Şengal'de Peşmerge-YBŞ çatışmasının analizi

Xanesor\'da Peşmerge ile YBŞ\'yi karşı karşıya getiren çatışma, PKK\'nin partisel çıkarlarını Kürt halkı ve Kurdistan davasının üstünde görme yaklaşımının tipik örneklerinden sadece biri. PKK, Şengal\'de Ezidi halkını korumak için değil, PKK\'nin tüzel çıkarlarını savunacak halk kitleleri yaratma misyonuyla bulunmaktadır.

07.03.2017, Sal - 12:31

Şengal'de Peşmerge-YBŞ çatışmasının analizi
Haberi Paylaş

Geçtiğimiz hafta Perşembe günü Kurdistan Bölgesi’nin Xanesor ile Sinunê Bölgelerinde sınır güvenliği sağlamak için gönderilen 500 kişilik Roj Peşmergeleriyle, PKK tarafından oluşturulan Şengal Savunma Birlikleri arasında yaklaşık 3 saat süren trajik bir çatışma yaşandı.

Çatışma neticesinde (YBŞ’lilerin açıklamasına göre) 2 HPG üyesi ile 7 YBŞ’li yaşamını kaybetti, 20’nin üzerinde YBŞ’li ve 4 Peşmerge yaralandı.

Aradan geçen dört günün ardından, bulanık su berraklaştıkça, çatışmanın ardındaki gerçekler birer birer açığa çıkmaya ve büyük resim net bir şekilde görünür olmaya başladı.

Rojava Peşmergeleri Xanesor ve Sinunê Bölgesine niçin gönderildiler?

Xanesor Güney Kurdistan ile Batı Kurdistan sınırına yakın küçük bir Ezidi kasabası olmasına rağmen PKK açısından onu hayati kılan bir öneme sahip. Rojava sınırlarının tümü Kurdistan Bölgesi’nin kontrolünde iken Xanesor’un bulunduğu sınırın her iki tarafı da PKK kontrolünde.

PKK’nin bir kaşık suda niçin fırtına kopardığı bu nedenle gayet anlaşılır. Çünkü burası Batı Kurdistan ile Güney Kurdistan arasında kontrolsüz ticaretin ve kaçakçılığın yapıldığı yegane çıkış kapısı ve PKK’nin Rojava ile bağlantılarını gerçekleştirdiği tek nokta. PKK Rojava ile etkinliğinin sekteye uğramaması için Şengal ve özellikle Xanesor’a muhtaç.

Suriye ve Irak’taki gelişmeleri yakından takip eden gazeteci Vladimir Wan Vildenburg çatışmanın ardından sosyal medya hesabından yaptığı bir paylaşımda, Rojava Peşmergelerinin Xanesor’a saldırmadığını, Xanesor üzerinden Hawl yakınlarındaki Suriye sınırına geçmek istediklerini, çatışmaların bunun üzerine başladığını dile getirdi.

Vildenburg’un bu açıklamalarına ilaveten, AK Parti’ye yakınlığıyla bilinen Abdulkadir Selvi’nin bugün Hürriyet’teki köşe yazısında dillendirdiği tespitler, Rojava Peşmergeleri’nin niçin sınıra konuşlanmak istediğini anlaşılır kılmaya başladı.

ABD’nin Rakka Operasyonu’nu iki koldan gerçekleştirmeyi planladığını aktaran Selvi, birinci kolun Suriye’de Menbiç’ten Rakka’ya hareket edecek ABD özel kuvvetleriyle YPG\'nin oluşturacağını belirtti.

Selvi’nin sürpriz olarak nitelendirdiği Kurdistan Bölgesi’nden Rakka’ya doğru hareketlenecek yaklaşık 3.000 Amerikan Özel Kuvvetiyle 4.500 civarındaki Rojava Peşmergesinin katılacağı ikinci kol, Roj Peşmergelerinin sınıra konuşlanmalarını izah eder bir gelişme olarak nitelendirilebilir.

