İran'daki patlamalar: İsrail ve ABD siber savaş mı başlattı?

Patlamalar, İran'ın nükleer programında ve ileri düzey balistik füze geliştirme çalışmalarında kullanılan santrifüj cihazlarının üretildiği tesis de dahil bir dizi fabrikada gerçekleşti. İran, ABD, İsrail veya ikisinin ortak gerçekleştirdiği bir siber saldırıdan şüpheleniyor.

16.07.2020, Per - 07:05

İran'daki patlamalar: İsrail ve ABD siber savaş mı başlattı?
Haberi Paylaş

Haziran sonu ve Temmuz başında İran'da meydana gelen patlamaları, ABD Deniz Kuvvetleri'nden emekli ünlü istihbarat subayı Scott Ritter, Russia Today'e yazdı

Haziran sonu ve Temmuz başında İran'da farklı noktalarda bir dizi patlama gerçekleşti, çok sayıda can kaybı yaşanırken geniş maddi hasar meydana geldi. Bu mekanların ikisi, uranyum zenginleştirme programı ve balistik füze üretimiyle ilgili teknoloji geliştirme faaliyetlerine katkısı ve İran güvenliğindeki önemi itibarıyla öne çıkıyor. Hem ABD hem de İsrail bu iki tesise, bölgesel ve uluslararası barış ve güvenliğe tehdit oluşturmaları nedeniyle işaret etmişti.

Cuma sabahı Tahran'ın çevre bölgelerinin yanısıra Germdere ve Tahran eyaletindeki Kudüs şehrinde bir dizi patlama gerçekleşti, patlamaların hedefinin balistik füze siloları olduğu öne sürüldü.

İki patlamanın kesin nedeni henüz belirlenmedi. İlki Natanz'daki uranyum zenginleştirme tesisinde yer alan santrifüj üretim merkezinde gerçekleşen patlamaya yönelik inceleme sürüyor. Hemmat Füze İmalat Tesisi'nde gerçekleşen diğerinin bir yakıt tankındaki patlamaya bağlı olduğu kaydedildi.

Nükleer yakıtın zenginleştirilmesinde kullanılan ileri düzey santrifüjlerle bağlantılı olduğu düşünülen Natanz tesisi ağır hasar aldı. Çalışmaların en az birkaç ay geriye gittiği tahmin ediliyor. İleri düzey Şahab-3 füzelerinin üretiminde payı olduğu düşünülen Hemmat tesisi de ciddi hasar aldı ama hasarın kesin boyutu henüz bilinmiyor.

İsrail'in yalanlamayan yalanlamaları

İsrail tipik şekilde İran'daki patlamalarla bağı olduğu iddialarını yalanlarken İslam Cumhuriyeti'nin faaliyetlerinden endişe duyduğunu da ima etti. İsrail savunma bakanı Benny Gantz, "İran'da vuku bulan her hadise bizimle alakalı olacak diye bir kaide yok" dedi.

Ardından ne olmuş olabileceğiyle ilgili bir ipucu verdi. İran'ın nükleer ve füze faaliyetlerine istinaden, "Bu sistemlerin tümü karmaşıktır" diye konuştu.

Güvenlik kısıtlamaları çok yüksektir, İranlıların faaliyetlerini bunun tamı tamına ayırdında olarak yürüttüklerinden emin değilim.

İsrail'in, daha önce İsrail Savunma Kuvvetleri'nin başında da yer almış dışişleri bakanı Gabi Ashkenazi daha tedbirli konuştu. Ashkenazi, "İran'ın nükleer yetkinlik geliştirmesine izin vermemek doğrultusundaki uzun vadeli politikamızı geçmiş pek çok hükümet boyunca sürdüregeldik" dedi.

Bu rejimin söz konusu yetkinliklere sahip olması İsrail için varoluşsal bir tehdit ve İsrail, kuzey sınırında böyle bir rejimin tesisine izin veremez."

İsrail'in bunu engellemek için ne yapmış olabileceğine gelince, şunları söyledi:

Bulunduğumuz faaliyetleri açıklamamak daha iyi olur.

Sabotajın tarihi

İran'ın nükleer ve balistik yetkinliklerini sekteye uğratma konusunda İsrail ve ABD'nin hatırı sayılır bir işbirliği geçmişi var. Bunlar arasında belki de en çok bilineni, Natanz tesisini 2010 yazında vuran ve büyük miktarda uranyum zenginleştirme santrifüjünü tahrip eden Stuxnet virüsü. Daha az bilinen ama en az eşit düzeyde etkili olan bir başkası, CIA'in İran'ın uzay programında kullanılanlar da dahil olmak üzere İran füze ve roketlerini sabote etme programı.

Bu programın belki de kamuya en açık tarafı, 2019 Ağustos'unda başkan Trump'ın, İran'ın kalkıştan hemen önce, atış rampasında son hazırlıkları bekleyen bir uzay taşıtının infilak etmesinin ardından gönderdiği bir Tweet biçiminde geldi. Trump şöyle tweetledi:

Amerika Birleşik Devletleri'nin Safir SLV'nin İran'daki Simnan Fırlatma Merkezi 1'deki fırlatma hazırlıklarının son evresinde gerçekleşen feci patlamayla ilgisi yoktur. İran'a en iyi dileklerimi iletiyorum ve Merkez 1'de olanlarla ilgili incelemede iyi şans diliyorum.

