Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile dün Moskova\'da yaptığı görüşmede Suriye ile PKK konusunda varılan Adana Mutabakatı\'nın gündeme geldiğini söyledi.
Kara Harp Okulunda düzenlenen bir tanıtım toplantısında konuşan Erdoğan, \"Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığımız görüşmelerle yeniden gündeme gelen Adana Mutabakatı üzerinde ısrarlı şekilde durmamızın gerekliliğini daha iyi anlıyoruz\" dedi.
1998 yılında imzalanan mutabakat ile Suriye, topraklarında PKK faaliyetlerine izin vermeyeceği taahhüdünde bulunmuştu. O güne kadar Suriye\'de yaşayan PKK lideri Abdullah Öcalan, Şam\'dan ayrılmak zorunda bırakılmış, ardından Rusya, İtalya ve Yunanistan\'a gitmiş, son olarak Güney Afrika\'ya geçmek üzere bulunduğu Kenya\'dan alınarak Türkiye\'ye teslim edilmişti.
O dönem Suriye ve Lübnan\'da çok sayıda PKK kampının bulunduğu, ancak özellikle Öcalan\'ın çıkışından sonra bu kampların kapatıldığı ve Suriye topraklarında PKK adıyla bir faaliyet yürütülmediği belirtiliyor. Ancak buna rağmen Adana Mutabakatı\'nın gündeme getirilmesi ne anlama geliyor?
Bu sorunun cevabını veren gazeteci Musa Özuğurlu, Putin\'in Adana Mutabakatını gündeme getiren taraf olduğunu vurgulayarak, bununla \"Erdoğan’a Suriye otoritesini işaret etttiğini\" yazdı.
Özuğurlu Gazete Duvar\'da yayınlanan yazısında Adana Mutabakatı\'nın maddelerini şöyle sıraladı:
\"20 Ekim 1998’de Adana’da imzalanan Adana Mutabakatı’nda Suriye’nin taahhütleri şu şekilde sıralanmış
1-PKK lideri Abdullah Öcalan mutabakata varıldığı tarih itibariyle Suriye’de değildir ve Suriye’ye girmesine izin verilmeyecektir.
2- Suriye’de olduğu söylenen PKK kampları mutabakata varıldığı tarihten itibaren faaliyette değildir ve faaliyete geçmelerine izin verilmeyecektir. Birçok PKK üyesi tutuklanmış ve isimleri Türk tarafına iletilmiştir.
3-Suriye yönetimi ülke toprakları üzerinde PKK’nın askeri, ekonomik ve siyasal faaliyetlerinin hiçbirine izin vermeyecek, örgüt propagandasına müsaade etmeyecektir.
4-Suriye yönetimi PKK’nın “terörist bir örgüt” olduğunu kabul etmiştir. 5-Suriye yönetimi, ülke topraklarında PKK’nın eğitim ve barınma amaçlı kamp ve diğer tesisler oluşturmasına ve ticari faaliyetlerine izin vermeyecektir. PKK üyelerinin üçüncü bir ülkeye geçişleri için Suriye topraklarının kullanmasına müsaade etmeyecektir.
6- Suriye yönetimi, Abdullah Öcalan’ın tekrar Suriye topraklarına girmemesi için her türlü tedbiri alacak ve sınır kapılarına bu doğrultuda talimat verecektir.
19-20 Ekim’de Adana’da gerçekleşen görüşmelerin ardından yukarıda değinilen tedbirlere ilişkin uzlaşı sağlamış olan Suriye ve Türkiye heyetleri, söz konusu tedbirlerin etkili ve şeffaf bir şekilde uygulanabilmeleri için bazı mekanizmalar oluşturmaya karar verdi. Buna göre;
1- İki ülkenin üst düzey güvenlik yetkilileri arasında doğrudan telefon hattı tesis edilecek.
2-Taraflar birbirlerinin diplomatik temsilciliklerine ikişer özel görevli atayacaklar. 3- Türk tarafının terörle mücadele konusunda alınacak tedbirlerin etkinliğini denetlemek üzere bir sistem kurulması önerisini Suriye heyeti kendi makamlarının onayına sunacaktır.
4- Taraflar Lübnan’ın da onayının alınması kaydıyla PKK ile mücadele konusunda üç ülkenin birlikte hareket etmesini kararlaştırmıştır.
5- Suriye heyeti, tutanakta sözü geçen hususların uygulanması ve somut sonuçların sağlanması noktasında Türkiye ile işbirliği yapılacağını ve gerekli tedbirlerin alınacağını taahhüt etmiştir.\"
Putin Masaya Getirdi
Putin\'in Adana Mutabakatını gündeme getiren taraf olduğunu vurgulayan Musa Özuğurlu, Putin\'in bununla \"Erdoğan’a Suriye otoritesini işaret etttiğini\" yazdı: \"Çünkü anlaşmaya göre sınırın korunması yükümlülüğü Suriye’ye değil Türkiye’ye aitti ve 2011 yılında olaylar başladığı sırada, neredeyse bütün gücünü İsrail’e karşı ülkenin güneyine konuşlandırmış olan Suriye’nin Türkiye sınırında sadece gözlem karakolları vardı. Bu durumda Putin anlaşmanın bu kısmından yola çıkarak Türkiye’ye Adana Mutabakatı’nın öngördüğü gibi “Türkiye güvenliği kendi sınırları içinde sağlamalı, yani güvenli bölge Suriye içinde değil Türkiye(‘nin kendi) sınırları içinde olmalı” demiş oluyor.\"