İsrail-İran savaşının devam etmesine dair Türkiye’nin endişeleri

Türkiye, İsrail-İran çatışmasının bölgeye yayılmasından ve derinleşmesinden endişe duyuyor. Bu durumun Türkiye’nin güvenliği, ekonomisi ve siyasi istikrarı üzerinde ciddi etkileri olabileceği düşünülüyor.

27.06.2025, Cum - 13:23

İsrail-İran savaşının devam etmesine dair Türkiye’nin endişeleri
Haberi Paylaş

Türkiye, bölgedeki krizin tırmanmasını ve çatışmanın genişlemesini engellemek amacıyla arabuluculuk çabaları yürütüyor. Zira bu durumun bölgenin geleceği açısından son derece ciddi siyasi, güvenlik ve ekonomik sonuçları olabilir.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 13 Haziran’da gerçekleşen İsrail saldırısının ardından dünya ve bölge liderleriyle görüşmeler yaptı. Bu telefon görüşmeleri, Erdoğan başkanlığında Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, MİT Başkanı İbrahim Kalın ve AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in katılımıyla yapılan bir güvenlik toplantısı öncesinde duyuruldu. Toplantıda, Ankara'nın ABD ile İran arasında doğrudan diyaloğu kolaylaştırma çabaları değerlendirildi. Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan ile görüşerek arabuluculuk teklifinde bulundu. Hedef, ABD ve İran arasında doğrudan iletişim kurulmasını sağlamaktı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yapılan doğrudan görüşmede Ankara, Rusya’nın İsrail ile İran arasında arabuluculuk yapmaya hazır olduğunu iletti. Ancak Moskova’nın, Tahran ile yakın temasına rağmen, İran’a gerçek bir güvenlik garantisi sunabilecek bir konumda olmadığı görülüyor. Kremlin muhtemelen bu krizi çözmek yerine, süreci uzatıp Washington’u ve dünyayı oyalayarak Ukrayna’daki baskıyı hafifletmeyi hedefliyor. Bu açıdan bakıldığında, yavaş ilerleyen bir çatışma Rusya’nın çıkarlarına hizmet ediyor.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, Cenevre’de AB, Birleşik Krallık, Fransa ve Almanya dışişleri bakanlarıyla yaptığı sonuçsuz görüşmenin ardından İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısı için İstanbul’a hareket etti. Aynı zamanda Trump’ın emriyle havalanan B-2 bombardıman uçakları, İran'a GBU-57 bombaları bırakmak üzereydi.

Erdoğan, Arakçi'yi müzakere masasına dönmeye ikna etmeye çalışırken bu saldırı gerçekleşti. Bu durum, Türkiye’nin şu an için yalnızca sembolik bir kolaylaştırıcı rol oynayabildiğini gösteriyor. Türkiye, bu sürecin ağır sonuçlarını kaldırabilecek durumda değil. Artan kriz, Türkiye'nin çevresini yeniden şekillendirebilir ve ülkenin ekonomisi ile güvenliğini doğrudan etkileyebilir.

Türkiye, ABD’nin saldırısını hemen kınamadı. Saldırıdan yaklaşık yarım gün sonra Dışişleri Bakanlığı yazılı bir açıklama yaparak, ABD saldırısının 13 Haziran'da başlayan İsrail saldırılarının yol açtığı gerilimi artırdığını ve Ankara’nın İran’daki nükleer tesislere yönelik saldırının muhtemel sonuçlarından derin endişe duyduğunu belirtti. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik de saldırıya yönelik rahatsızlık ve kaygılarını dile getirdi ancak “kınama” ifadesinden kaçındı.

Türkiye’nin nükleer müzakerelere dönüş çağrısı yalnızca Netanyahu’nun İran’a yönelik hedeflerinden kaynaklanmıyor; aynı zamanda İran’ın nükleer silah edinme ihtimali Türkiye’yi de kaygılandırıyor. Bu nedenle Türkiye, daha önce Brezilya ile birlikte nükleer müzakerelere arabuluculuk etmişti.

