Her birlik arayışı ve toplantısından sonra bir umut kırılganlığı yaşanmakta olduğu aşikardır ve ileriye dönük birlik arayışını çıkmaza sokmaktadır.
Bilindiği üzere Kürdistan’da acımızı da öfkemizi de sınırsızca yaşadığımız bir dönemdeyiz.
Savaş tamtamları çaldığı bir dönemde, 6-7 Şubat’ta Amed’te 6 kürt partisi tarafından bir konferans düzenlendi. Konferansa, 6 Kürt partisi yanında akademisyen, aydın, yazar ve bazı kanaat önderleri de katıldı.
Bu konferansa katılamadığım halde katılımcılardan aldığım bilgilerle konferans hakkında net bazı bilgileri elde etme imkanı buldum.
Edindiğim bilgiler ve kamuoyuna sunulan konferans sonuç bildirgesi baz alındığında, birlik adı altında yapılan bu konferansın durumu içler acısıydı.
Her birlik arayışı ve toplantısından sonra bir umut kırılganlığı yaşanmakta olduğu aşikardır ve ileriye dönük birlik arayışını çıkmaza sokmaktadır. Bu konferansın çağrı beyannamesinde vurgulanan “Savaşa hayır, Kürdistan’a evet” sloganının mucidi olan bu partilere katılımcılardan biri soruyor:
“Hangi savaşa hayır?
Arkadaşlarımız bilmiyorlar mı önümüzde ki 20, 30 yıl boyunca Kürdistan’ın bütün parçaları şavaş alanı olacak?
Siz savaş istemiyorsanız bu başka bir şeydir. Bilmiyor musunuz bölgede ve dünyada yeni bir nizam oluşturuluyor ve bu nizam savaş üzerine oluşturuyor?
Sadece Şengalde 1500 pêşmerge şehit düşmüştür Siz Pêşmergelerin DAİŞ’e karşı verdiği savaşına karşı mısınız?
Kobanê’de 1600 gerilla şehit düşmüştür Siz Gerillanın savaşına karşımı sınız?” diye soruyor.
Sorun tamda burada başlıyor. Konferansı tertip eden partiler cevaben Başur ve Rojava’yı kastetmediklerini dile getiriyorlar. Egemen güçlerin Kürdistan topraklarını diğer halklar arasında bölüştürerek birleşmesinin zor bir duruma getirdiklerini biliyorduk yalnız bu Kürdistanî partilerin yöneticilerinin’de Kürdistan’ı böyle algıladıklarını bilmiyorduk.
Bu partilerin pratiklerine ve söylemlere bakınca ilke edinememiş çelişkilerle dolu partiler olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu partiler, hala soğuk savaş döneminin argümanlarıyla Kürdistan sorununu değerlendirmeye çalışıyorlar.
Konferansa katılan birçok aydın ve yazarın somut olarak sundukları önermeler, ne yazık ki konferans sonuç bildirisine yansıtılmamıştır.
Tartışmak birlikte iş yapmaya yönelik olmalıdır. Bu tür konferans ve toplantılarda iş olarak sadece sonuç bildirisi düşünmek gizli işsizliktir. Kaldı ki konferansta tam anlamıyla bir sonuç bildirisi de üretilememiş, bildiri düzenleyen gruplar adına yayınlanmıştır. Dört parçası ile savaş alanına dönüşen bir ülkede siyasi iddialarda bulunmak bu durumun gerektirdiği işleri programlamakla mümkündür. Bir sonuç bildirisi ile müzakereye bizi de katın çağrısı görünürdeki Kürdistan’iliğin altındaki Türkiyeciliği açığa çıkarmıştır.
PKK nin toprak ve statü talep etmiyen vekalet savaşı, Kürdistan’ın diğer parçalarında verilen bağımsızlık savaşı ile karıştırılmıştır. Konferansa katılan aydın, akademisyen ve yazarların Kuzey Kürt gündemini tıkayan PKK nin vekalet savaşına yönelik eleştirileri es geçilmiş ve bildiriye yansıtılmamıştır. İşgal devletine karşıda çekingen ve uzlaşmacı bir dil kullanılmıştır.
“Kürdistan’a evet, Savaşa Hayır” diyen o partilerin Surda teşkilatları yoktur, Yöneticileri Cizre’de işgalci devlet tarafından öldürülenlerin cenazelerine gidip saf tutmamıştır.
Cizre, Nusaybin ve Sur ve Silopi’de, halkı provokasyonlardan koruma amaçlı herhangi bir girişimleri olmamıştır.
Jiyan Timurtaş
08/03/2016
Bitlis