John Bolton, Independent Arabia için Dini Lider’in halefi ile ilgili çekişme ve neden İran devriminin tehlikede olduğuna inandığı hakkında yazdı.
Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin 19 Mayıs'ta helikopter kazasında hayatını kaybetmesi, İran rejiminin ve 1979 İslam Devrimi'nin dağılmasına yol açabilir. Reisi’nin ani ölümünün büyük endişe yarattığı ve büyük tehlikelere yol açtığı aşikâr. Şu ana kadar Tahran'daki sıcak manevraların ve perde arkasındaki iç siyasi kavgaların mahiyetini tam olarak açıklığa kavuşturamıyoruz.
Bir sonraki önemli adım, helikopter kazasının nedenini belirlemek için rejimin nihai bir resmî açıklama yapması olacak. Ancak şu ana kadar yetkililer Reisi'nin helikopterinin saldırıya maruz kaldığına dair bir delil bulunmadığını, dolayısıyla soruşturmanın devam ettiğini söylediler.
Parça parça yapılan açıklamaların zaman kazanmayı ve istikrarı sarsacak spekülasyonları sınırlamayı amaçladığı aşikâr, ancak bunlar asla son söz olamazlar. Yetkililerin açıklayacağı kazanın sebebi, siyasi açıdan çok büyük yankılar yaratmaya devam edecek. Gerçekte resmî açıklamaya göre sebep kötü hava koşulları, engebeli, dağlık arazi ve pilotun yaptığı bir hatanın birleşimi olabilir. Hatta mekanik bir arızanın sonucu da olabilir.
İran Ayetullahlarının Rusya Çarlığının kaderiyle yüzleşip yüzleşemeyeceğini bilmek için henüz çok erken ama bugün onların devrimi dönüm noktasında ve büyük tehlike altında
Eski İran dışişleri bakanı Cevad Zarif'in, yedek parça sıkıntısının sorumlusu olduğunu söyleyerek hemen ABD yaptırımlarını suçlaması komikti. Ronald Reagan'ın ABD'nin İran’a yönelik ilk yaptırımlarını uygulamaya koymasından bu yana uluslararası petrol satışlarından yüz milyarlarca dolar elde eden İran’ın, bu milyar dolarları balistik füze ve nükleer silah üretme programlarını finanse etmesine, sayısız terör örgütünü silahlandırmasına yeterken, Rus ve Çinli dostlarından yeni helikopter almasına yetmemesi nasıl mümkün olabilir?
İran, bariz siyasi olmayan nedenlere ek olarak, genellikle şüphelendiği dış tarafları, yani Mossad ve CIA'yı suçlamayı da tercih edebilir veya İranlı yetkililer siyasi, etnik veya dini düzeydeki yerel muhalifleri suçlayabilirler. Bu nedenle İran'ın kimi suçlayacağını belirlemek, liderlik için dönen mücadelenin ön plana çıkmasına olanak tanıyabilir ve bu da konuyla ilgili nihai ve belirleyici bir açıklama yapmakta gecikmesi için bir gerekçe olabilir. Zira gerçeği manipüle ederken, çelişen delilleri ortadan kaldırmak ve yeni deliller üretmek için genellikle ayrıntılı hazırlıklar yapmak gerekir.
Buna paralel olarak, dış tarafların, halef savaşında iz bırakması durumunda etkilerini ve yansımalarını değerlendirmek için nihai açıklamanın yayınlanmasını beklemekten başka seçenekleri yok. Bu arada, Cumhurbaşkanı’nın helikopterinin “zorunlu iniş” yaptığına dair ilk haberleri takip eden saat ve günlerde, ordu ve güvenlik güçleri gerek yerel gerekse dışarıdan herhangi bir karışıklık ve müdahaleye karşı savunma sistemlerini takviye etmişlerdi.
Hassas olan konu, ülke için yeni bir dini lider seçme veya en azından böyle bir karar için somut prosedürleri beklenenden daha erken bir zamanda belirleme ihtiyacıdır. Zira gerçek şu ki, Ayetullah Ali Hamaney 85 yaşına girmek üzere ve sağlığı da iyi değil. Aynı şekilde İran'ın 1979 devriminden bu yana sadece iki dini lideri oldu ve halefin belirlenmesi ile ilgili daha önce hiçbir yerleşik prosedür oluşturulmadı.
