PSK: Bundan böyle mücadelemizi legal alanda sürdüreceğiz

Bir müddet önce 10.

24.06.2014, Sal - 07:37

PSK: Bundan böyle mücadelemizi legal alanda sürdüreceğiz
Haberi Paylaş
Bir müddet önce 10. Kongresini toplayan Kürdistan sosyalist Partisi, yayınladığı Sonuç Bildirgesi’nde kongrede legalleşme kararı aldıklarını açıkladı. Sonuç bildirgesinde şu görüşlere yer verildi:

HALKIMIZ ÖZGÜRLÜĞE HER ZAMANKİNDEN DAHA YAKIN

Partıya Sosyalist a Kurdıstan Bundan bir süre önce büyük bir katlımla gerçekleşen Kürdistan Sosyalist Partisi 10. Kongresi ülkemizde ve bölgedeki siyasi durumu çok yönlü ve derinlikli bir biçimde değerlendirdi ve ulaştığı aşağıdaki sonuçları kamuoyu ile paylaşmayı kararlaştırdı.

Dünyamız Soğuk Savaş’ın bitiminden sonra yeni bir yön arayışı içinde. Son bulan düzenin ardından, bir yenisine geçişin sarsıntıları yaşanıyor. İnsanlık daha özgür, onurlu ve adil bir gelecek yönündeki yürüyüşünü büyük acı ve bedeller pahasına kararlılıkla sürdürüyor.

Dünyada yeni bir düzenin kuruluş sarsıntılarının en çok hissedildiği bölgelerden biri Ortadoğu. Bölgemiz uzun bir zamandan beri derin bir altüst oluş içinde. Ortadoğu’daki yüzyıllık statüko her geçen gün biraz daha çözülüyor. Türkiye, içerde ve dışarıda yaşanan değişim ve doğum sancılarının yoğun etkisi altında. Kürt halkı ise her zamankinden daha bilinçli ve ulusal özgürlüğü için can atıyor. Kürdistan Sosyalist Partisi ise 40 yıllık şanlı ve onurlu mücadelesinde bugün tarihsel hedeflerine daha yakın duruyor.

Ortadoğu ateş çemberinde

Bundan yaklaşık dört yıl önce Tunus’tan başlayıp Ortadoğu’yu baştanbaşa saran ‘Arap Baharı’ kısa bir süre sonra tersten esmeye başladı. Halkların özgürlük ve demokrasi umudu yerini umutsuzluk ve kapkaranlık bir belirsizliğe bıraktı.

Libya’da Kaddafi rejiminin düşmesi bu ülkeyi düze çıkarmak yerine derin bir kaosa sürükledi.

Mısır’da geçen dönem içinde iktidar ikinci kez el değiştirdi. Mısır halkının başkaldırısı sonucu otoriter rejimin başındaki Hüsnü Mübarek devrildi. Ancak yapılan seçimlerde iktidara gelen Müslüman Kardeşler yönetimi, aradan fazla zaman geçmeden, bu kez ordu tarafından kanlı bir şekilde düşürüldü. Mısır’da iktidara el koyan askeri yönetim, gerçekleştirdiği kitlesel katliam ve toplu idamlarla ülkede tam bir terör estiriyor. Bu durum, İslami hareketi terörize ederek Mısır’ı bir iç savaşa doğru hızla sürükleme potansiyeli taşıyor.

Arap Baharı’nın gelip tıkandığı ve giderek bir yangın yerine çevirdiği ülkelerden biri de Suriye. Suriye BAAS rejimi, başta barışçıl yöntemlerle ortaya çıkan kitlelerin üzerine ateşle giderek muhalefeti provoke etti. İktidarın başvurduğu şiddet, karşı şiddeti doğurdu ve ülkeyi bir iç savaş bataklığına sürükledi. Esat yönetimi, iktidarını korumak için kendi halkına karşı katliamlara başvurdu, ülkesini kan banyosuna çevirdi. Gelinen aşamada Suriye tümüyle yıkılmış, tam bir viraneye dönüşmüş durumda. Yüz binlerce insanın ölümüne, milyonlarca insanın yerini yurdunu terk etmesine yol açan Suriye iç savaşı sadece bu ülkeyi yıkımın eşiğine getirmekle kalmadı, aynı zamanda bölgeyi de hızlı bir biçimde istikrarsızlığa sürüklemekte. İç savaş bataklığından beslenen terör dalgası komşu ülkelere yönelik ciddi tehdit oluşturmakta.

Öte yandan uluslararası güçlerin bencil ve ilkesiz yaklaşımı Suriye’deki iç savaşı içinden çıkılmaz bir hale getirdi. Dışarıdan aldığı destek sayesinde Esad rejimi ömrünü biraz daha uzatıyor. Ancak elde ettiği görece üstünlüğe rağmen Beşar Esad rejimi meşruiyetini tümüyle kaybetmiş ve daha şimdiden tarihte halkını katleden bir kanlı rejim olarak yerini almıştır.

