Evet, Kürtlerin bölünmüşlüğü ve mağduriyeti, çok şık giyinen medeni bir insanın ayakkabısının içinde bir çakıl taşı gibi kalır. Medeni insanlığı sürekli rahatsız eder.
Bu değerli ve onlarca kitabın yerini tutacak çalışma, bütün ince detayı ile anlatılmış son 200 yıllık Kürdistan/Kürtlerle ilgili bir Tarih kitabıdır.
Üç yüz otuz dört sayfa gibi bir hacme sahip olmakla ve binlerce detay içermekle beraber bir nefeste okunabilen bir edebiyat şaheseridir.
20. Yüzyıl, bilimlerde ve teknolojide çok harika gelişmeler gösterdiği halde, sosyal ve siyasal olarak kimsenin memnun olmadığı hastalıklı halinin teşhis ve tedavi kitabıdır.
Bu hastalıklı halinin de baş sebebi, bencil, sömürgeci ve başkaları için sürekli olumsuzluklar üreten İngiliz siyasetinin iyi bir analizidir.
Nitekim bu olumsuzlukların en acıklısı, Kürtlerin dört-beş devlet arasında bölünüp sürekli trajediler yaşamalarını gösteren bir gösterge-bilim kitabıdır.
Evet, Kürtlerin bölünmüşlüğü ve mağduriyeti, çok şık giyinen medeni bir insanın ayakkabısının içinde bir çakıl taşı gibi kalır. Medeni insanlığı sürekli rahatsız eder.
Demek böyle değerli çalışmaları, değil bölücülükle suçlamak, asıl bölücüler bu altı maddede anlatılan acıları görmeyenlerdir.
Ben bir Kürt olarak bine yakın açığımı bu kitapta hissettim. Ve bütün bunlara çözüm olacak beş maddelik bir nutku günümüz diline çevirip, İsmail Hocamdan yayınlamasını rica edeceğim. Çünkü İsmail Hocam, çözüm noktası olarak sürekli Birleşmiş Milletleri gösteriyor. Galiba Kürtler şu aşağıdaki dokuz maddeyi tam uygulasa bütün dünya ve BM, onların duasına âmin diyecektir. (02.01.2024/Bahaeddin Sağlam)
31 Mart, 1909 Tarihinde Kürtlerin Haklarını Savundu diye İdamla Yargılanan Said Nursi’nin Divan-ı Harb-ı Örfi'de (Sıkıyönetim Mahkemesinde) Sunduğu Müdafaasının (Savunmasının) Hatimesi (Ana Maksadı:)
(Bu savunmada ebna-yi cinsime de (soydaşlarıma da) birkaç söz söylemezsem bence bahis (konu) tamamlanmış olamaz.)
Ey Asuriler ve Keyaniler’in (İranlıların) cihangirlik (İmparatorluk) zamanında pişdar (destek) kahraman askerleri olan arslan Kürtler! Beş yüz senedir yattığınız yeter. Artık uyanınız, sabahtır. Yoksa yabani bir çöl olan bu dünya sahrasında vahşet ve yabanilik sizi yağma edecektir.
İyi biliniz ki: Allah kâinatı bilimsellik üzere yaratmıştır. Kâinat bir makine gibi işliyor. Bu makinanın düzeni olan ve evrenin her tarafına yayılan ve dallanan nurani (ışınsal) çekim kanununun koyucusu olan İlahi hikmet (yüce bilimsellik) zaman üstünden kader parmağını kaldırmış size emrediyor ki:
1) Bölünmüşlük ile dağınık su damlaları gibi zayi olan milli güç ve duygularınızı, milliyetçilik düşüncesi ile birleştirip yekvücut yaparak, atomların arasındaki küçük çekim gücünün toplamı gibi bir milli çekim gücü oluşturarak, Kürt gibi büyük bir gezegeni döndürerek, İslam ve Osmanlı güneşinin kafilesinde ve çekim gücüne tabi tutarak, aydınlık saçan bir yıldız gibi genel dengeyi ve umumi düzeni muhafaza ediniz.
2) Ayrıca, Hürriyet denilen Sübhan ve Ağrı dağları gibi, geleceğin dağlar gibi büyük devlet- lerinin tepesinde ayağa kalkmış bir Sultan gibi size diyor ki: Başta tutku ve duygularınız olmak üzere hiçbir şeyin esaretinin altına girmeyin. Başkasına tecavüzü asla caiz görmeyin. İşte bu Hürriyet ve özgürlük devleti size gür bir sada ile diyor ki: Siz Kürtler geçmiş zamanın derin derelerinde kalmışsınız. Çok cahil ve fakirsiniz. Yükselmeniz için cehalet ve yoksulluğa hücum ediniz. Ve bunun için de Fenler, Sanayi ve Silah başına geçiniz.
3) Ey Kürtler, sizler kader eliyle yaratılışınızda ekilen çok büyük yetenek ve kabiliyetlere sahipsiniz. Bu yetenek ve kabiliyetler, zaman ve zeminin oluşturduğu birçok katmanlar altında kalmış ve önemli bir katman oluşturan Sultan Abdülhamid’in (ve M. Kemal’in) istibdat ve baskılarının gitmesi ile omuzlarınızdaki cehalet ve gafletin hafiflemesiyle dirilmeye kalkmış; ruhlanıp canlanma belirtilerini gösteriyor. Bütün bunlar hayatta varlık absürt değildir dedirtiyor. İşte bu içinizdeki yazılımları (kaderi) ve asil karakterleri, eğitim ve bilimler ile sulama vakti gelmiştir. Yoksa her birisi bir hakikat mektubu olan o canlı genler ve yazılımlar, ya kuruyacaktır veya bozulacaktır.