Bu bakımdan pek çok kişi Reisi'yi cumhurbaşkanlığı makamına getiren sahtekarlık ve yalan dolan ile dolu seçim sürecinin daha istikrarlı bir halef seçimi sistemi kurmayı amaçladığına inanıyor. Reisi, zamanı geldiğinde sorunsuz bir şekilde Hamaney'in yerini alacaktı.
Ancak bu taktik herkes tarafından, özellikle de babasının yerine geçmeyi uman Hamaney'in oğlu Mücteba tarafından kabul edilmemişti. İronik bir şekilde, babasının, babadan oğula geçen bir halef sistemi kurma korkusu- ki Mücteba'nın rakiplerinin şiddetle eleştirdiği şey de bu- cumhurbaşkanlığının dini liderlik makamı için bir basamak görevi görebileceği anlayışının yayılmasına yardımcı oldu.
28 Haziran'da yapılması beklenen yeni cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ortasında, kazananın otomatik olarak dini liderlik makamını üstlenecek ana aday olmasını sağlayacak nüfuza sahip olup olmayacağına dair sorular ortalıkta dolaşıyor. Bu şüphesiz, Dini Lider'in ölümünden çok önce çok sayıda adayın öne çıkacağı ve hükümet çevrelerinde bir iç çatışmanın yaşanacağı anlamına geliyor. Bu, muhtemelen onun görevinden vazgeçmesinin tek yolu olacak.
Fotoğraf: Helikopter kazasında hayatını kaybeden İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve arkadaşları (Independent Arabia)
Rejim içindeki üst düzey dini, sivil ve askeri liderlik, halef konusunda belirsizlikten kaçınmak istiyordu, ancak bundan bir kaçış yolu yok gibi görünüyor. Gizli anlaşmalar, yaygın siyasallaşma ve daha kötüsü, İran'ın üst düzey liderliğindeki fiili bölünmeleri genişletecek ve yeni bölünmelerin önünü açacak. Ayetullahlar, hükümetin yasama ve yargı organları başkanları, Devrim Muhafızları ve düzenli ordu komutanları arasında çeşitli nüfuz ve rekabet eksenlerinin hızla oluştuğunu ve geliştiğini görüyoruz. Çatışma ne kadar uzun sürerse, o kadar acı, yoğun ve uzun süreli olacak.
Mutlak nüfuzdan bahsetmişken, Devrim Muhafızları, sivil hükümetin kırılgan yapısına hatta düzenli orduya kolaylıkla direnebilecek bir gücü temsil ediyor. Bu bağlamda birçok kişi, merhum Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani'nin adeta Ayetullah Hamaney'in oğlu olduğunu, nüfuzunun resmi pozisyonunun sağladığının çok ötesine geçtiğini düşünüyor. Ekonomik sorunlar, gençlerin memnuniyetsizliği, 18 ay önce Mahsa Amini'nin öldürülmesinin neden olduğu öfke ortamında, uzun süren etnik ve dini gerilimler dizisi sonucunda, rejimin İran genelindeki popülaritesinde benzeri görülmemiş düşüş göz önüne alındığında, Ayetullahlar ve rejimin diğer liderleri, Devrim Muhafızlarını tek güvenli ve güvenilir sığınakları olarak görüyorlar.
Peki, İran Devrim Muhafızları'nın kalbinde bölünme yaşanırsa ne olur?
İran muhalefeti, Devrim Muhafızları komutanları arasında ve hatta düzenli ordu içinde gerilimi kışkırtabilirse, rejimin otorite üzerindeki neredeyse mutlak ve ölümcül tekeli kırılabilir. Kürtler ve Beluciler gibi hoşnutsuz etnik gruplar da bu çabasında muhalefete katılabilir. Bu ise iç çatışmaların iç savaşa dönüşme olasılığını artırıyor.
Çarlık Rusyası gibi tarih boyunca kendilerini dıştan mutlak otorite olarak kabul ettiren otoriter rejimlerin çoğunun, yıkılmalarından çok önce içleri boşalmıştı. Bu nedenle, bir grup kararlı muhalif karşısında hızla çöktüler. Şu anda Ayetullahların da aynı kaderle karşı karşıya kalıp kalmayacağını bilmek için henüz çok erken ama bugün onların devrimi de dönüm noktasında ve gerçekten büyük bir tehlike altında. (turkish.aawsat.com)