Yeni Özgür Politika gazetesinde haber değeri taşıyan ve HDP/PKK tavanından ve politik tabanından en ufak bir tepki dahi almayan monitoring\'in (izleme süreci) engellenmesi beyanatlarıdır. Bu üzerinde durulması gereken, şeref ve namus davası olan bir ayrıntıdır. Kim, niye ve neden bu tarihi fırsatı engellemiş, sabote etmişti, bu tarihi ihanete bulaşmıştır!?
Ertuğrul Kürkçü\'nün gayet aklı selim bir şeklide Yeni Özgür Politika gazetesinde dillendirdiği beyanatlara olumlu veya olumsuz bir refleks dahi göstermeyen HDP\'li yetkililer ve tabanı, eleştiri hakkını bize pas geçmiştir.
Dolayısıyla, Kurdistanî bir gazeteci olarak tepki mi şu şekilde dile getirmek istiyorum.
Kurdistan\'ın kuzeyini, tarihteki ikinci Moğol İstilası diye adlandırılabilcek boyutta saldırılara maruz bırakıp, harap eden ve yıkıma uğratan hendek fiyaskosu, vicdan ve onur sahibi tüm Kurdler\'de yıllarca telafisi olmayacak travmalar doğurmuştur. Kuzey Kurdlerinin, Başûr ve Rojavayê Kurdistanê parçalarındaki tarihi ulusal kazanımlar ve askeri, siyasi atılımlar ile devlet karşısında elde ettiği (siyasi, fikri) psikolojik üstünlüğü; maalesef ki yüz karası hendek girişimleri ile boşa çıkarılmış, halk umutsuz ve kör bir sessizliğe itilmiş ve sindirilmişir. Evler yakılmış,insanları diri diri ateşlere atılmış, şehirler talan edilmiş, sivil insanlar sokak ortasında cesetleri ile vahşi doğaya terk edilmiş, yüzbinler dolayında Kurd göç seli yaşamış, Kurd şehirlerinde insanlığa ve insan olmaya dair hiçbir şey bırakılmıştır.
Ne tuhaftır ki, bu danışıklı dövüşün \"farklı tarafları\" olan ve aynı cephenin karşı uçlarında duruyor gibi görünen ama aynı sonuca hizmet edenlerin beyanatlarına göre, savaşın kaybedeni olmamıştır. PKK tarafı kazdığı hendekleri, döşediği mayınları, Kurdistan\'ın viranına sebeb olan tarihi hatasını sahiplenmiş, yıkıma ve talana sebebiyet verenleri(devleti)sahiplenip aklayarak, AKP hükümetini hendeklere gömdüğünü iddia etmiştir. Devlet ise klâsik katliamcı uygulamalarını, modern savaş teknik ve taktikleri ile yinelemiş, sözde \"vatandaşım\" dediği Kurdleri ezip geçmiştir. Devlet, kendisine ve yüce bekasına hizmet eden hendekleri bahane ederek, Kurd Ulusuna olan tarihî düşmanlığını ve kinini bu çağda, bütün dünyanın gözü önünde tekrar kusmuştur. Ve ona göre de binlerce karşıtı imha edilmiş, savaş kazanılmış, \"vatandaşları\" rahata ve huzura kavuşturulmuş, savaş kazanılmıştır.
Savaşı kimin kazandığını akıl ve vicdan sahibi insanların vicdanına bırakarak, rahatlıkla şunu diyebilirim ki, bu savaşın kaybedeni sadece ve sadece Kurd milleti olmuştur.
Yukarıda kısaca değindiğim iki ucu boklu değneğin ortaya çıkardığı tablodan daha vahaim olan bir şey var ki, o da Kurd katliamına adı karışmış zatın torunu olan Ertuğrul Kürkçü\'nün, Yeni Özgür Politika gazetesinde haber değeri taşıyan ve HDP/PKK tavanından ve politik tabanından en ufak bir tepki dahi almayan monitoring\'in (izleme süreci) engellenmesi beyanatlarıdır. Bu üzerinde durulması gereken, şeref ve namus davası olan bir ayrıntıdır. Kim, niye ve neden bu tarihi fırsatı engellemiş, sabote etmişti, bu tarihi ihanete bulaşmıştır!? Bu tepkisizliğe, kendini Kurdistanî veya Kurdistan medyası olarak tanıtan/gören ama köşesine taşımayan,veya değer bulmayan medya ve iletişim platformları da dahildir!
HDP/PKK\'nin Ertuğrul Kürkçü\'nün bu beyanatlarına tepki göstermeyişi veya açıklık getirmeyişi, yukarıdaki tezlerin doğruluğunu güçlü kılmaktan öte, onlara kesinlik kazandırmaktadır. Ve akla şu soruları getirmektedir.
