Görünmez Adam Dr. Friç’ten Günümüze, Kürdlerin ve Kürdçenin İnkârı Efsanesi!

Celal Temel

22.06.2025, Paz | 16:58 [ Güncellenme: 22.06.2025, Paz | 18:25 ]

Görünmez Adam Dr. Friç’ten Günümüze, Kürdlerin ve Kürdçenin İnkârı Efsanesi!
Makaleyi Paylaş

Türkiye’de Kürd inkarının, özellikle cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte 1923’te başladığı bilinir. Bunun alt yapısı birkaç yıl önceye, İttihat-Terakki Fırkasının (İTF-İTC) son iktidar yıllarına dayanır. Bu süreçte, resmi Kürd ve Kürdçe inkârı, ilginç bir “Doktor Friç Vakası” ile başladı.

Birinci Dünya Savaşı devam ederken Osmanlı iktidarı İttihat-Terakki Fırkası (Cemiyeti), savaştan çok tek ulusa dayalı bir devlet yapılanması çalışmaları içindeydi. Bu sırada herkesin bildiği 1915 Ermeni Tehciri ve çok az kimsenin bildiği 1916 Kürd Tehciri gerçekleştirildi. Bu süreçteki en önemli gelişme ise İTC’nin nüfus mühendisliği politikaları çerçevesinde çeşitli kurumlar oluşturmasıydı.

Savaştan önce, 1913’te iskân ve nüfus çalışmaları için, İskân-ı Aşâir ve Muhâcirîn Müdîriyyeti (İAMM) kurulmuştu. Ermeni Tehciri’nin tamamlandığı, Kürd Tehciri’nin başlaması için hazırlıkların yapıldığı 1916 yılı başında, İAMM Müdürü Şükrü Bey’in önerisiyle, Dâhiliye Nazırı Talat’ın “acil” notuyla, Osmanlı Meclis-i Mebusan’a bir kanun tasarısı sunuldu. 14 Mart 1916’de, bu kanuna dayanarak,bu kezAşâir ve Muhâcirîn Müdîriyyet-i Umûmiyyesi” (AMMU) adıyla, yine Şükrü Kaya’nın (1883-1959)[1][1] başkanlığında umum müdürlük olarak yapılandırıldı.  Umum müdür yardımcılığına Hamdi Bey, Aşiret Şubesi Başkanlığına Zekeriya Bey (Sertel) atandılar. [2][2]

AMMU, dönemde bakanlıklardan daha büyük bir teşkilat ağına ve bütçeye sahipti. Kısaca “Muhacirin Müdüriyeti” olarak adlandırılan AMMU, dönemde nüfus mühendisliği alanında önemli işler yaptı. Bu sıralarda, İTC merkez komitesi üyesi Mehmet Ziya’nın (Gökalp) başkanlığında İstanbul Darülfünun İçtimaiyat (İstanbul Üniversitesi Sosyoloji) Kürsüsü de kuruldu. Kürsüde, inanç ve etnik yapıların durumu inceleniyordu. Savaş yıllarında, Kürd etnisitesi, Türkmen ve Kızılbaş inancı üzerinde duruldu.

Birinci Dünya Savaşı’nın tüm şiddetiyle devam ettiği 1915 Mayıs ayında; Almanların da desteğiyle, bütün Anadolu’daki etnik ve dinsel yapılar araştırılmaya başlandı. Bu sıralardaki bir toplantıda, İTC Başkanı Talat şunları söylüyordu: “Bu milletin başına geçtik. Fakat Anadolu bizim için kapalı bir kutudur. Önce bunun içini tanımamız, sonra bu millete layık hizmetlerde bulunmamız lazım geldiğine inanıyorum.” [3][3] Talat’tan sonra söz alan, Mehmet Ziya da şöyle diyordu: “Biz siyasi bir inkılâp yaptık. Meşruti bir idare kurduk. Hâlbuki en büyük inkılâp içtimai inkılâptır…” [4][4]

Bu önemli toplantıdan sonra İttihatçılar Anadolu’ya dağılarak sosyolojik saha çalışmalarına giriştiler. Kürdlerle Türklerin birlikte olmalarını savunan Mehmet Ziya’dan başka, özellikle Kafkas kökenli bazı devşirme aydınlar da aktif olarak, Türkleştirme çalışmaları içinde yer aldılar. İTC iktidarı, sosyolojik araştırmalarla, saha çalışmalarıyla, nüfus yapısını değiştirmenin teorik temellerini hazırlıyordu. Kürdler, Türkmenler, Alevilik, Bektaşilik, Ahilik ve tarikatlarla ilgili çeşitli görevlendirmeler yapıldı. 

