İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (THİV) darbe girişiminin ardından siyasetçilerce de değerlendirilen “idamın yeniden yürürlüğe girebileceği” yönündeki tartışmalara tepki gösterdi.
Türkiye ceza mevzuatında darbe girişiminde bulunanlar ve işledikleri diğer suçlar bakımından yeteri kadar cezalandırıcı hüküm olduğunu belirtilen açıklamada “Özellikle Cumhurbaşkanının bu konuyu daha önce yaptığı gibi tekrar gündeme getirmesi kesinlikle kabul edilemez” dendi.
\"İdam ağır hukuksal sonuç doğurur\"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, ölüm cezası verilerek idam edilen eski başbakanlardan Adnan Menderes’in takipçisi olduğunu söylediğini hatırlatan açıklamada “Başbakanların, devrimci öğrenci gençlik liderlerinin ve daha birçok insanın ölüm cezası verilerek haksız yere idam edildiği bir ülkede, ölüm cezasını tekrar geri getirmeye kalkışmanın gerek ulusal gerekse uluslararası açıdan ağır hukuksal ve siyasal sonuçlarının olacağını öngörmek gerekir” ifadeleri yer aldı.
İtirazlar
Açıklamada ölüm cezasıyla ilgili şu itirazlar yer aldı:
* Ölüm cezası yaşam hakkını ortadan kaldıran bir devlet şiddeti, bir başka deyimle devlet eliyle taammüden işlenmiş bir cinayettir.
* Yaşam hakkı, korunması gereken en öncelikli haktır. Bizzat devletler tarafından bir ceza olarak yaşam hakkının ortadan kaldırılması, geri dönüşü olmayan ve giderilmesi olanaksız zararlara yol açarak insanlık değerlerinin yok sayılmasına neden olur, dolayısıyla insan hakları savunucuları tarafından asla kabul edilemez.
* Avrupa Birliği’nin en önemli temel şartlarından da birisi olan ölüm cezasının kaldırılması konusunda geriye düşmek Türkiye için ağır siyasal, ekonomik, hukuksal, kültürel ve sosyolojik sonuçlar doğuracaktır.
* Türkiye başta Kürt sorunu olmak üzere temel sorunlarını çözememiş ve bu nedenle bir şiddet ortamını sürekli yaşamaktadır. Ölüm cezasının geri getirilerek muhalifler üzerinde Demokles’in kılıcı gibi tutulması başka siyasal, sosyolojik, hukuksal sorunlara yol açacaktır.
Uluslararası sözleşmeler
Açıklamada ayrıca Türkiye’nin taraf olduğu şu sözleşmeleri hatırlatıldı:
Birleşmiş Milletler
* Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Komitesi de şunu açıkça ifade etmektedir:
“Yaşam hakkı, bütün hakların en üstünde yer almaktadır ve ulusun güvenliğini tehdit eden olağanüstü bir durumda dahi bu hakka çekince konmasına izin verilmez. Kişiler, yaşam hakkından keyfi biçimde alıkonulamaz. Bu nedenle de taraf devletler, sadece keyfi ihlalleri önleme değil aynı zamanda bu fiilleri suç sayma ile yükümlü oldukları gibi kendi güvenlik kuvvetlerinden gelecek ihlalleri de önlemekle yükümlüdürler. Devlet tarafından gerçekleştirilen yaşam hakkı ihlalleri en ağır ihlallerdir.\"
* Türkiye, BM Medeni ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi\'ne ek ölüm cezasının kaldırılmasını amaçlayan ihtiyari 2 No\'lu protokolü de onayladı ve yürürlüğe koydu.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
* Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) ek 6 nolu ölüm cezasının kaldırılmasına dair protokol, Türkiye tarafından 26 Haziran 2003\'te tarihli 4913 Sayılı ölüm cezasını ortadan kaldıran kanunla kabul edildi. Protokol Bakanlar Kurulu’nca 15 Ağustos 2003\'teonaylandı.
* Türkiye AİHS’e ek 13 numaralı Protokol’ün de tarafı. Türkiye bakımından 13 No’lu Protokol 1 Haziran 2006 tarihinden itibaren yürürlük kazanmış ve şöyledir:
“Madde 1.Ölüm cezasının kaldırılması
\"Ölüm cezası kaldırılmıştır. Hiç kimse ölüm cezasına çarptırılmayacaktır ya da bu cezası infaz edilmeyecektir.”
Açıklamada “Sonuç olarak Türkiye ölüm cezasını mevzuatından çıkarmıştır ve bir daha asla geri getiremez” dendi.
Ne olmuştu?
Başbakan Binali Yıldırım da Meclis çıkışında halkı Kızılay’a eylem yapmaya çağırırken toplananların darbeye kalkışanlar için idam istemesi üzerine “Mesajınızı aldım. Mesajınızı aldık. Gereken neyse yapılacak” diye yanıt vermişti.
Bunun ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan da 16 temmuz Cumartesi günü Kısıklı’daki konutunun yakınlarında düzenlediği mitingde Fetullah Gülen’in kendilerine teslim edilmesini talep etmişti. Erdoğan, konuşması sırasında toplananların sıklıkla “idam geri getirilsin” sloganlarına “Her talebin değerlendirilmesi demokratik ülkelerde bir haktır. Bu da Meclis\'te değerlendirilir” yanıtını vermişti.