Amerikan Foreign Policy dergisi, dünyanın her tarafındaki Kürtler nasıl Saddam Hüseyin'den nefret ettiyse, aynı duyguları Erdoğan'a karşı da besleyeceklerini yazıyor. 'Kürtlerin umutlarını söndürmek Erdoğan'a barış getirmeyecek' başlığıyla yayınlanan makalede şu görüşler dile getiriliyor.
Daha birkaç ay önce Ortadoğu'daki Kürtler çok iyimserdi. Uluslararası bir yeni tanınmışlıktan mutluydular, ufuklarında büyük bir politik aydınlık belirmişti. Bu güvenlerinin en önemli sebebi Suriyeli Kürtlerin gerçekleştirdiği başarıydı.
Suriyeli Kürtlerin başarısı, Kürdistan Bölgesel Hükümeti'nin önce elde ettiği uluslararası tanınmış bir otonom bölge kurmalarından yaklaşık yirmi yıl sonra geldi.
Fakat Ekim ayının sadece bir haftasında Suriyeli Kürtlerin tüm hayalleri yerle bir oldu. Kendi ordusunu dahi bilgilendirmeden ABD Başkanı Donald Trump, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yeşil ışık yakarak Suriye'nin kuzeyine girmesine izin verdi.
Akabinde Şam, belki de Kürtlerin davet etmesiyle Kuzey Suriye'ye gireceğini açıkladı. Belki de Kürt topraklarının Ankara ile Şam arasında bölünmesine sebep olacak bu gelişme Kürtlerin otonomi hayallerini de söndürdü, en azından şimdilik.
Trump ve Erdoğan çok güçlü bir tepkiyle karşılaştı. Trump'ın kimseyi umursamaz tavrı Washington da dahil tüm dünyada, hatta onu ölümüne savunan bazı yakınları tarafından dahi kınandı.
Daha önce de Körfez Savaşı sırasında Irak birliklerinin Türkiye sınırında sıkıştırdıkları Kürtler benzer bir şekilde sempati ve dikkat çekmişti. Fakat günümüzde 1990'lardan farklı olarak sosyal medya Kürtlere karşı gerçekleştirilen katliamları an be an yayınlıyor. Hatta ABD Savunma Bakanı dahi bu tür haberlere bakarak Türkiye'nin Kürtlere yönelik bir savaş suçu işlemeye doğru gittiğini söylemişti.
Trump ve Erdoğan dünyadan gelebilecek sert tepkileri tahmin etmemişti. Amerikan Kongresi'ne, askerlerine, bürokrasisine ve medyasına göre Trump'ın hareketi şaşırtıcıydı.
Trump bir hareketle IŞİD'i yenilgiye uğratmak için harcanan acı dolu yılları ıskartaya çıkarmıştı. Trump'ın düşündüğü şey, Erdoğan'a bir iyilik önermekti ama aslında sunduğu zehirli bir kadehti.
Türkiye'nin Kıbrıs işgalinden sonra da ABD, Türkiye'ye iki ülke ilişkilerini derinden etkileyen bir ambargo uygulamıştı. Ancak şimdiki çok daha etkili olabilir, çünkü Türk ekonomisi dünya ile daha entegre olmuş durumda.
Erdoğan yakında kendisini siyasi bir bilge olarak görmeye başlayabilir. Çünkü Kürt azınlık hariç Türk toplumunun çok büyük bir kısmı Erdoğan hükümeti ile omuz omuza işgali savunuyor. Erdoğan yaptırımlardan sonra da geri adım atmayabilir.
Yaptırımlardan dolayı maruz kalacağı felaket Türkiye'nin Batı ile iplerini tamamen koparmasına sebep olabilir.
Erdoğan, topraklarında barınan üç milyon Suriyeli mülteciyi intikam için Batı'ya gönderebilir. Hatta Kıbrıs'ta da başka bir oyun oynayabilir. Erdoğan Batı ile girdiği bu çatışmadan sağ çıkmayabilir ancak meydana getirdiği hasarın telafisi on yıllar alabilir.
Kürtler daha önce de ihanete uğradı. Fakat bu kez Kürtlerin Suriye'deki başarısı tüm bölgede umutları yükseltmişti. Fakat Türkiye ve Suriye'nin bölgeye girmesi bu umutları söndürdü.
Suriye'nin dışında bu süreçten en fazla etkilenecekler Türkiye Kürtleri olacak. Baskıcı koşullar altında bile anlayışlı siyasi aktörler haline geldiler. Üçüncü siyasi parti olan HDP, son yapılan yerel seçimde Kürt bölgelerini silip süpürdüler. (Erdoğan seçilen belediye başkanlarının çoğunun yerine kayyım atadı.) Kürtlerin oyu İstanbul belediye başkanlığı seçimini Erdoğan'ın adayının kazanmamasını sağladı. Ancak bu aday dahi (Ekrem İmamoğlu) Kürtleri terkederek Erdoğan'ın bayrağı altına girdi.
Şüphesiz ki Kürtler çok zayıfladı, fakat Erdoğan'ın artan mutlakiyetçi zihniyeti onu da zayıflatıyor, çünkü yanlış hesaplamalarla kendisini müttefiklerinden uzaklaşıyor. Türkiye'nin işgaliyle hapishanelerden kaçan IŞİD mensuplarının sokaklarında eylem yapmaları durumunda Avrupa'nın ilk suçlayacağı ülke Türkiye olacak.
Nasıl ki dünyanın her tarafındaki Kürtler Saddam'dan nefret ediyorsa, aynı şekilde Erdoğan'dan da nefret ediyorlar. Türkiye içeride güvenlik problemiyle karşılaştığında belki de o müttefiklerini arayacaktır. Herşeyden öte çatışma bir şekilde sona erecek ve Türkiye Suriye'nin önemli bir parçasını kontrol edecek. Ancak bu durumda belki Suriye rejiminin de cesaretlendirmesiyle YPG Türkiye'ye karşı gerilla savaşına girişecek.
Irak'taki Kürtler bir açmazla karşı karşıya kalacaklar çünkü ekonomik olarak Türkiye'ye bağlılar. Bunlar da pek çok katliama maruz kaldılar ancak hayatta kaldılar. Fakat Iraklı Kürtler Saddam'dan nefret ettikleri gibi muhtemelen Erdoğan'a karşı da aynı duyguları besleyecekler.
Kürtlerin geçtiğimiz yüzyılın sonunda başlattıkları uyanışı Türkiye'nin istilası durduramayacak. Daha önceki bir yazımda yeni bir devlet inşa etmenin uzun zaman aldığını ifade etmiştim. Yenilgiler de en az başarılar kadar düzeltme ve canlandırma getirir. Güçlü devletlerin olduğu yirminci yüzyılın başında kültürleri yok etme çabaları başarısızlıkla sonuçlandı. Bilgi çağı olan yirmibirinci yüzyılda da devletler hala güçlü ancak toplumlar da fikirler ve kimlikleri canlı tutma kapasitesine sahip. Bir Kürt devleti fikrinin solup gittiğini söylemek için bir sebep yok.