Türkmen Kızılbaşlığı, Kürd Dersim Kızılbaşlığı, Orta Anadolu’daki Bektaşilik ve Hatay-Adana-Mersin bölgesindeki Şii İslam’ın Arap kolu Nusayrilik gibi inanışlar, “Alevilik” adı altında değerlendirilerek Sünni-Türk İslam inancına yaklaştırıldı. Camiye giden Nusayriler, Cem yapan Kızılbaşlar ve onlardan çok daha farklı olan Bektaşiler aynı çatıda birleştirildi! Bu apayrı, uzun bir konu…

Kürdlerle ilgili birim için, daha sonra “Dr. Fritzh (Friç)” olarak bilinecek olan Naci İsmail (Habil Âdem) görevlendirildi.

 Kürd Araştırmalarının Görünmez Adamı,

 Dr. Fritzh” lakaplı Habil Âdem (Naci İsmail)

AMMU bünyesinde yapılan sosyolojik çalışmaları organize etmek için, 1917 yılında Mehmet Ziya’nın başkanlığında Encümen-i İlmiye Heyeti adıyla bir komisyon kurulmuştu. Bu komisyon, muhacirler hakkında raporlar düzenlemek, istatistikler yapmak üzere ilmi (!) araştırmalar yapmakla görevliydi. Komisyonun ana amaçlarından biri, Kürdlerin asimile edilmesiydi.

18 Eylül 1917’de toplanan İTC kongresinde, savaş bölgesinden Anadolu’ya sürülen Kürdlerin (1916 Kürd Tehciri) iskânı konusu da gündemdeydi.  25 Aralık 1917’de, Encümen-i İlmiye Heyeti’nin geniş bir çalışmaya girişmesi için karar alınıp ödenek ayırıldı. Bu konuyla ilgili olarak Habil Âdem lakaplı Naci İsmail adlı bir İttihatçı istihbarat elemanı görevlendirildi. Konuyla ilgili kitaplar hazırlanmaya başlandı, yabancı dildeki kitapların listesi hazırlandı, tercüme için tercümanlar tutuldu ve bunların ücretinin örtülü ödenekten verilmesi kararı alındı.[5][5]

AMMU müdürlerinden Zekeriya Bey (Sertel) hazırladığı bir raporda, iskân, temsil (asimilasyon) ve temdîn (medenileşme) konularında analizler yaptıktan sonra şöyle diyordu: “İskân mıntıkalarındaki muhacir ve aşiretler ile iskân, temsil (asimilasyon) ve medenileştirme meselelerinin çeşitli memleketlerdeki şekillerini araştırmak; bu araştırmalardan bizdeki iskân, medenileştirme ve asimile etme meseleleri hakkında genel esaslar çıkarmak; uygulamalarda düşüncesine başvurmak üzere bir Heyet-i İlmiye oluşturulmasına gerek vardır.” [6][6]

Bu dönemde, Mehmet Ziya (Gökalp) önderliğinde faaliyet gösteren İlmiye Heyeti, bir taraftan göç ve iskân ile ilgili mevzuat hazırlarken diğer taraftan yabancı ülkelerdeki benzer uygulamaları inceledi. Daha 6 Aralık 1913’te, Sicill-i Nüfus İdaresi’nin de önerisiyle, Berlin, Paris, Viyana ve Roma’daki Osmanlı büyükelçiliklerine yazılan yazılarda, adı geçen ülkelerde bu konudaki mevzuatın birer kopyasının gönderilmesi istenmişti.[7][7] 

Encümen-i İlmiye Heyeti, yeni eserler yazılması, yabancı eserlerin tercüme edilerek yayımlanması çalışmalarına büyük önem verdi.  21 Ocak 1918’de, Mehmet Ziya, Leipzing’deki Otto Harrassowitz Kütüphanesinden 55 kitap istetti. Çok sayıda İttihatçının görev aldığı Encümen-i İlmiye Heyeti, inanç ve etnik konulardaki sosyolojik çalışmaları kitap hâline getirip yabancı dillerdeki kitapları tercüme ederken; Mehmet Ziya, Baha Said ve Naci İsmail gibi İttihatçılar organizasyonların başında görev alanlardı. Bu dönemde, Baha Said’le Aleviliğin Müslümanlaştırılması, esas adı Naci İsmail olan Habil Âdem’le Kürd inkârı süreci başlatıldı.   