Son günlerde askeri kaynaklar ABD’nin Rojava Peşmergelerinin de Suriye’deki anti IŞİD savaşına katabilmek için PYD tarafına yoğun bir baskı uyguladığını dillendirmekteydiler. Kaldı ki ABD’nin bu yönlü planları yeni değil, oldukça eskiye dayanmaktaydı. Ancak, PKK’nin bu konudaki ısrarlı tavrı nedeniyle bugüne kadar bu plan gerçekleşmedi.

Dün bir açıklama yapan Roj Peşmerge Birliği Genel Komutanı Şervan Derki, “6 bin Roj Peşmergesinin 3 bininin, Güney Kürdistan – Rojava sınırında 80 kilometrelik alan boyunca konuşlanmış durumda” bulunduğunu dile getirdi ve Peşmerge’nin Rojava’ya gitmesini ABD’nin istediğini vurguladı.

Derki’nin açıklamasında dikkat çeken bir nokta ise, ABD’nin resmi bir şekilde kendilerinden hazırlanıp Rojava’ya geçmelerini istediklerini ancak İran ve Suriye’nin buna karşı olduğunu, onların nüfuz ettiği PKK ve YPG’nin de buna engel olduğu” ifadesiydi.

Rudaw TV’de Peşmerge tarafından Xanesor saldırısında gözaltına yakalanan bazı YBŞ’lilerin anlatımları yayınlandı. Kendisini Heval Berxwedan olarak tanıtan bir YBŞ’linin söyledikleri, Şengal’deki çatışma öncesindeki provokatif ortamı işaret eden ürkütücü söylemleri barındırmaktaydı: “2 Mart\'ta YBŞ\'li bir savaşçı telefonla beni arayarak merkez binasının boyanacağını söyledi. Oraya gittiğimde ortalık savaşçı doluydu. Burada, Türklerin saldıracağını bu yüzden Xanesor karargahına giderek silah almam gerektiğini söylediler.”

Yine kendisini Heval Azad olarak tanıtan 17 yaşındaki bir diğer YBŞ’li’nin “Öğle saatlerinde YBŞ\'ye ait bir araç Xanesor pazarına geldi. Araçtan birisi inerek \'Neler olduğundan haberiniz var mı?\' diye sordu. Biz de \'Hayır bilmiyoruz\' diye yanıt verdik. O da, \'Peşmerge üniformasını giyen Türk askerleri gelmiş. Aralarında IŞİD\'liler de var. Niyetleri Xanesor\'a saldırmak. IŞİD gibi kadın ve kızlarımızı kaçıracaklar. Onları engelleyip kendimizi savunmamız lazım\' iddiasına bulundu.” şeklindeki ifadesi Roj Peşmergelerinin ilerleyişinin nasıl provoke edildiğinin de bir göstergesiydi.

Çatışmayı hangi taraf başlattı?

Kürtler açısından Xanesor’da yaşanan çatışmayı hangi tarafın başlattığı ön plana alınması gereken bir olgu değil. Çünkü sonuçta çatışanlar Kürt, yaşamlarını yitirenler ve yaralananlar Kürt, çatışmayı büyük bir keyifle izleyen ve ellerini oğuşturanlar ise Kürt sömürgecileri.

Bu nedenle çatışmayı hangi tarafın başlattığından ziyade, neden başladığı önem kazansa da, bilhassa PKK’ye yakın medyanın çatışmanın bir tarafını ihanetle, hainlikle, çetecilikle, terörizmle, düşmanlıkla suçlaması, Peşmergeye ve Kurdistan’ın asırlık köklü partilerinden PDK’ye kin ve nefret tohumları ekmesi karşısında bu sorunun da irdelenmesi önem kazanıyor.

Yukarıda dillendirilen gelişmeler, Rojava Peşmergelerinin Xanesor’a sevkiyatının YBŞ’lilere saldırmak amacıyla değil, Rakka Operasyonu kapsamında Rojava’ya geçmek amacını taşıdığını izah etmekteydi.

