İsrail’in son dönemde İran’ın nükleer programından ziyade İran’ın terör faaliyetlerini, Suriye’deki varlığını ve Hizbullah’a hassas füze kazandırma projesini engellemeye odaklandığı düşünülüyor.Read more: https://www.al-monitor.com/tr/originals/2022/05/irgc-colonels-assassination-highlights-israels-shift-tactics-against-iran#ixzz7UN735HLC
İran internet medyası suikasta uğrayan Albay Hasan Seyyad Hodayi’yi, Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü’nün teknoloji ve silah geliştirme biriminin müdür yardımcısı olarak tanımlıyor. İran’ın İsrail’e karşı başlıca projelerinden biri olan Hizbullah’ın elindeki roketleri İsrail’i vurabilen hassas füzelere dönüştürülmesi de muhtemelen bu kişinin uhdesindeydi.
Ancak konuya yakın uzmanlar bu tanımın doğru olmadığını düşünüyor. İsrail ve Batılı istihbarat servislerinin değerlendirmesi, Hodayi’nin tuğgeneral rütbesinde ve Ocak 2020’de Irak’ta suikasta uğrayan Devrim Muhafızları komutanı Kasım Süleymani’ye çok yakın bir isim olduğu yönünde. Söz konusu kaynaklara göre Hodayi İsrailli ve Yahudi hedeflere yönelik terörist saldırılar düzenlemekten sorumluydu. Devrim Muhafızları bu tip saldırılara dünyanın çeşitli noktalarında artan bir yoğunlukla teşebbüs ediyor ama pek başarılı olamıyor. İddialara göre yabancı ülkelerde İsrailli hedeflere yönelik bir dizi suikast teşebbüsü Hodayi ile bağlantılıydı. 2012’de Yeni Delhi’de İsrailli bir diplomatın aracını hedef alan ve diplomatın eşinin yaralanmasıyla sonuçlanan bombalı saldırı da bunlardan biriydi.
Hodayi 22 Mayıs’ta aracına motosikletle yaklaşan kimliği belirsiz iki kişi tarafından silahla vurularak öldürüldü. İran’ın devlet haber ajansı İRNA, Tahran’daki Mucahidin-i-İslam Sokağı yakınlarında saat 16.00 sularında gerçekleşen saldırıda evine gitmekte olan Hodayi’ye beş el ateş edildiğini bildirdi. Saldırganlar Hodayi’nin öldüğünden emin olduktan sonra hızla olay yerinden uzaklaşıyor. Görgü tanıklarına göre dar bir ara sokakta meydana gelen saldırı sırasında sokağın girişi beyaz bir araba tarafından kapatılıyor ve bu araç da saldırının ardından hızla uzaklaşıyor. Hodayi olay yerinde hayatını kaybediyor.
Sürpriz sayılacak şekilde İran saldırıdan dolayı otomatikman Mossad’ı suçlamadı ve suikastın intikamının alınacağını söylemekle yetindi. Sorumluları yakalamak için insan avı başlatıldığı söylense de saldırganların ortadan kaybolduğu anlaşılıyor.
Ancak Ortadoğulu ve Batılı istihbarat servisleri arasında Mossad’ın İran topraklarında artan bir yoğunluk ve cüretle operasyonlara devam ettiği yönünde net bir görüş birliği olduğu görülüyor. İsrail bu eylemlerin sorumluluğunu üstlenmiyor, İsrailli yetkililer de bu konuda konuşmayı kesinlikle reddediyorlar. Fakat Al-Monitor’un daha önce de dikkat çektiği gibi İsrail’in strateji değiştirdiği aşikâr. İsrail artık İran rejiminin maşalarınca girişilen saldırılara göz yummayacak ve bunları yönlendirenlere gerekirse kendi başkentlerinin göbeğinde bedel ödetecek.
İsrail’in terörle mücadele kampanyası, İran tesislerinin vurulduğu Suriye’den İran topraklarına uzanmış durumda. Naftali Bennett genç bir bakan olarak yer aldığı önceki hükümetlerde tam da bu stratejiyi savunmuştu. Bennett’in artık başbakan olması bu görüşünü uygulamaya koyduğu anlamına mı geliyor?
Son dönemde dikkat çeken bir başka değişiklik de terörle mücadele kapsamındaki eylemlerin, adam kaçırma ve sorgulamaların doğrudan İran topraklarında ve yabancı ajanlarca değil yerel kişiler tarafından yapılması. Örneğin şubat ayında İsrail’e doğru gitmekte olan iki insansız hava aracının düşürüldüğünü İsrailli yetkililer yakın zamanda teyit ettiler. Bundan kısa bir süre sonra İran’ın batısındaki bir hava üssünde insansız hava araçlarının tutulduğu bir hangar saldırıya uğradı ve imha edildi. Yabancı medyaya göre İran bu olayı İsrail Hava Kuvvetleri’ne değil Mossad’a bağladı ve dolayısıyla bunun içeriden destekli bir saldırı olduğuna işaret etti.
