Baerbock, İran'da kadınlara ve etnik, dini azınlıklara yönelik sistematik baskının yeni olmadığını, ancak bunun şu anda eşi benzeri görülmemiş yeni bir şiddet seviyesine ulaştığına işaret ederek, "Kendi vatandaşlarına insan haklarını böylesine hor gören bir devletle ikili ilişkilerde hiçbir şey olmamış gibi davranamayız." ifadelerini kullandı.
Baerbock yaptığı yazılı açıklamada, İran'da insan hakları durumunun her geçen gün daha da kötüye gittiğini belirterek Avrupalı ortaklarıyla uygulamaya koydukları insan hakları yaptırımlarına ilave olarak tedbirler aldıklarını kaydetti.
Baerbock aldıkları ilave tedbirler kapsamında insan hakları ihlallerine karışan kişilerin ailelerine de yaptırım uygulanması konusunu incelediklerini ve ulusal vizelerin sadece gerekli olduğu ölçüde hizmet ve diplomatik pasaport sahiplerine verileceğini, AB listesindeki İranlı kuruluşların üyelerine de ek ulusal giriş kısıtlamaları getirileceğini kaydetti.
Yaşanan şiddetin sorumluları için bu işin sonuçsuz kalmaması gerektiğini altını çizen Baerbock Cenevre'de özel bir İnsan Hakları Konseyi kurulması için çalışma yürüttüklerini ve BM İran Özel Raportörünü desteklediklerini vurguladı.
Alman Bakan İran'da yaşananlarla ilgili bir BM mekanizması kurulana kadar, insan hakları suçlarını belgeleme ve kanıt toplama görevinde sivil toplum kuruluşlarını da destekleyeceklerini aktardı.
Baerbock açıklamasında İran'a komşu ülkelerde İranlı sürgün toplumuyla birlikte insan hakları projeleri için bir çağrı başlattıklarını belirterek, "Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği ile insan hakları durumunun iyileştirilmesine yardımcı olmanın yollarını arıyoruz. Kültür, akademi, medya ve sivil toplum sektörlerinde özellikle hassas durumdaki kişiler için özel koruma programlarında yer sağlıyoruz." ifadelerine yer verdi.
İkili temaslardan da sonuçlar çıkardıklarını kaydeden Baerbock şunları kaydetti:
"Ekonomik temaslar zaten daha önceden büyük ölçüde kısıtlanmış durumda. Son birkaç hafta, ticaret ve finans sektöründe halen hangi enstrümanların var olduğunu eleştirel bir gözle incelemek ve İran bankalarının halen var olan iş ilişkilerini ele almak için yoğun bir şekilde kullanıldı. Örneğin ekonomi ve enerji sektörlerinde olduğu gibi ikili diyalog formatlarının halen mevcut olduğu durumlarda bunları askıya alacağız."
İran'daki durumun Alman vatandaşları için de giderek daha tehlikeli bir hal aldığına dikkati çeken Baerbock Alman kültür işleri çalışanları ve öğretmen sayısını önemli ölçüde azaltacaklarını duyurdu.
İran'daki gösteriler
Tahran'da 13 Eylül'de "ahlak polisi" olarak bilinen İrşad devriyeleri tarafından gözaltına alındıktan sonra fenalaşarak hastaneye kaldırılan Doğu Kürdistanlı 22 yaşındaki Mahsa Emini'nin 16 Eylül'de yaşamını yitirmesi ülkede infiale yol açmıştı.
Emini'nin 17 Eylül'de memleketi Sakkız kentindeki cenaze töreni sonrasında başlayan gösteriler, ülkenin birçok kentine yayılmıştı.
İran İnsan Hakları Aktivistleri Ajansı ise (HRANA) yayınladığı raporda 17 Eylül ile 14 Ekim tarihleri arasında 32’si çocuk 26’sı güvenlik görevlisi olmak üzere 233 kişinin hayatını kaybettiğini ileri sürmüştü.