PSK: Bütün engellemelere rağmen Kürt halkı ulusal demokratik haklarına kavuşacaktır

Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK), 2. Büyük Olağan Kongresi’ni 29 Şubat 2020 tarihinde Ankara’da başarıyla gerçekleştirdi. Kongrede Parti Genel Başkanı, Parti Meclisi ve parti tüzüğünün öngördüğü diğer organlar oybirliği ile seçildi.

05.03.2020, Per - 11:00

PSK: Bütün engellemelere rağmen Kürt halkı ulusal demokratik haklarına kavuşacaktır
Haberi Paylaş

Kürdistan Sosyalist Partisi, 01-03 Kasım 2019 tarihinde Diyarbakır’da yoğun bir katılımla gerçekleştirdiği 1. Konferansı’nda Kürdistan, Türkiye ve bölgedeki siyasal durumu değerlendirmiş, partinin izlemesi gereken detaylı bir yol haritası oluşturmuş ve yetkili organların hayata geçirmesi için bir eylem planı ortaya koymuştu.

Kürdistan Sosyalist Partisi 2. Kongresi, parti konferansında alınan söz konusu kararları ve belirlenen yol haritasını bir kez daha teyit ederek aşağıdaki sonuç bildirisini kamuoyu ile paylaşmayı uygun bulmuştur.

Kürdistan meselesi Ortadoğu’nun ve giderek dünyanın temel sorunu olmaya devam etmektedir. Nüfusu elli milyonu aşan Kürt ulusunun en temel insani ve ulusal haklarından yoksun bırakılması, bölgede barış ve istikrarın inşası önünde en büyük engel oluşturmaktadır. Kürt halkı gibi ülkesi dörde bölünmüş; dili, kültürü, tarihi yok sayılmış; ülkesinden defalarca sürülmüş ve çok yönlü asimilasyon ve jenoside tabi bırakılmış dünyada bir başka örnek yoktur. Kürtlerin ve Kürdistan’ın yüz yıldır maruz kaldığı bölünme, parçalanma ve göçertme politikası sadece insani acı ve yıkımlara yol açmakla kalmamış, aynı zamanda dünyadaki mevut sistemin ne denli gayri adil ve hukuksuz bir nitelikte olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Çok açıktır ki Kürdistan’ın parçalanmasında ve Kürtlerin devletleşme hakkının gasp edilmesinde bölgedeki sömürgeci devletler kadar uluslararası büyük güçlerin sorumluluğu da büyüktür.

Ortadoğu’da süren giden savaş ve kaotik ortamın baş aktörlerinin Kürdistan’ı işgal eden ülkeler olması tesadüf değildir. Türkiye’de, İran’da, Irak’ta ve Suriye’de yaşananlar bu gerçeği apaçık gözler önüne sermektedir. Kürt halkının özgürlük taleplerini bastırmak yönündeki her girişim ilgili sömürgeci devletleri daha da silahlandırmaya zorlamış, otoriter ve baskıcı bir siyaset izleme eğilimlerini artırmıştır. Kürt düşmanlığı kaçınılmaz olarak bu ülkelerde milliyetçilik ve şovenizmi tırmandırmış, bu durum hukukun temel ilkelerini bir yana itmeye ve onları bölgede yeni savaş ve macera iştahlarını kamçılamıştır.

Türkiye’nin geldiği nokta bu açıdan öğreticidir. 2015’ten sonra Türkiye’nin Kürt meselesinde şiddete savrulması ile içerde otoriterleşmesi eşzamanlı süreçler olarak yaşanmıştır. Kendi Kürt meselesinde şiddet politikalarına dönen Türkiye, sınırının ötesindeki Kürtlere karşı da benzer saldırgan bir politika devreye koymaya başlamıştır. Bugün Türkiye’nin içerde yaşamakta olduğu her türlü hukuksuzluk, siyasi kutuplaşma, şovenizm furyası ve ekonomik darboğazın temel nedeni hiç kuşkusuz Kürt meselesinde izlenen baskı ve inkâr politikalarıdır.

Türkiye’nin uzun bir zamandan beri Suriye’deki temel yaklaşımını Kürt karşıtlığı üzerine kurduğu açıktır. Kürt karşıtlığı üzerine inşa edilen bu siyaset Türkiye’yi her gün çok farklı ve uç ittifaklar kurmaya yöneltti. Rusya ve ABD arasındaki çelişkilerden faydalanarak Suriye’de egemenlik alanlarını genişleten Türkiye Suriye Kürt coğrafyasını büyük ölçüde parçalamayı ve buradaki demografik yapıyı bozmayı başardı.

