2014’te Ortadoğu siyasetini şekillendiren iki önemli dinamik ortaya çıktı: IŞİD’in yükselişi ve petrol fiyatlarının düşmesi. Bu dinamikler 2015’te de bölgeyi şekillendirmeye devam edecek gibi görünüyor.
Musul’un IŞİD’in eline geçmesi ile başlayan süreç Türkiye’den bölge Kürtlerine, Amerika’dan İran’a pek çok aktörün stratejik hesaplarını değiştirdi.
Bölgedeki çatışmalara dahil olmamak için yıllarca direnen Obama yönetimi, IŞİD’in Irak ve Suriye’de önemli kazanımlar elde etmesinin ardından, bu ülkelere askeri müdahaleye zorlandı. Böylece Amerika bir kez daha Ortadoğu’da yıllarca sürecek bir askeri angajmanın içine girmiş oldu.
IŞİD’in yükselişi Irak’taki dengeleri de değiştirdi.
Yıllarca Maliki’yi destekleyen İran, IŞİD tehdidi karşısında daha güçlü ve meşru bir merkezi hükümet kurmanın gerekliliğine inandı ve Maliki’den desteğini çekti, yerine Haydar El Abadi’yi getirdi.
Yıllardır çatışma içinde olan Erbil ve Bağdat IŞİD’e karşı mücadeleyi tek başlarına sürdüremeyeceklerini anlayıp ortak hareket etme kararı aldılar. Bu ‘kader birliği’ hem Kürtlerin bağımsızlık hayallerini ertelemelerine sebep oldu hem de Erbil ve Bağdat arasındaki tarihi petrol anlaşmasının zeminini oluşturdu.
Iraklı Kürtler bağımsızlık taleplerini rafa kaldırmış olsa da IŞİD’in yükselişi bölge Kürtleri için tarihi bir fırsat penceresi açtı.
IŞİD’e karşı Irak’ta ve Kobani’de verdiği etkili savaş, Kürtlere, özellikle de PKK’ye bağlı gruplara, dünya kamuoyu nezdinde sempati kazandırdı. Amerikan Kongresi’nden Avrupa başkentlerine pek çok platformda PKK’nin ‘terör örgütü listesinden çıkarılması’ konuşulmaya başlandı.
Batılı ülkelerden Barzani’ye bağlı Peşmergelere silah yağmaya başladı. IŞİD’in yarattığı kaostan faydalanıp peşmergeler zengin petrol kaynaklarına sahip olan Kerkük’ün kontrolünü ele geçirdi.
Yıllarca Türkiye’den çekindikleri için PKK’nin Suriye kolu PYD’ye mesafeli duran Amerika, Kobani’nin IŞİD’in eline geçmesini önlemek için PYD’ye doğrudan silah yardımı yaptı, Irak ve Suriye’de ortak hareket etmeye başladı.
Bu durum IŞİD’in ilerleyişi ile zaten gerilmiş olan Türk-Amerikan ilişkilerini daha da gerdi. Türkiye’nin IŞİD ile askeri mücadeleye Washington’ın istediği ölçüde katılmaması Obama yönetimini kızdırırken, Türk hükümeti de Obama yönetimini Esad’ı hedeflememekle, Suriye’yi yalnızca IŞİD perspektifinden görmekle suçladı.
Petrol fiyatlarının düşmesi 2014’te hem bölge hem de dünya siyasetini etkileyen bir başka faktör oldu.
Bu düşüş Rusya, İran, Venezuela gibi petrol üreticisi ülkelerin ekonomilerini zorlarken Suudi Arabistan bu düşüşü hem Amerika’nın kaya gazı piyasasını zorlamak hem de İran’ın elini zayıflatmak için kullandı.
Azalan petrol gelirleri İran’ın Batı ile nükleer müzakerelerde elini zayıflattı, Bağdat’ın Erbil’in Kerkük’ü kontrolü altına alıp Kerkük petrolünü ihraç etmesine göz yummaya zorladı.
IŞİD ve petrol fiyatlarının düşmesi ile ortaya çıkan dinamikler 2015’te de hem bölge hem de dünya siyasetini etkilemeye devam edecek.
IŞİD’in mevcut strateji ile ortadan kaldırılması zor, özellikle de Irak ve Suriye’de istikrarsızlık ve çatışma devam ederken.
Irak’ta kurulan yeni hükümet ümit vadediyor fakat Irak’ın istikrarı önünde hala kocaman bir sorun var: Ekonomi.
Kasası boş bir Irak Kürtlerin, Sünnilerin ve Şiilerin taleplerini nasıl karşılayacak, siyasi istikrarı nasıl tesis edecek? Irak’ın yeni başbakanı Abadi için 2015 yılının yanıtlanmayı bekleyen en zor sorusu bu olacak.
Suriye’de de çatışma 2015’te sona ereceğe benzemiyor.
Yani IŞİD’i besleyen kaos 2015’te sona ermeyecek.
Irak ve Suriye’de devam eden IŞİD tehdidi Obama yönetimini uzun vadeli yeni açılımlara zorlayabilir. Washington PYD ile daha uzun soluklu bir angajmana girebilir.
Bu, Türkiye’nin üzerindeki kendi Kürt meselesini çözmesi baskısını artıracağı ve Türk-Amerikan ilişkilerinde IŞİD kaynaklı gerginliğin devam edeceği anlamına geliyor.
Fakat düşen petrol fiyatları Suriye’deki iç savaşın gidişatını etkileyecek bir başka dinamik doğurabilir.
Uzmanlar petrol fiyatlarındaki düşüşün birkaç yıl daha devam edeceğini söylüyor. Bunun bölge açısından önemli sonuçları olacaktır.
Rus ekonomisi Batı’nın uyguladığı yaptırımlar ve petrol fiyatlarının düşmesi nedeniyle oldukça zor durumda.
Aynı şekilde İran da yaptırımların ve düşen petrol fiyatlarının baskısı altında.
Bu durum Rusya ve İran’ı Suriye politikalarını yeniden gözden geçirmeye zorlayabilir. Rusya ve İran Esad rejimini ayakta tutabilmek için milyarlarca dolarlık yardımda bulunuyor. Ekonomik kriz Moskova ve Tahran’ı Suriye’ye yardımlarını azaltmaya mecbur edebilir.
Bu yardımın kesilmesi Esad rejimi için hayati bir tehlike yaratabilir.
Zaten rejimin kontrolündeki bölgelerde altyapı hizmetlerinin verilememesi, günlük yaşamın kaynak yetersizliği nedeniyle sekteye uğraması yüzünden rejim karşıtı sesler yükselmeye başladı. Eğer İran ve Rusya finansal desteğini azaltırsa rejimin kendi tabanındaki rejim karşıtı gruplar güç kazanabilir ve Esad kendi saflarında savaşacak asker bulmakta güçlük çekebilir.
2014 Ortadoğu için ulus devletin çözülmeye devam ettiği, sınırların fiili olarak ortadan kalktığı, yeni ittifakların kurulduğu, Amerika, Türkiye, Mısır, Körfez ülkeleri gibi geleneksel aktörlerin mevzi kaybedip IŞİD gibi devlet dışı aktörlerin güç kazandığı bir yıl oldu.
2015’te de bu dinamikler bölgeyi şekillendirmeye devam edecek gibi görünüyor.