Başbakan Davutoğlu gündeme ilişkin yaptığı açıklamada, \'Çözüm sürecinde ne olursa olsun kararlılığımız sabittir, bu süreç halkımızın sahiplendiği bir süreçtir\' ifadelerini kullandı.
Biz her zaman söyledik. Çözüm sürecinde ne olursa olsun kararlığımız sabittir. Ama biz çözüm sürecinde, sürecini de tek bir aktöre, muhatap olarak tek bir aktöre, tek bir çevreye inhisar etmeyiz. Bu süreç her şeyden önce halkımızın sahiplendiği bir süreçtir. Milli birliğimizi ve beraberliğimizi, Türkiye’nin her köşesinde yaşayan vatandaşların aidiyetini güçlendirmeye dönük bir süreçtir. Dolayısıyla Kobani olaylarından sonra ki tamamıyla bir bahanedir, akil insanlar heyetiyle toplanmamız birçok temaslarda bulunmamız ki bu temaslara devam edeceğiz. Bu temaslar bu sefer sadece HDP ve belli bir kesimle değil halkın bütünüyle olacak. Her bir şehrimizde çözüm süreciyle ilgili kanaat önderleriyle özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi\'nde temaslarımızı yoğunlaştırarak devam edeceğiz.”
Daha önce HDP’ye yaptığı çağrının açık olduğunu vurgulayan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“HDP provokatif eylemlere yönelik, ülke istikrarını bozan bir grup değil gerçek bir siyasi parti olarak hareket edip, Türkiye’de anayasal ve yasal çerçevede davranmaya başlarsa bütün bu çerçevede muhatap olmaya devam eder ama kamu düzenini bozacak şekilde, kamu düzenini bozan uygulamalara cevaz verecek şekilde bir tutum takınırsa bu sadece çözüm süreci bağlamında değil Türkiye’deki iç siyaset bağlamında da kayba sebebiyet verir. Öncelikle bütün çağrımız, bütün siyasi partilere, çözüm bağlamında da onun ötesinde de demokratik siyasetin parçaları olmaları, şiddetin, terörün, izinsiz eylemlerin ve can mal kaybına yol açan tutumların dışında olmaları, onları dışlamaları, onlara dönük olarak açık tavır almalarıdır.\"
\"Çözüm sürecine katkıda bulunacak herkesle konuşuruz\"
\"HDP bu tavrı aldığı zaman çözüm sürecine katkıda bulunur\" diyen Davutoğlu, şöyle dedi:
\"Muhatap olarak her zaman biz çözüm sürecine katkıda bulunacak herkesle konuşuruz. Ama bunu yapmadığı zaman kim yapmazsa, doğuda, batıda, kuzeyde, güneyde, kim kamu düzenini ihlal ederse devlet kamu düzenini ihdas etmek görevine malik olan tek yetkili mercidir ve kamu düzenini ihdas etmek konusunda tereddüt etmez. Bu sadece Doğu ve Güneydoğu Anadolu için demiyorum, batıda da şehirlerimizde de çok provokatif eylemler söz konusu olabiliyor. Yaptığımız, üzerinde çalıştığımız iç güvenlik reformunda esas olan budur. Herkes toplantı ve gösteri hakkına sahiptir. Nitekim 1 Kasım’da bazı şehirlerde izinli gösteriler oldu, kimse buna müdahale etmedi. İç ve dış olaylarla ilgili buna hiçbir sınır yok ama buradan hareketle hele hele Türkiye’de, Türkiye’nin hiç bir dahlinin olmadığı olaylar bahane edilerek gösteriler, çevre bazı ülkelerde görünen tablolar ortaya çıkarılmaya çalışılırsa buna ne hükümetimiz izin verir ne de halkımız. En çok da bu meselede en olumsuz anlamda etkilenen Doğu ve Güneydoğu’daki Kürt kökenli vatandaşlarımız buna izin vermez. O bakımdan herkesin yasal sınırlar içinde kalmaya özen göstermesi Türkiye’de etnik ve mezhebi ayrımcılık, nefret dilini kullanmaması böyle bir ayrımcılığa temel teşkil edecek tutumlardan uzak durması, siyasi partilerin birinci, öncelikli görevi budur. Bu görevin sürdürülmesi halinde hem o siyasi partiler Türkiye’de kitleye daha doğru mesajlar verir hem de muhatap olunacak aktörler haline halk nezdinde de bizler nezdinde de o hale gelir. Dolayısıyla göreceğiz. Zamanla tutumlarının ne olduğuna göre gelişmeler seyreder.”