Kürtlerin statüsüne karşı durup, Kürtleri savunmak, dostluğundan, çözümünden dem vurmak hiledir!
"İsrail İran'ı vurdu, sıra Türkiye'de" söylemi aldatmacadır.
"Öcalan, Türkiye ve Kürdistan yurtseveridir. Öcalan, Amerika ve İsrail'e karşı Türkiye'yi tercih etti!"(Besê Hozat) demek ile, "PKK kendini fesih etti, tamamen Öcalan'a bağlandı. Tek baş müzakereci odur." diyerek, "tüm kartlar Öcalan'da" demek istedi. Aslında açıklanan, 'Öcalan'ı piyon misali kullanma hakkı TC. Devletine mahsustur." beyanını tekrarladı. Zira sahada ve masada bir müzakere durumu ve konumunun olmadığı apaçık... Bununla baş ilgili ve aktör ise Devlet Bahçeli'dir. Zira Bahçeli geçmişten beri MİT ile birlikte olduğu için, Kürt sorununda şaşmaz bir hatta devlet politikasına ve tecrübesine sahiptir . "Öcalan, MİT merkezinde 12. Kongreyi yönetti." (Abdurrahman Semavi). Meşhur "perspektif"ini, devletin resmi ideolojisine bağlı ve uyumlu olarak, Kürtleri "kalıntı", "çürümüş" "bitmiş" "Kürtçe işlevsiz bir dil", "Geçmiş Kürt önderleri ihanetçi" vs. aşağılayan, inkar eden nakaratı sundu.
Abdullah Öcalan'ın "Otuz yıldır, İsrail Benim ardımda! Beni İsrail'den koruyun. Ama ben kendimi savunma konusunda müthiş ustayım." derken, Sünni bir İsrail Kürt karşıtlığı yapmaya çalışıyor.
Gerek Türk ve gerekse de İsrail devletlerinin hiç bir istihbari ve diplomasi belgesinde, Türk -İsrail karşıtlığı yoktur. İsrail-İran ile cereyan eden 3.Dunya Savaşı'nda olası bir Kürt statüsünü, önceden engelleme eksenli bir tedbir olarak piyon rolündeki Abdullah Öcalan, kullanılıyordu... Bunu daha güçlü aktive etmek için Selahattin Demirtaş da bir Piyontaş olarak devreye sokulmuş, artık "Sivil Kürt siyasetçisi" rolünden çıkmış, "İsrail şerrine karşı, Edirne'den Hakkari'ye 86 milyon ordunun neferi" rütbesini takmış.!
Türkiye de yanına aldığı hilekarlarla, tarihsel tutumuyla, geleneksel Kürt karşıtlığını devam ettiriyor ve ettirtiliyor. Ancak, yedeklediği Abdullah Öcalan ile de Kürtleri sadece Kuzeyde değil, Doğu, Güney ve Güney batıda da boşa düşürmeyi ve var olan de-fakto statülerini geriletmeyi hedefliyor...
Bunu yaparken de, Kandil, Rojava ve umumi kendi arkadaşlarını "beni anlama yoksunu" diye, üsttenci ve hakaretvari bir dil ile rencide ediyor, nesnelleştiriyor ve Türkiye'nin vizyonuna uyumlu konumlandırıyor!
Bunu yaparken de Öcalan savunucuları, hileyi "manifesto" olarak sunmaya devam ediyor!
Kürt entelektüel, aydın ve siyasetçileri bu hile karşısında ne kadar işlevli, bilinçli ve vizyon sahibi, o da ayrı bir sohbet konusu!
***
Demokrat olmayan, diktatörlük ile birleşmeyi seçen, daha sık "demokratik" kavramını kullanır olmak da hiledir
"Demokratik ulus",
"Demokratik toplum",
"Demokratik sosyalizm",
.."Demokratik modernite"..
Nerede ise her kavramın önüne ya da arkasına eklemlenmeyen demokratiksiz tek bir kavram bırakılmadı.
Bir de modernlik ya da modernite kavramı çok kullanılır ki, burada kullananlar da bir bakarsın, misal İsrail'e karşı, savaş tamtamlarına dahil oluyor. Burada bir modernlik değil, modernleşme ideolojisi kaba ve absürt bir şekilde Kürt ulusu ve diğer ulus ile azınlıklara dayatılıyor...
Zira modernlik, ulusal reform ve rönesans ile mümkün iken, modernleşme ise ulus ve toplum mühendisliği dayatılarak gerçekleştiriliyor...
Türk ulusunu yaratma gibi...
Misal, S. Demirtaş'ın "Edirne’den Hakkari'ye 86 milyonluk, tek Ordu" söylem ve zihniyetinde de tek ulus vardır...
Zira, Kürtler "kalıntı", "çürük", "bitmiş" ve "Kürt dili işlevsiz" diyen, statü ya da "kültüralist istem" dediği talepleri "aşırı milliyetci" diyerek reddeden, inkarcı, sömürgeci, Soykırımcı bir zihniyette beslenen, demokrasi ve modernlik değil, Türk şemsiyesi altında modernleşme projesine dahil olmak var.
Bu hileli kavramlar reddedilmeden, demokrat ve modern olunamaz...
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.