Tabi ki burada hedeflenen bir diğer amaç ise Kurdistan Bölgesi sınırları içerisinde yer alan, ancak Kurdistan Bölgesi’nin yasal güçleri tarafından korunmayan bir bölgenin ve sınır güvenliğinin sağlanması da muhakkak ki amaçlanmıştır.

Bilhassa Irak anayasasının 140. Madde kapsamındaki tartışmalı bölgeler arasında yer alan ve stratejik bir bölgede bulunan Şengal’in Kurdistan’a katılması son derece önemli bir kazanımdır.

Bir federal hükümetin meşru güçlerinin, kendisine ait sınırlarda özgürce dolaşmasından daha doğal bir şey olabilir mi? Bu meşru güçlerin, Kürt bir güç olmalarına karşın hiç bir yasal dayanakları olmayan silahlı güçler tarafından engellenmeleri kabul edilebilir bir durum değil.

Buna rağmen Kurdistan Bölgesi Peşmerge Genel Komutanlığı tarafından yapılan açıklamadan da açık bir şekilde anlaşılacağı üzere, Peşmergeler engellenme üzerine ilerleyişlerini devam ettirmemiş ve sorunu diyalog ile çözmeye çalışmışlardır.

Ancak PKK’nin bölgedeki komutanlarından Agid Civiyan ile Zeki Şingali’nin görüşmelerin ikinci etabında Kandil’den kendilerine talimat gelmedikçe karar veremeyeceklerini söylemeleri ve Peşmergelerin geçişine kesinlikle izin vermeyeceklerini söylemeleri fırtınanın kopmasını sağlamıştır.

PKK, Peşmerge’nin intikaline engel olmuş, bunu gerçekleştirecek gücü bulamayınca da saldırarak çatışmayı başlatmıştır. Tam bir yıl önce Kurdistan Bölgesi’nin Doğu sınırlarında PDK-İ peşmergelerinin konuşlanmasına izin vermeyen ve bir Peşmergeyi öldüren PKK, bir yıl sonra bu kez Batı sınırında Roj Peşmergelerinin ilerleyişine engel olarak bir diğer çatışmanın müsebbibi oldu.

Yaşanan çatışma ile mazlum rolüne bürünen PKK, Şengal\'deki krizin derinleşerek içinden çıkılmaz bir hal almasını sağlayarak, Rojava Peşmergeleri\'nin Rojava\'ya geçmelerini engelleyerek ve bir taşla birden fazla kuş vurmuş, İranlıların emellerinin gerçekleşmesine

Şengal’de İran ve Irak’ın menfaatleri nelerdir?

Nüfusunun büyük bölümünü Şiilerin oluşturduğu Irak, Saddam’ın devrilmesinin ardından yönetimsel olarak ta İran’ın nüfusuna geçti. Bağdat’taki şii egemen yönetim tamamen İran’ın bölgesel çıkarları doğrultusunda hareket etmektedir.

PKK’nin bilhassa Cemil Bayık aracılığıyla İran’la son derece ılımlı ilişkiler geliştirdiği bilinen bir başka gerçek. Hakeza Suriye’deki baba-oğul Esad rejiminin yıllarca PKK’ye sunduğu destekler de bilinen bir başka boyut.

PKK, Kurdistan’da sadece kendi otoritesini egemen kılmaya çalışıyor. Bu otoritenin karşısına çıkan güçleri ise yok etmeyi amaçlıyor. PDK bu güçler arasında gerek köklü geçmişi ve gerekse her dört parçada büyük bir sempatizan kitlesine sahip olması nedeniyle PKK’nin en büyük hükümranlık rakibi.

İran ve onun kontrolündeki Irak hükümeti kendilerine biat etmeyerek Türkiye ile iyi ilişkiler içerisindeki Barzani’den büyük bir rahatsızlık duymakta ve onu yok etmek istemekteler. Şengal küçük bir bölge olmasına rağmen, orada yaşayan Ezidilerin büyük bölümünün inançsal farkındalığı nedeniyle Kurdistan Bölgesi’ne karşı kullanılabilecek bir potansiyel olarak değerlendiriliyor.