Gelinen aşamada Suriye’de sorun ancak diyalog ve siyasal yöntemlerle çözülebilir. Uluslararası toplumun yapıcı katkısı Suriye’nin bu kanlı çıkmazdan çıkışını kolaylaştırabilir. Çözüm, ülkedeki bütün etnik, dini ve kültürel kesimlerin katılımı ile Suriye’nin çoğulcu, özgürlükçü ve demokratik bir anlayışla yeniden inşasından geçmektedir.

Bölgede statüko çatırdıyor

Bundan yüz yıl önce Ortadoğu coğrafyası halkların iradesinin hilafına dizayn edildi. Bölgenin siyasi haritası Birinci Dünya Savaşı galiplerinin çıkarlarına göre masa başında çizildi. Söz konusu statüko dipçik, baskı ve süngü gücüyle uzun bir süre korundu. Ancak söz konusu statüko daha fazla sürdürülemezdi. Sürdürülemedi de.

Kürdistan ise söz konusu bölgenin tam merkezinde olan bir ülke. Bu konumundan dolayı, emperyalizmin oluşturduğu sistemin ceremesini en çok Kürtler çekti. Kürdistan, sömürgeci güçler ve onların bölgedeki işbirlikçileri tarafından parçalandı. Kürdistan dört ülke tarafından bölünüp paylaşıldı. Kürdistan sömürgeleştirildi. Kürt halkının ulusal demokratik hakları gasp edildi. Kürt halkı geçen yüz yıl boyunca eşi görülmemiş bir baskı ve mezalime uğradı. Kürt halkı ağır kıyımlardan geçti, katliamlara uğradı, nüfus bütünlüğü parçalandı, ulus olarak yok edilmek istendi.

Buna karşın Kürt halkı ulusal özgürlük ve onuru için mücadele etmekten hiçbir zaman vazgeçmedi.

Yüzyılın sonuna gelindiğinde dünyadaki değişimin etkisi ve esas olarak da Kürt halkının kararlı mücadelesi sonucunda sömürgeci sistem çözülmeye başladı. Birinci Körfez Savaşı’nda Irak’ta Saddam Rejimi ciddi bir darbe aldı ve böylece Kürt halkı bakımından özgürlüğün yolu açıldı. 1991 yılında Güney Kürdistan’ın defacto özgürleşmesi Kürt Baharı’nın miladına dönüştü.

2003 yılında Saddam rejimin yıkılması yüzyıllık statükoya önemli bir darbe vurdu. 2005 yılında yapılan Irak anayasası ile Kürdistan federe bir statüye kavuştu. Bu durum Kürt halkının bin yıllık özgürlük beklentisini gerçeğe dönüştürdü.

Benzer bir fırsat bu gün Suriye’de yaşayan halkımız için de geçerli.

Suriye iç savaşının Batı Kürdistan’da yol açtığı otorite boşluğu halkımızın önüne tarihi bir fırsat çıkardı. Suriye Kürt partileri söz konusu fırsatı değerlendirmek üzere Hewlêr Mutabakatı çerçevesinde bir araya geldi. Bütün Kürt partilerini kapsayan Desteya Bılında Kurd (Kürt Yüksek Konseyi) kuruldu. Bu Suriye Kürtler bakımından tarihi bir adımdı.

Ne var ki gelinen aşamada söz konusu Hewlêr Mutabakatı işlemez oldu, Kürt Yüksek Konseyi ise dağıldı.

Bu gün yapılması gereken şey, Suriye Kürt hareketinin ortak bir Kürt aklı etrafında buluşması, Kürt Yüksek Konseyi çatısı yeniden birleşmesidir. Batı Kürdistan’da halkımızın özgürlüğü esas olarak buna bağlıdır. Suriye’deki Kürt kardeşlerimizin tarihi bir fırsatın eşiğinde olduğuna inancımız tamdır.

Türkiye’de inkâr politikası daha fazla sürdürülemez

Türkiye de benzerleri gibi yol ayırımında. Geçen yüzyılın başından bu yana Kürt halkına dayatılan inkar ve baskı politikasını sürdürmek artık imkansız.

Öte yandan devletin Kürt halkına karşı başvurduğu mezalim, asimilasyon ve katliamların acı ve yıkımını yaşayan sadece Kürt halkı olmadı. Onun kadar olmasa bile Türk halkı ve diğer kesimler de otoriter, baskıcı ve tekçi sistemin ağır sonuçlarını paylaştı. Türkiye’nin Kürt sorununda izlediği çağdışı politika ülkenin demokratikleşmesi ve öteki temel sorunlarının çözülmesi önünde ciddi bir ayak bağına dönüştü. Gelinen noktada Türkiye’nin bütünlüğünü koruması, kendi içinde barış ve istikrara kavuşması onun Kürt sorununu adil ve eşitlikçi bir biçimde çözümünden geçer.

Bu gerçekten hareketle Türkiye son yıllarda Kürt sorununun çözümü yönünde belli arayışlar içinde. Bu gün Kürt sorunu her zamankinden daha çok tartışılıyor. Kamuoyu, Kürt sorununun çözümü bakımından daha olumlu bir noktada. Basında Kürt sorunu yoğun bir biçimde ele alınıyor.

