Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Nuri Maliki, Kürdistan Bölgesi Hükümeti ile merkezi Irak hükümetine çağrıda bulunarak, “ Erbil ile Bağdat anayasaya çerçevesinde diyaloğa başlamalı” dedi.
Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Nuri Maliki 'Yeni bir sayfa açmamız lazım' dedi.
Önümüzde bir stratejik yol var. O da anayasaya dönüş ve anayasa şemsiyesi altında diyalog masasınaoturmaktır” ifadelerini kullanan Maliki, Diyalog önünde hiçbir engelim kalmadığını belirterek, “Bölge Hükümet ile merkezi hükümetten görüşmelere başlamalarını ve sorunları anayasa temelde çözmelerini talep ediyorum” diye konuştu.
Nuri Maliki Rûdaw'da yayınlanan şöyleşisi;
Irak’ın geneli şu an siyasi bir sıkışmışlık içinde. Ulusal barışın sağlanması ve mecvut muğlaklığın dağıtılmasında bir inisiyatif açısından, Iraklılara ve Kürdistan Bölgesi’ne mesajını nedir?
Bu güzel ve önemli bir soru, hem ülke olarak Irak için hem de bu ülkenin ortakları olarak Iraklılar için bu dönemde kader belirleyicidir. Geçmişten faydalanmak normal ancak geçmişe saplanıp kalmamalıyız, tutumlarımız geçmişten dolayı paslanmamalı. Özellikle özellikle de bizim açımızdan eksikliklere yol açan bu tutumlar konusunda. İlişkilerimizi derinleştirmek ve yoğunlaştırmak, birleşik Irak halkının kardeşliğini pekiştirmek için tutumlarımızı kullanmalı ve onlardan faydalanmalıyız. İster Irak’ın genelinde bütün bileşelerle isterse Kürdistan Bölgesi’nde olsun. Onlar bütün Iraklıklarla kardeştir. Irak ardı ardına krizlerden geçti. Rejimin çöktüğü dönemdekinden çok daha fazla kriz yaşadık. Siyasi sürecin yenilgiye uğraması için birçok çaba gördük ancak farklı kesimler arasındaki yardımlaşmanın sayesine, ki Kürtler de o engellere karşı koyan bileşenlerin en başında gelenlerinden biriyidi, siyasi sürecin yenilgiye uğratmaya çalışan birçok plan ve çabayı aşabildik. Birbirimize yardım ederek ülke için bir anayasa yapabildik. O anayasa, bütün tarafların birbirleriyle olan tüm ilişkilerinin en büyük ölçütü oldu. Ayrıca, işgale karşı çıkmak adına peydah olan terör örgütlerine son vermeyi başardık. Sonra El Kaide geldi, ardından IŞİD, en son da bu siyasi fitne ortaya çıktı. Siyaset meydanını aklamaya çalışmıyorum çünkü bu konularda stratejik yorumlama yapmadan farklı şekilde hareket etmişlerdir. Siyasetçi olan kişi, sadece siyasi bir olayın meydana geldiği an itibariyle hareket edemez, geleceği de okuması lazım. Kendine “Acaba gelecek, şu an gündemde olan bu fikrin çıkarına mıdır ya da daha derin bir şeye mi ihtiyacı vardır?” diye sormalı. Irak’ta geleceğimizin, güven temelinde oluşan bir adıma ihtiyacı var. Hepmizin vatandaş olduğu ve anayasa karşısında eşit olduğumuzu hissetmemiz gerekiyor. Görev ve haklarımız açısından aramızda hiçbir fark yok. Kürtçe konuşalım, Arapça konuşalım, Hıristiyan dilinde yahut başka bir dilde. Anayasa hepmizi için aynıdır. Bu gerçek vurgulanıp kabul edilmeli ki devlet, vatandaş devleti temelinde kurulsun. Çünkü vatandaşlık devleti, devletin oluşumunda yer almayan bileşen ve uluslara saygı duymayacağı anlamına gelmez. Aksine, demokratik bir sistem sayesinde ve Irak halkının oy verdiği anayasaya dayanarak bu bileşenler korunup savunuluyor. Hem Bölge’ye hem de Irak’ın bazı bölgelerine, siyasi süreci zayıflatmak, akamete uğratmak ve mezhepsel çekişmeleri ortaya çıkarmak için yapılanlara, geçmişe takılıp kalmak ve ayrıntı düşmek istemiyorum. Allah’a şükürler olsun ki o şeyler geride kaldı ve Irak varlığını koruyor demek lazım.