En cüretkâr operasyonlardan biri nisanda gerçekleşti. İddialara göre İran’daki Mossad ajanları, devlet tarafından suikastçı olarak görevlendirilen Mansur Resuli adındaki İranlıyı evinde alıkoydular ve bilinmeyen bir yere götürüp sorguladılar. Çeşitli medya kuruluşlarınca yayınlanan ve Resuli’ye ait olduğu iddia edilen ses kayıtlarına göre Resuli, Türkiye’de bir İsrailli diplomatı ve Almanya’da Fransız bir gazeteci ile Amerikalı bir generali öldürmek için Kudüs Gücü tarafından görevlendirildiğini itiraf etti. Operasyonun Tahran’ın göbeğinde cereyan ettiği ve sonunda Resuli’nin serbest bırakıldığı söyleniyor.
Bundan kısa bir süre önce Türk istihbaratının, İstanbul ve Ankara’da iş yapan bir İsrailli iş adamına yönelik suikast planını engellediği bildirilmişti. Anlaşılan Türkiye’deki bu operasyon İsrail’den gelen istihbarat bilgisine dayanmıştı.
İsrail ile İran arasında yıllardır devam eden bu gölge savaşının giderek kızıştığı görülüyor. İran’ın nükleer programında görevli bilim adamı Muhsin Fahrizade’ye Kasım 2020’de düzenlenen suikast Mossad’a bağlanmış olsa da bu savaşın tek odak noktası İran’ın nükleer programı değil. Yabancı medyaya göre İsrail İran’ın Suriye’ye deki varlığını ve Hizbullah’ın “hassas füze” projesini de düzenli olarak hedef alıyor.
Mossad ve iç güvenlik teşkilatı Şin Bet, İran’ın İsrailli ve Yahudi hedeflere yönelik artan teşebbüslerini şu ana kadar engellemeyi başardılar. Bunların bazıları oldukça amatör görünüyordu. Şin Bet bu ayın başlarında İsrailli gazetecileri, iş ve bilim insanlarını muhtemelen kaçırmak ya da öldürmek amacıyla yurt dışındaki konferans ve seminerlere çekmeye çalışan İranlı bir şebekeyi ortaya çıkardığını açıkladı.
Son yıllarda buna benzer pek çok teşebbüs ortaya çıkarıldı. Ayrıca İran’ın Kenya, Güney Amerika ve Avrupa’da İsrailli hedefleri vurma planları deşifre edildi. Konuya vâkıf istihbarat kaynaklarına göre Hodayi, dünyanın farklı noktalarındaki İsrailli hedeflere yönelik üç ayrı saldırı planını ileri bir aşamaya getirmişti. Al-Monitor’a konuşan kıdemli bir İsrailli güvenlik kaynağı, “Bu planlar artık uygulanamayacak” dedi.
İsrail’in strateji değiştirmesi ve artan bir cüretle hareket etmesi, İran ile küresel güçler arasında görüşmeler sürerken İran’ın nükleer programına karşı tüm faaliyetlerini durduracağına dair ABD’nin baskısıyla taahhüt vermesi ile ilgili olabilir. Bir yandan, Bennett ve Savunma Bakanı Benny Gantz gibi İsrailli yöneticiler, İran’ın nükleer programını kısıtlayan bir anlaşma sağlansa dahi bunun İsrail için bağlayıcı olmayacağını söylemeye devam ediyorlar. Öte yandan, İsrail’in hâlihazırda İran’ın nükleer programını değil, terör faaliyetlerini, Suriye’deki varlığını ve füze dönüştürme projesini engellemeye odaklandığını gösteren artan sayıda işaret var.
Kıdemli güvenlik kanyağı şöyle konuştu: “Bu tanımlamaya katılabilir miyim emin değilim. İran’ın nükleer programına karşı Amerikalı dostlarımızın gözüne parmak sokmadan ya da reklamını yapmadan adım atmanın pek çok yolu var. İsrail İran’ın nükleer programını hiçbir şekilde kabul edemez ve kendisini savunmak için tek başına hareket edecek. Bu konuda hiç kimseye hiçbir taahhüdümüz yok ve ABD bunu gayet iyi biliyor. Yine de öncelikleri doğru belirleyerek akıllıca ve tutarlı bir şekilde hareket etmemiz lazım. İsrail’in yaptığı budur."