4) Ayrıca, sizde çok şiddetli ihtiyaçlar var. İhtiyaç ise medenileşmenin babası ve kalkınmanın kurucusudur. Bu ihtiyaç Üstadı size sillesini kaldırıp emrediyor ki, ya hayat ve özgürlüğünüzü bu vahşi dünya ortamında kaybedeceksiniz veya medeniyet meydanında balon ve trene (şimdi füze ve uçağa) binerek istikbali (geleceği) karşılayarak, eski birlik ve canlılığınızı geri alıp mükemmellikler mabedine koşacaksınız.
5) Evet, milliyet denilen yüce bir duygunuz olmalı. Bu duygu ile geçmişin derelerinde ve şimdiki zamanın sahralarında ve geleceğin dağlarında oturan Rüstem-i Zal ve Selâhaddin-i Eyyubi gibilerle beraber bir çadırda oturup akraba olursunuz. Bu milliyetçilik fikri, milyonlarca insanın şerefi ile ve haysiyeti ile kişiyi şereflendirir. Bu duygu size diyor ki: Her biriniz bir millet kadar büyüyebilirsiniz. Her biriniz bir millet kadar hayattan lezzet alabilirsiniz. Milletinizin her ferdinin hayatı sizin hayatınız olur. Evet kimin himmeti (ilgi alanı) milleti ise o tek başına bir millettir. Evet, milliyet fikri insanı bencillik gibi aşağı huylardan kurtarıp insana yüksek ahlakı yaşattırır.
6) Ve Demokrasi denilen, milletlerin mutluluğunun altyapısı ve milli hakimiyeti garantileyen ve sosyal hayat makinasının motoru ve bireylerdeki küçük teşebbüs ruhunu canlandıran ve bunları istibdat ve baskıların söndürmesinden kurtaran, kutsal istişare diye bir hakikat var. Sizi imtihan meclisine davet ediyor. Siz Kürtlerin de rüşt yaşına erdiğinizi ve vesayete muhtaç olmadığınızı görmek istiyor.
Siz de imtihana hazırlanınız. Aranızdaki birliği sağlamakla varlığınızı gösteriniz. Milliyet fikri ile şahsi düşünce ve algınızın, milletiniz namına olduğunu ispat ediniz.
7) Evet, Kürtlerde, geçmiş zamanda onların dağınıklığına ve perişaniyetine sebep olan ağalık fikri, bencilce davranışlar ve benlik gibi şeyler, şimdi medeniyetin mutluluk sarayında icat ve keşiflere ve kişisel teşebbüslere ve özgürlük düşüncesine dönüşecektir. Evet medreseleriniz tam bir Milli Meclis gibi tartışmalı geçiyor. Şafii mezhebi kişisel girişimciliği emrediyor. Bu durum başta teşebbüs-ü şahsi olmak üzere Meşrutiyet ve Demokrasinin Kürtlerde her alanda tutunacağını gösteriyor.
8) Ayrıca Kürtler, milli duyguları hep cesaret diye anlamışlardır. Şecaatte daima zirve olmuşlardır. Onların mektebi dağlar, kalemleri kılıç ve silahlar olmuştur. Ve bu eğitimde akıl ve bilim, hep duygu, intikam ve bilinçaltına esir olmuştur. Şimdi duygu ve kalpten akla ve bilime bir menfez açmalısınız. Kuvveti aklın imdadına, hissiyatı düşüncenin arkasına vermelisiniz. Ki medeni cesaret meydanında namus-u milli (milli haysiyet) payı-mal (paramparça) olmasın. Ey Kürtler, kılıcınız fenler ve sanayi çeliğinden olmalıdır.
9) Hem de anadili denilen milli duygular ışınlarının makesi (aynası) ve edebiyat meyvelerinin ağacı ve eğitimin ana arteli ve olgunluğunuzun göstergesi; doğrudan doğruya herkesin vicdanına bir menfez açmakla yalın ışık gibi etki eden Kürtçe denilen bir değeriniz var. Maalesef sizin ihmalinizle, Tuba ağacı gibi dalları yaygın bu anadiliniz karışık ve bazı dalları diğer diller ile aşılanmış ve medeniyet dili olan edebiyatta eksik kalmıştır.
İnsandaki kaderin sikkesi (mühür ve değeri) lisandır. İnsanın fotoğrafı ise lisan sayfasında resimlenen edebi dekordur. Anadili ise doğal olduğundan, lafızları çağırmadan dile gelirler. Alış-veriş yalnız mana ile kaldığından zihin çatallaşmaz. Ve anadili ile giren bilgiler taş üstüne kazılan yazı gibi ebedi kalır. Ve o anadili giysisi ile görünen her ne olursa alışık (menus) olur.
Bu konuda Kürtçe Alfabe ve Gramer kitabını hazırlamakla Mutkili Halil Hayali, önemli bir eser ortaya koymuştur. Güzel bir başlangıç yapmış, yarışı birincilikle bitirmiştir. Ehl-i hamiyeti onun izinde yürümeye davet ediyorum.
Bediüzzaman Said-i Kürdi