Yani size göre geçmişten bahsedecek olursak hem Irak hükümeti hem de Kürdistan Bölgesi Hükümeti tarafından anayasa ihlalleri vardı. Bu yüzden temel oluşturacak bir diyalogdan yana mısınız?
Kimin anayasayı ihlal ettiği dosyasını açmak istemiyorum. Anayasa ihlal edildi ve Bölge ne kadarını ihlal etti, ne kadarı kaldı detayına girmek istemiyorum. Bir yanlış yapıldı. Geçen geçti. Ben şunu kesin bir dille söylüyorum; referandum bir hataydı ve oldu. O anayasa ihlaliydi ve geçti. Federal Mahkeme, referandum ve sonuçlarını çürüttü. Bu sayfayı kapatmak lazım. Yeni bir sayfa açmamız lazım.
Temel oluşturacak bir yeni sayfa açılmasından yanasınız. Peki Kürdistan Bölgesi’nin geliştirdiği inisiyatife Bağdat tarafından yanıt verileceğini düşünüyor musunuz?
Ben şunu diyorum: Madem Irak halkının birlik ve bütünlüğüne zarar veren ayrılma ve referandum söylemleri son buldu, önümüzde bir stratejik yol var. O da anayasaya dönüş ve anayasa şemsiyesi altında diyalog masasına oturmaktır. Bölge Hükümet ile merkezi hükümetten görüşmelere başlamalarını ve sorunları anayal temelde çözmelerini talep ediyorum. Yani anayasanın verdiğini veriyor, aldığını alıyoruz. Bunun için de iki taraf, anayasayı sorunların çözümünde temel kabul etmeli. Anayasa, sınır kapılarının sorumluluğu merkezi hükümette olmalı diyorsa bu böyle yapılmalı. Anayasa, havalimanlarından ulaştırma bakanlığı sorumludur diyorsa öyle olmalı. Anayasa, Bölge gelirlere ortak olmalı ve Bölge’nin payı nüfus sayısına göre olmalı diyorsa, öyle yapılmalı. Ben, anayasaya ve diyaloğa dönülmeli diyorum. Diyalog önünde hiçbir engel kalmamıştır. Referandum konusu son bulmuştur, Federal Mahkeme hükmünü vermiştir. Bölge Hükümeti de mahkemenin hükmünü kabul etmiştir. Mahkemenin hükmü, ayrılma yönündeki her çabaya son vermiştir; ister Kürdistan’da olsun, ister batıda isterse de güneyde. Anayasaya göre, Irak bölünmez ya da devlet veya devletçik kurulamaz. Madem bu son buldu, Kürtler ve Araplar bu ülkede anayasa temelinde birlikte yaşamalı ve bundan yararlanmalı, iyi ilişkilerimizi eski haline getirmeliyiz. Olması gerekene dönmek çok zor değil. Yapılan hata, doğru yola gelmemiz gerektiğini gösteriyor ve Irak halkının bütün bileşenlerinin en sağlıklı şekilde ilişki kurması için yol açıcıdır.
Irak’ın anayasadan bahsederken, anaysayı bir bütün olarak ele almadığı ve Bağdat’ın çıkarlarına uygun olan kısımları uyguladığı Kürtlerin çıkarına olan kısmı ise uygulamadığına dair bir düşünce var. Size göre önümüzdeki dönemde bu aşılabilir mi ve bahsettikleriniz Irak’ta yeni siyasete sirayet edebilir mi?
