Arzu Yılmaz: Bir devrin sonu

'' Bir devrin sonu geliyor ve Kürtler bu yeni devirde bir "istikrar unsuru" olarak yerini almaya hazırlanıyor. Batı da kendi gerçeklerinin farkında bu kararı destekliyor görünüyor. Peki ya Türkiye? ''

22.02.2025, Cts - 09:46 [ Güncellenme: 22.02.2025, Cts - 09:49 ]

Arzu Yılmaz: Bir devrin sonu
Haberi Paylaş

Kürdistan Hewler Üniversitesi’nde Akademisyen Doç. Dr. Arzu Yılmaz,  Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) Başkanı Neçirvan Barzani’nin, Münih Güvenlik Konferansı sırasında gerçekleştirdiği ikili görüşmelerin geçtiğimiz hafta Suriye’de yaşanan gelişmelere etksini Artı Gerçek’te kaleme aldığı yazısında değerlendirdi.

Akademisyen Arzu Yılmaz’ın Artı Gerçek’te yayımlanan yazısı şöyle:

‘’ Kürtler, yirminci yüzyılın Ortadoğu düzeninde hapsedildikleri "istikrarsızlık unsuru" parantezinden çıkıyor…

Bu durum, önce Irak’ın yeniden yapılanmasının yarattığı zorunluluklara bağlı gelişti…

Nihayet, bugün Suriye’nin yeniden yapılanması sürecinde pekişiyor…

Artık Kürtlerin askeri ve siyasi denkleme dahil edilmediği bir düzende Irak ya da Suriye’de istikrarı sağlamak ve sürdürmek mümkün değil…

En azından, Batı’daki kanaatin bu yönde olduğunu söyleyebiliriz…

Geçtiğimiz hafta Münih Güvenlik Konferansı sırasında gerçekleşen ikili görüşmeler, bu bağlamda önemli bir gösterge niteliğindeydi…

Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) Başkanı Neçirvan Barzani, NATO Genel Sekreteri ve Avrupa Komisyonu Başkanı’nın yanısıra beş ülkenin devlet başkanı ve aralarında ABD, İngiltere, Almanya, İtalya ve Fransa’nın da bulunduğu tam onbir ülkenin dışişleri ve savunma bakanlarıyla ikili görüşmeler gerçekleştirdi.

Aynı konferansa katılan Irak Başbakanı Muhammed Şia el-Sudani’nin ise tek bir ülkenin bakanıyla bile görüşmediğini ya da görüşemediğini not düşmekte yarar var…

Barzani’nin konferans ertesinde basına verdiği röportaja bakılırsa, görüşmelerin ana gündem konusu da Suriye’ydi…

Yani, Suriye’deki gelişmeleri ve Irak’a muhtemel yansımalarını, muhataplar Sudani ile değil Barzani ile görüşmeyi tercih etti…

Bu haliyle, Barzani’nin yalnızca Irak Kürtleri adına değil, aynı zamanda Suriye Kürtleri adına da konuştuğunu varsaymak yanlış olmaz sanırım…

Zira KBY ve Rojava Yönetimi’nin Suriye’deki rejim değişikliği sonrasında birlikte hareket edeceği bundan bir ay önce Mesud Barzani-Mazlum Kobani biraraya geldiğinde ilan edilmişti…

Ki, Neçirvan Barzani bu görüşmeleri gerçekleştirdiği sırada İmralı Heyeti, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Kürt liderlerine gönderdiği mesajı iletmek üzere zaten Erbil’de bulunuyordu…

Dolayısıyla, KBY Başkanı’na gösterilen bu ilgide PKK’nin silah bırakacağı beklentisinin de önemli bir payı olduğu inkar edilemez…

Bu çerçevede, Öcalan’ın 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye teslim edilmesinin yıldönümü vesilesiyle KCK Eş Başkanı Cemil Bayık’ın yaptığı açıklamayı hatırlatmak da yerinde olur…

Bayık, söz konusu süreçte uluslararası aktörlerin oynadığı role referansla ‘komplonun zemini zayıfladı, hatta sona erdi diyebiliriz’ demişti…

Belli ki, PKK’nin de artık Batı’ya bakış açısında bir yenilik var…

Bunun nedenlerini de anlamak zor değil…

Daha önceki yazılarımda da vurgulamıştım ama bir kere daha altını çizeyim…

Artık dünyaya hükmeden bir "Batı bloku" yok…

Askeri, teknolojik ya da ekonomik göstergelere dayalı bir tespit değil bu aslında…

Sonu gelen, "Batı bloku"na adreslenen "ortak siyasi irade"…

Dolayısıyla, örneğin, "beyin ölümü" çoktan gerçekleşen NATO’nun bu haliyle daha ne kadar ve nasıl hayatta kalacağı meçhul…

BM ise dünyanın içinde bulunduğu "kaos"tan kendini kurtarma telaşında, finans mimarisinden BM Güvenlik Konseyi'ne kadar kurumsal yapısını 21. yüzyıla uygun yeniden şekillendireceğini söylüyor ama bunu, Genel Sekreter Guterres’in ifadesiyle, "tarihindeki en kötü bölünmeyi" yaşarken becerebilecek mi, belli değil…

Nihayetinde, yirminci yüzyıla damgasını vuran uluslararası sistemin tabutuna bir çivinin de geçtiğimiz hafta Münih Güvenlik Konferansı’nda çakıldığı konusunda neredeyse herkes mutabık…

Hal böyleyken, Ortadoğu’da kurulacak yeni düzenin merkezinde yer alan Suriye ve Irak’ta Kürtlere duyulan ihtiyaca uygun olarak PKK’nin de kendini yeniden konumlandırması son derece anlaşılır…

Bu yeni konumlanış daha şimdiden Kürtlerin bir "istikrar unsuru" olarak kabul görmesini kolaylaştırmış görünüyor…

Hiç kuşkusuz, Kürtlere deyim yerindeyse "altın tepside sunulan" bir pay henüz yok…

Ancak, Kürtler bu yeni yüzyılda paylarına düşeni kaçırmamakta da kararlı görünüyor…

Geçtiğimiz hafta Suriye’de yaşanan gelişmeler bana kalırsa bu kararlılığın bir örneği…

Şam’daki yeni yönetimin Kuzey Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ni dışlayan ısrarlı tutumuna rağmen, Kürtler Suriye’de kurulacak yeni denkleme dahil olmak için taviz vermekten kaçınmadılar…

Günün sonunda, belki Fırat’ın doğusunda sahip oldukları mutlak askeri ve siyasi kontrollerini devam ettiremeyecekler ama Şam’daki iktidara da ortak olma fırsatını yakalayacaklar…

Ankara’yı son günlerde telaşlandıran ve telaşlandıkça saldırganlaştıran tam da bu sanki…

Aslında Ankara’nın bu refleksi, Haziran 2015’te Kürtler Ankara’da iktidarın ortağı olma fırsatını yakaladığında da ortaya çıkmıştı…

Ya da 2005 Irak’ında bir anda bir Kürt, Bağdat’ta Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduğunda da…

Fakat artık korkunun ecele faydası yok gibi…

Bir devrin sonu geliyor…

Ve Kürtler bu yeni devirde bir "istikrar unsuru" olarak yerini almaya hazırlanıyor…

Batı da kendi gerçeklerinin farkında bu kararı destekliyor görünüyor…

Peki ya Türkiye? ‘’

 

Bu haber toplam: 5569 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:19:33:05
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x