Devletlerin ve milletlerin tarihinde büyük öneme sahip zamanların olduğunu düşünebilen tecrübe sahibi bilge insanların varlığı bilinmektedir. Dolayısıyla asırlar boyu sürdürülen Türkler ve Yahudiler arasındaki dostluğun son birkaç yıl içerisinde özellikle mevcut iktidar döneminde neden düşmanlığa dönüştüğünün sebeplerini az çok bilmekteyiz.
Bilindiği üzere Yahudi kavmi Ortadoğu’nun en kadim milletlerinden biri olduğu halde uzun yıllar devletsiz yaşadıkları için dünyanın birçok devletine dağılarak büyük sürgünlere ve katliamlara maruz kalmışlardır. Yahudiler inançları gereği kendilerine indirilmiş ve kutsal kitap olarak gördükleri Tevrat’a son derece bağlıdırlar. Bundan dolayıdır ki İsrail devletinin anayasası olarak Tevrat öğretileri uygulanmakta ve bu devlet bir din devleti olarak bilinmektedir.
Yahudilerin Osmanlı ve T.C. Devleti ile var olan ilişkileri genelde dostluk ve çıkar temelinde yüzyıllarca sürmüştür , bu durumu iki önemli tarihi belgeye dayandırabiliriz:
Birincisi 1492 yılında İspanya’da yaşamakta olan yaklaşık 300.000 Musevi İspanya Devleti’nin aldığı bir kararla sınırların dışına kovulurken dönemin Osmanlı padişahı 2. Bayezid tarafından sahiplenilmiş ve bugünkü Anadolu topraklarına yerleştirilerek hayatlarını sürdürmüşlerdir.
İkinci olay ise 2. Dünya Savaşı sonrasında Filistin’de yaşmakta olan az sayıda Museviler Filistinlilerden satın aldıkları topraklarda İsrail Devleti’ni kurmak üzere karar verdiklerinde o dönem dünya hakim devletlerin büyük katkı ve yardımlarıyla kendi devletleri olan İsrail Devleti’ni kurmuş ve bu yeni devleti Birleşmiş Milletler nezdinde 1948 yılında ilk tanıyan ülke bugünkü T.C. Devleti olmuştur.
Yahudiler çalışkanlıkları , ticareti ve sanayi işerini çok iyi bildikleri için hem Osmanlı döneminde hem de Cumhuriyet döneminde ticaret ve sanayinin gelişmesinde ve Türklerin ticaret alanında dünyaya entegre olmasında Türk ırkına büyük yardımları olmuştur. T.C. Devleti’nin geldiği bu aşamada bile Yahudi sermayesine ve onların uluslararası ticari ilişkilerine büyük bir ihtiyaç duymakta olduğu bilinen bir gerçekliktir.
Peki yüzyıllar süren bu ilişkiler nerede ve ne zaman bozuldu?
Bunun da 3 önemli sebebi vardır:
Birincisi Tevrat’a göre Yahudi kavmine vaat edilmiş toprakların bir kısmının Anadolu coğrafyasını da kapsıyor olması.
İkincisi Kürdlerin Arap , Fars ve Türklerin aksine Yahudilere düşmanlık yapmaması.
Üçüncüsü ve en önemlisi 17 Ekim 1917’de Güney Kürdistan’da yapılan Bağımsızlık Referandumu sonrasında dört sömürgeci devletin ve bir kısım hain Kürd örgütlerinin Kerkük dahil Kürdistan topraklarını işgale yeltendikleri sırada hem Güney Kürdistan’da yapılan hem de Kürdistan topraklarının düşman güçlerin işgal edilmesi sırasında İsrail Devleti’nin Güney Kürdistan’daki yurtsever Kürd güçlerine büyük bir destek vererek tarihi bir tutum takınmasıdır.
İşte Ortadoğu Coğrafyasının yeniden dizayn edilmek istendiği bir dönemde T.C. Devleti dahil diğer sözde İslam ülkelerinin Yahudilere ve İsrail Devleti’ne düşmanlıkları tam da bu nedenledir. Elbette ki Musevilerin ve İsrail Devleti’nin Kürdleri bu bilinen nedenlerle destekliyor olması hem Kürdler hem de Museviler açısından anlaşılır bir durumdur. Dolayısıyla kendi çıkarlarını gözeterek ve Ortadoğu’daki hesaplarını gerçekleştirmek üzere İsrail’i desteklemekte olan ABD ve Avrupa ülkelerinin önemli bir takım hesapları vardır. Bu süreçlerde önemli olan Kürd halkının ve onları temsil eden siyasi yapıların da kendi halkının menfaatleri doğrultusunda tutarlı ve stratejik bir takım hesapları yapmalarıdır.
Bu nedenlerle gelecekleri biri biriyle bağlantılı olan Kürdlerin ve İsraillilerin ortak düşmanlarına karşı sağlam bir dostluk oluşturmaları ve birlikte bir stratejiye sahip olmaları gerekmektedir. Umarım bu görüşlerimiz ve tavsiyelerimiz Kürd siyasetçileri tarafından dikkate alınarak kendi haklarını garantiye almış bu uluslar vasıtasıyla Ortadoğu’ya kalıcı bir barışın gelmesi mümkün olur.
M.Hüseyin Taysun