"Yalanlamayan yalanlamalar" düşünüldüğünde bu örnek çiğdi ve arkasındaki niyet görünüyordu.

CIA'in sabotaj çabalarının temelinde İran'ın programını desteklemek için kullandığı kanunsuz karaborsa zincirlerine sızmak, sızdıktan sonra da zincire, kurulumda yer aldığında sistemlerde yıkıcı tahribata yol açabilen bozuk malzemeler sokmak yatıyor. Gantz'ın, İran'ın nükleer ve balistik arayışlarına ve beraberlerinde gelen "güvenlik" sorunlarına (İran'ın bu sistemleri işletme yetkinliğinin bulunmaması da dahil) istinaden yaptığı dokundurma, İsrail'in, muhtemelen CIA’le işbirliği içinde Natanz ve Hemmat tesislerinin inşasına katkıda bulunan tedarikçilere ulaşmakta başarılı olduğuna dair güçlü bir dolaylı kanıt teşkil ediyor. Bu faaliyete muhtemelen sınai üretimde kullanılan doğalgazın tedariği de dahildi. Bozuk sensörler ve/veya subaplar yıkıcı düzeyde sistem hatalarına yol açabilir ve devasa tahribata yol açabilir.

Bir delil olarak İran'ın sessizliği

İran'ın resmi tutumu, söz konusu patlamaların kesin nedenlerini saptansa da bilgileri ulusal güvenlik gerekçeleriyle yaygınlaştırmamak. Bu gecikme bozuk sensör ve subaplarla yapılmış sabotaj durumlarında anlamlı olurdu. İran'ın tedarik faaliyetlerini yapısal olarak alt üst etmesi, hatalı parçalarla beraber tedarik edilmiş tüm malzemeleri tespit etmesi ve bunları kurulumuna dahil edildikleri tesislerden ekarte etmesi gerekirdi. İran'ın ayrıca yeni prosedürleri yürürlüğe koymadan önce casusluk karşıtı istihbarat ve güvenlik sistemlerinin neden ve nasıl başarısız olduğunu bulması gerekirdi.

Bununla birlikte özel bir açıklamanın yokluğu, İran'ın üst düzey yetkililerini patlamaların nedenleri ve failleriyle ilgili tahminde bulunmaktan alıkoymadı. İran'ın sivil savunmasının başındaki Gholamreza Jalali, "Siber saldırılara karşılık vermek ülkemizin savunma gücünün bir parçası" dedi.

Ülkemizin bir siber saldırının hedefi olduğu kanıtlanırsa karşılık veririz.

İran haber ajansı IRNA (İslam Cumhuriyeti Haber Ajansı), Natanz ve Hemmat patlamalarının ardından gelebilecek daha büyük bir kriz ihtimaline işaret etti. IRNA'nın gözlemleri şöyle ifade edildi:

Şimdiye kadar İran krizleri derinleştirmekten, öngörülemez koşul ve durumların ortaya çıkmasına yol açmaktan kaçınmaya çalıştı.

Öte yandan hasmane ülkelerin, özellikle de Siyonist rejimin (İsrail) ve ABD'nin İran İslam Cumhuriyeti'nin kırmızı çizgilerini ihlal etmesi, bu stratejinin gözden geçirilmesi gerektiğini gösteriyor.

Potansiyel kaos

İran'ın herhangi bir yıkıcı siber saldırıya orantısız karşılık vermesi muhtemel değil, İsrail'e veya bölgedeki ABD üslerine füzeler fırlatılmasını beklemeyin. Bunun yerine İran muhtemelen kendi ehil siber silahlarını misilleme olarak ya İsrail ve/ veya ABD'deki tesislere veya bu iki ülkeyle ilişkili bölgesel hedeflere yöneltecektir.

Siber savaş, hem hedeflenen ülkeye hem de verili çatışmayla doğrudan alakası bulunmayan üçüncül taraflara ait sivil altyapıya ciddi tali hasar verebilen, yeni bir olgu. İsrail ve/veya ABD gerçekten de İran'a karşı yıkıcı bir siber saldırı düzenledilerse, misilleme olması kuvvetle muhtemel. Bununla birlikte bu siber savaş döngüsünün nerede biteceği belirsiz. Siber savaşın, bilgisayar virüslerinin küresel siber salgınlara yol açabildiği karmaşık gerçekliği göz önüne alındığında Natanz ve Hemmat'ta elde edilen sonucun, yarattığı potansiyele değip değmeyeceği sorusunun sorulması gerekiyor. Tarihten öğrenilecek en ufak bir ders varsa, cevap koca bir "Hayır," öyle olmaya da devam edecek.

Scott Ritter, emekli ABD Deniz Piyade Kolordusu istihbarat subayıdır. Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması'nın (INF) uygulanması sırasında Sovyetler Birliği'nde müfettiş olarak görev yaptı, Körfez Savaşı sırasında general Schwarzkopf'un kadrosunda yer aldı, 1991-1998 yıllarında BM'de silah denetleme müfettişliği görevini üstlendi.

Haberin kaynağına buradan ulaşabilirsiniz

Nerina Azad
Bu haber toplam: 4644 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:21:54:26
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x