Orta Doğu’daki jeopolitik sahnede ABD’nin bu tür saldırıları nadiren yalnızca bölgesel adımlar olarak görülür. Bunlar aynı zamanda piyasalara, rakiplere ve müttefiklere bir mesajdır. Bu saldırı Trump’ın kendi girişimi değil, Netanyahu’nun yazdığı senaryonun bir sonraki perdesiydi. Trump burada stratejik bir vizyonla değil, iç politikadaki iniş çıkışlara göre hareket eden bir lider olarak rol aldı.

İran, bu tür bir ABD saldırısını bekliyordu. Bu nedenle, zenginleştirilmiş uranyum stokunun bir kısmını daha güvenli yerlere taşımış olması sürpriz olmayacaktır. Fordo gibi tesisler yerin 80 metre altına gömülüdür ve ABD’nin en güçlü delici bombası olan GBU-57 bile bu derinliğe ulaşamaz (maksimum 60 metre). Giriş ve çıkışlar tamamen tahrip edilmediyse, bu tür tesislerin çalışmaya devam etmesi mümkündür. Bu durum Natanz’daki yeni tesis için de geçerli olabilir.

Türkiye’nin Endişeleri

Türkiye son derece karmaşık bir bölgesel jeopolitik gerçeklikle karşı karşıya. Güvenlik, siyaset, ekonomi ve insani meseleler iç içe geçmiş durumda. Türkiye, bu savaşın en doğrudan etkilenecek taraflarından biri. Eğer kriz tırmanırsa, bu Türkiye'nin çevresini yeniden şekillendirebilir ve ekonomik, güvenlik açısından ağır bedeller doğurabilir. Türkiye, İran'daki durumun kötüleşmesinden ve olası bir mülteci akınından endişe ediyor. Bu, Türkiye hükümeti için siyasi açıdan ciddi bir yük olabilir.

Ankara’nın endişelendiği bir diğer senaryo ise yeni bir Kürt devleti kurulması ihtimali. Modern tarihteki tek Kürt devleti, 1946’da kısa ömürlü Mahabad Cumhuriyeti olarak İran topraklarında kurulmuştu. Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve Suriye’deki PYD/PKK varlığı düşünüldüğünde, İran’da benzer bir gelişme Kürt fraksiyonları için yeni yasal ve siyasi taleplerin önünü açabilir.

Bu ortamda PKK'nin dağılmış yapısı bile bazı Kürt siyasi çevrelerince yeniden yorumlanabilir; bu bir kapanmış dosya değil, stratejik ve hukuki olarak tekrar değerlendirilmesi gereken bir fırsat olarak görülebilir.

Türkiye’nin bir diğer kaygısı ise İran sınırındaki güvenlik boşluğundan kaynaklı yasa dışı geçişlerin ve silahlı gruplarının Türkiye’ye sızma ihtimalidir. Bu gruplar, İran, Türkiye ve Irak’ın kesişim noktalarında faaliyet göstermektedir.

Ayrıca Türkiye, Suriye’deki duruma ilişkin de endişelidir. Özellikle Demokratik Suriye Güçleri'nin (DSG) Türkiye’nin taleplerini yerine getirmemesi, stratejik bölgelerdeki kontrolünü sürdürmesi ve resmi orduyla birleşme sürecini kullanarak silah bırakmayı geciktirmesi, Türkiye için risk oluşturuyor. Bu durum, Kürt meselesinin Türkiye’ye karşı bir baskı aracı olarak kullanılmaya devam edeceğini gösteriyor ve Abdullah Öcalan’ın örgütün dağıtılması çağrısının hayata geçirilmesini engelliyor.

İsrail ile Suriye topraklarında yaşanacak herhangi bir çatışma, Türkiye’yi hem askeri hem ekonomik açıdan zarara uğratabilir. Aynı zamanda iç siyasette muhalefetin eleştirilerine zemin hazırlayabilir.

Sonuç olarak, Türkiye kriz büyümesin diye yoğun çaba harcıyor. Çünkü bu çatışmanın bölge ve özellikle Türkiye için ağır siyasi, güvenlik ve ekonomik bedelleri olabilir. Türkiye, şu an açıkça dillendirilmese de İsrail’in hedefleri arasında potansiyel bir ülke olarak yer alıyor.(El-Meyadin Hüda Rizk)

 

Bu haber toplam: 1649 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:16:22:14
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x