Bu dönemde Kürdleri inceleme görevi verilen Habil Âdem lakaplıNaci İsmail ilginç bir İttihatçıdır. Almanya’da öğrenim görmüş, Arnavut kökenli bir istihbaratçıydı. Batı dillerini iyi bildiğinden tercüme işlerinde görevliydi. Bu sırada, çok sayıda kitap yazdığı veya yazdırdığı, komisyonlar tarafından hazırlanan kitaplara çeşitli sahte adlar verdiği anlaşılmaktadır. Kürdlerle ilgili hazırlattığı kitaplara, “ilmi” süsü vermek için, kendi adı yerine, yazar olarak uydurduğu adları, yayıncı olarak yine uydurduğu kuruluşları yazıyor ve çevirmen olarak da Habil Âdem adını kullanıyordu.

Hayali kuruluşlar, hayali isimler yaratan bu hayali adamın net bir doğum ve ölüm tarihi de bilinmiyor. (1892-1949) yılları arasında yaşadığı söyleniyor. 1934’te Pelister soyadı aldığı biliniyor. Bu ilginç İttihatçı, daha 1912’de, Johns Moul adlı bir Alman yazara ait olduğunu iddia ettiği, “Londra Konferansındaki Meselelerden: Anadolu’da Türkiye Yaşayacak mı?” adlı bir kitabı, Habil Âdem adı ile çevirip yayımlamıştı. “Osmanlı sorunlu bölgelerden ve özellikle Balkanlardan çekilerek Anadolu’yu yurt edinmeli” şeklinde görüşlerin belirtildiği uyduruk kitap, Almanya ile İTC arasında sorun oldu. Almanya, Johns Moul adlı bir Alman yazarın olmadığını belirtti, İTC rahatsız oldu ve Habil Âdem, bir süre ortadan kayboldu. [8][8]

Habil Âdem, 1913 yılından itibaren tekrar ortada görünmeye başlar! “Türkiye Niçin Kaybediyor” adlı bir kitabı, Prof. Libah (Habil’in tersten okunuşu) adı ile yayımlar. 1914-1918 yılları arasında, çoğu sahte adlarla olmak üzere, özellikle Kürdler ve Türkmenlerle ilgili çeşitli kitaplar yayımladı. Kitapların yazarları olarak, Dr. Fritz, Dr. Friliç, Prof. Faylaç, Mühendis Radlig gibi uydurma Alman isimleri kullandı.

O dönmede yapılan nüfus mühendisliği çalışmalar için, kendisi şöyle diyor: “Bu eserlerin tümü hükûmet hesabına yazılmış, bir kısmı mülga Emniyet-i Umumiye, bir kısmı Aşâir ve Muhâcirîn ve bir kısmı Nüfus ve İdare-i Umur Vilayât Müdüriyetimize bağlıdır. Cümlesinin tab’ını İstanbul kitapçıları deruhte ettiklerinden birer birer ve pek az zamanda tab olunacaktır.” [9][9]    

1916-1919 yılları arasında, AMMU ve Encümen-i İlmiye Heyeti’nin yayımladığı pek çok kitap Habil Âdem’in sorumluluğunda yayımlanmıştır. Bunların içinde en ünlüsü, “Kürdler: Tarihi ve İçtimai Tedkikadı: Muharrir-Dr. Friç (Berlin Şark Akademisi), Nş. No-3, Yıl-1334 (1918)” adlı kitaptır. 

