Türk’e hep bir kurt lazım. KürTleri de kendilerinin kurdu zannediyor olmalılar. ‘Atıl KürT!’ deyince atılacak Kürd yok artık!
Türkiye’yi zihinsel diriliği ile yönetme ihtirasıyla yanıp tutuşan bir kesim kendi dirliği, bedeni ve enerjisi ile bunu başaramayınca KürTleri keşfetti. Öyle ya, ‘kadavra’ gibi yerde yatan bu kütle tekrar harekete geçtiyse bu dinamizmden tereyağından kıl çeker gibi faydalanılabilirdi. Bir kısmına silah verip o silaha yaslanarak başkentlere, ordulara ve ‘ilkel milliyetçilere’ ayar verilebilirdi, bir kısmı da ‘sivil demokratik’ siyasette bu zihne alan açabilirdi. Zihin, şuursuz bedeni buldu, eğitti, şekillendirdi ve on yıllardır kullanıyor.
Bir kesim Türk’ün Kurdu varsa, bu Türk çevresinin de KürT’ü var. Kendini sahibine adamış kurt ile Kürt’ün ne farkı var! Sahibini koru, itaat et, atıl deyince atıl ve haddini bil!
‘Atıl Kurt!’ meselesi, Sezai Temelli’nin sahte evraklarla ve görünüşle kaçarken yakalanan Semra Güzel için söylediği şu sözleri üzerine aklıma geldi:
“Bir babanın başına Diyarbakır’ı yıktınız; Diyarbakır vekilimizi de zulümle gözaltına alarak düşmanlığınızı bir kez daha gösterdiniz. Diyarbakır’ın size sözü olsun, bu memleketi başınıza mutlaka yıkacağız.”
Toplumumuz hendeklerde yitirdiklerimizin hesabını genel ve yerel seçimlerde hendekleri yapan ve yıkanlardan hesap soramadığı için sahiplik ve küstahlık devam ediyor.
Temelli, Kürdler diyemediği için Diyarbakırlılar diyor olmalı. Hani Atatürk’ün bir sözü var ya, "Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı hep bir ırkın evlatları hep aynı cevherin damarlarıdır.”
KürD diyememek sadece Temelli ile sınırlı değil, Hüda Kaya da Meram Kürd katliamında katliamı yapanın yayınlanan ses kaydı üzerine yaptığı açıklamasında Kürd diyemeyip ‘düşünen insanlar’ demeyi keşfetmişti: “Hırsızlık mı yaptın arsızlık mı yaptın?”
‘Edepsizliğin, çürümüşlüğün tarifi yok!
Düşünen insanlar işkencelerle sürülürken, öldürülürken, hırsızların, arsızların, katillerin egemenliğinde yaşanan durum bu!’
Temelli, Diyarbakırlılar adına söz vermekle yetinmiyor, bir de hedef gösteriyor: memleketi başlarına yıkalım! Nasıl, 6-8 Ekim Vahşeti gibi mi?
Bu kez size izin vermeyiz çünkü hala o hendeklerin kazılmasını ve yaşananları engelleyememenin utancı ve yası üzerimizden geçmedi. Memleketi düşmanlarınızın başına yıkmak çok isteniyorsa eğer, demokrasi ittifakının her bir bileşeni, il ve ilçe örgütleriyle birlikte Ankara’dan başlayabilirsiniz. Ama sadece Diyarbakır’da değil, bölgede de size izin vermeyeceğiz.
Bu çevrenin kanlısı, kanına susadığı, nefret ettiği düşmanları Kürdlerin de düşmanı, kanlısı, nefretlisi değildir! Diyarbakırlılar (Kürdler) ve bölge kimsenin memleketini kimsenin başına yıkmayacak. Kürdler kendi bölgesini inşa edecek, içeride ve dışarıda çağcıl ilişkiler kuracak.
Türk’e hep bir kurt lazım. KürTleri de kendilerinin kurdu zannediyor olmalılar. ‘Atıl KürT!’ deyince atılacak Kürd yok artık!
Elinize olanak ve aparat geçtiğinde başımıza sayısız kez getirdiklerinizin bilincindeyiz.
Sorunlarımızdan biri de bu gibi açıklamaların Kürdlere mal edilmesi, Kürd hanesine yazılması, etkilerinin ve sonuçlarının Kürde zarar vermesi.
KürDler kimsenin kurdu değildir.