Şengal İran için meşhur Şii Hilalini oluşturması açısından mutlaka elde edilmesi gereken bir bölge olarak değerlendiriliyor. Ezidi halkının kendilerini soykırıma uğratan güçleri kabul etmeyeceği bilindiği için bu bölgenin ele geçirilmesinde PKK kullanılmak isteniyor.

Elbette İran ve Irak salt Şengal’de değil, Kerkük ve diğer tartışmalı bölgelerde de Kurdistan Bölgesi’nin egemenliğine karşı bir politik ve askeri yaklaşım içindeler. Şengal’i daha önemli kılan ise Alevi çoğunluğun bulunduğu Suriye’nin batı bölgelerine Sünni çoğunluğun bulunduğu iç bölgelerden ulaşamama durumu. Yani İran-Irak-Suriye şii bütünlüğü ancak Kürtlerin bulunduğu kuzey aracılığıyla gerçekleştirilebilir.

Arap Şark el Ewsat gazetesinde yayınlanan bir haberde, İranlı komutanların sürekli Şengal’de YBŞ üslerini ziyaret ettiklerini ve görüşmelerde bulunduğu dile getiriliyor.

Gazeteye bilgi veren Irak Dava Partisinin bir yetkilisi, YBŞ’nin oluşturulmasındaki amacın, Irak ve Suriye arasındaki kara yolunun kontrol altına alınmasıdır. Irak\'lı bu yetkiliye göre, stratejik bir öneme sahip olan bu yolun, Kürdistan Bölgesine bağlı Peşmerge güçleri tarafından denetim altına alınması İran\'ı kaygılandırıyor.

YBŞ kimin kontrolünde? PKK’nin mi, İran’ın mı?

Şengal Direniş Birlikleri (YBŞ) PKK tarafından kurulan ve yönetimi PKK’nin kuzeyli komutanları tarafından gerçekleştirilen bir silahlı güç. PKK, Şengal’deki güçlerini Batmanlı Zeki Şengali, Hakkarili Agid Civyan ve Rusya doğumlu kuzey Kürdü Mazlum Rus aracılığıyla komuta etmektedir.

YBŞ’nin komutası PKK tarafından gerçekleştirilmesine rağmen, asıl güç ve komuta Şii milis örgütlenmesi Haşdi Şabi eliyle İran’ın elindedir. Çünkü YBŞ’li savaşçıların maaşları Bağdat tarafından ödenmektedir ve YBŞ Haşdi Şabi’nin bir gücü olarak kabul edilmektedir. Nasrettin Hoca’nın meşhur “Parayı veren düdüğü çalar” anekdotunda olduğu gibi.

Bu gerçek, Nuri Maliki’nin sahibi olduğu Afak TV’ye canlı röportaj veren YBŞ’nin komutanlarından Seyyid Hasan’ın ifadelerinde de vücut buldu:

konuşmasında PKK\'nin Şengalde kurduğu YBŞ\'yi Şii Haşdi Şabi\'nin bir askeri gücü olarak tanımlayan Komutan Seyd Hasan \"PKK\'nin Ezidilik ve Iraklı kimliklerini korumak için kendilerini eğittiğini\" açıkladı.

Seyd Hasan, \"Kürdistan\'a bağlanmak istemediklerini, onun için Peşmerge ile aralarında savaş çıktığını, halihazırda ateşkes olduğunu ancak böyle devam etmeyeceğini, daha büyük savaşların yaşanacağını\" söyledi.

Hasan, Ezidilerin, Iraklılık kimliklerini korumak için Kürdistan ile daha büyük savaşlar vereceğini ileri sürdü.

Peşmerge’yi mafya olarak nitelendiren Hasan, kendilerinin Kürt olmadığını, Iraklı olduklarını dile getirdi ve tüm Iraklıların kendilerini bu mafya gücüne karşı desteklemesi çağrısında bulundu. Hasan Haşdi Şabi’ye bağlı bir güç oldukları için gurur duyduklarını da vurguladı.