Eğer gazetenizde haber değeri bulan bu beyanatları talihsizlik olarak isimlendirirsek,
1 Siz, kendi yandaş gazetenizi okumuyor musunuz, Kürkçü\'nün ihanet beyanatları gözünüze çarpmadı mı?
2 Medyanız sizin denetiminizde değil de, başka birimlerin mi (MİT demiyorum) denetiminde?
3 İlk iki soruyu okur okumaz reddettiğiniz gerçeğine binaen, bahsi geçen haber sizin denetiminizden geçtiğine göre, bu tarihi ihaneti neyle açıklamaya çalışacaksınız?
Bütün bu hakikatler ışığında, Kurdlerin asıl merak ettiği şey ise, neden Kurdistan Ulusal sorununu, uluslararası arenaya taşımaMA gayreti içindesiniz? En büyük politik sloganlarınızdan biri olan, \"önderlik Kurdleri bütün dünyaya tanıttı, bir kendilerine tanıtamadı\" sloganını da mı demokratik tirkiye\'ye kurban verdiniz? Buraya kadar anlattığım \"saçmalıklar\" yüzünden beni şimdiden hain, işbirlikçi, şu-bu diye isimlendirmenize cevaben şunları dile getirmek istiyorum. Eğer ki yanılıyor ve hatta karalıyorsam, o zaman Kurd milletine ve kamuoyuna şunları açıklar mısınız?
Leyla Zana\'nın AP\'da, Kurd meselesi iç meseledir çıkışı, hangi stratejinizin bir parçasıdır. Yine Öcalan\'ın Çözüm Süreci diye adlandırılan süreçte, \"üçüncü bir göze gerek yok, bunu biz kendi aramızda hatta gerekir ise mecliste hallederiz\" beyanlarını hangi taktiğinizin, neresine koyacaksınız. Son olarak, komünal bir köye muhtare (muhtar cinsiyetçi bir kavram) dahi olamayacak Figen Yüksekdağ\'ın Ankara\'daki Sayın Berzanî ve HDP görüşmesinde haddini aşarak, \"bu bizim iç meselemizdir, dışardan müdahale istemiyoruz\" söylemlerini, her gün dilinizden düşürmediğiniz ulusal birliğin neresine iliştireceksiniz.
Hakkınızı teslim etmek gerekir ki, halihazırda Kuzey Kurdleri\'ni, en azından evleri yakılıp yıkılan Kurdleri büyük bir oranda siz temsil ediyorusunuz, şimdilik. Peki neden temsilcisi olduğunuz tabanın sorun ve dramlarının hem ulusal hem de uluslararası alana taşıyacak kanalları kesiyor, hendeklere gömüyorsunuz? Yoksa uluslararası gözlemlerin ışığında çıkacak olan sonuçlarda, hendek gerçeğinin fifty-fifty üzerinize yıkılacağını bildiğiniz için mi, izleme sürecini engellediniz? Bunu zaman bize gösterecek. Ve gerçek şu ki, siz izleme sürecini şimdilik ertelediniz ama engelleyemediniz.
Bütün bu gerçekler bir yana, demokratik cumhuriyetinizi kurdunuz nihayet. Ve o demokratik cumhuriyette,bu gün sizden başka kimselerin konuşma hakkı yok. Bırakın konuşmayı, savaş ve acılara dayanamayan ve ağalayan, inleyen, haykıranlara dahi tahammülünüz yok. Ve bu gün, özlemini duyduğunuz o komünal yaşam ütopyasını kısmen de olsa hayata geçirmeyi başardınız maalesef. Çünkü kadim Cizîr-Botan bölgesi 2016 yılında, atalarının çok eskiden terk ettiği çadir û kon hayatına geri döndü. Ve \"özgür kadın\" haber ajanslarınız onlarla rahatlıkla diyalog kurabiliyor, komünal zenginliğin nimetlerinden olan ekolojik tepik, mor tandır, sergîn û kerme haberlerini büyük bir iş aşkıyla köşelerine taşıyabiliyorlar. Savaşın vahim sonuçları mı? Kimin umurunda! Ve sizleri temin ederim ki, eşini-çocuğunu-evini-barkını bu savaşta kaybeden desmal spî anneler, büyük bir heyecan ile röportaj veriyorlar. Çünkü halkalar sarayı yenmenin sarhoşluğunu yaşıyor,yoldaşlar!
Şunu bilmenizde fayda var ki baylar ve eşbayanlar, Kurd Milleti\'nin yaşadığı onca olumsuz hadiseleri,hukuksuzlukları uluslararası camiaya taşıma ve hukuki alanda hesap sorma fırsatını kaybetmesi, en az işgalcinin onlardan aldıkları kadar ağır sonuçlar doğuracaktır. Bu vahim durum ise, kahramanları ile birlikte tarihe geçecektir. Unutulmasın ki, eleştiri hakkını siz bize verdiniz ve biz de görevimizi yapıyoruz. Düşmana niye eleştiri getirmiyorsunuz diyen birileri mutlak olacaktır. Cevabımız ise şudur, düşman eleştirilmez çünkü o düşmanlığının gereğini yerine getiriyor.
Bize (Kurde) düşen tek şey ise, düşmanı saf dışı bırakmak ve vatanımızı barış içinde yüceltmektir.