Osman Öcalan’ı devlet kanalına çıkaran, Abdullah Öcalan’ın mektubunu bir akademisyene okutanlar da Türkiye partisi ise, Abdullah Öcalan’a ‘önderlik’ diyenler de o Türkiye’nin partilerinden biridir!
Türkiye partisi olarak, bunu hissederek ve samimiyeti ile ifade ederek, emeklerini sıralayarak Türkiye’deki ‘saygın’ yerini isteyen bir partiye kim kayıtsız kalabilir! Bunu 40 yıldır tekrar tekrar kanıtladık diyen bir partiye kim sendelemez! Özellikle o partinin ‘iradesi saydığı’ İmralı ve ‘muhataptır’ dediği Kandil’in Kürdleri mahveden geçmiş performansı anımsandığında belki tam da bu nedenle Türkiye partisi olmak hak ediliyor.
Osman Öcalan’ı devlet kanalına çıkaran, Abdullah Öcalan’ın mektubunu bir akademisyene okutanlar da Türkiye partisi ise, Abdullah Öcalan’a ‘önderlik’ diyenler de o Türkiye’nin partilerinden biridir!
Binlerce köyü yakılmış, milyonlarca insanı sürülmüş, çocuklara zorla el koyup onlara silah vererek dağlarda katledilmiş bir coğrafyanın kimi bireyleri de böyle bir partiye destek vermekle, o ‘harekete’ aidiyet hissetmekle elbette övünebilir. Seçmenleri, ideologları ve teşkilatları ile demokratik modernite projesinin gönüllü inşacısı bir Türkiye partisi olmayı diğer partiler kadar hak etmiş olmalılar.
Türklük sözleşmesi geride kalmamışken, 40 yıllık pratiklerinden ve en az yüz yıllık teorilerinden süzülüp gelen bir ‘Türkiyelilik sözleşmesini’ oldu bittiye getirir gibi Kürdlere sahiplendirmeye çalışan bu anlayış elbette kurguladığı Türkiye’nin toplumsal sözleşmesini Türkiye toplumunun tartışmasına açıyor; ancak aynı tartışmayı Kürd seçmenleriyle yapmıyor çünkü onlar her dediklerini savunur ve çünkü o seçmenlerin itiraz geliştirdiği görülmemiştir.
Bu Türkiye partisinin dağa götürülen her bir çocuğun kimlik bilgilerini PKK’den isteyip akıbetlerini sorması ve çocukken dağa götürülmüş her kim varsa rehabilitasyondan geçmesini istemesi gerekmez mi? Aksine, geçmişte PKK’den çocuklarını isteyen aileleri ‘MİT’ten para alıyorlar’ diyerek suçlayan, çocuklar için ‘iradeleriyle dağa çıkıyorlar, getiremiyoruz’ diyen bu çevreye Türkiye partisi olma yolu açıldı. Demekki çocuklar dağdaki, sürgündeki ya da cezaevindeki babalarını özleyip türkü söyleyebilir ve bu onlara dokunur ama dağdaki çocuklar babalarını özleyip, görmek isteyip türkü söyleyemez. Hele dağdaki çocukların anneleri bu Türkiye partisinin kapısında bekleyip çocuklarını isterse bu da dokunaklı ve içtenlikli sayılmaz.
Kürdlerin devlet, Hizbullah ve PKK arasında sıkıştırılmasına karşı çıkmayanlar; günümüzde de Ankara’daki siyasi çalkantıda ittifakların ve partilerin çekişmelerine Kürdlerin sıkıştırıldığını, bölgesinde yaşayan toplumun hala kaybettiğini, görmezden gelindiğini fark ettirmemeye çalışıyor.
Kürd bireyleri kendisine ve coğrafyasına kaybettirmiş, kaybettiren birey ve yapılardan uzak durmalıdır. Suçlunun gücünü, etkisini, vahşiliğini tartarak, sınayarak suçlarını görmezden gelmek, aklamak bireye kötü hissettirmelidir.
En son 6-8 Ekim ve hendekler esnasında Kürd toplumunu korumaktan kaçınanlar, sonrasında bir özürlerini ve pişmanlıklarını da Kürd toplumundan esirgeyenler elbette hak ettikleri yerdedir.
O gün de, bugün de bu çevreden bölgesinde yaşayan ve 40 yıldır sürekli altüst olmuş Kürd toplumu ve coğrafyası lehine bir yarar, iyileşme öngöremiyorum. Öyleyse bu sürece de destek vermek beni gelecekte utandırabilir.
Kürdün ‘Ankara’yı KürTler Türklerden daha iyi yönetir!’ cüretinin ve azminin partileşmiş hali ise bu beyanlar; bu söylemin ve pratiğin dışında kalmak gerekiyor.
Kimi Kürd ‘Türkiye kazanırsa, Türkiye rahatlarsa, demokratikleşirse mutlaka Kürdlerin de payına iyi kötü bir şeyler düşer’ diyor. Türkiye kazandığında Kürdlerin coğrafi olarak bir şeyler kazandığına dair örnekler neler?
Kürdler kendi paylarını önceden ilan edebilir, diretebilir. Bu payı hangi ittifak ya da parti açıkça onaylarsa, bölgesinde yaşayan Kürdler de böylelikle kazanmayı, oyunu etkilemeyi öğrenebilir. Denemeye başlamak lazım.
Bölgesel felaketleri; toplumsal kimlik, zihinsel, ekonomik, moral, nitelikli işgücü erozyonunu durdurmaya çalışıyoruz. Bu siyaset değildir. İttifaklar ya da partiler arasında ayrım ya da tercih yapmıyoruz. Bölgemizden bakıp, bölgemizden ayrılmadan, taşmadan bu açık halimizle bölgesel kazanmayı istiyoruz.