İran’ın Kudüs Komutanı General Kasım Süleymani tarafından kurulan Haşdi Şabi’nin lideri Kerim Nuri ise, Rudaw’a yaptığı söyleşide YBŞ’nin Haşdi Şabi’ye bağlı bir güç olduğunu reddetmezken, PKK’nin Şengal’deki varlığını ise illegal olarak tanımladı ve Şengal’i terketmeleri gerektiğini dile getirdi.

Şengal’de istenmeyen güç hangisi?

Şengal bölgesinde YBŞ’nin 1500 silahlı gücü ile birlikte PKK’nin 500 civarında militanı bulunmaktadır. Bu güçlerin dışındaki diğer güçler Kurdistan Bölgesi’ne bağlılar ve sayıları 20.000’i aşmaktadır.

Xanesor’da yaşanan çatışmalardan önce Şengalli siyasetçiler, ruhani liderler ve halkın büyük çoğunluğu tarafından, Şengal’in yeniden inşa edilebilmesi için PKK’nin bölgeden ayrılması çağrısında bulunulmuştu.

PKK, Şengal’in savunulmasında ve IŞİD’ten geri alınmasında değerli katkılar sunmuştur. Kurdistan Bölgesi yetkilileri de her defasında bu durumdan dolayı kendilerine teşekkür etmekteler. Ancak gelinen aşamada PKK’nin Şengal’de bulunmasının maddi koşulları ortadan kalkmıştır. Çünkü Şengal tıpkı Kobanê’de olduğu gibi özgürlüğüne kavuşmuş ve IŞİD belası defedilmiştir. PKK, Peşmerge’nin Kobanê’de yaptığı gibi, sunduğu katkının değerinin kaybolmaması için orayı sahiplerine terkederek bölgesine geri dönmelidir. Bu eşyanın tabiatına uygun olanıdır.

Ancak PKK bunu şiddetle reddetmekte ve Ezidileri korumak için orada bulunmayı sürdüreceğini ısrarla dile getirmektedir. IŞİD tehlikesi büyük oranda ortadan kalktığına göre Ezidileri kimden koruyacak?

Aslında PKK’nin bu sözde söylemleri tamamen bir yanıltmacadır. PKK’nin Ezidileri zerre kadar düşünmüyor. Tıpkı Cizre’de, Silopi’de, Şırnak’ta, Nusaybin’de, Sur’da, Silvan’da, İdil’de, Varto’da gençleri Türk ordusunun kapanına terkederek tümünün ölümüne sebep olduğu ve halkın aylarca büyük acılar çekmesine göz yumduğu gibi.

PKK’nin tek bir kaygısı vardır, kurumsal varlığı. PKK artık Kürt ve Kurdistan davasını güden, Kürtlerin onurlu bir geleceğini tesis etmek için mücadele eden o eski kimliğinden uzaklaşmış, tüm mücadelesini Kurdistan’ı işgal eden ülkelerin demokratik gelişimine adamış bir taşeron örgütlenmeye evrilmiştir.

Ezidiler gerçekte PKK için amaçları uğruna kullanacağı önemsiz piyonlardır. Tıpkı Batı Kurdistan’daki Kürtleri kendi amaçları için hoyratça tükettiği gibi. PKK’nin kurumsal kimliği, bir zamanlar özgürlüğü için yola çıktığı Kürt halkının ve Kurdistan’ın davasının üzerine çıkmıştır.

Şengal’de PKK’nin varlığını gerçekten isteyenler vardır. Ancak bunlar azınlıkta olup, çoğunluğu Kurdistan’a bağlanmak istemeyen, Irak’tan nemalanan aşiretlerden oluşmaktadır. Bunların Şengal ve Ezidilikle alakaları bulunmamaktadır. Öyle olsaydı Maliki’nin TV’sine konuşan YBŞ’li komutan arsızca biz Kürt değil Iraklıyız diyebilir miydi?

PKK, Şengal’i Ezidiler için değil, rakibi gördüğü PDK’nin Şengal’deki etkinliğini sınırlamak, Kurdistan Bölgesi’ni sürekli rahatsız edecek ve enerjisini heba edecek bir problem yaratmak, Rojava ile geçişlerin Kurdistan Bölgesi’nin denetimine düşmeyeceği bir zemin yaratmak için istemekte. PKK, bu siyasetiyle, İran’ın Şii Hilali’nin gerçekleşmesine bilerek veya bilmeyerek alet olmaktadır.