Ben, şimdiden, seçimler olmadan buna başlanmasını istiyorum. Görüşmelerin seçim sonrasına ertlenemesi için hiçbir gerekçe göremiyorum. Madem anayasaya bağlılık ve diyaloğa ihtiyacımız var yanlışlarımızı bir tarafa bırakmalı, hemen diyaloğa geçmeliyiz. Bizi bir arada tutan ulusal ortaklı ve ilişkiler için ortak duygu temelinde diyaloğa başlamalıyız. Diyaloğu seçimlerden sonraya bırakmaktan amaçlanan nedir? Bölge’nin durumu buna dayanmaz. Çünkü iş işten geçmeden Bölge’nin durumunun acil olarak gözden geçirilmesi gerekiyor. Merkez hükümet de Bölge’ye zorluklar karşısında yardım edebilir. Ancak Bölge de merkezi hükümete doğru adım atmalı ve anayasa çerçevesinde hareket etmeli.
Siz, açık sözlü olarak biliniyorsunuz. Size göre şu an oyun oynayan ve Nuri Maliki dahil birçok çevrenin istediği diyalog masasına gelmek istemeyen kimdir? Kürdistan Bölgesi talep ediyor; ABD, Fransa, İngiltere ve Almanya da diyalog kurun diyor. Yine de olmuyor. Neden?
Merkezi hükümet daha önce, Bölge Hükümeti’nin referandumu iptal etme ön şartını koymuştu. Bu bir talepti ve düzeltilmiş olabilir. Çünkü bir yandan Irak’ın birliğini esas alan bir Irak anayasası temelinde diyaloğa başlayıp diğer yandan Bölge ayrılmaya doğru gidemezdi. Ancak Federal Mahkeme’nin, referandumu ve sonuçlarının son bulmasıyla ilgili hükmünü vermesinden ve Bölge Hükümeti’nin kabul etmesinden sonra bana göre, görüşme ve diyaloğa başlanmasıyle ilgili karar ve talepte artık top merkezi hükümette. Bütün o sorunların çözümü için Bölge’ye, değerlendirme masasına gelmesi için çağrıda bulunmalı. Şimdi zaman, sorun ve eksikleri çözmeden yanadır. Bana göre çok geçmeden, yakın zamanda hükümet bu rolü oynayacak.
Soruma net yanıt alamadım. Diyaloğun ertelenmesinden amaç nedir? Bunun, Irak’ta sokağın oyunu almak için yapıldığı söyleniyor. Size göre Irak’ta, Kürtlere daha fazla karşı çıkan daha fazla mı oy alıyor. Iraklılar Kürtlere bu şekilde mi bakıyor?
Hayır, hayır. Kürtlere daha fazla karşı çıkanın daha fazla oy aldığı gibi bir mantığı desteklemiyoruz. Yaşananların ardından Kürtler, normal bir şekilde ortak ve kardeş olarak ülkeye dönecekler. Irak’ta Kürtlere daha fazla karşı çıkanın daha fazla oy aldığı da doğru değildir. Madem Kürtler anayasa, ulusal tutum, hakların alınması ve görevlerin yerine getirilmesi noktasındalar, Bölge’yle siyasette bu mantık hükmedemez. Bölge, Irak’ın bir parçasıdır ve Kürt halkı Irak halkının bir parçasıdır. Irak halkının o bölümü ile bütün Irak halkının ilişkileri, anayasa temelinde düzenlenmiştir. Bu yüzden anayasal temelde görüşmelere başlamada top hükümette. Bölge de anayasanın söylediklerini kabul etmekle mükelleftir.
Görüşmelerin ertelenmesinden kim zararlı çıkıyor?
Madem diyalog için hazırlar, bütün Irak ertelemeden zararlı çıkıyor. Ancak diylog süresi içinde anayasadan cayma olup maddelerinin reddedildiği ortaya çıkarsa o zaman hepimiz, anayasayı kabul etmeyen o tarafa karşı çıkarız.
