PKK, sadece Kürde değil, Kürd coğrafyasında ve komşuluğunda yaşayan her topluma kaybettiren aygıttır; istikrarsızlaştırma ve felaket aracıdır.
“İran’daki durum kötüleşirse, PKK, Kürdistan şehirlerini korumak ve başka güçlerin kontrolü ele geçirmesine izin vermemek için İran hükümetiyle koordinasyona açıktır.” Bu cümleler PKK’nin İran’da kullandığı isim olan PJAK’ın başkanı Siyamend Moeyini’ye ait.
PKK bu açıklaması ile şunlara vurgu yapmıştır:
İlki; PKK, itiraz eden ve özgürlük isteyen Doğulular eylemlerine son vermezse, Tahran’ın denetiminde, Doğuluları cezalandırmakla, öldürmekle tehdit etmiştir.
İkincisi; hizmete hazır emireri PKK, elbette Doğu’yu değil İran’ı korumak, kurtarmak için talimat beklemektedir. İran’ı düşünen PKK’nin derdi Doğu’yu da boğmak olduğu için Tahran’la koordinasyon talep etmektedir. Moeyini’nin açıklaması İran lehine, Doğu aleyhinedir. “Ulusal kurtuluşçu” bir örgüt bu ortamda İran’ı mı düşünür, korur, kayırır; Doğu’yu mu? İran için mi çırpınır, Doğu için mi?
Üçüncüsü; Ankara için demokrasi isteyen PKK’nin, Tahran’a daha katı şeriat rejimi önermesi, hatta Doğululara şeriatın aslını yaşatmak için Tahran’la yarışması olasıdır. Tahran’dan icazet isteyen PKK’nin bu göreve ‘layık’ bulunduğunda ‘en hakiki şeriatçı’ olmaktan başka şansı olamaz.
Dördüncüsü; Kürdistan şehirlerini Kürd yapılarına karşı korumak isteyen PKK, Doğu’daki Kürd yapılarını tehdit etmiştir. Bu yapıları ‘başka güçler’ olarak niteleyerek Kürd yapılarına karşı sadece İran’ı değil tüm statükoyu uyarmış ve önlem önererek görevlendirme talep etmiştir. İran izin verirse tıpkı “Rojava devrimi” gibi “Rojhilat devrimi” de yakın demektir.
Beşincisi; PJAK’ın terörist damgası da Türkiye’yi harekete geçirmeye yetecek meşru, yasal bir sebeptir.
Altıncısı; PKK, PYD ile Güneybatı’da üslendiği statüko koruculuğuna Doğu’da da talip olduğunu belirtmiştir
Yedincisi; statüko aygıtı olduğunu açıkça ilan eden, referansları Güney, Kuzey ve Günaybatı, cezaevleri ve Avrupa’daki pratiği olan PKK’nin artık İran’da da Kürd postu giymesine gerek kalmamıştır.
Kuzey ve Güneybatı deneyimi, hasarı, vahşeti Kürdler için öğretici ve korkutucu olmalıdır. PKK’nin benzer pratikleri Doğu’da da sergilemesine engel olmak gerekmektedir. 40 yıldır PKK’ye engel olamamak Kürdün kaderi değildir. “Coğrafyamıza zarar verdirmeyiz; biz varız!” demek sağlam, sağlıklı bir başlangıçtır.
Jîna Mahsa’nın katline karşı harekete geçilen rejimin karakteri ve pratiği ile PKK’ninki benzerdir, birbirini tamamlayıcıdır. Bu nedenle ikisi arasında bir tercih yapmak ya da yeğlemek geri dönüşsüz hasarlara neden olacaktır. Kuzeyin perişanlığı ortadadır. Doğulu yapılar buna izin vermemelidir ancak tıpkı Şam gibi, Tahran da Kürd bölgesini kendi eliyle PKK’ye teslim ederse (bir zamanlar ‘çözüm sürecinde’ Ankara’nın bölgeyi PKK’ye teslim etmesi gibi), Doğu ölüm, yıkım ve sürgün görecektir.
PKK’nin dünyanın herhangi bir yerindeki Kürd alanında, sivil demokratik alanda, Kürd hak mücadelesinde yeri ve payı yoktur.
PKK, sadece Kürde değil, Kürd coğrafyasında ve komşuluğunda yaşayan her topluma kaybettiren aygıttır; istikrarsızlaştırma ve felaket aracıdır.
Köy boşaltmalara, faili mechullere, PKK’nin iç infazlarına, hendeklere, 6-8 Ekim’e ve diğerlerine engel olamamış bir toplum bu acizlikten kurtulmak, evinin Doğusunu korumak için seferber olmayı deneyebilir.