Kürt sorununun çözümsüzlüğünün hem Türkiye hem de kendisi için ciddi bir ayak bağına dönüştüğünü fark eden AK Parti iktidarı, geçen dönemde Kürt sorunu ile bağlantılı belli açılımlar gerçekleştirdi. Kürtçeye ilişkin atılan adımlarla kimi tabular aşıldı. Kürtçe yayının önü bir oranda açıldı.

AK Parti hükümeti Kürtçeye ilişkin attığı adımların yanı sıra, silahların susturulması yönünde de belli girişimlerde bulundu. 2013 yılının başında PKK lideri Abdullah Öcalan ile İmralı’da yürütülen görüşmeler sonucunda PKK silahları susturdu. Öcalan, Newroz 2013’te yaptığı açıklamada PKK’ye silahlı güçlerini sınır dışına çekme çağrısında bulundu. Silahlı mücadele döneminin son bulduğunu, artık siyaset döneminin başladığını duyurdu.

Silahların susması toplumda ciddi bir rahatlama sağladı ve yoğun bir destek buldu. Silahların susması Kürt sorununun çözümünü sağlamadı, ancak Kürt sorununun barışçıl çözümü için önemli bir fırsat ortaya çıkardı.

Ne var ki süreç PKK’nin çekilme aşamasında tıkandı.

Bu günkü çatışmasızlık ortamı hala önemli bir fırsat. Ancak hükümetin bu fırsatı hakkıyla değerlendirdiği söylenemez. AK Parti iktidarı, Kürt sorunu ile ilgili derli toplu bir program ortaya koymadı. Hükümetin Kürt sorununun çözümünden ne anladığı tam olarak belli değil. Soruna günü birlik ve pragmatik bir biçimde yaklaşıyor. Çözümü olabildiği kadar öteleme çabası içinde. Kürt sorununun dünya örneklerine uygun adil ve eşitlikçi çözümü için herhangi bir program ortaya koymuyor. Sorunun çözümünün salt silahların susmasına indirgenmesi ve bu konunun da salt Öcalan ile kotarılmak istenmesi ayrı bir handikap. Silahların susmasında Öcalan ve PKK’nin muhatap alınması anlaşılır bir durum. Ne var ki Kürt sorunu Türkiye’de yaşayan 25 milyonluk Kürt ulusunun sorunu. Kürt sorunu son tahlilde Kürt halkının gasp edilen ulusal demokratik haklarının iadesinden geçer.

Burada muhatap esas olarak Kürt halkıdır. Kürt sorununda muhatap alınacak olan Kürt halkının haklı taleplerinin savunucusu legal ve illegal bütün Kürt siyasi partileri, sivil toplum temsilcileri ile temsil kabiliyeti olan aydınlardır. Kürt sorununun çözüm sürecinin açık, şeffaf ve katılımcı bir tarzda yürütülmesi sonuç almak bakımından ayrıca önemlidir.

Kürt ve Kürdistan sorununun çözümü için

Öte yandan Kürt sorununun çözümü, Türkiye’nin, ülkenin çok uluslu, çok dinli, çok kültürlü yapısına uygun, çoğulcu bir tarzda yeniden yapılanmasını gerektirir. Bütün toplum kesimlerinin katılımıyla yeni ve demokratik bir anayasanın yapılması bu açıdan bir ihtiyaç. Yapılacak yeni anayasa ülkenin çok uluslu niteliğini dikkate almalı, Kürt halkının kimliğini tanımalı ve onun ulus olmaktan kaynaklanan bütün haklarını güvence altına almalı.

Yeni anayasada Türkiye’nin federal bir biçimde yapılanması çerçevesinde Kürdistan kendi kendini yönetebilecek bir statüye kavuşturulmalı. Kürdistan; kendi parlamentosu, icra organı ve gerekli diğer federe kurumları ile yönetim fonksiyonunu yerine getirebilmeli. Kürdistan’da eğitim dilinin Kürtçe olması olmazsa olmaz bir ihtiyaç. İlkokuldan üniversiteye kadar eğitimin bütün aşamalarında Kürtçeye geçilmeli. Kürtçe, aynı zamanda Kürdistan’da resmi dil statüsüne kavuşmalı. Merkezi federal hükümetin yetkileri kapsamına girmeyen diğer bütün fonksiyonlar Federe Kürdistan parlamentosuna bırakılmalı.

Türkiye’nin temel sorunlarından birisi de evrensel standartlarda bir demokrasinin yokluğudur. Temel insan haklarına saygılı, hukukun üstünlüğüne dayalı, azınlık haklarını güvence altına alan çağdaş bir demokrasinin inşası Türkiye bakımından daha fazla ertelenemez.

Öte yandan içeriğinden boşaltılan laiklik ilkesinin yeniden tanımlanmasına, din ve inanç özgürlüğü bakımından özgürlükçü bir açılıma acil ihtiyaç var. Alevi toplumuna karşı izlenen ayrımcı politikanın terk edilmesi bu açıdan önemli.