IŞİD’le savaşın son bulmasıyla ilgili yaptığınız açıklamada peşmergenin adını unutmadınız. Bu da Kürdistan’da size dönük bir samimiyet ve beklenti oluşturdu. 2010 yılında Başkan Barzani Irak’ta barışın tesis edilmesi için rol oynadı. Mam Celal’in de sürekli bir rolü vardı. Siz ulusal barış için inisiyatif alacak mısınız?
IŞİD’le savaşta peşmergeden bahsettiğimde karşılıksız bir iyilik yapmadım. Çünkü onlar kendi payına katılmışlardı. Aşiretler, Heşdi Şabi, ordu ve polis de katıldı. Bu yüzden Irak ve Iraklıları hedef alan IŞİD’e karşı savaşan bütün herkesin adını anmak vicdanlı davranmaktır. Sözlerimin arkasındayım ve bu doğrultuda çalışacağım. Sözlerim bu doğrultudadır ve ilgili kişilerle de bu doğrultuda konuşurum. Siyaset Meclisi ile Cumhurbaşkanlığı Meclisi’nde, Irak toplumu ve siyasi sürecinde temel ve gerçek bileşenler oluşturması için, bu yaşananlardan faydalanmamız gerektiğini hep söyledik. Yine bize göre sorunların sonuca bağlanmasından caymak olmaz. Ulusal Koalisyon’da ulusal sonuç için bir inisiyatifimiz vardı. Doğrusu bu sadece Sünni ve Şii Araplar için değildi, aynı zamanda bütün Irak halkı ve onun bir parçası olan Kürt halkı içindi de. Bu yüzden Kürtlerle de oluşturma ve sonuçlandırma istikrarlı bir ülke oluşturulması yönünde olmalıdır. Hepmizi, Kürt, Şii, Sünni çok kan verdik, büyük acılar çektik. Halen de terör ve Irak’ın içişlerine müdahaleler varlığını koruyor. Bana göre uzlaşmamız ve üzerinde devam etmemiz gereken şeylerden biri, dışardan birilerinin aramızdaki ilişkilerin iyi bir düzeyde olmasını istemelerine ihtiyaç duymamamızdır. Irak olarak kendimiz en iyi ilişkilere sahip olmamız gerektiğini istemeliyiz. Çünkü dışardaki herkesin bir talebi ve ajandası var. Irak olarak ajandamız birliktelik, bağışlayıcılık ve ulusal düzeyde olmalıdır ki halkımız için çok şey yapabilelim. Kürt halkı da birçok şeye layıktır.
Üç başkanlığınızın Irak’taki sorunların tartışılması için toplantısı vardı. Ancak bütün tarflar toplantıya katılmadı ve sizin de seçimlerin ertelenmesine karşı olduğunuz söylendi. Bu doğru mu?
Ben, seçimlerin yapılmasında en ısrarlı kişiyim. Lafta, seçimlerin yapılmasını istediklerini söyleyenler olabilir ancak içten içe istemiyorlar. Ben her açıdan seçimlerden yanayım. Çünkü seçimlerin ertelenmesinin siyasi sürece ciddi zararları olacağını biliyorum. Seçimler yapılmaz ve yönetime barışçıl anlayış hakim olmazsa nasıl yeni bir hükümet ve parlamentomuz olacak? Üç başkanlığın seçiminde diğer ulusal sorunlardan da söz edildi fakat başlıca konu seçimlerdi. Toplantıda farklı görüşler ortaya çıktı. İçinde bulunlar durum, göçzedeler, istikrarsızlık ve Kürdistan’ın durumu nedeniyle seçimlerin yapılamayacağını söyleyenler vardı. Fakat şimdiki durumun, seçimlerin yapıldığı 2005 ve 2010’dakinden daha kötü olmadığını, bu yüzden seçimlerin yapılması gerektiğini söyleyenler vardı. Seçimlerin yapılması gerektiğini söyleyen bizler, göçzedeler ve diğer şeyler nedeniyle seçimlerin yapılamayacağını savunan bu görüşe saygı duymakla birlikte, onlara seçimleri ertelenebilmesi için yasal bir çıkış sunmalarını istedik. Yasal çıkış nedir diye sorduk. Daha çok yasal çıkış nedir üzerinde yoğunlaşıldı ve böyle bir çıkış olmadığı ortaya çıktı. Ancak hükümet, 12 Mayıs 2018’de seçimlerin yapılmasını kararlaştırdı ve bazı şartlar koydu. Göçzedeler, yeninden inşa, milislerin elindeki silahlar ve diğer şeyler. Bu karar parlamentoya gitmeli, oylanmalı ve Cumhurbaşkanlığı’na sunulmalı. Parlamento bu vadeyi kabul eder mi yoksa konu seçimlerin 12 Mayıs’ta yapılmasını isteyen hükümete mi kalır bilmiyoruz. Parlamento bu süretyi kabul etmeyebilir de. Net bir şekilde söylüyorum, üç başkanlığın toplantısında çoğunluk, seçimlerin yapılmasından yanaydı. Ancak sonuçlanmış bir şey yok. Bu, parlamento oturumu yapıldığında sonuca bağlanmalı.
