New York’a giderken uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Davutoğlu, Suriye’de rejimle Özgür Suriye Ordusu arasındaki mücadelede son durumun ne olduğu yönündeki bir soruya şöyle karşılık verdi:
\"Suriye’de uluslararası toplum 3 yıl sonra dediğimize geldi. Suriye konusunda yaptığımız uyarıları yanıtsız bıraktılar ve bugün gelinen noktada Suriye’de olup bitenler ulusal güvenliğimizi tehdit ediyor. Biz Eğit-Donat’ı 3 yıl önce söyledik. Bu 3 yıl içinde DAİŞ bölgede yerleşti. Biz Suriye’de 3’üncü seçenek mümkün diyoruz. Suriye halkını rejim barbarlığı ile DAİŞ barbarlığı arasında bir seçim yapmaya zorlamayın, ılımlı muhalifler ile Suriye yeniden inşa edilmeli tezini savunuyoruz.\"
Musul’u IŞİD’den geri almak için operasyon hazırlığı olduğu, Türkiye’nin bu konuda nasıl bir politika izleyeceği şeklindeki bir soru karşısında Davutoğlu:
Evvala Merkezi hükümeti çeşitli yardımlarla destekliyoruz. Irak’ın istikrarı için merkezi hükümete büyük önem veriyoruz. 2’nci olarak, Kuzey Irak Kürt Bölgesi’nin istikrarını önemsiyoruz. TSK Peşmerge’ye eğitim veriyor. 3’üncü olarak, Türkmenlerin güvenliğini temin edecek şekilde onlara destek veriyoruz. Ve son olarak Musul’da Sünni-Şii çatışmasını engellemeye yönelik bir politika yürütüyoruz.
Türkiye doğrudan Irak ya da Suriye’de sıcak bir çatışmanın tarafı olmaz. Musul’a desteğimiz olur ama doğrudan çatışmayız. Ama Türkiye’ye doğrudan saldırı olursa anında cevap veririz; buna potansiyelimiz de kudretimiz de var.
Halktan güç alan yapılara desteğimiz olur. Seçilmiş Musul Valisi Nuceyfi bizim için hâlâ Musul’un valisidir. Musul Valisi’nin en büyük kaygısı, DAİŞ çekilince yerine Şii milisler gelmemeli. Musul’da böyle bir tehlike var. Buraya Sünni ulusal muhafız güçlerinin girmesi lazım.
Türkiye’nin Suriye’ye ilişkin kaygıları koalisyondan farklı. Bizim için ‘DAİŞ çıkınca ne olacak’ sorusu önemli. DAİŞ’ın boşalttığı yere Suriye rejimi girmemeli veya Irak’ta Şii milisler girmemeli. Koalisyon ‘DAİŞ ’ı temizleyelim, sonrasına bakarız’ diyor... Bu yanlış bir strateji. Ateş bizim sınırımızda yanıyor ve en çok da bizi yakıyor. Biz sınırımızda risk azalsın istiyoruz. Sınırımıza yakın yerlerde istikrar unsurlarının varlığını önemsiyoruz. Örneğin Erbil düşseydi bizim için ulusal güvenlik sorunu çıkardı.
Sınıra yakın bölgede terörist tehditlerin olmaması lazım. Bazı istihbarat örgütleri de bu çatışma ve kaos ortamının devamını istiyor. Onları da takip ediyoruz. Bir tarafta Rusya’dan silah destekli rejim var, diğer taraftaki DAİŞ’ın elinde Musul’dan ele geçirdiği ABD silahları var. Ilımlı muhalefetin elinde sadece hafif silahlar var.
Davutoğlu Süleyman Şah Operasyonu’ndan sonra Turkiye’nin bölgedeki hareket kabiliyetinin artıp artmadığı yönündeki bir soruya kendinden emin bir şekilde yanıt verdi:
Ordumuza 1 ay önce Süleyman Şah Operasyonu ile ilgili yazılı talimat verdik. Getirdikleri plan aynen çalıştı. Ve herkese şu mesaj verildi: Türkiye isterse 1 gecede Suriye’de 40 kilometre içeriye anında girer. Eğer bir zaiyat verseydik, bir saldırıyla karşılaşsaydık karakola kadar olan alanı kontrol altına alacaktık. Karakolu başka yere taşımayacaktık. Türkiye ile karakol arasındaki alan askeri olarak kontrol altına alınacaktı. Bu bizim B planımızdı.