Tam Bir Sahtekârlık Örneği: Habil Âdem (Naci İsmail) ve Kürdler: Tarihi ve İçtimai Tedkikadı” Kitabı

Bu kitap, 1918’de yayımlandı. Yazarı Dr. Friç, yayıncısı Berlin Şark Akademisi, çevirmeni Habil Âdem olarak gösterilen kitabın; tam bir sahtekârlık örneği olduğu, çok sonraları anlaşılacaktır. Kitapta, Kürdlerin bir Türk boyu olduğu, Kürdçe diye bir dilin olmadığı, bilimsel bir süs verilerek iddia edilmektedir. Doksanlı yılların başında bazı Kürd aydınlarının yaptığı araştırmalar sonunda, Almanya’da Berlin Şarkiyat Akademisi diye bir kuruluşun ve Dr. Fritz (Dr. Friç) adlı bir şahsın olmadığı; çevirmen olarak gösterilen Habil Âdem’in de Naci İsmail adlı Arnavut kökenli, İttihatçı bir Osmanlı istihbarat görevlisi olduğu anlaşılacaktır.[10][10]

Başlangıçta, Kürd tarihiyle, Kürdlerle ilgili bir kitabın devlet tarafından yayınlaması, bazı Kürd aydınlarınca olumlu karşılandı. Örneğin dönemin genç Kürd aydınlarından Kamuran Ali Bedirxan bunu olumlu karşılıyordu. Ancak Kürd aydınlarından Kurdîyê Bidlîsî (Yüzbaşı Mehmet Emin Bey)[11][11], Jîn dergisinin ilk sayısında kitabın içeriğine şiddetle karşı çıkıyordu. Bir süre sonra bu kitabın Kürd asimilasyonu için propaganda amaçlı olduğu görülecektir.

Adı geçen kitap, o günden bugüne pek çok kez yayımlandı. Sonraları pek çok Türk araştırmacısına ilham kaynağı (!) ve Kürd aydınlarının iddianamelerinde, savcıların başvurduğu ana kaynak olacaktır.  Sosyolog İsmail Beşikçi, yargılandığı davaların iddianamelerinde, savcıların hep karşılarına bu kaynağı, bilimsel bir veri olarak çıkardıklarını belirtmektedir. 1972-1973 yıllarında Diyarbakır’da görülen Devrimci Doğu Kültür Ocakları (DDKO) davasında, savcılar, “Şarkiyatçı Alman Pror. Dr Fric’in belirttiği gibi” diyerek iddianame hazırlamışlardır.

İlk kez (1918) bu kitapta, Kürdlerin Türk olduğu ve Kürdçe diye bir dilin olmadığı iddia edilmiştir. Kürdçe dilinin olmadığı iddiası, bir başka hayali kaynak “Petersburg Akademisi’nce hazırlanan lügate göre” denerek kitaba konmuştur. Yani, kitabı yayımlayan kurum (Berlin Şark Akademisi), kitabın yazarı (Dr. Friç) ve alıntı (Petersburg Akademisinin hazırladığı lügat), hepsi uydurma, sahte. Kitapta, tarihsel olarak uzun uzun Kürdlerin Türk olduğu ile ilgili uydurma bilgiler veriliyor.

Kitapta, “Geçmişleri belli olmayan uluslar için dilin bir önemi kalmamıştır.” Dendikten sonra, Kürd dilini yok saymak için Petersburg Akademisi’nce, Rusça-Almanca-İngilizce hazırlandığı iddia edilen Kürdçe lügatte 8307 kelime olduğu iddia edilerek şöyle bir dağılım veriliyor:

Pehlevî (Eski)                          370

Zend                                      1.240

Türk (Eski Türkmen)           3.080

Ermeni                       220

Arab (Yeni lisandan)          2.000

Farisî (Yeni edebiyat)           1.030

Asıl Kürdçe                               300

Çerkes (Eski)                              60

Kürdçe (Eski lisandan)             20

Keldânî                       108

Tabloda Asıl Kürdçe diye gösterilen 300 kelimenin de Türkçeyle bağlantılı olduğu ve 107 sinin de dağ hayatıyla ilgili olduğu iddia edilerek şöyle deniyor: “Arap şubesi de mühim gibi görünüyor. Hakikatte öyle değildir. Zira buradaki Arap kelimeleri, dinî ıstılahat ve birtakım İlmî kelimelerdir ki Türk aşiretleri arasında müstamel değildir. Sonra, melul, mülevves, mülhem, tahammül, tahvil, işgal, iğfal vesaire şeklinde olan bu Arap kelimeleri Arap lisanıyla alakasını kesmiş, Türk lisanına girmiştir… Binaenaleyh, bu gibi Arap kelimelerini de Türk şubesine ithal etmek lazımdır ki bu suretle Türk şubesi, pek yüksek bir yekûna baliğ olur.”[12][12]

