ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Vedant Patel, kıdemli bir İran yetkilisinin Tahran'ın İsrail'in tehditleri karşısında nükleer doktrinini değiştirmekten başka seçeneği olmayacağı açıklamasına karşılık “[Başkan] Biden ve [ABD Dışişleri Bakanı Antony] Blinken İran'ın nükleer silah sahibi olmasına izin vermeyecek” şeklinde konuştu.
Patel, İran uluslararası muhabiri Samira Gharaei'ye verdiği demeçte, “İran'ın test edilebilir bir nükleer cihaz üretmek için önemli bir faaliyete katılmadığını değerlendirmeye devam ediyoruz” dedi.
Dini lider Hamaney'in danışmanı Harrazi Pazar günü yaptığı açıklamada, İran'ın "nükleer silahlara sahip olmadığını ve bu konuda liderden bir fetva olduğunu" söyleyerek, "Ama düşman sizi tehdit ederse ne yapmalısınız? Kaçınılmaz olarak doktrininizde değişiklik yapmanız gerekecek." ifadelerini kullanmıştı.
Bu yorumların Amerika Birleşik Devletleri için bir endişe olup olmadığı sorulduğunda Patel, “Dini liderin (Hamaney), 2003 yılı sonunda İran'ın askıya alındığını veya durduğunu yargıladığımız (nükleer) silahlandırma programını devam ettirmeye karar verdiğine inanmıyoruz. . " cevabını verdi.
Biden yönetiminin devam eden müzakerelerin yokluğunda İran gibi bir "nükleer eşik devletine" yönelik stratejisi sorulduğunda, Patel İran International'a şunları söyledi: "İran ile iletişim kurma yollarımız var, bu konuda yorum yapmak istemiyorum."
Tahran'da Pazartesi günü yapılan basın toplantısında İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Nasır Kanani, Harrazi'nin sözlerinin İslam Cumhuriyeti'nin resmi pozisyonu olmadığını ve Tahran'ın nükleer doktrininin değişmediğini ileri sürdü.
Nasır Kanani, "İran'ın kitle imha silahlarına ilişkin resmi konumu, üst düzey İranlı yetkililer tarafından defalarca ilan edildi ve İran'ın nükleer doktrininde hiçbir değişiklik olmadı." Ali Hamaney'in İran'ın pozisyonunun temeli olarak nükleer silahların üretimi ve kullanımının yasaklanması üzerine bir fetvası bulunuyor.
Bununla birlikte, fetva İranlı yetkililer için geri dönülemez bir ilke değil. Uzmanlar, İslam fetvalarının bir an önce değişebileceğini veya tersine çevrilebileceğini belirtiyorlar. Ayrıca, iddia edilen Hamaney Fetvası aslında dini bir düzen değildir, on yıldan fazla bir süre önce uluslararası bir konferansa sunduğu ifadenin bir parçasıdır.
Hamaney, “nükleer karşıtı” fetvasını geçersiz kılmak için uygunluk ilkesini çağırabilir.
Pazar günü Hazzari de İsrail'in nükleer cephanelik iddiası konusunu gündeme getirdi ve Yahudi devletinin nükleer silahsızlandırılması çağrısında bulundu. “İsrail diğer ülkeleri tehdit ederse, onlar da sessiz kalamazlar” dedi.
Son haftalarda İran, 7 Ekim'de gerçekleşen Hamas saldırısından sonra Orta Doğu'da oluşan yeni realite doğrultusunda, İsrail'in kendi atom tesislerine karşı gerçekleştirebileceği saldırı olasılığına karşı caydırıcı olarak nükleer bomba kullanma seçeneğini gündemine aldı.
Cuma günü, İranlı milletvekili Ahmad Bakhshayesh Ardestani, İran'ın zaten bir nükleer silaha sahip olabileceğini iddia etti. Rouydad 24 web sitesine İran'ın Nisan ayında İsrail'e saldırma kararının nükleer silahlara sahip olmasından kaynaklandığına dair inancını iletti.
On yıldan fazla bir süre önce dışişleri bakanı olan ve hala İran hükümetinde temel bir dış politika sesi olan Ali Akbar Salehi, geçen ay yaptığı bir açıklama İran'ın, İsrail'in Gazze Savaşı ile birlikte gerilimler arttıkça nükleer bomba inşa etmek için gereken her şeye sahip olduğunu söyledi.
Nisan ayında televizyonda yapılan bir röportajda Salehi'ye İran'ın nükleer bomba geliştirme yeteneğine ulaşıp ulaşmadığı soruldu. Doğrudan bir cevaptan kaçınan Salehi şu cevabı verdi: "Nükleer bilim ve teknolojinin tüm eşiklerini geçtik."
Salehi’nin ifadesi bir Devrim Muhafızı Generalinin beyanından alıntıydı. İslam Cumhuriyeti ile İsrail arasındaki gerilimlerin ortasında, nükleer tesislerin korunması ve güvenliğinden sorumlu Devrim Muhafızları (IRGC) komutanı Ahmed Hahtalab, 19 Nisan'da yaptığı bir açıklamada İsrail'in İran'a baskı yapmak amacıyla İran'ın nükleer tesislerine saldırı tehdidini kullanmayı planladığı taktirde, nükleer doktrinin revizyonu, İran İslam Cumhuriyeti politikalarının ve daha önce belirtilen hususlardan bir değişim düşünülebileceğini dile getirdi.