Bu durum Türkiye’nin yayılmacı ihtiraslarını her geçen gün artırdı.

Ne var ki bu durum aynı zamanda Türkiye’nin Suriye’de gelip bir batağa saplanmasına yol açtı. Son günlerde İdlip’te yaşananlar bunu açıkça göstermektedir. Gelinen aşamada Kürt karşıtlığı üzerine bir gün ABD ile ertesi gün Rusya ile kurulan ittifakların sürdürülemez olduğu net olarak ortaya çıkmıştır. Türkiye hem içerde hem de Suriye’de Kürt karşıtlığı siyasetinin son sınırına ulaşmıştır.

Türkiye’nin bütün engellemelerine rağmen hem Kuzeyde hem de Suriye’de Kürt halkı ulusal demokratik haklarına kavuşacaktır. Kürt halkının özgürlük mücadelesi, özgürce ve onurlu bir şekilde yaşama talebi yüzyıldır bastırılamadı, bundan sonra da bastırılmaz. Söz konusu olan 50 milyonluk Kürt halkının bir varoluş mücadelesidir. Bu mücadelenin büyük acı, bedel ve fedakarlıklarla yoğrulmuş yüzyıla varan bir tarihsel mirası var.

Bu durum Kürdistan’ın dört parçası için geçerlidir.

Bölge devletlerinin Kürt halkını bastırma politikaları çökmüş ve iflas etmiştir. Hamasetle, şantajlarla, dünyaya kof meydan okumalarla bu gerçek örtbas edilemez. Hem bölge halkları hem de uluslararası toplum şimdi daha çok bu gerçeğin farkındadır.

Bu noktada Kürt ulusal demokratik güçlerine büyük görev düşmektedir.

Kürtler bakımından koşullar her geçen gün daha da olgunlaşmaktadır.

Bu durumda yapılacak şey, her parçada güçlü bir ulusal demokratik ittifak oluşturmaktır.

Parçalar düzeyindeki ittifakları ise bütünlüklü bir Kürdistan perspektifine oturtmaktır.

Bugün dört parçada bütünlüklü bir Kürdistan stratejisine her zamankinden daha çok ihtiyaç var.

Kürdistan Sosyalist Partisi bu misyonun yerine getirilmesi için çabalarını kesintisiz sürdürecektir.

Kongremiz, bir kez daha kamuoyunun dikkatini partimiz dahil isimlerinde Kürdistan ifadesi geçen dört parti hakkında açılmış kapatma davalarına çekmeyi bir görev saymaktadır. İsimlerindeki Kürdistan ifadesi ve programlarındaki Kürdistan’a ilişkin çözüm önerileri nedeniyle partilerimiz hakkında kapatma davalarının açılması iktidarın Kürt sorununda son dönemde izlediği şiddet ve inkar politikalarının bir parçasıdır. Kapatma davaları bir yanıyla devletin Kürt ve Kürdistan gerçekliğine karşı tahammülsüzlüğünün dışa vurumu, öte yandan partilerimizin özgürce faaliyet ve örgütlenme hakkına vurulmuş bir darbedir.Başta halkımız olmak üzere, barış ve demokratik kamuoyu Kürdistan partilerinin kapatılmasına fırsat verilmemelidir.

Öte yandan binlerce başka örnekte olduğu gibi parti kurucularımızdan Bekir Topgider “terörle bağlantılı” olduğu iddiasıyla bir süreden beri haksız bir biçimde tutuklu bulunmaktadır. Partimizin şiddete ve terörün her biçimine karşı ilkesel duruşu açıktır. Bu durumda arkadaşımız Bekir Topgider’i “terörle” ilişkili göstermek saçmalığın daniskasıdır. Kürt halkının haklı taleplerini kriminalize etme anlayışı terk edilmeli.

Bekir Topgider ve benzeri bütün tutuklular bir an önce serbest bırakılsın.

03 Mart 2020

Kürdistan Sosyalist Partisi

2. Büyük Olağan Kongresi

Nerina Azad
Bu haber toplam: 4534 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:00:27:05
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x