Sizin için seçimlerin önemi nedirve Irak’ta gelecekte neyi sonuçlandırabilir? Seçimlerden sonra nasıl bir Irak hayal ediyorsunuz?
Yönetimi barışçıl bir şekilde el değiştirmesinde demokrasiye inancı olan ben ve her siyasetçi, seçimlere oldukça önem verir. Çünkü seçimlerin yapılması ve sonuçları nasıl olursa, siyasi süreç de o şekilde olur. Siyasi çoğunluk fikrine destek veriyorum. Siyasi çoğunluk, Şii çoğunluğu, Sünni çoğunluğu, Arap ya da Kürt çoğunluğu anlamına gelmez. Şii, Sünni, Arap, Kürt, Hristiyan, Türkmen, Şebek Sabii ve Ezidilerden oluşan çoğunluk anlamına gelir. Peki bu siyasi çoğunluk nasıl oluşur? Şüphesiz seçim yoluyla. Vatandaş, bu sorunların çözümünün önemini kavrarsa, ki yeni Irak’ın kuruluşdan beri var, adı da bölüştürmektir. Bu kötü bölüştürme asla siyasi bir sistem ve istikrarlı bir hükümet getirmedi. O halde demokrasi çerçevesinde kendimizi bundan kurtarmalıyız. Demokrasi, çoğunluğu elde edenin hükümeti kurabileceğini, diğerlerinin de parlamentoya girip muhalefet olacağını söylüyor. Siyasi çoğunluğu elde etmek seçim yoluyla olmalıdır. Barışçıl el değiştirme sadece seçim yoluyla olur. Seçimler durursa çözümü olmayan bir anayasal tünele gireriz ki Birleşmiş Milletler müdahil olur.
Kürdistan Bölgesi’yle ne kadar sorunlarınız olsa da geçmişte, ilaç kesmeye ya da mevcut durumda olduğu gibi Kürdistan halkını toplu cezalandırmaya vardıracak seviyeye getirmediniz. Bu toplu cezalandırmama, sizde bir taktik miydi, siyasi ahlak gereği miydi?
