Kışanak: Kayyum konusunda tüm muhalefet sınıfta kaldı

8 yıldır hapiste olan eski Diyarbakır Belediye Başkanı ve DEM Parti’nin Ankara eş başkan adayı Kışanak, Serbestiyet’in sorularını yanıtladı

23.03.2024, Cts - 15:52 [ Güncellenme: 23.03.2024, Cts - 16:13 ]

Kışanak: Kayyum konusunda tüm muhalefet sınıfta kaldı
Serbestiyet
Haberi Paylaş

8 yıldır hapiste olan eski Diyarbakır Belediye Başkanı ve DEM Parti’nin Ankara eş başkan adayı Gülten Kışanak, avukatları aracılığıyla Serbestiyet’in sorularını yanıtladı: “Geçmişin tekrarı biçiminde bir süreç beklemiyorum. Ancak 2015'ten bu yana yürütülen tarzın (çözümsüzlük) artık devam etmeyeceğini görüyorum. “Ayrımsız söylüyorum; kayyum konusunda tüm muhalefet sınıfta kalmıştır.” “İki kutuplu siyasetin ve medyanın, meseleyi çok basite indirgeyen ve mevcut kutuplaşma üzerinden okuma yapan bir tarzı var. Demirtaş'ın açıklaması, mevcut kutuplaşmanın ve kilitlenme halinin aşılması gerektiğine işaret eden bir açıklamadır.”

Serbestiyet’in Gülten Kışanak ile gerçekleştirdiği röportajdan öne çıkanlar şöyle:

DEM’in Ankara adayısınız. Tutuklusunuz. Mesajlarınızı seçmene nasıl iletiyorsunuz? Kampanyanız nasıl işliyor? Cezaevinde olmak seçmenle iletişimi nasıl etkiliyor?

Hapishaneden seçim kampanyası yürütmek tabii ki çok zor. Zaten kampanyayı ağırlıklı olarak dışarıda kadınlar, gençler ve DEM Parti il ve ilçe örgütleri yürütüyor. Benimle halk arasında daha çok düşünsel ve duygusal bir bağ var. Halk bu kampanyada benim şahsımda, kendi sorunlarını ve çözüm önerilerini konuşuyor. Benim adaylığım memleketin kronik sorunlarının bir sembolü. 

31 Mart sonrası iktidarın kayyum politikasını sürdürmesini bekliyor musunuz? DEM, kayyum politikasına karşı mücadelesini nasıl sürdürebilir?

İktidara kimse kefil olamaz. Zaten demokrasi kefaletle işleyen bir sistem değildir. Toplumsal muhalefetin güç kazanması, net bir duruşa sahip olması ve kayyum yasasının değiştirilmesi için mücadele etmesi gerekir. DEM Parti’nin bu seçimlerden kayyum siyasetini durduracak bir güçle çıkacağına ve kararlılıkla halkın iradesini savunacağına inanıyorum. 

AKP açısından kayyum siyasetinin hiçbir getirisi olmamıştır, tam tersine özellikle Kürt seçmen nezdinde itibar ve oy kaybetmesine neden olmuştur. Ayrıca kayyumlar, belediyelerin bütçesini borç batağına çevirdi. Umarım iktidar, politik olarak iflas etmiş bir yöntemde ısrar etmez. 

“Kayyum konusunda tüm muhalefet sınıfta kaldı” 

Kayyum’a karşı başta CHP olmak üzere muhalefet, sesini yeterince yükseltebildi mi?

Ayrımsız söylüyorum; kayyum konusunda tüm muhalefet sınıfta kalmıştır. Anayasa’nın 127. maddesi “mahalli idareler, seçimle iş başına gelmiş organlar eliyle yürütülür” diyor. Milyonlarca yurttaşın yaşadığı, 50’den fazla il ve ilçede sekiz yıldan beri, seçimle iş başına gelmiş bir yönetim yoktur. Anayasa askıya alınmış, halkın iradesine el konulmuştur.

Böyle bir durumda, görevden alınan belediye başkanının ve belediye meclislerinin hangi siyasi partiye mensup olduğundan, kimliğinden bağımsız olarak; anayasaya ve yerel demokrasiye sahip çıkmak gerekirdi. Ancak yapılmadı. Tüm muhalefetin bu sorunun sadece Kürtlerin ve DEM Parti’nin sorunu olmadığını anlaması gerekir.

Çözüm süreci: Hayat asla tekerrürden ibaret değildir 

31 Mart sonrası Kürt sorununa çözüm için yeni bir süreç başlayabilir mi? Selahattin Demirtaş’ın “Barışın muhatapları Erdoğan ve Öcalan” açıklaması, DEM’in iktidarla yakınlaşmasına mı işaret ediyor?

İki kutuplu siyasetin ve medyanın, meseleyi çok basite indirgeyen ve mevcut kutuplaşma üzerinden okuma yapan bir tarzı var. Bunu doğru bulmuyorum. Öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki; Demirtaş’ın açıklaması, mevcut kutuplaşmanın ve kilitlenme halinin aşılması gerektiğine işaret eden bir açıklamadır.

Kendi görüşüme gelince. Hayat asla tekerrürden ibaret değildir. Geçmişin tekrarı biçiminde bir süreç beklemiyorum. Ancak 2015’ten bu yana yürütülen tarzın artık devam etmeyeceğini görüyorum. Ne bölgesel ve uluslararası koşular, ne içerideki siyasi ve ekonomik tablo, bu yükü kaldıracak durumda değil.

Bu nedenle demokrasi ve toplumsal barış konusunda sorumluluk almak, tüm kesimleri kapsayan diyalog zemini hazırlamak önemli. Tarif edilen aktörlerin kim olduğundan bağımsız olarak söylüyorum; tüm yükü iki kişiye havale etmek doğru bir yöntem değildir. Kürt sorunu; demokrasi, temel haklar ve toplumsal barış sorunudur. Bu konuda söyleyecek çok şey, yapılacak çok iş var. Çözümden yana olan tüm kesimler, kendi konumlarına uygun bir tutum almalıdır. İktidarın da, muhalefetin de, DEM partinin de yapması gerekenler var. Kamuoyu yapıcıların, aydınların, sanatçıların, kadın hareketlerinin yapacağı çok şey var. Yeter ki yapmak isteyelim.

“Seçimden sonra siyasi kutuplaşmadaki çözülme daha görünür olacak” 

Sizce eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı helalleşme projesinin yeniden hayat bulması mümkün mü? Türkiye’de bir helalleşme hayal mi oluyor yoksa?

Helalleşme kolay değil ancak, toplumsal kutuplaşmayı çözecek adımların mutlaka atılması gerekir. Toplumsal zeminde bu kadar keskin kutuplaşma ve kamplaşma hali varken, kronikleşmiş sorunları çözmek mümkün değildir.

Helalleşme, hatalarla yüzleşmeyi ve telafi edici adımlar atmayı gerektirir. Gücü elinde bulunduran siyasi aktörlerde, bu niyeti ve cesareti görmüyorum…

Röportajın tamamı…

Bu haber toplam: 2529 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:17:33:18
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x