Ezidi Ruhani Meclisi\'nden PKK\'ye net mesaj

Şengal’deki Ezidi Ruhani Meclisi saldırı sonrası yaptığı 56 üyesinin imzaladığı 3 maddelik bir bildiriyle PKK’ye net bir mesaj verdi: Şengal’i Terket!

Şengal’in nabzını ve ne istediğini asıl belirleyen yegane otoride Ezidi Ruhani Meclisi’dir. Meclis’in PKK’ye çağrısı gerçekte PKK’nin, Ezidileri koruyorum bahanesinin ne kadar havada bir söylem olduğunu da kanıtlamaktadır. Çünkü, PKK kendisini istemeyen ve gitmesini isteyen bir toplumu zorla, onların rızası olmadan (sözde) korumaya çalışmaktadır.

PKK’nin Şengal’den çıkmasını isteyen sadece Ezidilerin en büyük otoritesi değil. Aralarında Ezidilerin en popüler siyasetçisi Viyan Daxil, Laleş Yüksek Heyeti Başkanı Şêx Şamo, Ezidi yazar ve siyasetçi Seit Cerdo, Ezidi yazar Dr Sileman Fano, Dilbilimci Eyad Ecac’ın da bulunduğu onlarca siyasetçi, yazar ve akademisyen PKK’nin Şengal’den çıkması gerektiğini dile getirdiler.

Aslında Şengal’in ezici bir çoğunluğunun PKK’yi istemediğini PKK’de gayet iyi biliyor. Ancak PKK için halkların ne istediğinin bir önemi yoktur, çünkü halk gerçekleri onlar kadar iyi bilemez. Halk PKK için sadece kendi inandıkları doğruların yaşam bulması için, gerektiğinde kitlesel olarak heba edilebilecek araçlardan öte bir şey değildir.

Şengal’de 2 Mart 2017, Perşembe günü gerçekleşen çatışmanın ve dökülen kardeş kanının bir tek sorumlusu vardır: Yaklaşık bir yıldır Kurdistan Bölgesi’nin tüm iyiniyetli çağrılarına kulaklarını tıkayarak Şengal’de paralel bir iktidar kurmaya çalışan ve bunun için de İran’dan, Irak Hükümeti ve Haşdi Şabi’ye kadar Kürt düşmanı tüm güçlerle ittifak kuran PKK’den başkası değildir.

Şengal’de artık eşik aşılmıştır ve ortaya çok daha ciddi bir sorun çıkmıştır. PKK, bu hizipçi ve problem yaratan tavrını bırakarak Şengal’i sahiplerine terketmeli ve ileride daha da büyüyebilecek bir sorun yumağının müsebbibi olmaktan vazgeçmelidir.

Bugüne kadar PKK ile Peşmergeler arasında büyük çatışmalar yaşanmamışsa bu tamamen Kurdistan Bölgesi Başkanı Mesud Barzani’nin, tüm provoke edici yaklaşımlar karşısında “Kardeş Kanı dökmek size haramdır” söylemindeki kararlılığı ve azmi yatmaktadır.

Ancak PKK’nin mevcut olumsuz tavrı sürdükçe, Maliki’nin ve onun ağababası İran’ın Kurdistan Bölgesi’ne yönelik sinsi ve tahripkar planlarına alet oldukça, ileriki dönemde Başkan Barzani’nin dahi engelleyemeyeceği istenmeyen gelişmelerin yaşabilmesi Kürtler açısından ciddi bir tehdit ve tehlike olarak varlığını sürdürmektedir. PKK’nin bu olumsuz tavrından geri adım atması Kürtler ve Kurdistan halkı için hayırlı sonuçlar doğuracaktır.

Nerina Azad / Dilovan Kurtay
Bu haber toplam: 14039 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:14:40:51
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x