Bu bakımdan Türkiye’de din dersleri zorunlu olmaktan çıkarılmalı, farklı din, inanç ve kültürlerin kendilerini özgürce ifade edebilmeleri için gerekli hukuksal ve psikolojik ortam oluşturulmalı. Farklı dini grup ve cemaatlerin kendi inançlarından kaynaklanan ibadet ve törenlerini istedikleri mekânlarda gerçekleştirmeleri, inanç özgürlüğünün bir gereği olarak güvence altına alınmalı. Alevi toplumunun Cem Evi taleplerine saygı gösterilmeli.

Giderek devlet, din ve inanç alanından geri çekilmeli. Bu alandaki ihtiyaçların karşılanması ilgili inanç topluluklarına bırakılmalı. Böyle bir durumda ise Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir kuruma gerek kalmaz.

Normalleşme için atılması gereken adımlar

Türkiye devleti iç ve dış faktörlerin etkisiyle son 10 yılda katı inkâr politikasını terk etse bile Kürt sorununun çözümü için yeni bir politika oluşturmuş değil. Kürt sorununun çözüm yoluna girmesi bakımından siyasi ve psikolojik ortamın normalleşmesi yakıcı bir ihtiyaç.

Bu çerçevede yapılması gerekenlerin başında silahları devreden çıkartılması geliyor. Son bir, bir buçuk yıl içinde silahların susturulmuş olması bu açıdan önemli. Şimdi yapılması gereken şey çıkartılacak kapsamlı siyasi bir af ile dağdakilerin silahlarını bırakarak siyasal yaşama katılmalarını sağlamaktır. Çıkartılacak bir siyasi af sadece dağdakileri değil, aynı zamanda cezaevlerinde bulunanları ve yurt dışına çıkmak zorunda kalanları da kapsamalı.

Şiddeti devreden çıkartmanın diğer bir adımı olarak Köy Koruculuğu sistemi lağvedilmeli ve buradakiler daha başka uygun şartlarda istihdam edilerek topluma yeniden kazandırılmalıdır.

Öte yandan illegal çalışmak zorunda bırakılan Kürt ve Kürdistan siyasi partilerin özgürce siyaset yapabilmeleri için gerekli yasal ve idari düzenlemeler yapılmalı. Kürt ve Kürdistan kimlikli siyasi aktörler özgürce örgütlenebilmeli ve gerekli çalışma koşullarına kavuşturulmalı. Bunun için -yeni bir anayasa yapılıncaya kadar- mevcut siyasi partiler ve seçim yasasında ciddi değişikliklere gitmek bir zorunluluktur. Terörle Mücadele Kanunu ile Türk Ceza Kanunu değiştirilmeli, seçim barajı kaldırılmalı, örgütlenme ve ifade özgürlüğü bakımından tam ve güvenlikli bir ortam sağlanmalıdır.

Öte yandan Kürtçeye ilişkin bütün yasaklamalar son bulmalı, Kürtçenin yaşamın bütün alanlarında özgürce ve engelsiz kullanımı için gerekli düzenlemeler yapılmalı.

10. Kongremiz, halkımızın bunca yıldır büyük fedakârlıklarla yürüttüğü özgürlük mücadelesinin amacına ulaşması bakımından Kürt hareketinin izlediği ve izleyeceği mücadele yöntemlerinin önemine dikkat çekmeyi bir görev sayar.

Kongremiz, bu çerçevede artık silahlı mücadele yönteminin sonlandırılması gerektiğinin altını bir kez daha çizer. Kürt hareketinin şiddet yöntemlerinden, gerilimi tırmandırıcı tutumlardan, bir ötekine karşı şiddet ve sindirme girişimlerinden uzak durması gerektiğini bir kez daha vurgular.

Kongremiz, Kürt hareketinin bundan böyle daha çok barışçıl, kitlesel ve sivil itaatsizliği dayalı mücadele yöntemlerini esas alması gerektiğinin altını çizer, sistemin Kürt halkının lehine dönüştürülmesi için legal mücadeleye daha çok ağırlık verilmesini halkımızın haklı davası bakımından yaşamsal önemde görür.

Türkiye geçmişi ile yüzleşmeli

Türkiye kendi geçmişi ile yüzleşmeli. Kürt halkına karşı yüz yıl boyunca işlenmiş suçlardan, gerçekleştirilen toplu cinayet ve katliamlardan dolayı Kürt halkından özür dilenmeli. Son otuz yılda işlenmiş faili bilinen ya da bilinmeyen bütün siyasi cinayet ve suçların hesabı görülmeli. Kürt halkının bu yöndeki mağduriyeti telafi edilmeli.

Kirli savaş boyunca Kürdistan’ın parçalanmış nüfus yapısının doğal yapısına kavuşması, zorla göçertilen milyonlarca insanın ata topraklarına dönüşü için gerekli koşullar inşa edilmeli.

Geçmişte yargısız bir biçimde katledilen ve mezarları yok edilen başta Şeyh Sait, Seyit Rıza ve Said-i Nursi olmak üzere bütün Kürt liderlerinin itibarları devlet tarafından iade edilmeli, kaybedilen/yokedilen mezarları ortaya çıkartılmalıdır.

Bu yönde atılacak adımlar hem sürecin normalleşip ilerlemesi için önemli, hem de devletin Kürt sorunundaki çözüm iradesinin samimiyetini ortaya koyması bakımından gereklidir.

