısalması Kürdistan federasyonu siyasal güçlerine bağlıdır ve ek olarak Kürdistan’ın diğer parçalarının kayıtsız şartsız bağımsızlık ve ayrı Kürdistan devletine her yönüyle destek sunmaları gerekir.

Kısaca iç koşullar olgunlaşmış, dış koşullar devletleşmeye açık hale gelmiştir. Kürdistani bir tavır ve siyasetle hızla devletleşmeye adım atabilirler. Kürdistan’ın bağımsızlığı için Güney Kürdistan dışındaki diğer parçaların siyasal güçleri felaketi oynuyor. KCK bağımsızlığa ve devletleşmeye zaten karşıdır, üstelik bununla yetinmiyorlar, Güney Kürdistan’ın bağımsızlık kazanmasını engellemek istiyorlar, siyasal ilişkileri bu yönlüdür. Kuzey’de etkili oldukları için Kürdistan devletleşmesine gidecek destekleri azaltıyorlar. Bir yönüyle Kürdistan’ın her parçasını geriye çekip kendine uydurmak istiyorlar. Kuzeyin çok azı dışında siyasi güçlerinin çoğu bence devletleşmek için önemli olan rollerini oynamıyorlar.

Doğu Kürdistan hala kendisini toparlayamadı, fazla etkili olamıyor. Batı Kürdistan’da PYD fiilen demokratik özerklik hikayesini aşmış, Salih Müslim son demecinde federasyondan sözetmeye başladı. Bu olumlu bir gelişme. PYD dışında kalan güçler hala etkisizdir. İçlerinde bağımsız Kürdistan ve devletleşmeden yana olanlar olsa da hala birçok konuda geridirler.Dursun3-1

PYD ise devletleşmeye sadece Suriye ve Batı Kürdistan’da değil, Kürdistan’ın her yerinde teorik olarak karşıdır. Bu bir zaaftır.Fiili olarak statü sahibidirler. Güney Kürdistan’ın devletleşmesine destek sunmaları gerekiyor. Kendileri federasyon vb statü isteyen bir noktaya gelirlerse görüşleri ve tavırları daha net hale gelir.

Kuzeyde çok azı dışında siyasal güçler bence felaketi oynuyor. Türk sömürgeciliğini “demokratikleştirme” hedefine kadar tavırlar geride seyrediyor. Çıta çok diplerde… Ama halkın gönlünde ve içinde, isteğinde Kürdistan bağımsızlığı vardır. Siyasi güçlerin bazıları bence öncü değil, halktan ilerde değil, halkı geriye çekiyorlar. Direnişler vb bu durumlarla bu gerçeğin üstü örtülemez.

Kısaca parçalar içinde statü sahibi olan Kürdistan federasyonudur(Güney Kürdistan). Şimdi Konfederal bir statü düzeyini yakaladı. Kürdistan ve Kürtlerin hemen hepsinin Kürdistan federasyonunun devletleşmesinden yana olması şarttır.
Yine Batı Kürdistan’ın federasyon ve gelişmeler ayrılmaya doğru götürürse bağımsızlığından yana olmaları şarttır. Bu iki parça hepsinden ilerdedir. Kuzey bence 3. sırada yer alıyor, bunca mücadeleye rağmen ne yazık ki durum böyledir.

Bütün yabancı analistler Kürtler birleşirse devletleşirler görüşünde hemfikirdir. Görüşler farklı olsa da Kürdistan federasyonunun devletleşmesinin yanında bütün KÜRTLER yer almalıdır. Bunu yaparlarsa devletleşmeye ilk adım atarlar ve diğer parçalar için de bağımsız Kürdistan için yol açılmış olur. En azından ulusal bir kongre ve birlik için Kürtler hala hazır değil, bu kısa sürede en doğru yol Kürdistan federasyonunun bütün güçlerinin bağımsızlık görüşü ve tavrında tam netleşmeleri ve diğer Kürdistan parçalarındaki bütün insanlarımızın da Güneyin devletleşmesinin yanında yer alması Kürtleri devletleştirir.

Aso Zagrosi: Türk devletinin Güney Kürdistan’a yönelik saldırıları ve Batı Kürdistan’a karşı girişimleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Kürdler bu tip saldırılara karşı ne yapmalılar? Kuzey Kürdistan’da barış süreci diye bir şey oldu mu? Olmuşsa bu gelişmeler ardından akıbeti nasıl olacak?

Dursun Ali Küçük: Türk devleti kirli savaşı terketmedi ve ateşkes ilan etmedi. Tek taraflı barış ve ateşkes, savaşı sonlandırma İmralı’dan geldi ve KCK bunu yaptı.

