PKK ile 1983 yılında imzaladıkları protokolü 1987’da fesheden Mesut Barzani, “Bizim elimize PKK’nin bir belgesi geçti. Bu belgede PKK birtakım provakasyonlar gerçekleştirip, TC’nin Irak Kürdistanı’na saldırı zemini hazırlamayı hedeflediğini belirtiyordu. PDKI gücünün böyle bir müdahale karşısında tavsiyeye uğrayarak, doğabilecek bir boşluğu PKK’nin dolduracağı ve alternatif olabileceği belirtiliyordu.”
Irak Kürdistan Bölgesi’ndeki Şengal Dağı’nda konuşlanan PKK güçlerine olası bir Türkiye müdahalesi yaklaşırken Kürt siyaseti de geriliyor. Gerilimin dayandığı zemin ve taraflara doğrudan yada dolaylı destek veren güçler irdelenmeye değer. Bugün yaşanan Şengal tartışmalarını 1992 PKK ile KDP/YNK çatışmalarındaki argümanlar ve taraf olan güçler üzerinden bir kez daha okumakta fayda var.
PKK’nin Türkiye’deki saldırılarını yoğunlaştırdığı 1992 yılında yaşanan çatışmalar, taraflara büyük kayıplar yaşatmıştı. PKK üyelerinin, Kürdistan topraklarından yaptığı her saldırı, Türkiye’nin bölgeye baskısı ve tehdidiyle sonuçlanıyordu. En son 1992 Eylül ayının sonlarında yapılan PKK saldırıları ardından Türkiye’nin bölgeye baskısı sonuç almaya dönüktü. Zira ABD liderliğindeki uluslararası kamuoyunun desteğini alan Kürtler, federasyon ilanı ile büyük bir kazanım elde ediyorlardı. Bunu gören Türkiye, kimilerince kararı tanımaya karşılık PKK’ye saldırıyı şart koşmuştu. Kimilerine göre ise KDP ve KYB, PKK gerekçesiyle büyük bir saldırı yapacak olan Türkiye’yi durdurmak için PKK’yi sınırdan uzaklaştıracak ve dolayısıyla Türkiye’yi durduracak bir harekat planlamıştı.
Zira Mesut Barzani liderliğindeki KDP’nin ezeli tezi; PKK’nin provokasyonlarıyla Saddam rejimine karşı somut kazanımlar elde eden Kürdistan’ı Türkiye’ye ezdirme hedefini güttüğüydü zaten. PKK ile 1983 yılında imzaladıkları protokolü 1987’da fesheden Mesut Barzani, “Bizim elimize PKK’nin bir belgesi geçti. Bu belgede PKK birtakım provakasyonlar gerçekleştirip, TC’nin Irak Kürdistanı’na saldırı zemini hazırlamayı hedeflediğini belirtiyordu. PDKI gücünün böyle bir müdahale karşısında tavsiyeye uğrayarak, doğabilecek bir boşluğu PKK’nin dolduracağı ve alternatif olabileceği belirtiliyordu.” şeklinde konuşuyordu. KDP’nin 1987’de vardığı bu kanı, 1992’de de varlığını sürdürüyordu. Kürdistan Parlamentosu’nun federasyon ilanını yapacağı dönemlerde Türkiye’ye yapılan PKK saldırıları, bölgeyi Türkiye’nin müdahalesine açıyordu. Nitekim federasyon ilanının yapılacağı 4 Ekimden 6 gün önce sınırdaki TSK’nın 3-4 karakoluna büyük saldırılar yapılmıştı. Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ve Kürdistan Yurtseverler Birliği’ne (KYB) bağlı Peşmerge güçleri ile PKK arasında başlayan çatışmalar öncesi kimi söylemler dikkat çekiyordu. Örneğin KDP’ye karşın biraz daha çekingen duran KYB’nin Xakurk’taki komutanlarından Mustafa Cavreş, “PKK’nin sınırlarımız içerisindeki askeri faaliyetlerine karşısıyız. Parlamento olarak karar aldık, PKK’nin bütün siyasi faaliyetlerine izin veriyoruz. Gelsinler büro açsınlar, gazete çıkarsınlar, radyo ve televizyon kursunlar. Hatta bunları yaparken biz de yardımcı olalım.” diyordu. Yine Peşmerge-PKK çatışmaları sürerken IKBY Başbakanı Fuat Masum “Amacımız onları yok etmek değil, sadece bölgeden ayrılmalarını istiyoruz.” açıklamasında bulunmuştu.
12 Ekim 1992 tarihinde KDP Lideri Mesut Barzani, KYB Lideri Celal Talabani, Meclis Başkanı Cewher Namiq, Başbakan Fuat Masum, IKP, Asûr Demokratik Hareketi, Kürdistani Cephe gibi IKBY’deki tüm etkin siyasi otorite ve parti temsilcileri ile Türkiye’den Yekbûn, Kawa, KUK gibi örgütlerden kimi temsilciler bir araya gelmişti. Meclis Başkanı ve Kürt Başbakan Fuat Masum, defalarca PKK’ye yapılan çağrılara rağmen örgütün bölgeyi terk etmeyerek Kürdistanı tehlikeye attığını kaydetti. Masum, 350 Kürt köyünün de PKK’nin elinde olduğunun altını çizmişti.
