Türkiye, iki hafta önce yayınladığı NAVTEX’le Yunanistan’ın kendi kıta sahanlığı içinde ilan ettiği bölgede Oruç Reis gemisinin sismik araştırma yapacağını açıklamıştı.
NAVTEX kapsamında sismik araştırmalar yapmak için Meis Adası yakınlarında bulunan Oruç Reis gemisi de bu karar sonrası müzakereler sonuçlanana kadar Antalya Limanı’na döndü.
Kalın: ‘‘Meis’i diğer Yunan Adaları gibi kabul ederseniz bizi Antalya Körfezi’ne mahkum edersiniz’’
Dün CNN Türk televizyonuna konuşan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, ‘‘Son NAVTEX yayınlandığında Yunanistan tarafı çok aşırı bir tepki verdi. Sanki biz gidip hemen Meis Adası'nı işgal edecekmişiz gibi, böyle bir şey söz konusu değil. Oruç Reis'in arama-tarama yapması planlanan yer Meis Adası'na 180 kilometre mesafede. Yani yanında falan, kıta sahanlığında değil. Buna rağmen Cumhurbaşkanımız, ‘Madem bu müzakereler devam edecek bir görelim önümüzü, bir müddet bekletelim’ dedi. Şimdilik de bir müddet bekletebiliriz. Meis Adası bize iki kilometre, Yunan ana karasına 580 kilometre mesafede. Bunu konuşmamız lazım. Meis’i diğer Yunan Adaları gibi kabul ederseniz bizi Antalya Körfezi’ne mahkum edersiniz’’ dedi.
‘‘Ankara’ya AB Yaptırımlarından Başka Seçenek Kalmayabilir’’
Angela Merkel’in Almanya’nın AB Dönem Başkanlığı sırasında Türkiye ile ilgili olumlu kararlar alınması için zemin oluşturma amacıyla Erdoğan’a gerilimi azaltacak adımlar atılmasını önerdiğini söyleyen Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü, Türkiye’nin Ege, kıta sahanlığı, adalar, hava sahası, arama-tarama çalışmaları ve Doğu Akdeniz’le ilgili diğer bütün ikili konuları Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatları doğrultusunda Yunanistan’la ön koşulsuz görüşmeye hazır olduğunu da açıkladı.
Kalın: “Güney Kıbrıs ve KKTC ihtilaflı bölgelerde ortak proje yapsın”
İbrahim Kalın’ın olumlu mesajları bununla sınırlı değildi. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü’ne göre, Doğu Akdeniz’in barış denizine dönüşmesi için bugünden adımlar atılabilir.
Dışişleri Bakanlığı: "Yunanistan'ın Tepkisi Hukuka Aykırı"
Kalın bu konuda şunları söyledi: “Buna paralel olarak yürümesi gereken bir diğer süreç, Kıbrıs’ta Türk kesimi ile Rum kesiminin ihtilaflı bölgeler hakkında müzakereler başlaması. İki tarafın ihtilaflı bölgeleri var. Bunları da onlar konuşsunlar. Yunanistan ile bizim kolaylaştırıcı rolümüz olursa destek verelim. Herkes kendi kıta sahasında çalışmaya devam etsin ama ihtilaflı yerlerde de ortak proje yapsınlar. Bir şey bulunduğunda gelir paylaşımı olsun. Bunu Kıbrıs’la sınırlı bırakmayalım. Bütün Doğu Akdeniz için ilke olarak koyalım. Yarın siyasi şartları olgunlaştığında benzer çalışmayı İsrail ve Mısır’la yapabiliriz, enerji bağlamında. Doğu Akdeniz’in bir çatışma alanı olmaktan çıkıp barış denizine dönüşmesi için çalışmaya hazırız.”
