Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı için Rawest Araştırma “Kürtlerin insan hakları algısı”nı araştırdı.
Araştırmaya göre Kürtler insan hakları ile ilgili en çok sivil toplum örgütleri, barolar, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği’ne güveniyor. Yargı, polis-asker ve Cumhurbaşkanı güven oranında AB ve BM’nin arkasında kaldı. Katılımcıların yüzde 73’üne göre Türkiye’de insan haklarının son on yıldaki gidişatı kötü yönde oldu. İnsan haklarının iyiye gittiğini düşünenlerin oranı yüzde 9.
Araştırmadan öne çıkan bulgular şu şekilde:
Her 10 katılımcıdan 9’u insanların insan olmaktan kaynaklı hakları olduğunu düşünüyor. Rapora göre “İnsan hakları deyince aklınıza ne geliyor?” sorusuna katılımcıların yüzde 33’ü adalet, yüzde 24’ü hak ve özgürlükler, yüzde 10’u ise hukuk cevabını veriyor. Türkiye’de insan haklarını koruyan yasaların olduğunu bilenlerin oranı yarıdan fazla iken katılımcıların çoğunun uluslararası sözleşmelerden haberi olmadığı anlaşılıyor. Katılımcıların yarıdan fazlası insan haklarının Türkiye’de yasalarla korunduğunu söylüyorlar. Dünyada insan haklarını koruyan bir sözleşme vb. metinlerin olduğunu bilenlerin oranı ise dörtte birden az.İnsan hakları arasında görülen en önemli hakların başında yaşam hakkı (yüzde 72) geliyor. Yaşam hakkını yüzde 50 ile ifade özgürlüğü ve yüzde 23 ile kadın hakları takip ediyor.
Yaşam hakkı cinsiyet, yaşanan yer, yakın olunan siyasi parti fark etmeksizin herkes için benzer düzeylerde önemli. İfade özgürlüğünü önemseyen erkeklerin oranı kadınlardan, gençlerin oranı yaşlılardan, yüksek eğitimlilerin oranı düşük eğitimlilerden daha fazla. Bölgede yaşayanlar için ifade özgürlüğü, batıda yaşayanlara göre daha öncelikli bir mesele. Yine ifade özgürlüğünü önemseyen HDP seçmeninin oranı, AK Parti seçmeninin iki buçuk katı.
Katılımcılar; en çok hak ihlaline uğrayan grubun kadınlar olduğunu, kadınları ise Kürtlerin ve yoksulların takip ettiğini düşünüyor.
Araştırmaya katılan her beş katılımcıdan dördü, Türkiye’de insan haklarının ihlal edildiğini düşünüyor.
Araştırmada en çok ihlal edilen hakların hangileri olduğu sorulduğunda; ifade özgürlüğü, yaşam hakkı ve kadın hakları ilk üç sırada zikrediliyor.
Katılımcıların yarısı insanların haksızlığa maruz kalma sebeplerini etnik kimlik olarak açıklıyorlar. Etnik kimlik cevabını cinsiyet izliyor. Katılımcıların hayattan memnuniyet oranı yüzde 4,15 iken, Türkiye’de yaşamaktan memnuniyet oranları sadece yüzde 3,98. Katılımcılara göre en çok hak ihlali yapan toplumsal kurumların başında devlet geliyor. Devleti erkekler ve medya izliyor.
Katılımcıların yüzde 73’üne göre Türkiye’de insan haklarının son on yıldaki gidişatı kötü yönde oldu. İnsan haklarının iyiye gittiğini düşünenlerin oranı yüzde 9’da kalıyor.
Katılımcılar son yıllarda Türkiye’de hem hapsedilen insan sayısında artış olduğunu hem de görüşleri sebebiyle hapse girme oranının arttığını düşünüyorlar. Bununla birlikte katılımcıların yarıdan fazlası polis-asker şiddetine maruz kalmanın, çıplak aramanın ve işkencenin son yıllarda arttığı görüşünde.
Türkiye’deki insan haklarının gidişatına dair kanaatler siyasi parti yakınlığına göre değişiklik gösteriyor. HDP seçmeninde durumun kötüye gittiğini düşünenlerin oranı yüzde 84 iken bu oran AK Parti seçmeninde 9 olarak ölçülüyor. Yani AK Parti’ye oy veren seçmenlerin de 10’undan 4’ü Türkiye’de insan haklarının daha kötüye gittiğini düşünüyor.
Katılımcıların sadece yüzde 17’si durumun 5 yıl içinde daha iyiye gideceğini düşünüyor. Türkiye’nin insan hakları bakımından daha da kötüye gideceğini düşünenlerin oranı yarıdan fazla.
İnsan haklarına verilen önemin değişimi konusunda da AK Parti seçmeni diğer parti seçmenlerinden farklılaşıyor. AK Parti’ye oy verenler içinde insan haklarına verilen önemin 90’lı yıllarda düşük olduğunu düşünenler yüzde 43 iken bugün düşük olduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 24. Diğer yandan aynı grup içinde 90’lı yıllarda insan haklarına verilen değerin yüksek olduğunu paylaşanlar yüzde 11 iken bugün yüksek olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 31’e çıkıyor.
Katılımcıların yüzde 39’u bugüne kadar herhangi bir sebepten ötürü ayrımcılığa uğradığını söylerken; ayrımcılığa uğradığını söyleyen kadınların oranı (yüzde 41) erkeklerden (yüzde 37) fazla. Araştırmaya göre siyasi parti aidiyetlerine göre ise en yüksek oran HDP seçmeninde (yüzde 52).
Ayrımcılığa uğradığını paylaşanların paylaştıkları gerekçelere bakıldığında bu deneyimi yaşayanların yarısından fazlası etnik kimliğinden ötürü ayrımcılık yaşıyor. Onu yüzde 21 ile cinsiyet takip ediyor.
Araştırmaya göre Katılımcılar Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği gibi kurumlara Türkiye’deki kurumlardan daha çok güveniyorlar. Katılımcıların en çok güvendiği kurumlar ise barolar ve insan hakları alanında çalışan sivil toplum kuruluşları.
Kurumlara güven söz konusu olduğunda en büyük farklılaşma yine siyasi parti yakınlıklarına göre yapılan kategorizasyonda görülüyor. Özellikle Türkiye’deki kurumlar söz konusu olduğunda. AK Parti’ye yakın grupta güven puanı artıyor, güvensizlik azalıyor. Örneğin yargıya düşük güven puanı verenler genel ortalamada yüzde 51 iken bu oran AK Partililerde yüzde 12, HDP’lilerde yüzde 71 olarak ölçülüyor. Aynı durum Cumhurbaşkanı ve silahlı bürokrasi için de tekrarlanıyor. Bu da kurumlara güven-güvensizlik durumunun siyasi aidiyetle sıkı bir ilişki içinde olduğunu gösteriyor. Katılımcılar, ana dili Türkçe olmayan Kürt çocuklar için eğitim dilinin nasıl olması gerektiği bahsinde çoğunlukla iki dilli bir eğitimi tercih ediyorlar. Eğitimin sadece Kürtçe olmasını savunan yüzde 10 ve sadece Türkçe olmasını savunan yüzde 8 dışında, katılımcıların yüzde 82’si Türkçe ile Kürtçenin birlikte olduğu bir eğitim sistemi talep ediyorlar.