Kürdistan Federe Bölgesi’nin haklı duruşunu destekliyoruz

10. Kongremiz aynı zamanda Irak’ta Bağdat ile Kürdistan Bölgesi arasında yaşanan sorunları değerlendirdi, Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) Musul’u ele geçirmesi ile ortaya çıkan durum üzerinde durdu.

Nuri el Maliki yönetiminin mutlak yönetim kurma ve dikta hevesi Irak’ı bölünmenin eşiğine getirdi. Maliki yönetimi, Irak anayasasını çiğnemekte hiçbir sınır tanımıyor. Anayasa’nın Kerkük ve Kürdistan dışındaki Kürt bölgeleri ile ilgili 140. Maddesini keyfi bir biçimde uygulamıyor. Son olarak Kürdistan’ın anayasal hakkı olan bütçe gelirine el koyarak Kürt halkına karşı düşmanca yüzünü gösterdi. Bağdat yönetimi, Kürdistan yönetiminin kendi bölgesindeki petrolü ihraç etmesini engellemek için her yönteme başvuruyor.

Kongremiz, Maliki yönetiminin Kürt halkına ve Kürdistan’a karşı izlediği saldırgan ve düşmanca tutumunu şiddetle kınar. Kongremiz Kürdistan Bölgesi’nin kendi petrolünü satışı, yer altı ve yer üstü zenginlik kaynaklarını istediği biçimde kullanma hakkını savunur. Kongremiz, Kürdistan Bölgesi yönetiminin, Kürdistan Bölge Başkanlığı’nın ve burada yaşayan halkımızın Bağdat yönetiminin şoven ve düşmanca girişimlerine karşı sergilediği ulusal tutumu sonuna kadar destekler.

Kongremiz, olası gelişmeler karşısında Kürdistan Bölgesi’nin bağımsızlık dâhil, kendi geleceğini belirleme yönünde alacağı bütün kararlara güçlü desteğini vurgular.

Öte yandan IŞİD’in Musul’u ele geçirmesi, Irak’taki siyasi dengeleri alt üst etmekle kalmadı, bölgedeki durumu daha da karışık hale getirdi. IŞİD, Kürdistan Bölgesi için de bir tehdit oluşturuyor. IŞİD’in palazlanıp bu noktaya gelmesinde Maliki yönetiminin izlediği mezhepçi ve keyfi tutumun payı büyük. Gelinen durumda Irak’ın parçalanma süreci biraz daha hızlanmıştır.

Kongremiz, IŞİD’in sivillere karşı gerçekleştirdiği şiddet ve başvurduğu vahşi yöntemleri mahkûm eder. Kürdistan Bölgesi siyasi önderliğinin IŞİD’ten kaynaklanan tehdide karşı gerekli siyasi aklı, cesareti ve birliği sergileyeceğine büyük bir güven duyar. Kürdistan Bölgesi’nin kendi varlığını, meşru haklarını ve anayasadan kaynaklanan kazanımlarını koruma ve savunma yönündeki duruşuna güçlü desteğini bildirir.

Partimiz mücadelesine bundan böyle legal açık alanda devam edecektir

10. Kongremiz, dünyada, bölgede ve ülkemizde değişen, dönüşen ve olgunlaşan koşullar nedeniyle partimizin bundan böyle örgütsel çalışmalarını ve tarihsel özgürlük yürüyüşünü legal açık alanda sürdürmeye karar vermiştir.

Partimizin kuruluşu üzerinden yaklaşık 40 yıl geçti. Geçen süre içinde dünyada ciddi değişimler yaşandı. Soğuk savaş son buldu. Ülkemizin güney parçası özgürlüğe kavuştu ve şimdi o kurumlaşma yolunda dev adımlarla ilerliyor.

Partimizin 40 yıllık şanlı ve kararlı mücadelesiyle Türkiye devletinin Kürdistan’a dönük sömürgeci ilişkilerinin teşhir edilmesine ve Kürdistan’da büyük bir uyanış yaşanmasına büyük bir katkı sunmuştur. Bugün özgürlük talebi kitleselleşmış bulunuyor. Kürt halkına karşı sürdürülen yüz yıllık inkâr ve kıyım politikası sürdürülemez halde. Halkımıza karşı sürdürülen baskı ve inkâr politikaları Türk halkı bakımından da katlanılır olmaktan çıktı ve partimizin bu gelişmelerde övünç duyduğumuz bir katkısı var.

Partimizin ve halkımızın yıllarca ve insanüstü çabalarla yürüttüğü mücadele, gelinen aşamada Türkiye toplumunun önemli bir kesiminde karşılık bulmakta. Kürt halkının haklı hak ve özgürlük talepleri yaygın bir kabul görmektir.

Öte yandan yıllarca sürdürülen kararlı mücadele sayesinde bugün partimiz ve halkımız açısından küçümsenmeyecek mevziler elde edilmiş durumda. Söz konusu mevziler üzerinden yürütülecek mücadele ile hedefe ulaşmak daha mümkün görünmektedir.