Yukarıdaki metnin ne kadarı Türkçe? Buna karşın gerçeklerden kopuk, tamamen uydurma böyle bir kitap, günümüzde hâlen, adlarının önünde kalabalık sıfatlar bulunan, akademisyen olduğu belirtilen Türk araştırmacılar tarafından en önemli başvuru kaynağı olarak gösteriliyor. Bu komedi karşısında 12 Mart 1971 Darbesi sonrasında yargılanan Musa Anter, bu sayıları belirten savcıya hitaben, “İnsaf, tavuklar bile 60-70 sözcükle konuşuyorlar.” diye tepki gösterecektir.

İşte, “Kürd dili yoktur.” yalanı efsanesinin küçük bir hikâyesi. Kürdlerin bugün neden bu durumda olduğunu, başlarına neler geldiğini anlamak için, tarihte başlarına örülen çorapları, boyunlarına takılan lanetli tokaları görmeleri gerekir. Bu “sıcak” günlerde, bunları bunun için yazıyoruz. Bir şeyi doğru anlayıp düzeltmek için, yanlışın olduğu yerden başlamak gerekir.

Önce İttihatçıların, sonra Kemalistlerin, Kürdleri asimile etmek için başvurdukları bu tip sahtekarlıklar, uydurulan efsaneler, maalesef günümüzde hâlen devam ediyor ve bunlara inanan çok…


[13][1] Sonraki dönemlerin Bakanı, Başbakanı Şükrü Kaya

[14][2]  Zekeriya Sertel, daha sonraları sosyalist kimliğiyle bilinecektir.

[15][3]  Fuat Dündar, İttihat-Terakki’nin Nüfus Mühendisliği Politikaları, s. 126 (Baha Sait Bey, İttihat ve Terakki’nin Alevilik Bektaşilik Araştırması, Berfin Yayınları, 1995, S: 7-8)

[16][4]  Ziya Gökalp, Bir Kavmin Tetkikinde Takip Olunacak Usul, Milli Tetebular Mecmuası, Sayı: 2

[17][5]  TİGMA, 272,14, 74, 11, 9 – 272, 74, 66, 21, 22 – 272, 74, 66, 22, 4 (F. Dündar, age, s.221)

[18][6]  Serhat Bozkurt, Bir Toplumsal Mühendislik Kurumu Olarak “Aşair ve Muhâcirîn Müdûriyyet-i Umûmiyesi”, Yüksek Lisans Tezi, Mimar Üniversitesi Yayını, 2013, s. 140

[19][7]  BOA DH SN THR 52/72 (F. Dündar, İTC’nin Müslümanları İskân Politikası, s. 220)

[20][8]  Doktor Friç, Kürdler, Tarihi ve İçtimai Tedkikatı, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, Suavi Aydın Önsözü ve Abidin Nesimi, Yılların İçinden, Gözlem Yayınları, 1977, s. 111-112

[21][9] Fuat Dündar, Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Doktora Programı, Türk Milliyetçiliği ve Dinamikleri, Toplumsal Tarih Dergisi, Temmuz 2001, S: 47 (Habil Âdem, Ankara ve Avrupa Siyaseti, 1925, S: 211)

[22][10]  Mehmet Malmîsanij, Antikürdolojiden Kürdolojiye Giden Yol ve İsmail Beşikçi, Vate Yayınları, 2010, S: 12-13

[23][11] Dönemde Kurdîyê Bidlîsî mahlasıyla yazı yazan kişinin, önceleri Halil Hayali olduğu sanılıyordu. Ancak sonradan bunun Bitlisli Yüzbaşı Mehmet Emin Bey olduğu anlaşılacaktır.

