33 Kurşun katliamının üzerinden tam 81 yıl geçti. Katliam aradan geçen 81 yıla rağmen hala hafızalardaki tazeliğini koruyor. 33 Kurşunda yaşamını yitirenlerin yakınlarının verdiği adalet mücadelesi sonuç vermedi. Tam tersine katliamın azmettiricisi Mustafa Muğlalı kahraman ilan edildi. Genelkurmay Başkanlığının bahçesine büstü dikildi, caddelere, iş merkezlerine ismi verildi. Bunun manası şuydu; ’33 Kurşun katliamını sahipleniyoruz. Biz yaptık, gereği yapılmıştır”…
33 Kurşun katliamında babası, amcası ve dedesi öldürülen 81 yaşındaki Celal Uzuntaş ile hem katliamı hem de sonrasından bugüne yaşananları konuştuk. Uzuntaş, gözyaşları içinde katliamı anlattı. Muğlalı’nın kahraman ilan edilmesine tepki gösteren Uzuntaş, ” Muğlalı bir katildir, ona iade itibarı yapılmasını kabul etmiyoruz.” dedi.
28 Temmuz 1943 tarihinde (kimi kaynaklara göre 30 Temmuz günü sabahı) Wan’ın Qelqelî (Özalp) ilçesinde Türk Cumhuriyet tarihinin en büyük Kürt katliamlarından biri yaşandı. 33 Kürt köylüsü mahkeme tarafından serbest bırakılmalarına rağmen Orgeneral Mustafa Muğlalı’nın talimatıyla Sefo Deresi’ne (Geliyê sefo) götürülerek kurşuna dizildi. Şans eseri sağ kurtulan bir köylünün anlatımıyla katliam yıllar sonra açığa çıktı. Muğlalı, yargılama sonucunda idama çarptırıldı. Katliamın üzerinden 81 yıl geçti. Katliamda ölenlerin kemiklerine dahi ulaşılamadı. Katliamın yaşandığı İran sınırına şimdi duvarlar örülüyor.
Katliamcı Muğlalı’nın ismi ilk olarak 1967 yılında Muğla’da bir caddeye verildi. 1987 yılında devlet tarafından itibarı iade edildi, cenazesi törenle devlet mezarlığına taşındı. 1997 yılında Harp Akademileri Komutanlığı’nın bahçesine büstü dikildi ve 2004 yılında Özalp ilçesinde bir kışlaya ismi verildi.Katliamda babasını, amcasını, dedesini kaybeden 81 yaşındaki Celal Uzuntaş ise yaşadıklarını gözyaşları içinde anlattı.
Siz katliamın yaşandığı yıl dünyaya geldiniz ve o yılda babanız, dedeniz, amcanız bu katliamda katledildi. Aradan 81 yıl geçti, yıllardır 33 kurşun mağdurlarının mücadelesini yürütüyorsunuz. Sizce 33 kişi neden katledildi?
İran’dan Türkiye’ye giriş yapan bir grup buradan koyun kaçırarak oraya götürüyor. Sonra Türkiye’den de bir grup ve bunun Kaymakama bağlı çeteler olduğunu biliyoruz, İran’a girerek onların koyunlarını kaçırıyor. Bizim babalarımız, dedelerimiz ise tarlalarında çalışan insanlar ve bir şekilde bu olayların örtbas edilmesi için onlara iftira atılıyor ve birileri onları ihbar ediyor. Hatta gözaltına iken ‘Kaçın sizi öldürecekler’ deniliyor ama suçsuz insanlar ve biz ne yaptık ki kaçalım diyorlar. Asker Sıraç Çelebi, Ahmet Uyanık, Ecem Çelebi var. Niye kaçalım diyorlar. İşte o gece götürüp şehit ediyorlar. Mustafa Muğlalı çapulcularla çatışma olduğuna dair tutanak tutuyor.İbrahim Özay yaralı olarak kurtuldu ama çok geçmeden genç yaşta vefat etti. Menderek Başbakan olduktan sonra katliam meclis gündemine getiriliyor ve 33 kurşunun yargısız infaz edildiğini ve bunun araştırılması isteyince olay açığa çıkıyor. Muğlalı yargılanıyor ve idama mahkum ediliyor. Sonradan kurtulmak için akıl sağlığının yerinde olmadığına dair rapor ile idamdan kurtarıyorlar.