10. Kongremiz, söz konusu gelişmelerden ve kendi örgütsel gerçeklik ve ihtiyaçlarından da hareketle partimizin örgütsel faaliyetlerini ve özgürlük ve demokrasi uğrundaki tarihsel yürüyüşünü bundan böyle açık ve legal alanda sürdürmeyi kararlaştırmıştır.

Partimiz söz konusu kararını uygun bir zaman dilimi içinde hayata geçirecektir.

Bu yöndeki dönüşüm kararımızın partimiz açısından yeni bir soluk ve yeni bir imkân oluşturduğuna inancımız tamdır.

Partimiz, 40 yıllık boyunca sergilediği mücadele ruhu, dava inancı, disiplin ve kararlılıkla nihai hedefe kadar mücadelesine devam edecektir. Şimdi sorumluluğumuz daha büyük, yükümüz daha ağır.

Ancak özgürlüğe her zamankinden daha yakınız.

Haziran 2014

PSK-Kürdistan Sosyalist Partisi

PSK-Kürdistan Sosyalist Partisi 10. Kongre Kararları

Karar 1:

Legalleşme hakkında

Bir müddet önce toplanan PSK 10. Kongresi, dünya, bölge ve Kürdistan\'daki siyasal süreci değerlendirdi. Kuruluşundan bugüne, 40 yıl boyunca Kürd halkının özgürlüğü için kararlı bir mücadele yürüten Partimiz, halkımızın kararlı tutumu, onurlu ve yiğit mücadelesi sonucu ve ayrıca dünya ve bölgedeki koşulların etkisiyle Türkiye\'deki statünün çözülmeye başladığı, Kürd halkına karşı uygulanan ret ve inkar politikasının sürdürülemez olduğu tespitinde bulundu. Yıllarca sürdürülen mücadele ve ödenen bedeller sonucunda, Türkiye\'de legal demokratik mücadele bakımından önemli gelişmeler sağlandığının altı çizildi.

10. Kongremiz bu tespitlerden hareketle ve tabanımızın eğilimini de dikkate alarak, kuruluş aşamasında Türkiye\'deki ağır baskı ve şiddet uygulamaları nedeniyle illegal olarak örgütlenmek zorunda kalan Partimizin, gelinen aşamada illegal çalışma biçimine son vererek legal-açık alana çıkmasının halkımızın özgürlük mücadelesine yeni imkanlar sunacağı sonucuna varmıştır.

Karar 2:

Çözüm süreci hakkında

2013 yılının başında, devlet adına MİT yetkililerinin PKK lideri Öcalan ile gerçekleştirdiği diyalog sonucunda, PKK\'nin önce ateşkes ilan ettiği, ardından da silahlı güçlerinin yurtdışına çekilmesi kararı aldığı biliniyor.

Söz konusu gelişme Kürd sorununun barışçıl çözümü yönünde olumlu bir adım olarak algılanmış ve toplum tarafından önemli oranda desteklenmiştir.

Ne var ki bir süre sonra, hükümetin bu konudaki kararsızlığı ve PKK\'nin geri çekilmeyi durdurması ile \"çözüm süreci\" olarak ifade edilen bu süreç tıkanma noktasına gelmiştir.

Geçen süre içinde, hükümet sorunun çözümü için kararlı ve etkin adımlar atmadığı gibi, silahların susmasını da Kürd sorununun çözümü olarak lanse etmiştir. PKK ise geri çekilmeyi durdurduktan sonra, tekrar gerilimi tırmandırmaya başlamıştır.

Bu durum, Türkiye\'yi eski çatışma ortamının eşiğine getirmiştir.

Söz konusu gelişmeleri değerlendiren 10. Kongremiz silahların susmasını önemli bulmakla birlikte mevcut durumun Kürd sorununun çözümü anlamına gelmediğinin altını çizmiştir.

10. Kongremiz, Kürd sorununun çözümü için, hükümeti öncelikli olarak aşağıdaki adımları atmaya davet eder.

a) Bir an önce kapsamlı bir siyasi af çıkarılmalı, hem dağdakilerin, hem de hapiste ve yurtdışında olanların serbestçe siyaset yapmalarına olanak sağlanmalıdır,

b) Kürd siyasi partilerin kendi kimlikleriyle örgütlenmelerine ve özgürce siyaset yapmalarına olanak sağlanmalı,

c) Kürdçenin ilkokuldan üniversiteye kadar eğitimin tüm aşamalarında eğitim dili olarak kullanılmasına imkan tanınmalı, Kürdçenin Kürdistan bölgesinde resmi dil statüsüne kavuşmasının zemini hazırlanmalı,

d) Kürdçe diline ilişkin yasakçı mevzuata tümüyle son verilmeli, Kürdçe isimlerin iadesi için hiçbir başvuruya ve idari karara neden kalmayacak şekilde gerekli olan yasal ve idari düzenlemeler yapılmalı,

e) Toplumun temel beklentisi olan yeni ve demokratik bir anayasa bir an önce yapılmalı, bu anayasa kendi kaderini tayin hakkı da dahil, Kürdlerin tarihi, ulusal ve demokratik haklarını güvence altına almalıdır.

f) Partimiz Kürd sorununda bir taraftır ve hükümetin sorunun çözümü konusunda sadece bir tarafla değil, Partimiz de dahil bütün Kürd taraflarıyla görüşmesi gerektiğini savunur.

g) Partimiz PKK\'yi izlediği gerilim politikasını sonlandırmaya, adam kaçırma, çocukları silah altına alma gibi uygulamalara son vermeye, silahlı güçlerini yurtdışına çıkartarak Kürd sorununun barışçıl çözümüne daha fazla katkıda bulunmaya çağırır.