PKK tarafından ise Kürt coğrafyası olan bu bölgelerden çıkmayacakları yönünde açıklamalar geliyordu. PKK’nin bilindik açıklaması ‘bedel ödenerek kazınıldı’ğıydı.
Çatışmalar ile birlikte tartışmaların da arttığı bugünlerde Türkiye’nin de büyük bir güçle operasyona dâhil olması gerilimi yükseltmişti. PKK, KDP/ KYB’yi Türkiye ile birlikte olmakla suçluyordu. Güneyden saldıran Peşmergelere ek olarak TSK’nın hava saldırıları yanında kara operasyonu yapması da bu söylemleri sertleştirmişti. Zira TSK tankları 5 bin askerle bölgeye girmişti. PKK’ye yönelik eleştiri ise İran ve Saddam rejiminden destek aldığı yönündeydi. KYB lideri Celal Talabani, “PKK, bizleri Saddam Hüseyin ile konuşmaya, sorunu onunla çözmeye çağırıyor. Şu anda PKK, Irak ve İran’la işbirliği halinde bize karşı hareket ediyor.” diyordu. Peşmerge Bakanlığı ise İran’ın PKK üyelerini desteklediğini belirtiyordu. KDP’ye bağlı Peşmerge komutanları, PKK’ye İran sınırından katırlarla ağır silahların taşındığını ileri sürmüştü. Türkiye gazeteleri gülümseyen Peşmerge resimleri basarken, Irak’ın resmi gazetesi El Cumhuriye de “kiralık Peşmergeler ile Türk ordusu, Türkiyeli Kürtleri silmeye çalışıyor” haberleri yapıyordu.
KDP /KYB Peşmergeleri ile PKK üyeleri arasında başlayan çatışmalarda çok sayıda kişi yaşamını yitirdi. TSK’nın beş bin asker ve 400 korucu ile dâhil olduğu çatışmalarda Türkiye, PKK kayıplarını 1800 olarak açıkladı, örgütün dergisi 193 olarak duyurdu. Peşmerge kayıplarının bini bulduğu ileri sürüldü. TSK’nın kayıpları ise yüzle ifade ediliyordu. Can kaybının yanında Türkiye’nin mali kaybının trilyonları bulduğu söyleniyordu.
PKK liderlerinden Osman Öcalan ile Kürdistan Hükümeti arasında imzalanan protokol üzerine PKK, militanlarını KYB bölgesi üzerinden İran sınırına çekti, militanların bir kısmı İran topraklarında konuşlandı. Kürt yönetiminin iradesi kabul edildi, buna karşılık bir kısım siyasi faaliyete izin verildi. Ancak TSK birliklerinin çekilmesi biraz daha zor oldu. Türkiye’nin birliklerini çekmesi, Kürt yönetiminin ağır baskısı yanında ancak uluslararası baskının artması ile gerçekleşebildi. Fakat çatışmalardan çok fazla bir zaman geçmeden PKK üyeleri protokolle boşalttıkları bölgelerde yeniden dolaşıyordu.
Çok şiddetli çatışmaların yaşandığı 1992 Xakurk’undan çatışma riskinin olduğu 2017 Şengal’ine değişenler de var değişmeyenler de. Kürdistan siyasetinde 1992 yılında var olan PKK karşıtlığındaki yekparelik 2017’de yok. KYB ve Goran gibi yapıların, PKK’nin Şengal’deki varlığına temelde karşı olmalarına karşın yine de KDP’nin sertliğine itirazları var. Ancak PKK’nin ekonomi gibi tüm kesimleri ilgilendirecek yönlere olası saldırıları, Şengal konusunda çekingen davranan bu kesimleri de ikna edebilir. Zira PKK liderlerinden Rıza Altun’un “Savaşı Kürdistan topraklarına taşırız”, “Ekonomiyi hedef alırız” tarzı tehditleri, geçmişte PKK’nin Habur sınır kapısı üzerinden uyguladığı ambargoda büyük sıkıntılar yaşayan bölge halkında pek sempatiyle karşılanmıyordur. Buna karşılık Kürt yönetiminin hazırlandığı bağımsızlık referandumuna PKK’nin itirazları da tüm kesimlerce tepkiyle karşılanıyor. Yine bağımsızlık öncesi Türkiye’nin Şengal’e girmesi ve konuşlanması bölge halkının istediği son şey olacaktır. Ve en sonunda Türkiye’nin saldırı ihtimali arttıkça da taraflar arasında geçişler yaşanabilir.
Tarafları destekleyen güçlerde ise pek bir değişim yok. Türkiye’den, Irak’a, İran’dan yeni aktör Haşdi Şabi’ye kadar saflar netleşmiş gibi.