Suriye rejimi Türk birliğine bir saldırıda bulunsa bütünüyle ilgili tedbir alınırdı. Şimdi Eşme bizim toprağımız. Süleyman Şah neredeyse, bizim toprağımız orasıdır. Suriye’de egemen olunca sular altında kalan Caber Kalesi’ne yakın bir yere Süleyman Şah’ı tekrar taşıyabiliriz.
Başbakan Davutoğlu Çözüm Süreci ile ilgili gelen sorulara yanıt verirken, Selahattin Demirtaş\'ı suçlayarak, Çözüm Süreci\'nin 7 ay kadar bir gecikme yaşamasında Demirtaş\'ın Kobani olaylarındaki sorumluluğuna dikkat çekti. İmralı ile Kandil arasında bir kopukluk olduğunu düşünüp düşünmediği ve Çözüm Süreci’yle ilgili Nevruz’da daha ileri bir adım bekleyip beklemediği şeklindeki soruya Davutoğlu şu yanıtı verdi:
Demokratik siyaset yapmanın önemine inanıyoruz. Silahlı yöntem pek çok acıya sebebiyet verdi. Bizim için ölçü silahlı yöntemlerin tümünün terk edilmesi. Bu ortam bazılarını rahatsız ediyor. Sadece içeride değil, yabancı istihbarat ve bazı dış odaklar da rahatsız oluyor barış ortamının başlamasından. Elinde silah olanlar ‘Barış olursa ben ne yapacağım’ diyor. Bundan başka Kürt ve Türk ulusalcılar rahatsız oluyor. Baasçı ulusalcılardan bahsediyorum. Durumun düzelmesi bu Baasçıların elindeki argümanları aldı...
Demirtaş hükümeti suçluyor...
Demirtaş ‘Neden 7 ay önce bu çağrı yapılmadı’ diyor. Çünkü sen bir tweet attın, halkı sokağa döktün. 6-7 Ekim’de provokasyonla yapılan şey bu işin 7 ay önce yapılmasını engelledi. Ama halk artık bu olaylarda devlete döndü. Çünkü gördü ki artık eski devlet yok. Katılamayacağım muhtemelen ama, Diyarbakır annelerinden biri, dağdan inen çocuğunu evlendiriyor, düğününe Sare Hanım’la bizi de davet etti.
Davutoğlu, Çözüm Süreci’ni, seçim yatırımı olarak kullandığı şeklinde eleştirilerin olduğu yönündeki bir soruyu cevaplarken, Doğu Perinçek\'in CHP\'nin başına geçebileceğini, Perinçek\'in CHP liderliğine oynadığı görüşünü savundu:
Seçim yatırımı olsa Allah aşkına yatırım yapılacak başka konu yok mu. Çözüm Süreci’nin destekleyen her parti kazanır. Yarım ya da bir puan daha fazla almaktan önemlisi, seçimin sağlıklı şartlarda, barış içinde yapılmasıdır. Kılıçdaroğlu vahim ama bilinçli hata yapıyor. Sandığa değil sokağa çağırıyor. Siz muhalefetsiniz, sizin ‘Bir an önce sandığa gidelim’ demeniz lazım... Kılıçdaroğlu yüzde 35 oy oranı hedefliyorum demiş. Türk siyasi hayatında böyle zillet içeren ifade görmedim. Paralel Yapı ‘AK Parti 35’e düşecek’ diyordu. Paralelcilerin bizi en fazla düşürdüğü yer CHP’nin nihai hedefi olmuş. CHP’nin 11 ilde aday adayı yok. Kimse başvurmamış. Üç büyük ilde (Erzurum, Van, Mardin) ise sadece 1’er kişi başvurdu. Çünkü vatandaşların CHP’den umudu yok. Bakınız, sadece iki parti gitti Esad’a; CHP ve Vatan Partisi... Belki de Perinçek CHP liderliğine oynuyor. O zaman taşlar tam yerine oturur, CHP Türk Baasçı rolünü üstlenebilir.