Karar 3

Kürdistan Bölgesi Hakkında

10. Kongremiz bir kez daha Güney Kürdistan\'da halkımızın elde ettiği tarihi kazanımları selamlar.

Bağdat yönetiminin Kürdistan Bölgesi\'ne karşı izlediği ayrımcı uygulamaları şiddetle kınar. Maliki yönetiminin Kürd halkının anayasal gelirlerini gasp etme ve Kürd halkını sindirme girişimleri şiddetle mahkum eder.

10. kongremiz, başta Kerkük olmak üzere Kürdistan Bölgesi Dışında kalan Kürd illerine ilişkin, başta 140. maddesi olmak üzere Anayasa\'nın bir an önce uygulanmasını talep eder.

10. Kongremiz, Kürdistan Bölgesi\'nin kendi kaynaklarını halkının mutluluğu için istediği biçimde kullanması hakkını savunur.

10. Kongremiz, Kürdistan Bölgesi\'nin, yüz yüze bulunduğu sorunların üstesinden gelmek için, kendi iç siyasi birliğini daha güçlü ve katılımcı bir biçimde gerçekleştirmesi gereğinin altını çizer.

Karar 4

Güneybatı Kürdistan Hakkında

10. Kongremiz 4 yıldır devam eden Suriye\'deki iç savaşın yıkıcı sonuçlarını kaygıyla izlemektedir.

Kongremiz aynı zamanda bu ülkedeki Kürd hareketinin Suriye iç savaşının dışında kalmasını son derece olumlu bulmaktadır.

Güneybatı Kürdistanlı partilerin Hewlêr Mutabakatı çerçevesinde bir araya gelmesi ve Kürd Yüksek Konseyi\'ni oluşturması tarihi bir gelişmeydi. Ne var ki BAAS rejiminin Kürd bölgelerinden kısmi bir biçimde geri çekilmesi ve bu bölgeleri PYD\'ye emanet etmesiyle Kürd Yüksek Konseyi\'ni işlevsiz hale getirdi, Hewlêr Mutabakatı ortadan kalktı.

Gelinen aşamada PYD kendi yörüngesinde olmayan Kürd partilerine baskı uygulamakta, onların siyasi faaliyetlerini gayri meşru yöntemlerle engellemekte, yöneticilerini sınır dışı etmektedir.

Bu durum bir yandan Güneybatı Kürdistan\'daki Kürd hareketini kendi için bir iç savaşın eşiğine getiriyor, öte yandan Güney Kürdistanı da bu sorunun bir parçası haline getiriyor.

10. Kongremiz, Suriye\'nin bir rejim değişikliği ile karşı karşıya bulunduğu bu aşamada PYD\'yi söz konusu sekter, baskıcı ve kendini dayatan tutumunu terk etmeye çağırır. Bütün Kürd partilerini Hewlêr Mutabakatı çerçevesinde birliğini yeniden inşa etmek için ulusal sorumluluk bilinci ile davranmaya davet eder.

Karar 5

Doğu Kürdistan Hakkında

10. Kongremiz Doğu Kürdistan halkımızın büyük bedellerle yürüttüğü özgürlük mücadelesini bir kez daha selamlar ve her türlü dayanışma içinde bulunduğumuzu bildirir.

Kongremiz, İran sömürgeci ve teokratik rejimin halkımıza ve İran\'ın öteki halklarına yönelik insanlık dışı baskı ve terör uygulamalarını lanetler.

İran İslam Cumhuriyeti\'ni son dönemde artan idamlar nedeniyle mahkum eder ve rejimi idamlara son vermeye çağırır.

Kongremiz, İran\'daki devlet terörünün ve idamların durdurulması için başta Birleşmiş Milletler olmak üzere uluslararası kamuoyunu etkin bir tutum almaya çağırır.

Kongremiz Doğu Kürdistan\'daki Kürd siyasi örgütleri arasındaki yakınlaşma ve birlik çabalarını destekler. Halkımızın özgürlüğü için bu çabaların önemini vurgular.

Karar 6

Alevi toplumu ve inanç özgürlüğü hakkında

Türkiye cumhuriyeti devleti, üzerinde kurulduğu coğrafyanın etnik, dini ve kültürel çoğulcu yapısını bir yana bırakarak bütün farklı toplumsal kesimleri Türk,-İslam-Sünni kimliği içinde eritmeyi hedefine koydu.