Cem Gürdeniz: ‘‘Turizm sezonunda NAVTEX yayınlanması da yanlıştı’’
Ancak Türkiye’nin bu tutumu Türkiye’de bazı çevreleri rahatsız etti. Türkiye’de son yıllarda popüler olan ‘‘Mavi Vatan’’ kavramının fikir babası olan Deniz Kuvvetlerı Komutanlığı Eski Plan Prensipler Başkanı Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, Türkiye’nin hem NAVTEX ilanı zamanlamamasını hem de ihtilaflı bölgelerde ortak çalışma yapılmasını yanlış buluyor.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Gürdeniz, ‘‘Navtex’in zamanlamasının yanlış olduğunu değerlendiriyorum. Turizm sezonunda hem Ayasofya tartışmaları devam ederken bu NAVTEX’in yayınlanması yanlış. Bildiğiniz gibi NAVTEX kesin hüküm değildir. Ancak icra etme yetkisi egemen devlettedir. Son yıllarda NAVTEX diplomatik bir enstrümana dönüştü. Gambot diplomasisi dolayısıyla karşılıklı NAVTEX savaşları görüyoruz. Türkiye her şeye rağmen bu NAVTEX’i uygulasa şartlar daha farklı olurdu. Ayrıca söz konusu açıklamada ‘tartışmalı (ihtilaflı) sahalar’ kelimesinin geçmesi, ‘herkesin kendi kıta sahanlarına çekilmesi’ yaklaşımı yanlış olabilir. Doğu Akdeniz’de bir kıta sahanlığından bahsediyorsak 27 Kasım’da Libya Antlaşması sonrası Birleşmiş Milletler’e bildirdiğimiz alanlar var. Biz bunu kıta sahanlığı olarak görmeliyiz, Seville Haritası’nı kendi alanımız olarak kabul edersek Antalya Körfezi’ne hapsedilmiş oluruz benim eleştirim buna. Egemen devlet kendi kararını elbette alır ama Ayasofya kararı yanlıştı. Çünkü iç politikadan çok dış politikası yansıması olabilirdi. Doğu Akdeniz’de, Suriye’de, Libya’da, Azerbaycan’da, çevrelendiği bir ortamda böyle bir karar dış politika açısından riskliydi’’ dedi.
“Merkel Türk-Yunan Sıcak Temasını Önledi”
Loğoğlu: ‘‘Almanya’nın müdahalesi geçici bir nefes alma’’
Dışişleri Bakanlığı’ndaki görev yıllarında Kıbrıs, Türk-Yunan ilişkileri ve Ortadoğu üzerinde çalışan eski büyükelçilerden Faruk Loğoğlu, Türkiye’nin son dönemde birçok uluslararası sorunda çıtayı yukarıya koyduğunu ancak gelen tepkilerden sonra aşağıya çekme politikası izlediğini ifade etti.
VOA Türkçe’ye değerlendirmelerde bulunan Loğoğlu, ‘‘Meis Adası üzerinden izlenen politika aslında süregiden Ege anlaşmazlıklarının güncel parçası. Tek başına ya da başlı başına bir sorun değil. Büyük meselenin parçası. Ege’de hava sahası, kıta sahanlığı, münhasır ekonomik bölge anlaşmazlıkları yılardır devam eden gizli ve açık müzakerelere konu olmuş bir sorunlar yumağıdır. Son gelişmelere baktığımızda Türkiye’nin Libya’da Birleşmiş Milletler’in tanıdığı hükümetle yapmış olduğu anlaşmadan sonra oluşan yeni durumun ürünü ya da gösterisi olan bir sorundan bahsediyoruz. Hata aradığımızda iki tarafta da hata var. Hem iki komşu ülkenin yıllar önce çözmüş olması gereken bir sorundur. Bunun içinde büyümüş olan bir insan olarak iyi biliyorum ki çözüm her zaman mümkün. Çözüm olmamasında iki tarafın da payı var. Türkiye son dönemde önce çıtayı yükseltiyor. Bunu Suriye’de, Libya’da Irak’ta, Doğu Akdeniz’de yapıyor. Çıtayı yükseğe koyuyor ama sonra gelen tepkiler üzerine bunu alçaltıyor. Almanya’nın son müdahalesi her iki tarafa da yapılmıştır ve geçici bir nefes alma şeklidir. Ancak olması gereken tarafın kendi aralarında bir çözüm bulmalarıdır’’ dedi.