 



 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

[12][12]  Doktor Friç, age, s. 6-7

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
1788 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:20:28:10

Celal Temel

Celal Temel

Yazarın Önceki Yazıları

49'lar Davası'nın Şehidi: Mehmet Emin BatuLozan Neden Önemli?49’lar Olayı, Doğrular-Yanlışlar2 Mayıs 1916 Büyük Kürd Tehcirine Karar Verilen GünKürdlüğün Yokluğunda Uzlaşan İki TezErmenilerle Kürtler arasına atılan ateş topu: Vilâyat-ı Sitte MeselesiÜç Müslüman, Bir Hristiyan Ulus Ve Parça Parça KürdlerBir Protokol, Bir Çağırı, İki AnlayışKürd Ulusal Mücadele Tarihinde İki Önemli Örgütlenme Kürdistan Teali Cemiyeti ve DDKOÇeşitli Tarihi Süreçlerde Kürdler Nasıl Ve Neden Kaybetti?..Kürdler Yüz Yıl Önce Nasıl Kaybettiler, Bugün Kazanabilirler mi?..Altmışlı-Yetmişli Yıllardaki Yurtsever Kürd MelleleriAltmışlı Yıllarda, Kürd Ulusal Mücadelesinde Esnaf Ve İşçilerKürecikli Mamko Memed Ali DirenişiHizanlı Kemal Fevzi’nin Çığlığı Duyuldu mu?..Tarihsel Oportünist Bir Yaklaşım: 'Miş Gibi' Yapmak (Yüz Yıl Önceden Bugünkü Suriye’ye)Dünden Bugüne, Rojava’da Kürd Ulusal MücadelesiBencillikten Irkçılığa Bir Yol…'Vakfedilmiş Bir Hayat'Bir Sosyolog Ve Bir Ağa’nın Cezaevi Arkadaşlığıİsmail Beşikci’den Farklı Bir Kitap: Alevilikİsmail Beşikci: “Bu Günkü Yaşamım Benim Tercihim”Sloganlarla Hareket EtmekAz Tanınan Bir Kürd Lider: Şemzînan Nehrili Seyid Muhammed Sıddık ve Tarihi Bir OlayUlusal Mücadelede Hatalarla Yüzleşme… (Ermeni ve Kürd örneği…)1918-1923 Sürecinde, Kürdler Türkiye Devleti’nin Kurucu Unsur muydu? Bu süreçte Mustafa Kemal’in Kürd Tutumu Nasıldı?..'İslam Ümmetinin Yetimleri: Kürdler'24 Nisan var, 2 Mayıs da var! (1916 KÜRD TEHCİRİ)'Mevzubahis Vatansa Gerisi Teferruattır' Söylemi Üzerine, Tarihsel Arka Plan, İslamcılık ve Türkçülük PolitikalarıHêvî’den DDKO’ya, 20.Yüzyılın Başından 1970’lere Kürd Öğrenci DernekleriOsmanlıyı Dağıtan, Ermenileri Umutlandıran, Kürdleri Kaygılandıran, Büyük Travmalar Yaratan Berlin AntlaşmasıDiyarbakır Kitap Fuarı, Onur Konuğu Meselesi ve Kürd YayıncılığıFakirliğimiz, Zenginliğimiz, Bilimsel Devrim ve Bir KitapKim Bölücü?..Asimilasyon Meseleleri-2Asimilasyonu Nasıl Bilirsiniz?..'49’lar', '55’ler', '23’ler', Bunların başka adı yok mu?Mondros-Sevr-Lozan Sürecinde (1918-1923) Kürdler Neden Kaybetti?..Kürdler Ne Zaman Kaybetti?..Üç Dönemde İsmail Beşikci ve İsmail Beşikci’ye Karşı Yürütülen Kampanya Üzerine… İki Şehrin Davası, İki Şehrin Sevdası (Dersim ve Amed)İnsan Mutluluğu mu Devlet Çıkarı mı, Birey Özgürlüğü mü Güçlü Devlet mi?'Doğu' Söyleminden Kürd Gerçeğine Coğrafyadan Tarihe… Anadolu Yarımadası neresi, 'Doğu Anadolu' ve 'Güneydoğu Anadolu' Neresi?..Mondros’tan Lozan’a Kürdler1991 Milletvekili Seçimleri ve 'Kürdçe Yemin' Hikayesi 14 Mayıs 2023 Türkiye Seçimlerine Giderken Kürdlerin Açmazı ve Tarihten Bir Yaprak-21915 Üzerine, Anadolu’daki, Batı’daki Ermenilere Ne oldu?..Dünkü Türkiye İşçi Partisi (TİP), Garip 1965 Seçimleri ve Kürdler
x