AKP ve TC, HDP’ yi barajın altında bırakmak, Erdoğan tek başına devlet başkanı ve AKP nin anayasayı değiştirecek çoğunluğu alması hesaplanıyordu ve bununla birlikte KCK silahsızlandırılacaktı vb vb… Bu plan tutmadı ve ters tepti.

Bu plan tutsaydı, KCK ve gerilla silahsızlanmasa ve dağdan inmeseydi yine TC savaşı tırmandırıp sonuç almayı deneyecekti. Türkiye seçimlerden sonra tam koasa sürüklendi. Bu koasta TC ve AKP savaşa başvuracaklardı, yani tırmandıracaklardı.

Güney Kürdistan ve Batı Kürdistan’a saldırılarını bu bağlamda değerlendirmek önem taşır.

Öte yandan IŞİD vb güçler yenilince TC dış politikası da yenildi ve Ortadoğu politikası çöktü diyebiliriz. IŞİD’ le Batı Kürdistan’ı dağıtma planları tutmadı. Direniş ve koalisyonun desteği ile IŞİD yenildi. Batı Kürdistan Girê Spî ile Afrîn ile birleşecek imkanları yakaladılar.

Bu noktada TC hemen Suriye’ye askeri müdahaleyi gündeme getirdi. Asıl amaçları Kürtlerin Akdeniz’e açılmalarını engellemektir.

ABD’ ye taviz verip anlaşmak zorunda kaldılar. Afrîn ile birleşilmemesi ve Akdeniz’e açılmaması pahasına TC ve hükümetinin ABD’ ye önemli tavizler verdiği kanısındayım. Ek bir şey daha belirteyim, Batı Kürdistan’ın kazanacağı statüyü TC devreye girerek zayıflatmak istiyor, ya da önemli bir statü kazanmasını engellemeye çalışacağı çok nettir.

Kimileri çok inandıkları ve Kürtleri de inandırmak istedikleri için beni apolitik görebilir. Hatta “barış istemiyor musun, çözüm istemiyor musun?” diyebilir.Dursun1-1

Ben baştan beri barış süreci, diyalog, siyasi görüşmeler, müzakereler, “çözüm süreci” olduğuna inanmıyorum. Ortada bir taraf yok. Hepsi devlet hilesi ve oyunlarıdır. MİT deyim uygun düşerse şeytanla bile görüşebilir. MİT gçrüşmelerini “Devlet yetkilileri” ile görüşme olarak sunmak yanlıştır. Dolmabahçe oyunu yuvarlak 10 ilke denilmeyecek, her yere çekilen, Kürtlerin hiçbir hakkının yer almadığı “mutabakat” KCK’ye kongre yaptırıp TC’ye karşı silahlı mücadeleye son vermek içindi. KCK başta hazırlandı, hatta “silahlı mücadele miadını doldurmuştur ve gerek yoktur” gibisinden KCK başkanı ve üyeleri açıklamalar yaptılar.

Bu oyun fazla geldiği için sanırım kendilerini geri çektiler ve oyuna katılmak istemediler.

Barış değil, sahte barış süreci, çözüm değil, çözme süreci vardı bana göre. Ortada çözüm olduğunu gösteren hiçbir işaret olmadığı için AKP ve Erdoğan, şimdiki hükümet ağızlarını açtıklarında yuvarlak konuşmalarla “çözüm süreci” ni kullanıyorlar. Çözüm süreci denilen, gerillayı dağdan indirmek ve KCK’ nin içini boşaltmaktır. Hatta içini ve ruhunu boşaltmada önemli başarılar sağladılar, ama silasızlandırma işin püf noktasıdır, gelip orada takıldılar.

Bundan dolayı da güç denemeleri yapılıyor ve kıyamet koparılıyor…

KCK direnç oluşturdu, ama hala eski oyuna yeniden dönme ihtimali ortadan kalkmış değil, net tutum almadıkça ve Kürdistani bir çizgiye gelmedikçe yeniden ateşkese döndük, görüşmeler oldu vb şeyler farklı biçimde gündeme gelebilir. TC zaten savaştaydı. KCK ise çıtayı dipte tutarak ne için savaştığının muğlaklığını yaşıyor.

Kısaca “çözüm süreci” bir oyundu. Bu çok açıktır. Üzülerek söyleyeyim ki önemli sayıda insanın buna angaje olmasının birçok yönüyle değerlendirilmesine ihtiyaç vardır.

Bana sorularınızla yazma fırsatı sunduğunuz için teşekkür ederim.

Dursun Ali Küçük-7.8.2015

Nerina Azad
Bu haber toplam: 5280 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:04:22:55
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x