Muğlalı idama mahkum edildi ama sonra da kahraman ilan edildi. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Devlet, idama mahkum ettiği birini nasıl kahraman ilan edebiliyor. Bu nasıl bir çelişkidir. Kahramandı madem neden idama mahkum ettiller. 33 kurşun katliamında katledilenlerin ne günahı vardı? Bir suçları var ise devlet 81 yıldır neden açıklamıyor. Bu kişilerden beşi yargılanmış ve mahkemede beraat etmişti. Getirsinler mahkeme tutanaklarını kamuoyuna açıklasınlar.Mustafa Muğlalı, benim babamın, dedemin, amcamın ve o insanların katilidir. O insanlar suçsuz ve günahsızdı. Askerden izne ayrılmış ve evine gelmiş iki asker bile katliamda öldürüldü, kendi askerini öldürenden kahraman mı olur. Yaşananlar yargısız infazdır, katliamdır. İdamdan sonra yaş haddi ve akli dengesinin bozuk olduğu gerekçesiyle cezası 20 yıla düşürüldü ve cezaevinde öldü. Mustafa Muğlalı bir zalimdir. Sormaz mı insan, izinli asker niye öldürülür, benim dedem 86 yaşında öldürülüyor, o yaşta bir insanın ne suçu olabilir? Sonrada tutanaklara çatışma diye geçiriyor, gözaltında olan insanlarda silah olur mu?
Katliamın gerçekleştiği ana ilişkin büyüklerinizden neler duydunuz, neler yaşanmış?
Benim amcam Van’da iken babasının gözaltına alınması üzerine çıkıp köye geliyor. Neden gözaltına alındığını sorduğu için onu da alıyor. Bir ay tutuklu kalıyorlar. Erzurum’a götüreceklerini söyleyerek götürüp sınırda katledilecekleri yere götürüyorlar. 33 kişinin hepsi akraba ve birbirini yakından tanıyor. Katliama götürülürken, ‘Siz bizi öldüreceksiniz, bari ellerimizi açın sabah namazımızı kılalım, biz müslümanız’ diyorlar. Dedem imamlık yapıyorlar, namazlarını kılıyorlar ve öyle öldürülüyorlar. Kelime-i şehadet getirerek kurşuna diziliyorlar.
Katliamdan sonra askerlerin tutumu nasıl oldu, köylülere nasıl davrandılar?
Bize anllatıklarına göre gece evlere operasyonlar yapılıyor ve kadınlara yönelik cinsel istismar saldırıları oluyor. Unla beslendiğimizi hatırlıyorum. Yokluklar içinde büyüdük. Kış aylarında ayağımda çorap ve ayakkabı olmadığı için dışarı çıkamıyordum. Köylünün tarım ve hayvancılık yapmasına dahi izin verilmiyordu.Askerler bizim babalarımızı, dedelerimizi öldürmekle yetinmedi, ondan sonra uzun yıllar boyunca köylüler işkenceye maruz kaldı. Çocukluk yıllarımda askerler tarlaya gitmemize bile izin vermiyor, hayvancılık yapamıyorduk ve bu yüzden açlıkla mücadele ettik. 33 Kurşun katliamı vahim bir katliam ama sonraki yıllarda yaşananlar onun kadar vahimdi ve benim çocukluk yıllarım bu zulüm altında geçti.
Aradan 81 yıl geçmesine rağmen devletin hala 33 kurşun katliamıyla yüzleşmediğini görüyoruz. Sizce devlet 33 kurşun katliamına ilişkin ne yapmalıdır?
Devlet mutlaka özür dilemelidir. Devlet, hukuk devleti olduğunu iddia ediyorsa 33 kurşun katliamlarının mağduriyetini gidermelidir.Devletten bir beklentim kalmadı ama yinede bir çağrıda bulunmak istiyorum. Babamın dedelerimin kemikleri hala orada ve o bölgeye girmek yasaklı. En azından katledildikleri yerde onları anmak istiyoruz. Orada Koçkıran’da çerkez bir karakol komutanı vardı, o anlattı; sabaha kadar insanların gözyaşları, ağlama, inleme, acı seslerini duyardık ama müdahale etme hakkımız yoktu. Sonradan öğrendik ki insanlar katlediliyor, sınırda, öldürülüyor. Burada ne büyük zulüm olduğunu o zaman anladığını söyledi. Hala işkence altındayız, Kürtler yine katlediliyor ama o dönem Korkunç şeyler yaşandı ve ne yaparlarsa yapsınlar katliamı unutmadık, unutturmayacağız.