AK Parti ile MHP’nin 16 Nisan Referandumuna yönelik zorunlu ortaklığı, Kurdistan Bölgesi Başkanı (KBY) Mesud Barzani’nin Türkiye ziyaretiyle çatırdamaya başladı.
Ankara’nın daveti üzerine Türkiye’ye gelen KBY Başkanı Mesud Barzani’nin ziyareti esnasında Atatürk ve Esenboğa Havalimanlarında Kurdistan bayrağının göndere çekilmesi milliyetçi ve muhafazakar kesimlerde AK Parti’ye yönelik bir öfke ve galeyana yol açtı.
Daha önce yaşanan tartışmalarda tarafların karşı tarafın hassasiyetlerini göz önüne alır üslup sergilemelerine rağmen, Kurdistan bayrağı krizinde bu hassasiyetin sergilenmemesi dikkat çeken bir gelişmeydi.
Kürt bayrağının göndere çekilmesini skandal, aymazlık ve rezalet olarak nitelendiren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Peşmerge ne zaman bayrağa sahip olmuştur? Bizim Barzani’nin bayrağını görmeye kesinlikle tahammülümüz yoktur. Türkiye’ye kefen biçen çürümüşün ağırlanması milli vicdanı rahatsız etmiştir.” şeklinde tepkisini ve hezeyanını dile getirdi.
Bahçeli’nin tepkisine gecikmeden yanıt veren Başbakan Binali Yıldırım, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin ‘özerkliği’ne dikkat çekerek, yeni bir durum varmış gibi algı yaratıldığını vurguladı ve “Irak anayasasına göre, Kürdistan Bölgesel Yönetimi özerk bir yapıdır. Parlamentosu, başbakanı, bakanları, bayrağı vardır ve dünyada da bu şekilde tanınır.” diyerek, milliyetçi kesimlerin ve Bahçeli’nin tepkisinin ardniyetli olduğunu ima etti.
Bayrak kriziyle ilgili açıklamalarda bulunan Devlet Bahçeli’nin konuşmasında dile getirdiği bir diğer nokta ise AK Parti ile MHP arasındaki geçici ortaklığın pamuk ipliği misali ne denli zayıf olduğunu dışa vuran bir diğer emare idi.
AK Parti’ye yakınlığıyla bilinen Hürriyet gazetesi yazarlarından Abdulkadir Selvi, 22 Şubat tarihli yazısında, iki parti arasındaki ‘referandum mutabakatı’na dikkat çekip Başbakan Yıldırım’ın ‘Bozkurt’ işareti yapmasına ilişkin bir uyarıda bulunmuştu: “AK Parti ile MHP’nin yakınlaşmasını bekliyordum da doğrusu bu kadarını beklemiyordum. AK Parti önemli oranda Kürt seçmene sahip olduğu için MHP ile mesafesinde dikkatli olması lazım.”
Selvi’nin bu uyarısı AK Parti’nin desteğiyle MHP’de başkanlık koltuğunda oturmayı sürdüren Devlet Bahçeli’yi fena kızdırmış olmalı ki, Selvi’ye yönelik ağır hakaretler içeren bir konuşma yaptı.
“Doğan medyasının bu Selvi’si” olarak tanımladığı Selvi’nin MHP’ye özel bir husumet beslediğini ileri süren Bahçeli’nin sözleri son derece sertti: “MHP’yi Kürt kardeşlerimizin karşısında gösteren her kim varsa hem bölücü hem de Türkiye düşmanıdır. Bu kalem ve kılıç artığı şahsın MHP’ye menfi tutumu bellidir, ama AKP’ye dost mu hasım mıdır? Türk-Kürt arasına nifak sokan ya şerefsizdir, ya teröristtir, ya da zulmün oyuncağıdır.”
AK Parti’nin son kullanma tarihi 16 Nisan olarak gözüken MHP geçici ortaklığının, HDP ile gerçekleştirilemeyen işbirliği nedeniyle zorunlu olarak geliştiğini ileri sürmek yanıltıcı bir tespit olmayacaktır.
Zaten stratejik bir derinliğe sahip olmayan ve her iki tarafın da zorunluluk nedeniyle sürdürdüğü bu geçici işbirliğinde sümen altı edilmeye çalışılan uzlaşmaz çelişkiler bayrak kriziyle birlikte görünür olmaya başladı.
AK Parti tarafından gerçekleştirilen anketlerde MHP içindeki Hayırcıların tahmin edilenden çok daha fazla olduğunun da açığa çıkmasıyla, MHP ile gerçekleştirilen bu taktiksel işbirliğinin, Selvi’nin yazısında dile getirdiği Kürt seçmen hassasiyeti nedeniyle faydadan çok zarar getirdiği görüşü hakim olmaya başladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın referandum çalışmaları kapsamında 16 Nisan’a kadar 30 ile gideceği açıklanmasına rağmen, Erdoğan’ın bu sayıyı ikiye katlayıp en az 60 ile gideceği beklentisi de Evet oylarının henüz istenen seviyeden çok daha aşağılarda olduğunun bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.
AK Parti’ye veya HDP’ye yakın olan Kürt seçmenin büyük bölümünün, AK Parti ile MHP arasındaki yakınlaşmadan büyük bir rahatsızlık duyduğu ve bu rahatsızlığın AK Parti içerisinde son süreçte daha fazla dillendirilmeye başladığı ileri sürülüyor. MHP tabanına eskisi gibi hakim olamayan Bahçeli'nin, başkanlığını sürdürmek için AK Parti'ye göbekten bağlı olması nedeniyle geri adım atamayacağına dikkat çekiliyor ve MHP seçmenine daha fazla şirin gözükmenin siyasal kazanımlarının olmayacağı öngörülüyor.
Kurdistan Bölgesi Başkanı Mesud Barzani’nin Türkiye’ye davet edilmesi ve İstanbul ile Ankara’da Ala Rengin’in göndere çekilmesi, AK Parti’nin MHP ile geliştirdiği ortaklığı artık eskisi gibi önemsemediği ve referandum konusunda Kürt seçmene göz kırptığı şeklinde değerlendiriliyor.
Mesud Barzani'nin Ankara temaslarının ardından kulislere sızan talepleri arasında bulunan "Kurdistan’ın bağımsızlık girişimlerinin desteklenmesi, Musul sonrasında oluşacak yeni yapılanmaya karşı çıkılmaması, Batı Kurdistan’da ENKS’nin desteklenmesi ve Türkiye’de tutuklanan HDP’li siyasetçilerin serbest bırakılması” gibi taleplerin geçmişe nazaran daha ılımlı bir şekilde karşılanması da yakın dönemdeki değişimin sinyalleri olarak kabul ediliyor.
Mesud Barzani’nin ülkelerin uluslararası siyasetlerindeki temel formül olan “Kazan Kazan” yaklaşımı çerçevesinde yaptığı görüşmeler neticesinde Ankara’dan memnun bir şekilde ayrıldığı göz önüne alındığında AK Parti-MHP ortaklığının ciddi bir darbe aldığı öngörülebilinir.
Son gelişmeler 16 Nisan referandumunu belirleyecek anahtar oyların yer değiştirdiğini, referandumun kaderini belirleyecek oy potansiyelinin milliyetçi kanattan kayarak Kürtlere geçtiğini gösteriyor.