Kürt halkına karşı koyu bir baskı ve inkâr politikası izledi. Rum, Süryani, Keldani, Ezidi gibi etnik ve dini azınlıkların çoğunu sürdü ya da onları yoğun bir baskı altına aldı. Nüfusu 20 milyonu aşkın Alevi toplumu ötekileştirildi, dini inançlarını özgürce ifade etmesine sayısız engeller çıkardı. Diyanet İşleri Başkanlığı, Sünni- Hanifi mezhebine göre şekillendirildi. Türkiye’de laiklik ilkesi içeriğinden boşaltıldı. Laiklik, devletin din ve inanç alanında izlediği tekçi ve ayırımcı uygulamalara meşruiyet kazandıran bir kılıfa dönüştü.

Oysa laiklik ilkesi, devletin din ve inanç konusunda tarafsız davranmasını, herhangi birisine ilişkin sınırlayıcı, ötekileştirici ve koruyucu tutum içine girmemesini gerektirir. Laiklik; din, inanç ve ibadet özgürlüğünü güvence altına almayı toplumsal barışın ve inanç özgürlüğünün bir gereği sayar.

Bu bakımdan Türkiye’de din dersleri zorunlu olmaktan çıkarılmalı, farklı din, inanç ve kültürlerin kendilerini özgürce ifade edebilmelerine olanak sağlanmalı. Farklı dini grup ve cemaatlerin kendi inançlarından kaynaklanan ibadet ve törenlerini istedikleri mekânlarda gerçekleştirmeleri, inanç özgürlüğünün bir gereği olarak güvence altına alınmalı. Alevi toplumunun Cemevlerine dönük taleplerine saygı gösterilmeli.

Giderek devlet din ve inanç alanından geri çekilmeli. Bu alandaki ihtiyaçların karşılanması ilgili inanç topluluklarına bırakılmalı. Böyle bir durumda ise Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir kuruma gerek kalmaz.

Gelinen aşamada din ve inanç özgürlüğü konusunda sağlanacak ilerleme Türkiye’de toplumsal barışın inşası bakımından hayati bir önem taşır. Alevi toplumunun inanç ve kültürel kaynaklı taleplerinin karşılanması ise bu konuda atılması gereken adımların başında gelir.

Kürdistan Sosyalist Partisi, devletin inanç alanından elini çekmesini, Diyanet İşleri Başkanlığı\'nın lağvedilmesini ister, Alevilerin eşitlik, dini ve vicdani özgürlük taleplerini destekler.

Karar 7

Kürtçe anadilde eğitim hakkında

Kürtler, kendi adlarıyla anılan Kürdistan’da kullandıkları anadilleri sayesinde yüz yıllar boyu varlıklarını sürdürdüler. Bundan sonra da varlıklarını sürdürmeleri ve ulus olarak kendilerini geleceğe taşımaları anadillerini özgürce kullanabilmelerine, Kürtçenin Kürdistan’da eğitim dili statüsüne kavuşmasına bağlıdır.

Türkiye Cumhuriyeti devleti, Osmanlı bakiyesi coğrafyada bir Türk ulus devleti yaratmak amacıyla Kürt halkına karşı eşi görülmemiş bir inkar ve asimilasyon politikasına girişti. Kürt halkının varlığını yok saydı. Kürt dili ve kültürünü ortadan kaldırmak için yoğun bir asimilasyon politikası uyguladı. Kürtleri Türk ulusu içinde eritmeyi bir devlet politikası haline getirdi. Söz konusu çağdışı politika Kürt halkında derin acı ve travmalara yol açtı.

Ancak devletin izlediği baskı, inkâr ve asimilasyon çizgisi Kürt halkının kararlı mücadelesi sonucu boşa çıkartıldı. Türkiye devleti bir süreden beri katı inkâr politikasında belli bir yumuşamaya gitmekte ve attığı kimi adımlarla Kürtçeyi serbest bıraktığını ve böylece Kürt sorununu çözdüğünü iddia etmektedir.

Ne var ki Kürt sorunu ve Kürtçenin serbestliği, ne tek başına bir TRT 6’in açılması ne de bir seçmeli ders sorunudur. Bazı üniversitelerin bünyesinde Kürtçe bölümlerin açılması ile Kürtçenin serbest hale geldiği söylenemez.

Kürt dilinin bütün prangalardan kurtulması onun ancak ilkokuldan üniversiteye kadar eğitimin bütün aşamalarında eğitim diline dönüştürülmesiyle mümkündür. Kürtçenin bir dil olarak yaşaması, serpilip gelişmesi ve hakkıyla kullanılması onun Kürdistan’da eğitim dili olarak kullanılmasına bağlıdır.

Öte yandan bir dilin yaşam bulması o dilin aynı zamanda kamusal alanda kullanılmasını gerektirir. Bu çerçevede Kürtçe sadece eğitim alanında değil aynı zamanda kamusal alanda da özgürce kullanılabilmeli. Kürtçe, Kürdistan’da Türkçenin yanı sıra resmi dil statüsüne kavuşturulmalı.

Kürdistan Sosyalist Partisi, Kürtçe anadilde eğitim hakkının sadece meşru bir hak değil, aynı zamanda Kürt sorununun eşitlik temelinde çözümü bakımından da olmazsa olmaz bir koşul olduğuna inanmaktadır. Bu nedenle gerekli yasal ve idari düzenlemeler bir an önce yapılmalıdır.

Nerina Azad
Bu haber toplam: 5455 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:01:04:06
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x