Her şeyden önce Kürt halkı bizim halkımızdır. Kürt liderliğine de söyledim, Kürtler için harcananlar fazlasıyla bile olsa boşa gitmemiştir. Çünkü Kürtler tarih boyunca acı çekti ve kurbanlar verdi. Enfal’den tutun da kimyasal saldırıya, dağ savaşına kadar. Fakat anayasal bir devlete dahil olunup, ki içinde bileşenler, vilayetler ve bölgenin ilişkileri düzenlenmiş, resmi bir kimlik kazanınca düzene girdi. O zaman dayanak noktası; kuzey, güney ve orta Irak’ta servet ve kaynakları toplayan ve adına bütçe denilen şeydir. Bu bütçede Irak’ın gelirleri toplanıyor, nüfus sayısına göre dağılımı yapılıyor. Kürtler, zamanında yüzde 17 olarak belirlenen paylarını alıyor. Şimdi hükümet nüfusun daha az olduğunu söylüyor. Bu parlamentoya bırakılacak bir konudur. Ancak bizim bütçede memur maaşları ya da peşmerge maaşları diye bir şeyimiz yok. sadece Bölge’nin payının yüzde 17 olduğu var. O da bütün gelirlerin toplamı ve kamu harcamalarının ayrılmasından sonradır. Bu yüzde 17 Bölge’ye veriliyor ve onlar da memur maaşları, peşmerge, imar, tarım ve sanayi için harcıyor. Maaş meselesi maalesef bazı Kürt siyasi kardeşlerimiz tarafından yanlış kullanıldı ve hükümetin maaşları kestiği söylendi. Bizim, maaşları kesme diye bir maddemiz yok. Paylarımız var ki o da yüzde 17’dir ve Bölge’ye veriliyor. Maaş ya da maaş dışında harcanacağına kendileri karar veriyor. Buna karşılık Bölge, ürettiği petrolün gelirini devlet bütçesine eklemeli. Yani sahip oldukları petrolü verip karşılığında yüzde 17’lik bütçeyi alıyorlar. Artık ister yüzbin varil petrol satsınlar isterse de bir milyon, onlar 17’lik paylarını alıyorlar. Bu da devlet iskeletinin bütünlüğünü koruyor ki bütün gelirlerin toplanması ve nüfus oranına göre dağtılmasından oluşuyor. Yani maaş kesme ya da ilaç kesme diye bir şeyimiz yok. Maalesef ortada olan, Bölge’nin 4 yıldır petrol satıp gelirini devlet bütçesine eklememesidir. Bu yüzden hükümet ve parlamento bütçeyi belirlerken gelecek gelirlere bakıp Bölge’den gelen gelirin sıfır olmasına göre sıfır bütçe vermesi normaldir. Bundan kim zararlı çıkar? Vatandaşlar ve Kürt memurlar. Dolayısıyla Bölge’deki kardeşlerimizin yasal ve anayasal çerçevede çalışması gerekiyor. Bölge’nin petrol gelirleri, yüzbin varilden az da olsa göndersinler, kabul. O zaman paylarının tamamını alırlar. Çünkü Irak halkının, Kürt ya da Arap olsun, eşit şekilde devlet bütçesini almaya hakları var.
Yani mevcut Irak hükümeti tarafından uygulanan ilaç ve bütçe kesintisine katılmıyor musunuz? Kapıların aralanması ve bu durumun atlatılması için çaba gösteriyor musunuz?
Ben Kürdistan’ın gıda ve payının kesilmesine karşıyım ancak şunu da net söylemek lazım ki Bölge’nin de gelirlerini göndermesi koşuluyla. O gelirler verilirse hükümet de Bölge’nin payının tamamını göndermeli ve Irak’ın diğer bölgeleri gibi Bölge de gözetilmeli.
Birçok kişi Mam Celal’in (Talabani) Irak’taki duruşuna şaşırıyordu. Kürdistan Bölgesi Hükümeti diyalog için inisiyatif almış durumda. Siz de ulusal barış talep ediyorsunuz. Neden hakem olup, başarıya ulaşamaması durumunda da bir basın toplantısıyla duyurmuyorsunuz?
Cumhurbaşkanlığında, Bölge ile merkezi hükümet arasındaki ağır havayı dağıtmak için bir toplantı yaptık. Cumhurbaşkanı Fuad Masum’dan talebimiz, iki tarafa da kendisinin de hazır bulunacağı bir diyalog için çağrı yapmasıydı. Öyle ki diyalog, anayasa temelinde ciddi şekilde yapılsın diye. Bana göre Sayın Cumhurbaşkanı bu rolü oynayabilir. Umarım merkezi hükümet ile Bölge, diyalog masasına oturmak için yanıt verir ve anayasa şemsiyesi altında olur, anayasa çerçevesi dışında değil.