Kıvılcımları akaryakıta zam gibi nedenler olsa da daha derin bir sosyoekonomik bir tepkinin yükseldiğini Fransız Cumhurbaşkanı Macron bile kabul etti. Zira ülkesinde sokağa dökülenlerin büyük çoğunluğu gençler ve bu gençlerin yüzde 60’ından fazlasının arabası bile yok. Bu anlamıyla meselenin akaryakıt olmadığını sokağa çıkan herkes biliyordu zaten.
Fransa’da tüm yıkıcı hünerlerini göstererek Avrupa’nın diğer ülkelerinde de bir hayalet gibi dolaşan sosyal hareketlenmeleri, birçok nedene bağlayabilir, her ilgi alanının tezlerini besleyecek malzemeler bulabilirsiniz.
Fakat en kolayı, -bu tezi besleyecek kimi materyallerin bulunmasına rağmen- yine de salt derin bir tezgah mantığıyla açıklamaktır. Belirli hedefi olan her güç, derin tezgahlar tezgahlama potansiyeli taşır. Bu nedenle Fransa ve Avrupa üzerinde hedefleri olanların kimi planlamalar yapabildiklerini de düşünmek gerek. Ancak sosyal patlamaların asıl lokomotifi, insanları ilgilendiren, kitleleri etrafında toplayabilme kudretine sahip nedenlerdir. Çünkü perde arkasındaki güç ne kadar kudretli olursa olsun sokağa çıkacak kalabalıkların makul nedenleri olmalıdır. Bu nedenle Fransa’dan başlayan hareketlenmeleri, yeni bir Avrupa dizaynına ya da ABD’nin Fransa’ya “Avrupa Ordusu” cevabına bağlamak dahi sokağa çıkan Fransızların nedenlerini konuşmayıörtemez.
Avrupa'nın son yıllarda azalan refah seviyesi, yükselen işsizlikle ciddi sorunlar biriktiriyordu. Bu artan sorunların banliyölerden merkeze doğru kaldırılamayacak bir tazyik oluşturduğunu Fransızlar kanıtladı. Kıvılcımları akaryakıta zam gibi nedenler olsa da daha derin bir sosyoekonomik bir tepkinin yükseldiğini Fransız Cumhurbaşkanı Macron bile kabul etti. Zira ülkesinde sokağa dökülenlerin büyük çoğunluğu gençler ve bu gençlerin yüzde 60’ından fazlasının arabası bile yok. Bu anlamıyla meselenin akaryakıt olmadığını sokağa çıkan herkes biliyordu zaten.
Kargaşanın ilk rövanşı, bugüne kadar birikmiş sorunların Fransız halkından sokağa yansımış kontrolsüz ya da birilerince kontrol edilen kısmı. Ancak daha büyük sorunların önümüzdeki yıllarda ortaya çıkacağını görmek gerekiyor. Çünkü bugün bile en büyük sorunlardan biri olan işsizler ordusuna kısa süre içinde milyonların dahil olacağını biliyoruz. Bu orduyu katlayacak gelişmenin adı, Endüstri.4.0. ya da 4. Sanayi Devrimi.
Endüstri 4.0’ı anlamak için öncesinden biraz bahsetmek gerekiyor. 1712 yılında ilk buhar makinesinin icadı ile başlayan bu serinin ikinci aşaması olan Endüstri 2.0, elektrik gücünün seri üretime yansıması olmuştu. Sıfırın yanındaki rakam büyüdükçe işinden olan insanların da arttığı bu orantı, bilgi teknolojilerinin yaygınlaşması ve dijital devrim (3.0) ile yeni bir aşamaya geçmişti. Bugün gelinen nokta ise yapay zeka ve siber ağ kullanımının hakim olacağı bir makine devrimi (4.0).
İlk kez Almanya’da kullanılan bu kavram ile geniş makine ağları yapay zekalar ile birbirine bağlanacak ve fabrikalarda işlevi gittikçe azalan insanlara neredeyse gerek kalmayacaktı. İnsani zaaflardan arındırılacak seri üretimler ile hedeflenen, maliyeti çok az olan robot işçilerle muhatap olmak. Dünya Ekonomik Forumu’nun Kurucusu ve Başkanı olan Klaus Swap, “yaşamlarımızı, işimizi ve ilişkilerimizi temelinden değiştirecek bir devrimin başındayız” ifadeleriyle işin ciddiyetini ortaya koyuyor. Öyle ki,Dünya Ekonomik Forumu’na göre bu yenilik, dünyada üretiminin lokomotifi olan 15 ülkede 5 milyondan fazla insanı işsiz bırakacak. Birkaç yüz bin kişinin iş bulduğu ya da işsiz kaldığı haberlerinin Avrupalıları ne düzeyde etkilediği düşünülürse, çoğunluğu ABD ile birlikte kendi coğrafyalarında yaşanacak 5 milyon iş kaybının nasıl bir kaos yaratacağını hayal etmek zor değil.
Bizler iş kaybı üzerinden korkularla boğuşaduralım, Yapay Zeka üzerinden somutlaşan bu kapsamlı sanayi değişikliği Batılı iş adamlarını şimdiden heyecanlandırmışa benziyor. İş gücünün çok ucuz olduğu Çin gibi ülkelerle yarışmakta zorlanan Batı sermayesi, yüksek işçi maliyetinden kurtulacak günlerin hayalini kuruyor ve bu hayal için adımlar atmaya başlamış bile. Gece gündüz mesaisi olmadan, izin kullanmayan, resmi tatil yapmayan, sendikal haklarıyla yasalara yaslanmayan 'paslanmaz işçiler'in kazançlarını ne kadar artıracağının hesabını bile yapmış olabilirler. Sermayeyi tatlı hayallere daldıran bu geleceğin, dünyayı ne hale getireceği ise kestirilemiyor. Son yıllarda yükselen düşük oranlı işsizlik ve gelir düzeyindeki düşüş nedeniyle sokakları savaş alanına çeviren Avrupalı işçilerin, işlerini makinelere kaptırdıklarında neler yapabileceklerini hep birlikte göreceğiz.
http://zaferburakmak.blogspot.com/2018/12/daha-fransa-ilk-endustri-40.html?m=1