Bölgesi dışında yaşayan Kürdlerin kimliğini, anadilini koruması onurlu, programlı, açık bir entegrasyonla mümkündür. Bölgesinde yaşayan toplumun kendini koruması ise kendini yönetmekle yani federe yönetimle sağlanabilir. Bu farklı iki toplum kendi yaşadıkları coğrafyaya uygun, makul ve meşru taleplerine odaklanmadıkça ve yapılanmadıkça ‘ev köleliği’ düzeyinde çarpık asimilasyon ve oto-asimilasyon kaçınılmazdır.
Bölünmüş iki toplum olduğumuz gerçeği ile bu iki toplumun da zamanla daha da derinleşecek ve bölgeyi benliksizleştirecek bu farklılığı kabul edilmezse, süreç yüzlerce yıldır yaşanan sorunlardan daha büyük ve geri dönüşsüz hasarlara yol açacaktır. Bu kez de sorumluluk devam eden felaketi tolere ederek önlemeye uygun yapılanmayan bireylerde olacaktır.
Çözüm daha milliyetçi, daha içe kapanmacı, daha suçlamacı, daha kahrolucu olmakta değildir. Çözüm haysiyetin, merhametin, korunmacılığın, sahiplenmenin yolunu bilimsel yöntemle ve evrensel değerlerle açabilmektir. Her iki toplumun öncü ya da topluma itirazı ve önerisi olan bireyleri ve yapıları bu hazırbulunuşluğa erişemek için zihinsel, duygusal ve edimsel çaba sarf etmelidir.
Öcalan ve DEM Parti’nin ‘devrimci’ kesim ile tarihsel kopmaz bağları, misyonları, ortak dertleri ve kararlı duruşları gereği bölgesi dışında yaşayan toplumun gereksinimlerine hitap etmektedirler ancak bölge toplumunun bölgesel gereksinimlerine hitap etmemektedirler..Tıpkı, bölgedeki Ankara odaklı diğer partiler ve kişiler gibi..
Bölgesi dışında yaşayanlar kendilerini eşit ulustan biri, bölgesinde yaşayanlar da iki eşit coğrafyadan biri olarak görmelidir. Ulusal ve coğrafi eşitliğin kurumsallaşmasını, güncele yansımasını beklemek lütuf değildir; eşitlik coğrafi ve toplumsal adaletle sağlanır.
Yeni anayasa bölgesi dışında yaşayan Kürdlerin ulusal gereksinimlerini karşılamalıdır; bölgesinde yaşayan toplumun ise coğrafi federe yönetime geçişini sağlamalıdır.
Bölgesi dışındakiler ulusal hakların eldesini, bölgesinde yaşayanlar ise federe yönetim eldesini savunmalıdır...
Bölgesi dışında yaşayan Kürdler Ankara odaklı siyasi partilere ulusal hak taleplerini açıkça iletmeli ve toplumsal iradesini somutlaştırmalıdır. Bölgesinde yaşayan çokmilliyetli, çokinançlı, çokkültürlü toplum da federe yönetime geçiş talebinin sözcülüğünü yapmaya aday olacak bölge odaklı partilerin bu misyonu üstlendiklerine ikna olmalı ve şans tanımalıdır.
Bölge odaklı partiler bölge dışında pasif, bilgilendirici, etkide bulunucu çalışmalar yapmalı; bölge dışındaki toplum ve kurumlarla bu seviyede ilişki kurmalıdır. Bölge odaklı partiler bölgedeki bölge odaklı olmayan partilerden coğrafi federe yönetim için destek rica etmeli ve sürekli buna dikkat çekmelidir. Bölge odaklı olmayan partilerin bölgedeki her birimdeki görevlilerinin ve seçmenlerinin de bölgenin birer varlığı, değeri olduğu unutulmamalı, vurgulanmalıdır. Örneğin iktidarın önereceği anayasa taslağı hazırlıklarını yine bir Kürdün üstlendiği ve sürdürdüğü de unutulmamalıdır.
Bölgesinde yaşayan ve bölgesi dışında yaşayan bu iki toplum sosyolojik ve psikolojik olarak ayrışmaya devam etmektedir; her iki toplum bu ayrışmanın yönetişim biçimi olarak da ayrışmayı şart koştuğunu fark etmeli, birbirlerinin farklılaşan gereksinimlerini kabullenmeli, saygı duymalı ve savunmalıdır.
Bölgesi dışında yaşayan Kürdler bir taraftan kendi ulusal gereksinimlerini ortaya koyarken, diğer taraftan bölge toplumunun federe yönetim talebine destek olmalıdır. Bölge toplumu da coğrafi federe yönetim talebini alenen ve kararlılıkla ortaya koyarken, bölgesi dışında yaşayan toplumun ulusal gereksinimlerinin giderilmesi talebine destek olmalıdır. Dünyanın diğer yerlerinde yerleşik bölge orijinli bireyler de bu yönelişle ortaklaşarak diplomatik yerini, tavrını almalıdır.
Bölgesinde yaşayan toplum yaşadığı coğrafyaya özgü taleplerini savunurken ‘diğer kendinin’ de taleplerini savunabilmelidir. Bölgesi dışında yaşayan toplum da yerleşik yaşadığı coğrafyada kimliğini, benliğini nesiller boyu sürdürmesini garanti altına alacak haklarını savunurken ve açıkça talep ederken, bölgesinde yaşayan ‘diğer kendinin’ taleplerini de savunabilmelidir.
Bölgesinde yaşayan toplumu ise ulusal haklar yanılsamasına, darlığına sürükleyerek sıkıştırmak, ulusal haklar talebine hapsetmek iyi niyetli değildir, olamaz çünkü bölgenin meselesi ulusal haklar değil, coğrafi kısmi yönetim hakkı yani coğrafi federe yönetimdir. Coğrafi federe yönetimin başlaması ile kendi içinde bu haklar zaten güvence altına alınacak ve uygulama başlatılacaktır.
Her iki Kürd toplumuna bu ayrışmayı belirginleştirmeyen, vurgulamayan, bu ayrışmaya uygun yapılanmayı önermeyen her yapı, grup ve birey geleceğimizden çalmakta ve bizi oyalamaktadır.
Kürdler Ankara’nın ya da kendini Türk olarak tanımlayan toplumun düşmanı, tehdidi değildir. Kendisini Türk olarak tanımlayan toplum ve Ankara Kürd toplumunun iyiliğini istediğini; ulusal haklar ve coğrafi yönetim haklarının tanınmasıyla tarihsel travmaların ve trajik tahribatların giderilmeye başlanacağını yeni anayasa taslağı önerisi sürecinde ve anayasa içeriğinde sergileyebilmelidir.